Dünya üzerinde yaşanan savaşlar, ekonomik ve siyasi krizler gibi olumsuzluklar sebebiyle büyük göçler yaşanıyor. Bu durum maalesef beraberinde büyük acılar, dramlar, yürek burkan hikâyeler getiriyor. Ülkelerinde yaşanan olumsuzluklar sebebiyle farklı bir ülkeye göç etmek zorunda kalan insanlar, ya çıktıkları deniz yolculuklarında botları batarak hayata veda ediyorlar, ya da bu iş üzerinden para kazanmak isteyen kişiler tarafından dolandırılıyorlar. Bir şekilde farklı bir ülkeye geçip yaşama tutunmak isteyenler de bulunduğu ülkede çok düşük ücret karşılığında çalışmak ve toplumda ötekileştirilme korkusuyla yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
Dünya üzerindeki mültecilerin durumu ile ilgili İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan UMHD Başkan Vekili Av. Abdullah Resul Demir, mülteciliği doğuran sebepler, mülteciliğe sebep olan ülkelerin ikiyüzlülüğü, mültecilerin yaşadıkları ülkelerde karşılaştıkları sorunlar, eğitim durumları ve son dönemde ülkelerine geri gönderilmeleri konularında birçok konuya temas etti.
“Mülteciliğe sebep olan ülkeler, olayla ilgileri yokmuş gibi davranıyorlar”
Demir, “Uluslararası anlamda mülteciliği doğuran sebepler öncelikle savaşlardır. İkinci olarak dünya üzerindeki ekonomik sebeplerdir. Dünya üzerinde yaklaşık olarak 60 milyon mülteci var. Bunların büyük çoğunluğu savaşlar sebebiyle mülteci durumuna düşenlerdir. Ekonomik ve siyasi krizlerin dışındaki sebep ise petrol, doğalgaz gibi doğal sebeplerden kaynaklanmaktır. Herkesin malumu olduğu üzere ABD, İngiltere, Rusya gibi ülkeler bu savaşlara sebep oluyorlar. Savaşlara sebep olanlar oradan çıktıklarında da arkalarında enkaz bırakıyorlar. Siyasi krizlerin temeli oluşturuyorlar. Bu sırada mültecilerin evlerini terk etmelerine sebep oluyorlar. Ardından da olaylarla hiç alakaları yokmuş gibi bir de mülteciliği doğuran sebepleri konuşup önlem almaya çalışıyorlar. ”dedi.
“Avrupa ülkeleri eğitimli olan mültecileri kabul ediyor”
Cenevre Sözleşmesi gibi mültecilerin haklarını koruyan sözleşmeler olmasına rağmen Avrupa ülkelerinin kanunlara bağlı kalmayarak istedikleri gibi hareket ettiklerini söyleyen Demir, şöyle konuştu;
“Uluslararası Mülteci Hakları Avrupa ve Amerika özelinden gidersek bugün dünya üzerindeki mültecilerin büyük bir çoğunluğu Ortadoğu civarındadır. Yine bir kısmı arakan civarında mevcut. Avrupa’da da mülteciler var. Ama mültecileri alırken eğitim seviyelerine göre alıyorlar ve onlardan faydalanmaya çalışıyorlar. Onların bakış açısı, kendilerine gidecek olan mültecilerin ekonomik anlamda onlara katkı sağlamasıdır. İkinci kaygıları da güvenlik. Gelen mültecilerin güvenliklerini tehdit etmeyen, eğitim seviyesi yüksek kişiler olmasını tercih ediyorlar. Üçüncüsü dini anlamda radikal olmayan kişiler olmasını ve var olan dini yapılarını tehdit etmemesine dikkat ediyorlar. Uluslararası mevzuat, Cenevre sözleşmesi, mülteci hukuku var. Ama bu hukuk öyle bir hukuk ki, helvadan put yapıp yemeye benziyor. Bu kanunlar onlar tarafından oluşturulmasına rağmen ilk olarak çiğneyenler de aynı ülkeler. Türkiye’de 3 buçuk 4 milyon Suriyeli var. Bunların bir kısmını size gönderelim dendiğinde belli başlı Avrupa ülkeleri hariç bunları istemiyorlar. Biz size para verelim, siz de onları ülkenizde tutun diyorlar. Bu durum da onların ne kadar samimiyetsiz olduklarını gösteriyor. Kendi yaptıkları kanunları görmezden geliyorlar. İstediklerinde kullanıyor, istemediklerinde ise kullanmıyorlar.”
“Ülkemizde uluslararası mevzuat gereği mültecilerin hakları veriliyor”
Avrupa ülkelerinin mülteci konusunda kendiişlerine yarayanı aldıklarını ifade eden Demir, “Türkiye mültecilikle aslında yeni yeni tanışıyor. Almanya ile kıyas edilirse, Almanya ekonomik sebeplerle mülteci alımı yapmış, ülkesinde istihdam etmiş ve bu konuda işin üstesinden nasıl gelebileceğini çok iyi biliyor. Bu anlamda da Almanya, Hollanda gibi Avrupa’nın büyük ülkelerine gidildiğinde belli bir eğitim seviyesi, belli bir düzen olduğu görülüyor. Zaten mülteci seçerken de eğitim seviyesi yüksek olan, istihdam edebilecekleri kişileri seçiyorlar. Mülteciler de kendilerine sağlanan haklar buralarda daha iyi olduğu için bu ülkeleri seçiyorlar. Ülkemizde de, benzer şekilde gün geçtikçe tecrübe kazanıyor. Özellikle insanlık adına mültecilere yardım edilmeye çalışılıyor. Uluslararası mevzuat kapsamında hakları veriliyor. Buradaki tek sıkıntı, ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik krizle birlikte mülteci sayısının fazla olmasıdır. Bundan dolayı her ne kadar isteler de, mültecilere yeterli destek verilemiyor. “şeklinde konuştu.
“Suriyeli öğrenciler diğer öğrencilerden farklı görülmeden gerekli eğitimi alabiliyorlar”
Demir, “Mültecilerin ülkemizde kayıtlı olmaları, çocuklarını Türk okullarına gönderebilmeleri için yeterli oluyor. Ancak ülkemizin adaptasyonu ile ilgili eksiklikler var. Çocuk annesiyle 6-7 yaşına kadar Arapça konuşmuş, anne çat pat Türkçe biliyor, baba da evde çok vakit geçirmediği için çocuk hala Arapçaya hâkim. Bir oryantasyon (uyum) süreci olması gerekirdi. Milli eğitim bakanlığı uyum sürecini sağlayamadı. Fakat temel anlamda hiçbir Suriye vatandaşı, diğer öğrencilerden farklı görülmeden gerekli eğitimi alabiliyorlar. Üniversitelerde de ayrılan kontenjan sınırına göre eğitim alabiliyorlar. ”dedi.
“Eğitim anlamında işlerin Türkiye’den daha iyi işlendiğini söyleyebiliriz”
Avrupa’da yaptıkları gözlem sonucunda oradaki eğitimin Türkiye’deki şartlardan çok daha iyi olduğunu belirten Demir, “Bir kere onlarda eğitim çok önemli bir objedir. Aileler de kendisi bu eğitimlerin alınması için belli bir uyum eğitimi alıyorlar. Öncelikle Alman kültürüyle uyum sağlanması için eğitime alınıyorlar. Ondan sonra çocuk bir Alman gibi okulda okuyor. Bu Almanya özelinde verilen bir örnektir. Aynı şekilde Hollanda’da, Fransa’da da aynı şekilde olduğunu görüyoruz. Avrupa’nın Macaristan, Polonya gibi küçük ülkeleri örneğini verdiğimiz ülkelerin seviyesinde değiller. Zaten buralara mülteciler de çok fazla gitmiyor. Genel anlamda, eğitim konusunda işlerin Türkiye’den daha iyi işlendiğini söyleyebiliriz. ”şeklinde konuştu.
“İstanbul valiliğinin süreyi uzatması olumlu bir adımdır”
İstanbul valiliğinin Suriyeliler ile ilgili ilk başta başlattığı uygulamaya dernek olarak tepki gösterdiklerini vurgulayan Demir, yapılan girişimler sonucunda şartların esnetildiğini söyledi.
Demir, “İstanbul valiliğinin yapmış olduğu ilk uygulamaya başta UMHD olarak tepki koyduk. Plansız, programsız, kurumlar arasında koordinasyon olmadan başlayan bir uygulamaydı. Belli aksaklıklar oldu. Bu aksaklıklarla sınır dışı işlemlerin gerçekleştiğini öğrendik. Süre çok azdı ve bu sürede kayıtsız olanlara herhangi bir süre verilmemişti. Seyahat belgeleri alıp alamamakla ilgili sorunlar vardı. Kayıtlı olanların kayıtlı olduğu illere gitmesi için kanun kapsamında gözetilmesi gereken uygulamalar dikkate alınmıyordu. Bütün bu koordinasyonsuzlukta mülteciler de İstanbul Valiliği veya İstanbul Göç Müdürlüğü’ne gidip gerekli işlemleri yapma konusunda tereddüt yaşıyorlardı. Fakat biz hazırladığımız raporla gerek İstanbul Valiliğine, gerek İçişleri Bakanlığı’na, gerekse de göç müdürlüklerine tavsiyelerde bulunarak sürenin uzatılması gerektiğini söyledik. Her bireyin bireysel olarak değerlendirmeye alınması gerektiğini söyledik. 20 Ağustos’tan itibaren süre 30 Ekim’e kadar uzatıldı. Biz bunu takdir ediyoruz. Süre kısa olsa da yapılan gayret ve çaba olumludur. “dedi.
“Kayıtlı olmayan Suriyeliler seçtikleri illere kayıt olabilecek”
Yapılan süre uzatma işlemiyle mültecilerin işlemlerini daha rahat yapabileceklerini söyleyen Demir, son olarak şu ifadelere yer verdi,
“Peki, 20 Ağustos 30 Ekim arasında değişen ne oldu? Öncelikle ailesi İstanbul’da olup kendisi başka ilde olanlar İstanbul’a kabul edilecek. Farklı bir şehirde kayıtlı olmasına rağmen İstanbul’da okuyan çocuklar varsa, o ailelere de İstanbul’da ikamet etme izni verildi. Yatırım yapan Suriyelilere de izin verildi. Şartları olabildiğince yumuşattılar. Aksi takdirde ailenin birleşimini önemsememek büyük bir insani vicdansızlık olurdu. İkinci olarak Suriyeli mültecilerin geri gönderilme korkusu vardı. Gerek valilik gerekse göç müdürlüğü mültecilerin nasıl hareket edeceğini bildirerek bunun da önüne geçtiler. Kayıtlı olanlar kayıtlı olduğu şehirlere gidecek. İstanbul’da kalmak için gerekli şartları sağlayanlar da İstanbul’da kalabilecek. Kaydı olmayanlar da başvuru merkezlerine yaptıkları başvuru sonrasında kendi seçtikleri ya da yönlendirildikleri illerde kalmaları için kayıtları yapılacak.” (Nizamettin Aşkın - İLKHA)