Türkiye'de uygulanan yasalara göre, boşanan çiftlerin çocukları varsa mahkeme kararıyla velayeti kadın ya da erkeğe veriliyor. Velayet kararı sonrasında mahkemenin verdiği zaman dilimleri haricinde çocuğunu göremeyen ebeveynler, çocuklarını her görmeye gittiklerinde de icra memurluklarına, Adalet Bakanlığına ve avukata para vermek zorunda kalıyorlar.
Daha önce "Çocuğumu görme hakkım yasalarla gasp edildi" başlığıyla servis ettiğimiz haberde 1-31 Temmuz arasında okul çağında olan çocuğunu mahkemenin kararıyla görebilme hakkına sahipken farklı bir hâkimin kendisini bu haktan mahrum ettiğini belirten emekli öğretmen Mustafa Aslan, mahkemenin kararıyla yeni bir mağduriyet daha yaşadığını dile getirdi.
Yaşadığı sorunlarla ilgili İLKHA’ya konuşan mağdur baba Mustafa Aslan, "Her ayın 1 ve 3’üncü haftası (1 gün 1 gece) yatılı olarak çocuğunu almam gerekirken annesinin şikâyeti üzerine çocuğumu yatılı olarak alma hakkım elimden alındı. Mahkemelerin verdiği kararlar adil değil. Bu kararlar sorunu çözmüyor aksine kaosa yol açar" dedi.
Aslan, mahkemede son olarak alınan karara göre her ayın 1 ve 3’üncü haftası çocuğumu yatılı olarak alma kararı verildi. Yarıyıl tatillerinde bir hafta, 1-31 Temmuz arasında bir ay boyunca çocuğumu almam için karar verildi. Fakat kararı karşı taraf istinaf mahkemesine gönderdi. Avukat kararın istinafa gitmesinde sıkıntı olmadığını, çocuğumu yasal olarak görebileceğimi söyledi. Çocuğumu 4-5 defa yatılı olarak aldım. 1 Temmuz geldiğinde ise, icra memuru çocuğumu alamayacağımı, çocuğun henüz eğitim çağına gelmediğini söyledi. Bunun üzerine dava açtım ve 1-31 Temmuz arasında çocuğumu görme hakkımın olduğunu, çocuğun eğitim çağında olduğuna dair Milli Eğitim Bakanlığından belge aldım. Hâkim bunu onayladı. Fakat bu arada zaman geçtiği için çocuğumu sadece bir hafta görebildim. İcra memuru ile hakkım gasp edilmiş oldu." diye konuştu.
"Çocuğumu görebilmek için her ay 2 bin TL ödüyorum"
Eski eşinin mahkemeye başvurarak kararın istinafta olduğunu söylemesi üzerine mahkeme kararıyla çocuğunu yatılı alma hakkının engellendiğini belirten Aslan, "Hâlbuki çocuğumu alabilmem için karar veren hâkim, çocuğumu görme hakkına sahip olduğumu, kimsenin bunu engelleyemeyeceğini söylemişti. Şimdi tekrar eski kararı uygulamaya geçildi. Hâkim tarafından hakkım engellenmiş oldu. Adalet maalesef hâkimlerin kararına göre, karşı tarafın kararına göre değişiyor. Ben mahkeme kararıyla çocuğumu resmi olarak icra memuru, pedagog ve avukatımla görüyorum. Her ay 2 bin TL para ödüyorum." diye konuştu.
"Ailenin kutsiyeti maalesef yasalar yoluyla çiğneniyor"
Aslan, "Şimdi, ‘kadının beyanı esastır’ diye yeni bir karar çıkartılmış. Peki, bu benim evladım değil mi? Zaten velayeti kafanıza göre veriyorsunuz. Akabinde çocuğumu icra marifetiyle görüyorum. Aldırdığımız kararları çiğneyerek çocuğu sadece kendi kararlarınızı göre görebileceğimizi, eski mahkemenin verdiği kararı tanımadığınızı söylüyorsunuz. Karar kesinleşmediği için yeniden karar alıyorsunuz. Hâlbuki karar Bölge İstinaf Mahkemesinde ve daha geri dönmedi. Daha önce memur hakkımı gasp etmişti, şimdi de hâkim hakkımı gasp ediyor. Çocuğumla kişisel ilişkim tamamen ortadan kaldırılmak için ailenin kutsiyeti ile ilgili bütün her şey maalesef yasalar yoluyla çiğnenmiş oluyor. Herkes buna göz yumuyor." şeklinde konuştu.
"Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok"
6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi hakkında çok konuşulmasına rağmen medyada sadece işlenen kadın cinayetlerinin ön plana çıkarıldığına dikkat çeken Aslan şöyle konuştu:
"Erkekler konuşuyor ama sadece cinayetlerden bahsediliyor. Eğer bir insan katilse erkeği de öldürür, hayvana da işkence yapar. Kadın kadını öldürmüyor mu? Biz zaten bunların karşısındayız. Bizim dinimizde insanlara şiddet uygulamak yoktur. Biz inançlı insanlarız ve bunlara karşıyız. Yapanlar varsa zaten kanunen gereken cezayı alıyor. Bizim suçumuz nedir? Birisi katilse biz neden bunlar için mağdur oluyoruz. Ben sadece yasaların uygulanmasını talep ediyorum. Mahkeme kararıyla çocuğumu her ayın 1 ve 3’üncü haftası yatılı olarak (bir gün bir gece) almaya hakkım var. Bu kanun bugüne kadar 5 defa uygulandı. Elimizde belgelerimiz var. 6284 yasasını sadece kadına yönelik yapmışlar. Erkekler neden yararlanmıyor? ‘Mağdur kimse onu koruyoruz’ diyorlar. Burada mağdur benim. Velayet zaten kadında. Hem icra marifetiyle çocuğumu görmem gerektiği söyleniyor hem de kadın görme deyince görmeyeceksin deniliyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yoktur. En ilkel toplumlarda dahi böyle bir karar yoktur."
"Kararın insani, vicdani ve kanuni olarak uygulanmasını istiyorum"
Aslan, "Almanya’da çocuğun velayeti kimdeyse, çocuğu diğer tarafa göstermek zorundadır. Eğer göstermezse kanun çocuk için ortak velayet olarak verebiliyor. Burada böyle bir şey yok. Burada velayet anneye veriliyor. Anne istediğinde uzaklaştırma verdirebiliyor. Kadının beyanı esas olduğu için erkek bani taciz etti dese yeterli oluyor. Bunun için şahit aranmıyor. Peki, kadınlar başroldeyken erkekler figüran mı? Ailenin kutsiyeti nerede? Çocuk sadece annenin mi? Babanın çocuğu değil mi? Anne her istediğini yaptıracak ama ben şikâyet edince kararın istinafta olduğu söylenerek beklemem gerektiği belirtilecek. Ben zaten istinafa gönderilen kararı bekliyorum. Ben sadece alınan kararın yasal olarak insani, vicdani, kanuni bir şekilde uygulanmasını istiyorum. Çocuğun velayetini bile istemiyorum. Kaldı ki kadın ne yaparsa yapsın zaten çocuğun velayeti verilmiyor. "dedi.
"Yasalar erkeklerin elini kolunu bağladı"
Hâkimler yoluyla, adalet dağıtıcıları yoluyla erkeklerin bütün hakları gasp edildiğini ve bunun için suç duyurusunda bulunduğunu söyleyen Aslan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Hiçbir şey yaptıramaz olduk, elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz. Çocuğunu görmeyeceksin denildi mi göremiyoruz. Kadın tedbir aldırdı yaklaşmayacaksın denildi mi yaklaşamıyoruz. Dünyanın neresinde böyle bir ilkellik var. Ben evladıma yaklaşmazsam kime yaklaşacağım? Yolda başkasının çocuğunu seviyorum. Birisi sen sapık mısın? Taciz mi ediyorsun? Diyecek diye korkuyorum. Cinayetler yaşanıyorsa ben mi yapıyorum. Normal bir vatandaş ta başkasını öldürüyor. İlla ki karısını öldürmesi gerekmiyor ki. Böyle bir şiddette bulunan yargılanıp hapis cezası alır. Kadının beyanı esastır, yaklaşmayacaksın! Kadına yaklaşmam mümkün değil ki zaten. Bu şekilde bir hâkim, bir icra memuru hakkımı gasp ediyor. Daha başka şekillerde de hakkım gasp ediliyor."
"Kadının beyanı esas sayılırken erkeğin beyanı neden esas sayılmıyor"
Aslan, "Çocuğumu görmeye gittiğimde pedagog 2 saat gecikmeli geliyor. Eleman yok denilerek bekletiliyoruz. Saat 10.00’da almam gereken çocuğu 12.00’da alıyorum. Defalarca İstanbul’da gittiğimizi söyleyerek öncelik tanınmasını istiyoruz. ‘Sizin ne özelliğiniz var ki öncelik verelim’ deniliyor. Zaten 4-5 saat göreceğim. Bir yandan bunlar diğer yandan mahkeme hakkımı gasp ediyor. Adalet dikenleri değil çiçekleri sulamaktır. Tehlike yaratan kişilere hak tanırsanız onlar da bunu kötü şekilde kullanır. Sonrasında da 'adalet bitmiş, cinayetler artmış' dersiniz. Cinayetleri bu şekilde kim teşvik ediyor. İnançlı insanlar olduğumuz için böyle şeyler aklımızın ucundan bile geçmez. Hâkimlerin, adalet dağıtıcıların hizmet içi eğitimden geçmeleri, vicdanlarını kullanmaları gerekiyor. Kadının beyanı esas sayılırken erkeğin beyanı neden esas sayılmıyor. Ben çocuğumu görmek istiyorum. Bunun neresinde kötülük var. Çocuğumu görmeyeceksem kimi göreceğim. Her alıştan sonra sorun çıkmasın diye saat 5’te teslim etmem gerekirse 1’de teslim ediyorum. Her alışta sorun yaşıyorum. Bu şekilde çözüm olmaz, kaosa sürüklenir." ifadelerini kullandı. (Nizamettin Aşkın- İLKHA)