Toplumda, aile kurumunda ciddi sorunlara yol açan ve birçok kesim tarafından yanlış olduğu deklare edilmesine rağmen hala yürürlükte olan kanunlara bir tepki de MAZLUMDER İstanbul Şubesinden geldi.
"Devletin aile yaşamına müdahalesi" başlığıyla bir rapor yayımlayan MAZLUMDER İstanbul Şubesi, raporda 5 farklı başlık altında Erken Yaşta Evlilik ve Cinsel İstismar, Nafaka Düzenlemesi, Çocukla Şahsi Münasebet ve İcra Hükümleri, 6284 sayılı Kanun ve bu kanundan kaynaklanan mağduriyet ve sorunlar, Zorunlu Eğitim ve Okula Gönderilmeyen Çocuklara Yönelik El Koymayı da İçeren Tedbir Kararları konuları ele alındı.
Devletin toplumsal anlamada düzenleme yaparken toplumun yapısını göz önünde bulundurmadığına dikkat çekilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
"Günümüz dünyasında devletler, toplumlara karşı dizayn edici bir tutum içerisindedirler. Belki rejim değiştirecek boyutta bir ideolojik dayatma bulunmuyor ama toplumsal düzenlemeler yaparken; hangi ihtiyaçtan doğduğunu, nasıl sonuçları olacağını, toplum örf ve gelenekleriyle uyum sorunu yaşanıp yaşanmayacağını göz önünde bulundurmadan tepeden inen kararlar alıyorlar. Kanun zoruyla toplumu kendi istedikleri gibi olmaya mecbur bırakıyorlar. Türkiye açısından bu durumun örneklerinden biri, aile yaşamına müdahale eden kanuni düzenlemelerdir. Geçmiş aile düzeninde, dine ait olduğu düşünülen bazı yanlış kabuller yüzünden sorunlar yaşanmaktaydı. Aile içi şiddet, kız çocuğunun zorla ve erken yaşta evlendirilmesi, kadın üzerine uygulanan baskı din kanalıyla meşrulaştırılıyordu. Bu sıkıntılara son vermek istendiğinde kültürün kendi içinden çözümler aramak ve tedbirler geliştirmek yerine, kolaya kaçılarak ve uyum sorunu göz ardı edilerek farklı kültürlere eğilim gösterildi. Bireyci toplum tasavvurunun öneri ve tedbirleri, tepeden inmeci bir üslupla topluma dayatıldı. Ailenin, karı-kocanın, anne-babanın ve çocukların sahip olması gereken birtakım haklar ellerinden alındı. Onlardan esirgenen, yetkiler, imtiyazlar ya da zorlamalar devletlere devredildi. Eğitim öğretimden dinle kurulacak ilişki biçimlerine; evlenme yaş ve şekillerinden velayet ve nafaka ilişkilerine; aile fertlerinin birbirleriyle ilişkilerinden birbirlerine karşı hak ve yükümlülüklerine kadar sayısız alanda devlet, ana ve tek kural koyucu haline geldi."
Söz konusu raporun devletin dizayn edici rolünün aile yaşamı üzerinde ne gibi mağduriyetlere yol açtığını incelemek maksadıyla kaleme alındığı ifade edilen açıklamada, "Bir insan hakları kurumu, taraf olmayı zorunlu kılan felsefi ve sosyolojik bir tartışmaya giremez. Misyonu ve ilkeleri gereği meseleye 'ürettiği mağduriyetler' yönünden yaklaşmak zorundadır. Hararetli tartışmaların yaşandığı bir vasatta, sadece ürettiği mağduriyetler üzerinden meselelere yaklaşmak muhtemelen pek çok kişi tarafından yeterli bulunmayacaktır. Ancak ürettiği mağduriyetleri objektif bir gözle görmenin tartışmalara ve tartışan taraflara yapacağı katkı göz ardı edilemez. "denildi.
Raporun tamamı için tıklayınız. (Nizamettin Aşkın-İLKHA)