İlahiyatçı Yazar Mehmet Göktaş, Rehber TV'deki haber kuşağına canlı telefon bağlantısıyla konuk oldu. Göktaş, Emine Bulut cinayetiyle birlikte son zamanlarda yaşanan aile içi cinayet ve şiddete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Göktaş, Batı'nın aile müeessesinde sicilinin kabarık olduğunu belirterek bu yüzden müslüman toplumlarda da aileyi bozma çabası içerisinde olduğuna dikkat çekti.
"Onlar sizin elbiseniz, siz de onların elbisesisiniz" ayetine atıfta bulunan Göktaş, eşlerin birbirlerinin elbisesi olduğunu ve birbirlerini kötülüklerdne koruduklarını ifade etti.
Göktaş, "Ama elbisenin ikici bir anlamıda vardır. Elbise çıkarılabilir. Bu önemli. Çok zaruri bir durumda elbise çıkarılabilir. Elbisenin çıkarılabilir olması çok çok önemlidir. O elbisenin giyili olduğu vücüda hiç kimse bir zarar vermeden elbiseyi güzelcene çıkarabilir. Yani bir Müslüman şunu bilir ki, hayati bir durumda eşinden ayrılabilir. Hatta Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de 'çok güzel bir şekilde onlardan ayrılabilirsiniz' diyor. Bunlar hukukun konuları. İslam fıkhının konuları." dedi.
Göktaş, "Şu andaki cinayet rezalet bir hayatın neticesidir. Yani sadece yaşantı biçimlerinde değil, medyanın dayattığı, Avrupa'nın, Batı'nın dayattığı hayat sistemlerinden kaynaklanan bir rezalet. Bu rezaletin sonuna da buna başka bir şeyleri de ekliyebiliriz. Bir takım insanların öfkeleridir. Irklarından gelen, soyculuklarından gelen bir takım anlayışlarından dolayı bu cinayetleri işleyebilirler. Ama asla ve asla islam ile hiçbir alakası yoktur, bu bilinmelidir. Öncelikle bunu dile getirelim, kimse bunu İslam'a bulaştırmaya yeltenmesin. Dindar Müslümanlar da bunu sadece savunmaya geçmeye değil asla bunu kabullenmemeli, üzerlerine alınmamalı ve bu sizin kendi pisliğinizdir kendiniz temizleyin, denilmelidir." ifadelerini kullandı.
Batı'nın mübtezel hayatı içinde aile diye bir şeyin kalmadığını belirten Göktaş, bu nedenle Hıristiyanların dini liderlerin de yaptıkları konuşmalarda evliliğe ve aile kurmaya teşvik ettiklerini aktardı.
"Karı-koca arasına emniyet girecek, sonra da siz tekrar ordan huzur bekliyeceksiniz!"
Göktaş, "Niye? Çünkü Avrupa bu anlamda bitiyor. Yuva yok, temiz aile yok. Ahlaksızların şöyle bir adeti vardır, mesela diyelim bir 4-5 genç bir hırsız çetesi kurmuşlar ve birlikte iş yapıyorlar. Tesadüfen içlerine temiz bir arkadaş girmişse onun sicilini bozmadan asla duramazlar. Dikkat edin bu onların ahlakıdır. İlla o çocuğun sicili de bozulacak. Hırsızlar böyle olduğu gibi ahlaksızlar da böyledir. Eğer ahlaksızlar içlerine yanlışıkla temiz biri düşmüşse onun ahlakını bozmadan asla rahat etmezler. Onun da sicilini bozacaklar. Bu gün Avrupa da bizden bunu istiyor. Yani 'Bizim sicilimiz bozuk; bizde aile, eş, yuva, yavru diye bir şey yok sizde de olmaması gerekir' diye üzerimize geliyor ve bizimkiler de başka şeylerden; ister gafletten ister hiyanetten ister cehaletten maalesef bunları kabulleniyorlar. Bazı kötülükler çok sonra meyvesini gösterir ama bu anında göstermeye başladı. Düşünebiliyor musunuz, yani bir aile, Allah-u Teala'nın kalplerini birbirine yapıştırdığı, ülfet ettirdiği karı-koca arasına emniyet girecek, polis girecek ondan sonrada siz tekrar ordan huzur bekliyeceksiniz! Bu olacak şey değil."
Aileleri parçalayan 6284 sayılı yasaya, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adlı girişime ve eşcinsel sapkınlığının propagandasına dayanak teşkil eden İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bir soruyu cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir” sözlerine işaret eden Göktaş, "Bu bir nas değildir demek; bu bir şeriat değildir, bu Allah'ın bir hükmü değildir, bu bir ayet değildir, hadis değildir elbette kaldırılabilir diye bir ümit verdi. Biz o ümidi kaybettik ve bekliyoruz. " diye belirtti.
Aile içi şiddete karşı gerçek bir yuvanın nasıl kurulması ve nasıl korunması gerektiğinin yollarının araştırılması gerektiğini vurgulayan Göktaş, şunları söyledi:
"Düşünebiliyor musunuz, şu andaki dizilere ve filmlere bir bakın. Aslında sadece ve sadece bu tür erkekler kahramanlardır, alkışlananlar onlardır. Dikkat edin, o kadar önemli ki alkışlatırıyor hem de. Belki o sebepten değil başka bir sebepten. Hele hele insan öldürmek, yani şu anda filimlerde insan öldürmek bazı çocuklar veya bazı bir takım insanlar zannetiyor ki ben şu düğmeye bastığımda, şu tetiğe bastığımda evet o insanlar orda sanki ölüyor gibi oldular ama 'canım film icabı, hemen dirilecekler, öteki dizide görev alacaklar…' Aynen kafalarını da bu uyuşturuyor. Orda bir insanın hayatının öleceğini hiç aklına gelmiyor. Sadece filimlerde ve dizilerdeki gibi bu dizide bitecek öteki dizide başlıyacak diye aklımızda böyle bir insan hayatının ucuzluğu var. Bu zihinlere yerleştiriliyor."
"Onları her yerde başka şekilde yetiştirecen ama İslam'ın cezası ile terbiye edeceksin!"
Bazı yazarların kadın cinayetleri üzerine hemen İslam'daki "kısas" hükmünü hatırlattığını aktaran Göktaş, "Onları biz mi bu hale getirdik? İslam, rejimlerin kırbacı mıdır? İslam, bir takım İslami ve gayri İslami rejimlerin, Firavunların terbiye metodu mudur? Efendim onları sen okullarında her yerinde başka şekilde yetiştirecen ama İslam'ın cezası ile terbiye edeceksin! Bu, İslam'a vurulmuş en büyük darbedir. Aman ha buna çok çok dikkat etsinler. İdam başkadır kısas başkadır. Kısas nedir, İslam'ın bir cezasıdır. Kime verir bu cezayı, kendi okullarında yıllarca terbiye ettiği, dersten geçirdiği, tornasından geçirdiği, beslediği, doyurduğu, büyüttüğü, terbiye ettiği insanlar şayet sonunda bir suç işlerse belki bu cezalar İslam adına verilebilir. Ama biz İslam adına hiç terbiye etmemişiz. Bizim elimize böyle birileri verilmemiş. Bizim medreselerimizden, bizim tedrisatımızdan, İslam'ın rahlelerinden geçmiyen bir takım insanları İslam'ın cezası ile cezalandırmak İslam'ı dünyada kötü göstermek için en büyük bir tuzaktır." diye konuştu. (İLKHA)