DOĞRUHABER

Her fırsatta İslami değerleri ağızlarına dolayarak alay eden ve toplumdaki her olumsuz olayın sorumlusu gibi gösteren güruh, son günlerde gündeme gelen kadın cinayetleri üzerinden de yine İslami değerlere saldırdı. Olayları çarpıtarak namus ve emanet kavramlarını hedef alanlar Peygamber Efendimiz’in Veda Hutbesinde dillendirdiği  ‘Kadınlar size Allah’ın emanetidir.’ öğüdünü çarpıtarak cinayetlerin sebebi gibi göstermeye çalışıyor.

SALDIRILAR DİYANET İŞLERİ BAŞKANININ HUTBESİYLE BAŞLADI

Emine Bulut cinayetinin gündem olduğu gün camide hutbe veren Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, konunun önemine binaen hutbede şu mesajları verdi: "Herkes bilmelidir ki her ne sebeple olursa olsun bir kadının şiddete maruz bırakılması ve canına kıyılması en büyük zulümdür. İslam ve insanlıkla asla bağdaşmayan büyük bir günahtır. Dinimizde kadının canı, onuru ve hakları dokunulmazdır ve emanettir. Nitekim Efendimiz aleyhissalatu vesselam 'Sizin en hayırlınız, eşine karşı en hayırlı olanınızdır' buyurmuştur. Diğer taraftan mümin 'elinden ve dilinden hiç kimsenin zarar görmediği kişidir'. Bir daha bu tür acı olayları milletimize yaşatmamasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum." Diyanet İşleri Başkanının Peygamber Efendimiz’in Veda Hutbesinden söylediği ‘Kadınlar size Allah’ın emanetidir.’ sözlerine atıfta bulunarak dile getirdiği “Dinimizde kadının canı, onuru ve hakları dokunulmazdır ve emanettir” cümlesi ‘kadın dostu’ kılığına girmiş Batı uşaklarını harekete geçirdi.

ÖNCE ‘NAMUS’ KAVRAMINA DİL UZATTILAR

Emine Bulut cinayetinden hemen sonra ilk gündeme gelen konu cinayetin namus sebebiyle işlendiği yalanı oldu. Aynı gün işlenen iki cinayeti ustaca bir birine eklemleyen medya organları gündem olmayan bir cinayetin argümanını gündem olan başka bir cinayetin argümanı haline getirdi. Konya’da eşinden şiddet gördüğünü iddia eden Tuba Erkol polise başvurmuş ve kocasına uzaklaştırma kararı verilmişti. Barışmak için evine giden koca Bekir Erkol, eşiyle tartıştı ve eşini kızının önünde bıçaklayarak vahşice öldürdü. Daha sonra gözaltına alınan Erkol, gazetecilerin ‘pişman mısınız?’ sorusuna ‘namus için pişman olunmaz’ demişti. Bu sözleri Emine Bulut cinayetine eklemleyen medya organları tepkileri İslami değerlere yönlendirmek istedi. Daha sonra ise namus için öldürdüm diyen kocanın ise eşini başka kadınlarla aldattığı ve eşinin bu yüzden koruma kararı aldırdığı ortaya çıktı.

HEDEFTE OLAN BİR DİĞER KAVRAM ‘EMANET’

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) asırlar önce ümmetine öğütlediği, "Ey insanlar! "Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emri ile helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınlarında sizin üzerinizde hakkı vardır.” sözleri kadını meta haline getiren sözde kadın dostları tarafından sürekli çarpıtılıyor, anlaşılmak istenmiyor. Bu veciz öğüdün muhatabı Müslümanları, sanki kadın ölümlerinden sorumluymuş gibi göstermek isteyenler sosyal medyadan İslami değerlere saldırıyor. CHP eski milletvekili Aylin Nazlıaka, cahilliğinden mi yoksa art niyetli oluşundan mı bilinmez şu sözleri söylüyor: “Diyanet İşleri Başkanı “kadınlar emanetimizdir” demiş. Bizler eşya değiliz; insanız! Kimse bizi sahiplenemez. Bizler zayıf, yetersiz, korunmaya muhtaç varlıklar değiliz; eşit bireyleriz!” Nazlıaka’dan sonra niyetini en açık söyleyenlerden biri ise Oyuncu Bülent Emrah Parlak oldu. İki yaşındaki kızının eline içki bardağı vermekle gündem olan Parlak, “Hayır efendim hepimiz suçlu değiliz, yıllardır insanımızı bilimsel eğitimden, sanattan uzak tutmak için elinden geleni yapan, toplumu gerici, çağ dışı yönelimlere mahkum eden, cahilleştirip emperyalizme köle yapmaya çalışan hepinizin desteklediği dincilik ve sağcılık suçlu!” diyerek kadın cinayetlerinin suçlusu olarak İslam ve Müslümanları gösterdi.

PEKİ SUÇLU KİM?

Önceki gün ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ diyerek sözleşmenin maddelerinin yeterince uygulanmadığı için kadın cinayetlerinin arttığını savunan sözde kadın dernekleri ise artan cinayetleri görmezden geldi. İstanbul Sözleşmesine dayandırılarak 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı ‘Aileyi Koruma Ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’, kadına yönelik şiddeti azaltmadığı gibi hem boşanmaları hem de kadın ölümlerini arttırdı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından açıklanan verilere göre 2012 yılında 201 kadın öldürülürken, 2018 yılında bu sayı 440’a çıktı. Söz konusu dönemde boşanma oranlarının da arttığı gözlemlendi. Ayrıca 2012-2018 yılları arasında evlenme oranlarının da azaldığı görüldü. Adalet Bakanlığı verilerine göre ise koruma talep edilen davaların sayısı 2012 yılında 138 bin iken 2017 yılında bu sayının 207 bine yükseldiği görüldü.

YASALARIN YAŞATTIĞI TAHRİBAT GÖRMEZDEN GELİNİYOR

İstanbul Sözleşmesinin kadına yönelik şiddeti körüklediği sayılarla ortadayken birilerinin hâlâ İslami değerleri hedef alması ise art niyet olarak yorumlandı. Ayrıca yapılan hataların gizlenmesi için İslami değerler hedef alınıyor, Batılı yasaların yaşattığı tahribat ise görmezden geliniyor. Kamuoyu ise biran önce ‘İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesini ve aileyi korumak için çıkarılan yasaların İslami değerlere ve toplumun inanç değerlerine uygun hale getirilmesini talep ediyor.