HÜDA PAR Genel Merkezi, Kırıkkale’de Emine Bulut’un 6 yıl önce boşandığı eşi tarafından hunharca katledilmesine ilişkin yaptığı değerlendirmede, aile kurumunun 6284 Sayılı Yasa ve İstanbul Sözleşmesi gibi mevzuat eliyle çürütüldüğünü belirtti.

Olayların sebepler silsilesine dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapan HÜDA PAR, toplumsal bir düzlemde meselenin masaya yatırılması çağrısında bulundu. Değerlendirmede,  “Yıllardır gündemimizden hiç düşmeyen konulardan biri de kadına yönelik şiddet ve kadına yönelik cinayetlerdir. Bunun son örneği geçtiğimiz günlerde Kırıkkale’de Emine Bulut cinayeti oldu. Emine Bulut, çocuklarının velayeti nedeniyle eski eşi ile yaşadığı tartışma sonrası kızının gözleri önünde canavarca bir his ile katledildi. Son birkaç yılda artış gösteren kadın cinayetlerinin nedeni toplumumuzdaki sosyolojik, psikolojik, ekonomik sebepler silsilesinin yanında tamamı dışarıdan ithal ve toplumumuzun sosyolojik yapısına uymayan aile kurumuna dayatılan mevzuatlardır.” denildi.

“Hukuki zemin aile birliğini muhafaza etmeyi değil ayrılığı esas almaktadır”

6284 Sayılı Yasa ve İstanbul Sözleşmesi'nin aile birliğini çürüttüğüne dikkat çekilen değerlendirmede, “Toplumun sürüklendiği ahlaki belirsizlik, çocukların yetişme koşulları, küreselleşmenin pek çok aygıtı, ahlaki ve dini değerlerin problemin kaynağı gibi gösterilmesi; herhangi bir kutsalı olmayan ve en küçük sorun karşısında yaşam hakkı dâhil hiçbir hak tanımayan bireylerin yetişmesine sebebiyet vermektedir. Yine, hukuki zemin, adil ve insani koşullar üzerine aile birliğini muhafaza etmeyi değil ayrılığı esas almaktadır. Bütün bu olup bitenler aile kurumunun 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi gibi mevzuat eliyle çürütülmesinin bir sonucudur.” ifadelerine yer verildi.

Cinsiyetsiz bir toplum inşa edilmesini isteyenlerin aile kurumunu kışkırttığına vurgu yapılan değerlendirmede şu görüşlere yer verildi:

“Pratikte, şiddeti engelleme adına cinsiyetsiz bir toplum inşa edilmesini arzu edenler; toplumsal gerçeklik içerisinde aile fertlerinin birbirlerine karşı kışkırtıldığının ve düşmanlaştırıldığının farkında değiller. En ufak sorunda polis ve savcıların aile mahremiyetine dahlini normal görerek eşlerin boşanmasını salık verenlerin nafaka ve çocukların velayeti nedeniyle eşler arası çatışmayı kaçınılmaz kıldıkları ve çocukları meçhul bir belirsizliğe mecbur ettikleri artık gün gibi ortadadır.”

“Yaşanan her kadın cinayetinin ardından kalıcı bir çözüm için çaba harcanmıyor”

Kalıcı çözümler yerine konuyu bu aşamaya getiren koşulların gölgelendiğine dikkat çekilen değerlendirmede, “Yaşanan her kadın cinayetinin ardından sadece olayın sonuçlarına odaklanılmakta, kalıcı bir çözüm için çaba harcanmamakta ve sorunu bu aşamaya getiren koşullar gölgelenmektedir. Benzer olaylar, toplumsal cinnetin sebepleri üzerinde kafa yormayı, birkaç kadın milletvekilinin hissi perspektifini aşarak ivedilikle toplumsal bir düzlemde meseleyi masaya yatırmayı zorunlu kılmaktadır.” ifadeleri kullanıldı. (Ramazan Casuk-İLKHA)