Riyad Makaev – Doğruhaber/Analiz
Uluslararası kamuoyu, uzun süredir, Türkiye'nin ABD'ye rağmen Fırat'ın doğusuna harekat düzenlemesi halinde sürecin ABD ile Türkiye arasında nasıl bir çatışmaya dönüşebileceği, krizin nasıl derinleşmesi ve sürecin nerelere gideceğini hesaplamaya çalışıyordu. Bu endişe Türkiye ve ABD arasında yapılan “Güvenli Bölge” mutabakatıyla ortadan kalkmış oldu. Fakat, başkabir çatışma riski ortaya çıktı. Türkiye’nin ABD ile anlaşmasına pek memnun kalmayan Rusya İdlib’in güneyinde askeri operasyon başlatarak Han Şeyhun kentini ele geçirdi. Savaş, Türkiye, İran ve Rusya arasında varılan Astana Mutabakatı çerçevesinde, TSK'nın İdlib'e kurduğu gözlem noktaları çevresinde yoğunlaştı. Rusya'nın hava desteğiyle İdlib'in güneyinden ilerleyen Esad rejimi güçleri, Morek ilçesinde bulunan 9 no'lu gözlem noktasının çevresini ele geçirdi. Söz konusu gözlem noktası tamamen Esad güçlerinin çemberi altında.
Öte yandan, Rusya Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova haftalık basın toplantısında, "İdlib'le ilgili varılmış tüm mutabakatlara tamamıyla bağlı kalınmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu mutabakatların hem teröristlerle mücadeleyi sürdürme hem de sivil nüfusun güvenliğini sağlama amacı ile düşünülmüş maddelerine bağlı kalınması önemli" açıklamasında bulundu. Demek istiyor ki Türkiye olan bitenden tamamen haberdar. Pazartesi günü, 9 nolu gözlem noktasına ulaşmak için yola çıkan 28 araçlık bir TSK konvoyunun önü savaş uçağı tarafından hedef alınmıştı. Bu krizi çözmeye çalışan Türkiye, Rusya ile girişimlerini sıklaştırırken Türkiye’nin 8 no'lu gözlem noktasına Esed rejimi taciz atışı yaptı. Astana anlaşmalarını ve İdlib mutabakatını tamamen çiğneyen Rusya ve Esed rejimin hesabını soracak kimsesi de yok. Türkiye Fıratın doğusunda ABD’nin ve İdlib’in doğusunda Rusya’nın arasında sıkışıp kaldı. Türkiye’yi zorlayıp bölgeden atmak istiyor olamasınlar. Rus Dışişleri sözcüsü Zaharova ayrıca, İdlib ve çevresinde “tehlikeli bir gerilim” gözlediklerini belirtip "Bu gerilimin neyin sebep olduğu açık: bunun sebebi, teröristlerin gerilimi azaltma bölgesi (İdlib) ve ötesindeki agresif saldırılarıdır" vurgusunu yaptı. Türkiye, şimdilik sadece operasyonların durması için çağrı yapıyor. Ancak Soçi Mutabakatı, teröristlere karşı ateşkes uygulanmasını içeren bir anlaşma olmadığını söyleyenler nedemek istediklerini anlamak az zorlanıyorum. Çünkü, Rusya ve Esed rekimin nezdinde tüm gruplar terörist olarak nitelendiriyor. Dolaysıyla, İran destekli yabancı grupların ve Rus özel kuvvetleri ile paralı askerlerinin karadan Esed rejimi durmadan operasyonlara devam edecek. Ayrıca, Rusya hava desteğini verecek. Hal böyleyken, Astana anlaşması ve Soçi mutabakatı ne işe yarıyor?
Öte yandan, ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük üssü olan Katar'daki "El Udeid" genişletiliyor. Donald Trump daha önce yaptığı açıklamada üs genişletme çalışmalarının finansmanını Katar'ın karşılayacağını söylemişti. Üs genişletme çalışması 1.8 milyar dolara mal olacak. Türkiye ve ABD arasındaki Güvenli bölge mutabakatı ne durumda merak konusu. Aynı dönemlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kırım ilhakını tanımayacaklarını dile getirilmesi ve ardından Donald Trump’ın Rusya'yı tekrar G7'nin içine katarak, bu grubu G8 yapmak istediklerini dile getirilmesi de çok manidardır. İster istemez ABD ve Rusya arasında bilemediğimiz bir gizli anlaşması mı var sorusu aklıma geliyor. Herşey olabilir... Çünkü, büyük devletler birbirine düşman olsa bile büyük menfaatleri için dönemsel olarak gayet iyi anlaşabiliyorlar. ABD’den “kayyum” açıklaması yapılırken İdlip konusunda sessizliğini korumaktadır. Rusya Türkiye ile varılan mutabakatlara bağlı kalmasını altını çizerken, Türkiye’nin Milli Savunma Bakanlığının yaptığı açıklamayı görmezlikten gelerek İdlib’in doğusundan ilerlemeye ve TSK gözlem noktalarına yönelik saldırılarına devam etmektedir. Türkiye çok sert bir karşılık verilmez ise yakında İdlib de Halep gibi Esed rejimin ele geçecektir. Türkiye’nin ABD ile varılan “Güvenli Bölge” mutabakatı da aynı Astana ve Soçi mutabakatına dönerse Türkiye ortada kalacaktır, işler çok karışacaktır.