Sözde kadına yönelik şiddet, aile içi şiddetle mücadele amacıyla 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi", adıyla bilinen İstanbul Sözleşmesi'ne tepkiler devam ediyor.
Toplumun yapı ve temel taşı olan aile kurumu, tarih boyunca hep kutsiyeti, statüsü ve rolleri itibariyle toplumun temel kurumu halinde devam ede gelmiştir. Aile, temel toplumsal kurumlardan biridir. Aile, insanın içinde doğduğu ve ilk toplumsallaşma kurumlarından biridir. Ancak son zamanlarda bazı belli çevreler tarafından aile yapımız, hedef alınıyor. Özellikle de Batı'dan ithal edilen yasalar, aile yapımızı tehdit ediyor. Avrupa'dan fonlanan yıkım projeleri, Türkiye'de bir bir yerli renklerle boyanarak hayata geçiriliyor.
Küresel kapitalizm, artık Müslüman ülkelerin toplumsal yapısını, manevi değerleriyle bütünleşen aile yapısını cebirle değil, "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" adı altında ve buna benzer projelerle aileyi ifsat etme ve aile kurumunu yok etme zihniyetini her tarafta yaygınlaştırmak istiyor.
Yürürlüğe girdiği günden bu yana toplumu ifsat eden ve aileyi hedef alan İstanbul Sözleşmesi'nin bir an önce iptal edilmesi çağrısında bulunan Araştırmacı-Yazar Mahmut Eraslan, "Bugün aile içi şiddeti önleme ve kadın haklarını savunma adına ortaya çıkanlar, işgal ettikleri ülkelerde mağdur ettikleri ve kirlettikleri kadın sayısını bir ortaya çıkarmaları lazım." dedi.
"Batı’da ‘aile’ diye bir kurum yok"
Batı dünyasına bakıldığı zaman sağlıklı bir aile yapısının görülmediğini belirten Eraslan, "Bugün Batı ülkelerine, batılı yaşam tarzına baktığımız zaman burada bir aile kurumunu göremiyoruz. Batı’da ‘aile’ diye bir kurum yok. Herkes kendi hayatını yaşıyor, özgürlükler sınırsız. Durum böyle olunca Türkiye’de yapılan bu ‘İstanbul Sözleşmesi’ dediğimiz rezalet, Türkiye’de hayata geçirilmeye çalışılıyor ve kendi yaşam tarzlarını aslında öne çıkartıyorlar. Aslında böyle bir yaşam modeli bize dayatılıyor. Sözde ‘aile içi şiddeti engelleme, kadını koruma ve savunma’ adı altında yapılıyor." dedi.
"Aile kurumunu çökertmek için ciddi bir gayret var"
Batı’nın aile ve kadına verdiği değerin ortada olduğunu belirten Eraslan, "Batı’nın aileye ve kadına ne kadar değer verdiğini, yaşanan olaylardan, ayrıca aile içi şiddeti nihayetinde basından takip ediyoruz, geldikleri nokta ortada, bir çöküş var. Dolayısıyla neden ısrar ediyorlar? Türkiye’de de aileyi çökertme operasyonu var. Çünkü Türkiye’de aile kurumu güçlü. Eğer bir ülkeyi çökertmek istiyorsanız ki Türkiye bu noktada aile yapısı güçlü olan bir ülke. Bundan dolayı amaç; aile kurumunu çökertmek, bunun için de ciddi bir gayret var. Bizim İstanbul Sözleşmesi’nden açıkça anladığımız budur." ifadelerini kullandı.
"İçimizde Batı zihniyetli ve Batı kafasıyla düşünen insanlar var"
Eraslan, "Tabi bu sözleşmeyi imzalayanlar hangi bakış açısıyla, hangi niyetlerle imzaladılar veya neden yaptılar, bu ayrı bir tartışma konusu, kabul edilecek bir şey değil. Biz, sivil toplum kuruluşu temsilcisi olmamızdan dolayı birçok ilde görüşmelerimiz oldu ve oluyor. Sivil toplum kuruluşları, platformlarla, dernekler ve vakıflarla görüşmelerimiz oluyor. Burada baktığımızda evet, şiddet artmış, aile içerisinde ciddi bir huzursuzluk var. Sözde uygulanan bu sözleşmeyle aile içerisinde yaşanan şiddetin düşmesi gerekirken tam tersine şiddet artmış, boşanmalar artmış, çocuklar aile içerisinde ‘özgürlük’ adı altında asileşmiş ve aile içerisinde sorunlar halen devam ediyor. Peki, bunu neden görmezden geliyoruz, ya da görüyorlar da görmezden geliyorlar? Biz, Batı’dan bahsediyoruz ama bir de içimizde yaşayan Batı zihniyetli, Batı kafasıyla düşünen insanlar var. Tabi ki onlar birbirini buluyor. Belki onların eliyle şu an kendi içimizden, kendi kurumlarımızda, kendi sivil toplum kuruluşlarıyla, devletin ve hükümetin eliyle yani kime ulaşabiliyorlarsa bunların eliyle buna zemin hazırlıyorlar. Burada feminist dürtülerle veya duygularla hareket eden, yaşayan ya da bu zihniyeti savunan insanlar, süreç içerisinde bunların dolgu malzemesi oluyor. Maalesef bu işin içerisinde yer alıyorlar. Ama gördüğünüz gibi istatistiklerde bunu ortaya çıkardı, maalesef şu an gidişat iyi değil." şeklinde konuştu.
"CHP ve HDP İstanbul Sözleşmesi'nin de ötesine geçti"
CHP ve HDP’nin İstanbul Sözleşmesi'nin de ötesine geçtiğini ve sapkın ilişkileri savunduğuna dikkat çeken Eraslan, şunları söyledi:
"Şu anda AK Parti hükümeti bununla ilgili bir geri adım atar atmaz, tabi ki biz, ‘İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesini istiyoruz ama bu konuda belki aktif rol alan CHP veya HDP’nin pencresdinden olaylara baktığımızda, bugün maalesef bu partiler ‘İstanbul Sözleşmesi’nin daha da ötesine geçerek daha farklı bir yaşam tarzı, artık ‘cinsiyet eşitliği’nden bahsediyorlar ve LGBT gibi farklı sapkın ilişkileri de içerisine alacak derecede bir yaşam tarzını artık kabul etmekle birlikte öteye geçtiler, destek veriyorlar. Neden destek veriyorlar? Herhalde bir şeyi desteklemek için aynı düşüncede olmanız gerekiyor. Zihniyet aynı olunca, bakış açısı aynı olunca bugün CHP veya HDP’nin yöneticilerine baktığımızda çokta böyle İslami bir kaygı taşıması, İslami gelenek, bu ülkenin gelenek ve göreneklerini çok önemsedikleri görülmüyor. Daha çok güya çağdaş bir yaşam ki bu da Batı’nın tarif ettiği, onların yaşam tarzı olan, aile kurumunun olmadığı, herkesin rahatlıkla birbiriyle birlikte olduğu ki ‘cinsiyet eşitliği’nden bahsediliyor. İşte erkek erkeğe, kadın kadına ilişkilerlerden bahsediliyor. Bunlar artık göz kırpılabiliyor. Durum böyle olunca İslami refleksler ya da geleneksel bir damar söz konusu olmadığı için birazda yurt içerisinden ülkenin gözüyle, bakış açısıyla, toplumun örf, adet ve gelenekleri ile bakılmadığından dolayı Batı zihniyeti ile, Batı kafasıyla düşünüldüğünden dolayı maalesef buna da destek olduklarını görüyoruz."
"Batı’dan alacağımız herhangi bir akıl, ideoloji, kanun ve aile eğitimi yok"
"Bizim Batı’dan alacağımız herhangi bir akıl, ideoloji, kanun ve aile eğitimi yok" diyen Eraslan, "Bizim kendi değerlerimiz fazlasıyla var. Bu noktada peygamberimizin getirdiği değerler üzerinden hareket edersek, bizim elimizde yeterince materyal, kaynak ve çözüm de var. Aile içerisindeki şiddeti, kadına yönelik şiddeti bitirecek, sadece kadın, çocuk veya erkeğe de değil tüm aile bireylerini akrabalarıyla, komşularıyla ve tüm kainatla barışık yaşayacak bir hayat nizamı, bir bakış açısı yeterince var. Bunun yaşanmış örnekleri var. Peygamberimizin ve arkadaşlarınınaile eğitimine baktığımızda da burada bir şiddet söz konusu değil."
"İstanbul Sözleşmesi iptal edilmelidir"
Eraslan, "Dolayısıyla da bugün aile içi şiddeti önleme, kadın haklarını savunma adına ortaya çıkanlar, dönüp işgal ettikleri ülkelerde mağdur ettikleri kadın sayısını bir ortaya çıkarmaları lazım. Tecavüz ettikleri kadınlar, tarihi, coğrafyayı, kütüphaneleri her şeyi talan etmişler. Ellerinden kan damlayan, halen işgalleri devam eden, halen birçok insanın hakkını gasp eden zihniyet bugün bize akıl vermeye kalkıyor, bize bu noktada sözleşme için geliyor. Biz de maalesef bu sözleşmeyi yapanlar, bunu kabul ediyor. Gerçekten kabul edilebilir bir durum değil. Dolayısıyla ‘İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi gerekir." diye konuştu. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)