Araştırmacı-Yazar Cemal Çınar, ailenin, aile olmanın toplumdaki önemi hakkında değerlendirmelerde bulundu. ABD ve Batılı ülkelerin aileye karşı olduklarını ve kişisel özgürlükler üzerinden ahlaksızlığı yaymaya çalıştıklarına dikkat çeken Çınar, ailelere önemli uyarılarda bulundu.
Aile düşmanlarının "özgür yaşam" adı altında ahlaksızlığı medya, internet ve dizilerle yaymaya çalıştığına dikkat çeken Çınar, "Kâinatta mutlak manada özgür olan hiçbir canlı varlık olmadığı gibi hassaten insan asla sınırsız bir özgürlüğü talep edemez." dedi.
"Aile, toplumu toplum eden disiplin, kural ve kaideye bağlılık açısından insanın ilk huzur ortamıdır." diyen Çınar, "Ciddi bir sorumluluğu içeren en büyük toplumsal birliktelik birimi ailedir. Toplu birliktelikler tüm canlı varlıklarda, birbirinden farklı da olsa var olan ortak bir özelliktir. Yeryüzünü imar etmekle hem yükümlü hem de donanımlı olan insan aile birimi ile diğer canlı varlıklardaki birliktelikte taşıdığı hassasiyetinden dolayı ayrı ve değerli bir varlık olması ile apayrı bir konuma ayrılmıştır." ifadelerini kullandı.
İnsanın muhteşem bir varlık olduğunu, bu sebeple hem bir irade sahibi hem de iradesi ile koruması gereken insani değerlerin olduğunu söyleyen Çınar, "Kişinin içinde doğup büyüdüğü, yüz akı bir neslin, beden ile ruh arasında iyi bir dengenin kurulması için maddi ve manevi, psikolojik ve sosyolojik bir yapıya kavuşturulacağı bir ortama her insan mutlak manada muhtaçtır. İşte bu yapı aile yapısıdır. Aile, anne ve babadan oluşur. Anne ve babanın birlikteliğine İslam bazı şartları ön görür. Bu bağlamda, insan mana ve değerler sistemiyle toplumsal ve ruh âleminde taşıdığı kontrollü aşk ve sevgiyi toplumun bu birlikteliğine zarar verecek en ufak bir kıvılcımına asla prim veremez. Bu manada insan muhteşem bir varlıktır. Bu sebeple hem bir irade sahibi hem de iradesi ile koruması gereken insani değerlerini korumak için üstün bir ahlaki yapıya bağımlı olmak mecburiyetindedir. Bu ahlaki hasletler mutlak manada kontrol altındadır. İslam medeniyeti bunun üzerine bina edilen mükemmel evrensel bir yapıyı oluşturmuştur. İrade sahibi olan insan akıl, vicdan, adalet, edep, saygı, sevgi ve aşk gibi hasletleri yaşamada sorumluluk sahibidir." şeklinde konuştu.
"ABD ve Batılı ülkeler kişisel özgürlükler üzerinden dünyayı ahlaksız bir gezegen haline getirmek isiyor"
Çınar, "ABD ve Batılı ülkeleri kişisel özgürlükler üzerinden dünyayı ahlaksız bir gezegen haline getirmek istiyorlar. Bunu magazin, internet, medya, batı ile çalışmayı bir toplum için hak bilecek kadar kendi değerleriyle savaşında batılı efendilerinden talimat alan siyasi partiler ve bu bakış açısına sahip olan sivil yapılar üzerinden bahusus İslam toplumlarını tahrip etmektedirler. Burada insani iradeden hayvani bir iştaha kayma söz konusudur. Çünkü Amerika ve batılı ülkelerde ahlak anlayışı; denetlenemeyen, sorumluluğu olmayan ve toplumsal bir değeri olmayan, bir takım kişisel beceri ve tercih olarak görülmektedir. Mesela, kişi istediği herhangi bir cinsi arzusunu tatmin etmeye çalıştığında toplumun buna yönelik hiçbir yaptırımı olmadan bu isteğini yerine getirecektir. Buna 'özgür yaşam' denilecek. Böyle bir eğilim hiçbir toplumun yapısına uygun düşmez." dedi.
Bugün İslam toplumunda kız erkek ilişkisi, tıpkı batıdaki ilişkiler gibi, din, edep, hayâ, hicap ve ahlak sistemi dışında batının yerli işbirlikçileri ile dirsek temasına geçerek bu rezaleti yaygın ve normal hale getirmek için çalışıldığına vurgu yapan Çınar, "Kız ile erkeğin birbiri ile arkadaş olmanın önünde hiçbir engel olmadan bunu serbestçe yapmalarını 'arkadaş' kavramı ile dayatılmak istenmektedir. Bu çapraz arkadaşlık okul, dershane, parti, lokal, kütüphane, beraber çalıştıkları daire ve iş ortamlarında sağlanması için alt yapılar müsait hale getirilmek istenmektedir. Birçok İslam toplumunda bu rezaletin sağlanması için kanun güvencesi verilmektedir. İslam toplumunun imhası için geliştirilen bu şer akımıyla İslami aile yapısı tamamen yok edilmek hedeflenmektedir. Buna karşı ciddi bir toplumsal tepki ve tedbir alınmazsa basit bazı geçiştirmelerle savuşturulacak gibi görünmemektedir. Evet, aile biz Müslümanlar için çok şey ifade eder. Ailenin yok olduğu bir toplumda ibadet de Müslümanlıkta hatta insanlık ta kalmaz." diye konuştu.
"Uleması uyumuş bir ümmetin uyanışı mümkün değildir"
Son olarak alimlerin bu konuda sorumluluklarını hatırlatıp çözüm önerilerinde bulunan Çınar, şu ifadeleri kullandı:
"Peki, tüm bu olumsuzluklara karşı çözümümüz nedir? Yıllardır söylüyorum burada bir daha söylememin bana farz olduğuna inanıyorum. Müslüman toplumları kendi yönetimine talip olmadan bu şer akımlarına karşı bireysel mukavemet göstermeleri mümkün görülmemektedir. Ümmetin yeniden ihyası için âlimlerimizin sorumluluk alanlarında göreve talip olmalarının farz olduğuna inanıyorum. Uleması uyumuş bir ümmetin uyanışı mümkün değildir. Biz Müslümanız ve İslam ile yönetilmek en büyük arzumuzdur. Müslümanlar kendi yönetimlerine kavuşmadıkları müddetçe gerçek manada toplumsal olarak İslam’ı yaşamamız da o oranda kısıtlı olur. Bu konuda en büyük sorumluluk İslam âlimlerinindir. Âlimlerimizin genelinde oluşan yanlış bir hadis okuması üzerinden 'görev istenmez verilir' bu yanlış anlayış yüzünden âlemi İslam kan ağlamakta, namuslar pay mal edilmiş iken bu halde görev istenmeyecek öylemi? Birileri âlimlere bu görev verilmeden âlim istese âlim! Sorumlu olacak öylemi? Söylediklerimi ispata bütün peygamberler delil ve bundan dolayı âlimler peygamberlerin varisleri olmuşlardır. Mezkûr Hadis-i Şerif’te âlim ne zamanki sultanın emri altına girse veraset hakkını kaybeder. Diye çok muazzam stratejik bir kayıt bulunmasına rağmen ulema nasıl olurda Hadis’in bu tarafını göremeyecek. Her platformda dile getirdikleri halde âlimin toplumun yönetimine talip olmayı kayıp olarak anlatılacak ve bu olay böyle anlaşılacak! Ben bunu anlamada çok zorlanıyorum. Allah halimiz ıslah eylesin." (Ramazan Şefkatlı-İLKHA)