MUHSİN ŞENOL- DOĞRUHABER
Aile kurumunun zayıfladığı yaşanan acı olaylarla daha net görülüyor. Batı medeniyetinin toplum mühendisliği marifetiyle içimize soktuğu uygulamalar toplum vicdanını da törpülüyor. Ailenin geldiği acı tablonun son örneği ise İstanbul Beylikdüzü’nde karşımıza çıktı. Daha göbek bağı bile kesilmemiş yeni doğmuş bir bebek poşete sarılı halde denize atıldı. Günler önce dünyaya gözlerini açan bebeğin minik bedeni kıyıya vurdu.
DAHA GÖBEK BAĞI BİLE KESİLMEMİŞ
İstanbul Beylikdüzü Kavaklı Sahili'nde yaşanan olay aile bağlarının nasıl zayıfladığını gözler önüne serdi. Acı olay sahile yürüyüş için inen yabancı uyruklu bir şahsın köpeğinin havlaması üzerine ortaya çıktı. Köpeğinin havlamasına kulak veren şahıs deniz kıyısına indi ve dehşet verici manzarayla karşılaştı. Poşetin içine konulmuş bebek cesedini gören yabancı uyruklu şahıs 112 acil servis ve polis ekiplerine haber verdi. Gördükleri manzara karşısında dehşete düşen ekipler poşeti açtıklarında daha göbek bağı kesilmemiş bebeğin cansız bedeniyle karşılaştı. Polis ekiplerinin olayla ilgili çalışma başlattığı öğrenildi.
AİLE SİSTEMATİK SALDIRI ALTINDA
Avrupa ve Amerika’nın kapitalist, aşırı bireyci uygulamaları Batı’da aileyi bitirdi. Avrupa Birliği ülkelerinde babası belli olmayan çocukların sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Yine aynı şekilde gençler aile kurmuyor, boşanmalar ise hızla artıyor. Amerika’da ise durum farksız değil, bakıma muhtaç yüzbinlerce çocuk ve yaşlı sokağa atılıyor. Aile kurumundan söz etmek neredeyse imkansız. Bu durumun kendileri için dezavantaja dönüştüğünü gören Batılı ülkeler, toplumun temel yapı taşı olarak görülen ailenin, İslam ülkelerinde de dağılmasını hızlandırmak için türlü oyunlar oynuyor. Bu oyunlar arasında kadının korunması kılıfıyla hazırlanan uluslararası sözleşmeler, diziler, sinema filmleri, ahlaksızlık yayan projeler ve çağın vebası olarak görülen sosyal medya bulunuyor. Bu araçlar ailenin dağılmasını hızlandırmak ve ahlaksızlığın yaygınlaştırılması için sistematik bir biçimde kullanılıyor.
EVLİLİKLER AZALIYOR BOŞANMALAR ARTIYOR
Boyutları henüz Batılı ülkeler kadar olmasa da Türkiye’de de aile kurumunun çatırdadığını görmek mümkün. Türkiye İstatistik Kurumunun resmi verilerine göre evlenen çiftler yüzde 3’e yakın azaldı. Bu azalışın altında birçok sebep bulunuyor. Ekonomik kaygılar ve düğün masrafları evliliğin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülürken ailenin şiddet kavramıyla birlikte kullanılması da gençler üzerinde olumsuz etki uyandırıyor. Yine TÜİK’in açıkladığı verilere göre boşanan çiftlerin oranlarında da ciddi yükseliş var. 2018 yılının verilerine göre boşanma oranları yüzde 10,9 oldu.
YASALAR BOŞANMAYI TETİKLİYOR
Kamuoyunda ‘aileyi koruma yasası’ olarak bilinen ‘6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ ve süresiz nafaka boşanmaların artmasındaki en büyük etkenler arasında görülüyor. Kadına yönelik şiddeti önleme kanunundaki aile arasında arabuluculuk kabul edilmemesi, kadının beyanı esastır gibi maddeler aile bireyleri arasında sorunları azaltmadığı gibi kadın cinayetlerini de artırdığı görülüyor. Sivil toplum kuruluşları ve kamuoyunun büyük tepkisine neden olan yasa ise halen yürürlükte. Bazı Avrupa ülkelerinin bile çekince koyduğu yasanın Türkiye tarafından sorgusuz, sualsiz bir şekilde yasalaştırılması ise ayrı bir merak konusu. Boşanmaları arttıran bir diğer husus ise ‘Süresiz Nafaka’. Eşler arasındaki en ufak problemin bile adliyelere, hakim karşısına çıkarılması ailelerin dağılmasını hızlandırdı. Bir günlük evliliğe bile süresiz nafaka verilmesi ise hem ahlaksızlığın hem de boşanmaların artmasına neden oluyor.
AİLE ‘DİZİ DİZİ’ YIKILIYOR
Toplumun yapı taşı olarak görülen aileyi temelden sarsan bir diğer husus ise ahlaksızlığın ve fuhşiyatın boy boy gösterildiği diziler. Çarpık ilişkileri normalleştiren yüz yıllardır süre gelen gelenekleri hiçe sayan diziler aile kurumunu zayıflatan en önemli etkenlerden biri olarak görülüyor. Çocukların ekran başında olduğu saatlerde bile zinanın normalleştirildiği diziler yayınlanıyor. Hemen hemen her dizide evlilik dışı ilişkilere yer veriliyor. Sevgilisi olmayan çocuklar, gençler yanlış bir şey yapıyormuş gibi gösteriliyor. İnternet üzerinden yayın yapan diziler de aynı şekilde aileyi hedef alan yayınlar yapıyor. Şikayetlere rağmen yaptırımların yetersiz olduğu görülüyor.
ÇAĞIN VEBASI SOSYAL MEDYA
Sosyal medyanın her ne kadar faydalı birçok yanı bulunsa da ahlaksızlığın yayıldığı merkezler olduğu gizlenemez bir gerçek. Özellikle video paylaşım sitelerinde yayınlanan görüntüler ahlaki çöküntünün boyutlarını gözler önüne sererken genç dimağların da zehirlenmesine yol açıyor. Özenti bir gençliğin oluşmasına neden olan sosyal medya, gençlerin bunalıma girmesine hayatı sadece sosyal medyadan ibaret görmesine ve lüks tutkusuna sebep oluyor. Herkesin mutlu olduğu imajı çizdiği bu alanlarda mutsuz olan gençler kendilerini yalnız hissediyor ve çoğu genç bu sebeplerden dolayı psikolojik sorunların içine giriyor. Aynı şekilde evlilikler de bu şekilde zarar görüyor.
FELAKETE RAMAK KALA…
Boşanmaların hızla arttığı, evliliklerin azaldığı bir toplum felakete doğru sürükleniyor. Bu konuda duyarlı Sivil toplum ve Müslümanca bir yaşamı ilke edinmiş halkın serzenişine kulak verilmezse birkaç yıl içinde Batı’nın içinde bulunduğu duruma düşülebilir. Evliliklerin teşvik edildiği, gençlere destek verildiği bir sosyal politika geliştirilemezse aile kurumumuz daha ağır yaralar alabilir. Aynı şekilde boşanmaların da önüne geçmek için arabuluculuk sistemi getirilmeli daha fazla sosyal destek verilmeli. Beylikdüzü’nde sahile vuran bebek cesedinin bir çok yerde karşımıza çıkmaması için ahlaksızlığın önüne geçilmeli.