Özener, rasathanenin deprem konusundaki çalışmalarına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, deprem tehlikesi daha fazla olan, özellikle Marmara Bölgesi'nde olmak üzere Türkiye genelinde 240'ı aşkın sismik istasyonun bulunduğunu söyledi.
Bunun dışında ülke genelinde 450'nin üzerinde gözlem ağıyla depremlerin 7 gün 24 saat izlendiğini dile getiren Özener, "Kandilli Rasathanesi 7 gün, 24 saat, 365 gün yaşayan bir kurum. Kampüsümüzde Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi'nde çalışanlar 24 saat, 3 vardiya sistemiyle görev yapıyorlar. 7 uzman arkadaşımız da kampüste konaklıyor. Gece herhangi bir yerde deprem olduğunda 7 kişi merkeze gelerek değerlendirmeyi yapıyor." diye konuştu.
Haluk Özener, yaklaşık 130 yıldır deprem gözlemi yapan bir kurum olarak uluslararası iş birlikleriyle dünya üzerinde herhangi bir yerde deprem olduğu zaman büyüklüğü ve lokasyonunu da belirlediklerini ifade ederek, yurt dışında deprem istasyonu olmadığını ancak yaptıkları uluslararası anlaşmalar kapsamında dünya üzerindeki verilerin anlık Kandilli'de toplandığını anlattı.
Türkiye'nin yüzde 90'nın da deprem tehlikesine maruz kalabilen yerler olduğunu belirten Özener, "Nüfusun çok yoğun, ekonominin kalbi olması gibi nedenlerle Marmara çok önemli. İstanbul 16 milyonluk bir şehir ve civarındaki 7-8 ille birlikle Marmara Denizi'nde olabilecek bir deprem buraları çok büyük şekilde etkileyecek." şeklinde konuştu.
DENİZ TABANI SİSMİK ALETLERLE İZLENİYOR
Prof. Dr. Haluk Özener, sismik aletlerin sadece karada değil, deniz tabanında da bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Türk-Japon ortaklığındaki 5 yıl süren proje neticesinde, teknoloji transferiyle Türkiye'ye özel üretilen deniz tabanı sismometre cihazları Marmara Denizi'nin tabanına yerleştirildi. Türkiye'de ilk kez tarafımızdan denizin 1200 metre derinliğinde fayın göbeğine kurulan deniz tabanı sismometreleriyle 7 gün, 24 saat fayı izliyoruz.
Bilimsel olarak tarihsel depremleri ve fayların yerlerini bildiğimiz, faya biriken yer kabuğu hareketini jeodezik yöntemle GPS tekniğiyle izleyebildiğimiz için aslında fayın üzerinde ne kadarlık bir enerji biriktiğini bilebiliyoruz. Fay belli, tarihsel depremler var, biriken enerji var. Olası bir depremin ne büyüklükte gerçekleşeceğini bilebiliyoruz. Bilemediğimiz tek şey zamanı. Zamanı bilme şansımız yok ama şu anda bir deprem olursa ne kadarlık büyüklüğe sahip olabileceğini hesaplıyoruz."
"DEPREMİN ZAMANI GEÇTİKÇE BÜYÜKLÜĞÜ ARTIYOR"
Prof. Dr. Haluk Özener, depremin zamanı geçtikçe enerji miktarının artması nedeniyle büyüklüğünün arttığını söyledi.
Anadolu plakasının yaklaşık 2,5 santimetre hızla saat istikametinin tersi güneybatı yönüne doğru ilerlediğini dile getiren Özener, bu ilerlemenin biriktirdiği enerjinin açığa çıkmasıyla kırılan fayların depreme yol açacağını anlattı.
Marmara Denizi için deprem tehlikesi bulunduğunu ifade eden Özener, şunları aktardı: "Büyüklüğü 7'nin üstünde bir veya birkaç deprem yaşayabiliriz ama bunların ne zaman olacağını bilemiyoruz. Son yıllardaki çalışmalarda fayın deniz boyunca homojen bir yapıda olmadığını öğrendik. Fayın parçalı yapıdan oluştuğu, bir kısmının sismik olarak daha aktif, bir kısmının daha sessiz ve sakin olduğu, bir kısmının da daha sığ depremler yarattığı, bazı parçaların ise daha derinde depremler yarattığını görürüz. Bunlar bilimsel yaklaşımlar. Bilim insanı için 7,2 ile 7,3 arasında deprem olmasının enerji açısından ve bilimsel sonuçları açısından çok büyük bir farkı olabilir. Toplumu ilgilendiren kısım, 7,2'lik depremle hiçbir şey olmayacak da 7,3 ile felaket mi olacak, hayır. Bunların ikisi de çok ciddi rakamlardır. 7 ve üzerindekiler yıkıcı depremlerdir. Buradaki ana nokta, deprem zararlarının azaltılmasına yönelik çalışma yapmak. Bilim insanları bu yöndeki araştırmalarını sürekli yapıyor. Vatandaş da 1999 öncesine göre daha bilinçli. İnsanlar yapı alırken projesine, firmasına, deprem güvenliğine, zemin bina ilişkisinin nasıl olduğuna bakıyor."
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN ÖNEMİ
Özener, bu açıdan kentsel dönüşümün tamamlanması gerektiğini vurgulayarak, yılda 500 bin gibi binanın dönüşümünün çok önemli hedefler olduğunu, bunların hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Bireysel kentsel dönüşümden çok ada, parsel ve ilçe bazında kentsel dönüşüm yapılmasının daha anlamlı olacağını belirten Özener, "En büyük rol karar vericilere düşüyor. Bu konuda kararlarını alıp sonuna kadar uygulayacak iradeyi göstermeleri gerekiyor." diye konuştu.