03 Haziran Cuma Dünya basınında yer alan bazı haber özetleri:

İRAN BASINI
Cumhuri İslami gazetesi haftalık siyasi yorum yazısında geçen hafta boyunca dünya genelinde ki en önemli gelişmeleri okuyucularla paylaşıyor. Despot rejimlere karşı halk ayaklanmasının devam etmesi, Koalisyon güçlerinin Afganistan`da sivil halkı katliam etmesi, Amerika`nın insansız uçaklarının Pakistan`ın aşiret bölgelerine düzenlediği aralıksız saldırılarının devam etmesi gibi konulara değinilen yazıda Batının Arap ülkelerinde giderek izinin silinmesini konu eden satırlar dikkatimizi çekiyor. Yazıda kısaca şu ifadeleri okuyoruz:

Financial Times gazetesi despot rejimlere karşı başlayan halk ayaklanmasına değindiği "Arap istisnasına son verilmesinin zamanı geldi" başlıklı başyazısında "Batı, özgürlüklerini elde etme yolunda Mısırlıları cesaretlendirmeli" diyor. Yazıda özetle şöyle deniyor:``Batı, kısa vadeli çıkarları için despot rejimleri desteklemek yerine, Arap toplumunda onları değiştirebilecek güçleri cesaretlendirme yolları bulmalı. özellikle Araplar ve Müslümanlar, Batı`nın kendilerinden bu özgürlükleri esirgeyenlere destek vermesinden nefret ediyor."Söz konusu gazete giderek dünya çapında büyük bir coğrafyayı kapsayan halk ayaklanmasının emperyalist düzene bağlı rejimlerden kurtulma hareketi olduğunu yazdı.

Risalet gazetesinde Avrupa`da giderek yönetimlere karşı halk ayaklanmasının büyüklük kazandığını konu eden bir yazı dikkatimizi çekiyor. Yazıda kısaca şu ifadelere yer verilmektedir:
29 Mayıs`ta Avrupa`nın çeşitli başkentlerinde küçük ölçekli eylemler oldu. 2011 European Revolutions adlı Facebook grubu vasıtasıyla özellikle birçok genç "Gerçek Demokrasi" çağrısıyla sokaklara ve meydanlara indi. Yunanistan çok daha karışık bir nokta görüntüsü veriyor. Geçen hafta CIA, Yunanistan`da darbe olabileceği uyarısında bulundu. Yunanistan`daki hareketlenmenin enerjisi aşırı sağ kanat tarafından kullanılmak isteniyor.
Tunuslu Buazizi`nin kendisini yakmasıyla başlayan Arap dünyasındaki hareketler için dünya medyasında birkaç tanımlama kullanılıyor. Artık bunların en başında İslami uyanış tanımlamasının yer aldığını söylemek gerçeğe daha yakındır. Zira yıllar boyu Amerika ve batılı ülkelerin kukla rejimlerinin baskısı altında yaşayan Müslüman halklar, İslamiyetin içerdiği özgür hayat mesajından yola çıkarak Batılı emperyalistlere ağır bir darbe indirdi. Söz konusu hareket ise giderek farklı biçimlerde batı toplumuna bile yayılmış bulunuyor.

Hemşeri gazetesinde Afganistan işgalcilerinin masum sivilleri katliam etmesini konu eden bir yazı dikkatimizi çekiyor. Yazıda kısaca şu ifadeleri okuyoruz:
Araştırmalar Afgan topraklarında militan avlamak amacıyla gerçekleşen saldırılar neticesinde öldürülenlerin yüzde 3`ten bile daha azının gerçek militan olduğunu ortaya koyuyor. Yüzde 97`si ise masum siviller. Şurası bir gerçek ki, militan öldürmek amacıyla gerçekleştirilen saldırılarda dökülen sivil kanı, öldürülen militanlardan daha fazla militan yaratıyor. Bir başka gerçek şu ki Koalisyon güçleri Afganistan topraklarında sivilleri katletmekle teröristin ta kendisi olduğunu gösteriyor. İşgalci güçler kendi varlıklarını bölgede korumak için çeşitli komplolarla terörün tırmanmasında asıl rol ifa ediyorlar.

İNGİLİZ BASINI
Türkiye`deki genel seçimlere geniş yer veren Economist dergisi seçimleri bir başyazı ve uzun bir makalede ele alıyor.
Dergi, AK Parti`nin ekonomi, dış politika ve ordunun siyasetin dışına itilmesi gibi alanlarda başarılı bir performans sergilediğini söylüyor.
t bu sayede Türkiye`nin bölgesinde ve dünyada ekonomik ve siyasi bir güç haline geldiğini belirtiyor.
Dergi, bu portrenin AKP`nin 2002`de devraldığı enkazdan çok farklı olduğuna dikkat çekiyor.
Economist, bu durum karşısında Türk seçmenlerin yine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`a yönelmesinin şaşırtıcı olmadığını söylemekle birlikte, bunun kaygı verici olduğunu da vurguluyor ve şöyle devam ediyor;

"Erdoğan kamuoyu yoklamalarında çok istediği üçte iki meclis çoğunluğuna yakın gözüküyor. Çünkü bu tek başına anayasa yapmasına izin verecek. Bu Türkiye için kötü olur. Bu yargının nedeni, Türkiye`yi bir teokrasiye dönüştürmeye çalıştığı gibi asılsız bir temele dayanmıyor. Ordu, çok sayıda İsrailli ve Amerikalının fısıldadıklarının tersine, AKP`nin genel anlamda hoşgörülü Türkiye`yi, bir sonraki hoşgörüsüz İran`a çevirmek istediğine dair çok az kanıt var"

AKP`nin kısıtlanmayan yönetimiyle ilgili asıl kaygının din değil, demokrasiyle ilgili olduğunu söyleyen dergi, Erdoğan`ın ordu ve yargıya karşı mücadelelerini kazandıktan sonra, çok az sınırlandırmayla karşılaştığını söylüyor.
Dergi şöyle devam ediyor;
"Bu durum Erdoğan`ın doğasından gelen eleştiriye karşı hoşgörüsüz tutumunu şımartmasına izin verdi ve otokratik içgüdülerini besledi. Yolsuzluk artıyor gibi görünüyor. Basın özgürlüğü saldırı altında. Türkiye`de Çin`dekinden daha fazla sayıda gazeteci hapiste. Erdoğan`ın kaygı verecek kadar çok sayıdaki karşıtı ve düşmanı, ki bunlara çok sayıda emekli subay da dahil, soruşturma altında. Bazı vakalarda da abartılı komplo suçlamalarıyla"
 

Economist, tüm bunlara ek olarak, Erdoğan`ın seçim kampanyasında da giderek milliyetçi bir söylem takındığını ve "Türkiye`nin en büyük ve hoşnutsuz azınlığı" diye tanımladığı Kürtlere ciddi öneriler yapmadığını söylüyor.
Dergi ayrıca, Erdoğan`ın seçimde üçte iki meclis çoğunluğu kazanırsa Fransa`dakine benzer bir başkanlık sistemi kuracağına ve kendisinin başkan olacağına dair ipuçları verdiğini belirtiyor.

Economist`e göre zaten fazlasıyla merkeziyetçi bir yapıya sahip olan Türkiye`de bu bir hata olur.

Bu noktada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu`na işaret eden dergi, Kılıçdaroğlu`nun partide Deniz Baykal döneminden kalan isimleri tasfiye ettiğini ve partinin ordunun siyasete müdahalesine sempatiyle bakan tavrını değiştirdiğini söylüyor.
Ayrıca, CHP`nin daha önce zayıf olduğu Güneydoğu illerindeki seçim mitinglerinde, AKP`den daha büyük kalabalıklar topladığını belirtiyor. Yazı şu tavsiyeyle sona eriyor;

"AKP`nin bir sonraki hükümeti kuracağı kesin. Ama biz Türklere CHP`ye oy vermelerini tavsiye ediyoruz. Kılıçdaroğlu`nun partisinin iyi bir performans göstermesi, anayasayı daha da kötüleştirecek, tek taraflı değişiklik riskini azaltır ve muhalefete gelecekteki seçimleri kazanma adına daha adil bir şans verir. Bu Türkiye`de demokrasiyi garantilemenin açık ara en iyi yöntemi"

Financial Times, bölge uzmanlarının, Suriyeli işadamlarının rejim muhalifi gösteriler karşısında pasif bir tutum takındığı, bunun da Beşar Esad rejiminin devrilmesini zorlaştırdığı yönündeki görüşlerini taşıyor sayfalarına.
Çoğu uzmanın, ülkenin sanayi merkezleri olan Halep ve Şam`daki işadamlarının muhalif harekete katılmaması halinde, rejimin sert müdahaleyle yaşamını sürdürübileceğine inanmaya devam edeceğini söylediği belirtiliyor.
 

Beşar Esad`ın son yıllarda yaptığı reformlarla özellikle, tekstil, gıda ve otomobil satışı sektörlerindeki işadamlarının devletten kredi ve ayrıcalıklar aldığı ve işadamlarının bunlardan vazgeçmek istemediği kaydediliyor.

Uzmanlar ayrıca reformların bir dengesizlik yarattığını, kırsal kesimler söz konusu reformlardan faydalanamazken, reformların rejimle doğrudan ya da dolaylı bağlantılı kentli nüfusun çıkarına olduğu kaydediliyor.

Ayrıca işadamlarının Esad rejiminin 1970`lerden bu yana sağladığı istikrara değer verdiği söyleniyor. Haberde görüşlerine yer verilen bir uzman da, `Suriyeli işadamları rejimin devrilmesi halinde senaryonun Mısır ve Tunus`takinden çok, Libya ve Irak`taki gibi gelişeceğini düşünüyor." diyor.


Times, muhaliflerle hükümet güçleri arasındaki çarpışmalar devam ederken, başkent Sanaa`da başta su ve benzin olmak üzere, temel tüketim maddelerinin azaldığını yazıyor.

Gazete ayrıca, muhalif protestocuların Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih`i başkentte muhaliflerin yoğun olduğu yerlerin suyunu kesmekle suçladığını belirtiyor.


Financial Times ise Salih`in muhaliflerin safına geçen Haşit aşiretine bağlı savaşçılara karşı Amerika Birleşik Devletleri`nde eğitilen özel kuvvetleri devreye soktuğunu bildiriyor.

Gazete, Washington`ın ülkedeki El Kaide unsurlarıyla savaşılması için sözkonusu özel güçlere milyonlarca dolar harcadığını belirtiyor.

Bu güçlerin iç isyanın bastırılmasında kullanılmasının da Washington`u endişelendirdiği ve başkan Barack Obama`nın ülkeye temsilcisi John Brennan`ı gönderdiği kaydediliyor.

Independent Bazı önde gelen politikacılar, eski dünya liderleri, işadamları ve yazarlar tarafından yayımlanan bir raporda, uyuşturucuyla küresel savaşın kaybedildiğini belirterek bu raporu başyazılarından birinde ele alıyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;

`Genelde eski önemli siyasi liderlerden oluşan küresel komisyonlar, uluslararası liderlere duymak istediklerini söyler. Ama bu komisyon, liderlerin duymak istediğini değil, gerçeği söylüyor. Komisyon, doğruyu söylediği ve hayranlık duyulacak kadar açıklıkta bir alternatif strateji önerdiği için övgüyü hak ediyor. Ancak trajik olan şu ki, dünya liderleri hala dinlemeye niyetli görünmüyorlar`
Daily Telegraph, Çin`de 17 yaşındaki bir gencin iPad 2 almak için yaklaşık 3 bin 300 dolara böbreğini sattığını yazıyor.


ABD BASINI
ABD`nin önde gelen gazetelerinin bugün öne çıkardığı haber başlıkları ve bazılarından detaylar:

Washington Post gazetesinin manşetinde Çin`deki bilgisayar korsanlarının Amerikalı yetkililerin Google email hesaplarını ele geçirdiği yer alıyor.

`Google`dan yapılan açıklamada en az bir Bakan seviyesindeki yetkililinin özel email hesabının ele geçirildiği belirtildi. Bilgisayar korsanları email kullanıcılarını kullanıcı adı ve şifrelerini açıklamayı sağlayacak sahte bir kampanya ile kandırarak gelen ve giden emailleri denetlemeyi başardı.FBI konuyla ilgili geçen hafta bilgilendirildi. Korsanların Çin`in Jinan kentinden oldukları saptandı`

Washington Times gazetesi Libya lideri Muammer Kaddafi`nin iktidarda kalmakta ısrar etmesinin, NATO operasyonunu 90 gün süreyle uzattığını belirtiyor.

`NATO operasyonunun uzaması Amerikan Kongresi`nde tartışmalara yol açtı. Cumhuriyetçi Parti`nin çoğunlukta olduğu Amerikan Temsilciler Meclisi Amerika`nın NATO operasyonuna katılımına son verecek bir yasayı oylamaktan son anda vazgeçti. Oylama daha ileri bir tarihe ertelendi.Libya liderinin NATO hava saldırılarından zarar görmüyor olması, Amerika`nın Irak ve Afganistan`da savaşmaya devam ediyor olması ve sorunlu ekonomi, Kongre üyelerinin Amerika`nın operasyona katılımına karşı çıkmasına yol açıyor`

New York Times gazetesi Başkan Obama`nın ikinci kez başkan olabilmesinde işsizlik oranı verilerinin önemli rol oynayacağını belirtiyor.

`Amerika`da Roosevelt dışında hiçbir başkan işssizlik oranı 7,2`nin üzerinde olduğu halde yeniden başkan seçilmedi. Başkanlık seçimlerine 17 ay kala Obama`nın işsizlik oranı ile mücadele etmesi gerektiği ortada. Amerikalılar`ın yüzde 9`u işssiz. Şirketler daha az eleman alıyor. Uzmanlar Kasım 2012 öncesi çok az ekonomik gelişme olacağı tahmininde bulunuyor`


AVRUPA BASINI
Almanya`da ortaya çıkan EHEC enfeksiyonları nedeniyle Almanya ve İspanya arasında yaşanan gerginlik bugünün Avrupa basınında öne çıkan yorum konuları

Almanya`da şimdiye kadar 16 kişinin ölümüne yol açan EHEC bakterisinin kaynağı hâlâ belirlenemedi. Alman yetkililerin çok erken bir aşamada enfeksiyondan İspanyol salatalıklarını sorumlu tutan açıklamaları, ardından İspanyol salatalıklarının temiz çıkması Alman-İspanyol ilişkilerini gerdi.
İspanya`nın başkenti Madrid`den El Mundo gazetesi, Madrid hükümetini, İspanyol çiftçilerin uğradığı zarar için Almanya`dan tazminat talep etmeye çağırıyor:
"Madrid yönetimi ve Endülüs`teki yerel yönetim İspanyol çiftçisinin arkasında durmalı ve milyonlarca euroluk tazminat talep etmeli. Talepler sadece İspanyol salatalıklarını bakteriden sorumlu tutan Hamburg eyalet makamlarına değil, Berlin`deki federal hükümet ve AB için de geçerli. Çünkü Almanya Başbakanı Angela Merkel de, AB Komisyonu da Hamburg sağlık senatörünün tutumuna karşı bir şey yapmadı. Biz İspanyollar, AB`de ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeyi kabul etmeyiz. Kendi hükümetimiz bu adaletsizlik karşısında boyun eğerse, daha da kötü. İspanyol çiftçiler şimdiden Madrid yönetimini Merkel`e kafa tutmaya cesaret edememekle suçluyor."
Polonya`nın başkenti Varşova`dan Gazeta Wyborcza`nın yorumu ise şöyle:
"İspanya hükümeti, salatalıklara karşı yanlış bir şüphe uyandıran Hamburg makamlarından tazminat bekliyor. Avrupa`nın güneyli ülkeleri, bunun Almanya`nın yaptığı ilk hata olmadığını biraz da keyifle görüyor. Bu hatanın kaynağı, önde gelen siyasîlerin, Akdeniz ülkeleriyle ilgili kayıtsızlık, disiplinsizlik ve tembellik gibi önyargıları."
Macaristan`ın başkenti Budapeşte`den Magyar Nemzet gazetesi ise gıda maddelerinin silahlar kadar tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor ve AB içinde gıdaların serbest dolaşımını sorguluyor:

"AB içinde serbest mal dolaşımı önemli olmasına rağmen, Birlik içinde her alanda geçerli bir ilke değil. Örneğin ilaç ve silah dolaşımı. Bunlar özel kontrollere tabi oldukları için ticaretinde serbest dolaşım ilkesi geçerli değil. Art arda gelen gıda skandalları bu sektörde de daha dikkatli olunması gerektiğini gösteriyor. Çünkü oyunun kurallarını kâr hırsı belirliyor ve her ülkeden sağlıksız ürünler karşımıza sürpriz olarak çıkabiliyor. Konu insan yaşamı ve binlerce kişinin istihdamı olduğu için, AB`deki sorumluların, malların serbest dolaşımını dokunulmaz bir ilke olarak görerek ne kadar büyük zararlara yol açtıklarını oturup düşünmelerinin zamanı geldi." 

İLKHA