Sayın Cumhurbaşkanımız,

İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdiği 1 Ağustos 2014 tarihinin yıl dönümündeyiz.

Tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet Ve Ev İçi Şiddetin Önlemesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olmasına rağmen yürürlüğe girdiği ülkelerde kadına şiddeti azaltmak yerine aileyi dağıtıp, toplumu “çocuksuz birliktelik / partnerlik” modellerine yönlendiren bu sözleşmenin vakit kaybetmeden kaldırılmasını talep ediyoruz.
Küresel sermaye tarafından fonlanan kurumlar hedefine ulaşmış, köklü bir projenin aparatı olarak işlev gören “Kadına Şiddet” söylemi gerçekliği çarpıtmayı başarmıştır.
Oysa, aile içi şiddeti düşürmek iddiası ile yürürlüğe konulan uygulamaların hayata geçirildiği ülkelerde şiddet düşmüyor, aksine artıyor!..

Bu anlamda aile içi şiddetin en çok rastlandığı ülkelerin başında %52 ile Danimarka, %47 ile İsveç ve Finlandiya, %44’le Fransa geliyor. İsveç’in dünyanın en yüksek tecavüz oranına sahip ülkesi durumunda.
Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı ülkelerde ortalama her 20 kadından 1’i tecavüze uğruyor, her üç kadından biri, 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. AB ‘de her yıl 15 yaş altı yaklaşık bin çocuk cinayete kurban gidiyor. Her 7 dakikada bir genç şiddet sonucu öldürülüyor. Aynı şekilde tüm dünyadaki çocuk istismarı görüntülerinin neredeyse yarısı Hollanda sitelerinden, %60’ı Avrupa’dan internete yükleniyor.  
Doğu Avrupa’da 15 yaş üstü kızların %70’i şiddet veya cinsel tacize uğruyor.

Ve daha nice iğrençlikler…

İstanbul Sözleşmesi ve aileyi bitiren diğer bileşenleri (CEDAW, 6284, Medeni kanundaki uygulamalar vs) bizden önce uygulayan ülkelerin şu anda geldikleri nokta, sürüklendiğimiz yeri göstermesi açısından dikkatle değerlendirilmelidir.

Türkiye’de de süreç, gidişatın aynı yöne olduğunun işaretini veriyor. 2009 da öldürülen kadın sayısı 171 iken, 2013’te 237, 2018’de 440 oldu. 2012 yılında kadınlardan gelen korunma talebi 44,461 iken,  2017 ‘de rakam 207.233 ‘e yükseldi.

İstanbul Sözleşmesi imzalandıktan sonra kadına şiddet azalmadı. Aksine dikkat çekici bir artış gözlemleniyor.
İstanbul Sözleşmesi’ne istinad edilerek yürürlüğe giren 6284 sayılı yasa, kadın kimliğinin erkeğe doğru kışkırtılması bakımından araçsal imkân sağlamıştır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2018 istatistiklerine göre:  Evlenen çiftlerin sayısı 2017 yılında 569 bin 459 iken 2018 yılında yüzde 2,9 azalarak 553 bin 202 oldu. Boşanan çiftlerin sayısı 2017 yılında 128 bin 411 iken, 2018 yılında yüzde 10,9 artarak 142 bin 448 oldu.

Kadının beyanını esas alan hüküm, hukukun en temel ilkesini ayaklar altına almış, konuşarak barışma ihtimalini ortadan kaldırmış ve aile kurumunun parçalanma sürecini hızlandırmıştır.

CEDAW ve AİHS içeriğinde yer alan, Toplumsal Cinsiyet, Cinsel Yönelim-Homoseksüalite ve Geleneklerin Kökünün Kazınması gibi küresel hedefler, İstanbul Sözleşmesi sonrasında ete kemiğe bürünmeye başlamıştır.
Aile kurumumuz mevcut düzenlemeler sebebiyle çatırdamaktadır.

Zira CEDAW ve İSTANBUL SÖZLEŞMELERİ, aile yapımızı ifsat ederek yıkmaya yönelik uygulanan bir truva atı niteliğinde, milletin ahlâkını ve aile yapısını bozmak için çok sinsice hazırlanmış asrımızın en büyük bir yıkım projesidir!

Çevrenin sözcüsü olarak iktidara gelen Ak Parti iktidarının küresel emperyalizmin fonladığı projelere ihtiyatla yaklaşması gerekirken, kendisinden önce başlayan süreci sahiplenip devam ettirmesini anlamakta zorlanıyoruz.

Tek Parti iktidarı döneminde bu milletin değerleriyle doku uyuşmazlığı olan kanunları Avrupa’dan bire bir çevirip yürürlüğe koyan anlayışa muhalefet ederek iktidara gelen Ak Parti’nin, Kadın ve Aile Politikalarında uyguladığı yöntem bağlamında CHP den bir farkı olup olmadığının muhasebesini yapması gerektiğine inanıyoruz.
Bürokratik mekanizmanın yönlendirmeleriyle yapılan yanlışlıklara sahip çıkmanın bu ülkeye kazandıracağı hiçbir şey yoktur.
Mevcut düzenlemelerin milletin değerleriyle uyuşmadığını, bu sebeple başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere bu bağlamda imzalanan uluslararası sözleşmelerin iptal edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu milletin binlerce yıllık birikim, tecrübe ve en önemlisi değerlerinin problemlerimizi çözmeye yeteceğine inancımız tamdır.
Saygılarımızla…