Van Gölü’nün mavi sularının derinliklerinde, dalgıçlar tarafından keşfedilen ve tarihe ışık tutan bulgular gün yüzüne çıkıyor. Gizemli sırlar olarak bilinen Van Gölü’nün derinliklerinde sahiplenmeyi bekleyen bir tarih yatıyor.
Mikrobiyalitler, kale kalıntıları ve şimdide batık Rus gemisi ortaya çıktı. Dalgıçlar tarafından keşfedilen bu tarihi bulgular turizme kazandırılarak, koruma altına alınmayı bekliyor. 1958 yılında Van Gölü’nün derinliklerine gömülen batık Rus gemisi dalgılar tarafından görüntülendi.
İlk günkü gibi sapa sağlam ayakta kalan gemi, bir yönüyle de tarihe ışık tutuyor. Van Gölü’nün derinliklerindeki gizemli sırları araştıran Adilcevaz Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Cumali Birol, Van Gölü’nün mavi sularının derinliklerinde keşfettikleri ve tarihe ışık tutan mikrobiyalitler ve batık Rus geminin turizme kazandırılarak, koruma altına alınması gerektiğini söyledi.
Birol, “1986 yılında rahmetli babam yat imalatı yapıyordu. O yıllarda Tatvan ilçesine bağlı Bağmeşe köyüne bir tekne getirdik. Tekneyi teslim ettikten sonra Rus batığına gidelim dediler. Dolayısıyla ben şaşırdım, ‘Van Gölü ve Rus batığı ne alaka dedim kendi kendime.’ Batığın mendireği yani bayrak direği 30 santimetre dışardaydı. 1986 yılında elimi vurmuştum. Bu direği o yılda bu yana, yine bu yıl ilk defa suyun yaklaşık 7 metre altında elimizi vurduk.” dedi.
“Mikrobiyalitlerin ve Rus batığının koruma altına alınması gerektiğini düşünüyoruz”
Van Gölü’nde keşfedilen ve tarihe ışık tutan bulguların koruma altına alınması çağrısında bulunan Birol, şunları söyledi:
“Mikrobiyalitlerle başlayan bu serüvenimiz gerek Adilcevaz Kalesi, gerekse Adilcevaz peri bacaları, mikrobiyalit türlerinden yaptığımız çalışmalar hakikaten çok büyük bir ilgi uyandırdı. Bu ilgide bizlerde bunları koruma altına almamız hissini uyandırdı. Özellikler mikrobiyalitlerin ve Rus batığının koruma altına alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün ki aldığımız görüntüler gerçekten harika görüntüler. Hava çok güzel, bundan dolayı görüş çok iyiydi. Bu aldığımız görüntüleri Kültür Müdürlüğümüz kanalı ile Kültür Bakanlığımıza sunacağız. Adilcevaz Kültür ve Sanat Derneği Başkanlığı olarak bu işe el attık, kısmetse bu işi sürdüreceğiz. Ulu orta buraya herkesin gelip dalmasını istemiyoruz. Çünkü gemiye zarar gelmesini istemiyoruz. Dolayısıyla 41 metrelik bu şilep hakikaten çok farklı bir şilep. Bizler dalış severler olarak Van Gölü Havzası’nın temiz kalması noktasında çok büyük çabalar sarf ediyoruz. Buda Van Gölü Havzası’nın kendi kendini yenileme noktasında bizlere çok büyük bir haz veriyor. Fakat bizler insan olarak Van Gölü’ne çok zarar veriyoruz. Hele hele batıklara ve mikrobiyalitlere zarar verilmemesi noktasında büyük çaba gösteriyoruz.”
“Van Gölü’ndeki bugün ki ticaretle o gün ki ticaret arasında çok büyük farklılar görüyoruz”
Rusların Bitlis’i işgali döneminde, buraya 3 adet şilep yaptıklarını hatırlatan Birol, eskiden Van Gölü Havzasında bulunan ticareti yeniden canlandırılması gerektiğini belirtti.
Sözlerinin devamında Birol, “Biz buraya babamla ilk geldiğimizde sözlü tarih vardı, yazılı tarih yoktu. 1914 başlarında Bitlis’i işgale kalkışan Ruslar, bölgede Akdamar, Çarpanak ve Adar Adası’nda büyük kiliselerin olduğunu bizler biliyoruz. Van Gölü Havzasında o yıllarda çok büyük ticaret söz konusuydu. Yani Van Gölündeki bugün ki ticaretle o gün ki ticaret arasında çok büyük farklılar görüyoruz. Eskiden kara yolu yoktu. Ulaşım çok sıkıntılı olmasından dolayı göl çevresinde bulunan Adilcevaz, Ahlat, Tatvan, Gevaş, Edremit, Erciş, Muradiye ve Van olmak üzere gemilerle bu işler yapılıyordu. Dolayısıyla Ruslar burayı işgal ettikten sonra üç tane burada şilep yapıyorlar. Bu üç şilepte şu anda batık durumdadır. Buradaki batığımız 1958 yılında buruna çarpması sonucu kumsala geliyor ve burada batıyor. Gölün yükselmesi sonucu uç tarafı 7 metre, alt tarafı 23 metre derinlikte kıbleye paralel bir şekilde yatıyor. Bizim su altı turizmimiz canlanacak. Hele hele özellikle Bitlis iline üçte ikisi bağlı olan Van Gölünün kıyısını fazla kullanamıyoruz. Dolayısıyla büyük bir dalış okulu planlıyoruz ve aynı zamanda buranın su altı zenginliklerini dalış severlere açmak zorundayız. Çünkü su sporları ve dalış sporları için yurt dışına gidiliyor ve milyonlarca para harcanıyor. Oysaki Van’a ve Bitlis’e gelmek o kadar zor bir şey değil.” diye konuştu.
“Van Gölü 800 bin yıllık büyük bir tarihe sahip”
Van Gölü’nün 800 bin yıllık bir tarihe sahip olduğuna dikkat çeken Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, mavi suların derinliklerinde gizemli tarihlerin var olduğunu söyledi.
Van Göl’ünden istenilen ölçüde faydalanılmadığının altının çizen Akkuş,
“Van Gölü 800 bin yıllık büyük bir tarihe sahip. Geçmiş yıllara gittiğimiz zaman Van Gölü’ndeki taşımacılık olsun ulaşım olsun. Hep bu göl üzerindeki gemilerden sağlanıyordu. Bunu kitaplara baktığımız zaman çok net bir şekilde görüyoruz. Yani bundan 100 yıl geriye gittiğimiz zaman burada yüzlerce yelkenli teknenin olduğunu görüyoruz. Van Gölü 3 Bin 712 kilometre karelik yüzey alanıyla adeta bir deniz gibi. Geçmiş uygarlıklar hep yukarı deniz olarak adlandırmışlar. Fakat Van Gölü’nün ekonomiye tek katkısı balıkçılık yönüyle yani gölde 12 bin tane balıkçı ve yılda 12 Milyon dolarlık bir ciro söz konusu. Elimizde böylesine bir göl var, bunu dalış turizmi açısından kullanamıyoruz. Van Gölü çevresine yılda kaç dalgıç geliyor diye sorduğumuz zaman, 100-200 kişi ancak diyebiliriz.” dedi.
“Van Gölü, içerisinde birçok gizemi ve sırrı barındırıyor”
“Van Gölü, içerisinde birçok gizemi ve sırrı barındırıyor.” diyen Akkuş, şunları söyledi:
“Bu sırlardan biriside bugün dalış yapmış olduğumuz Van Gölü’nün altındaki 41 metrelik devasa Rus gemisi. Rus gemisini Adilcevaz’da bulunan ve aynı zamanda baston ustası Cumali Birol’dan öğrendik. Çünkü Cumali Birol, Van Gölü’nün altındaki hemen hemen birçok gizemi biliyor. Elimizde devasa bir Rus batığı var ve adeta dün yapılmış gibi. Bugün ülkemizin diğer yerlerine gittiğimiz zaman dalış turizmini canlandırmak için tank batırıyoruz, gemiler batırıyoruz. Ama burada elimizde devasa bir tarih yatıyor. Yani üç devri görmüş bir gemi. Rusları görmüş, Osmanlıları görmüş ve Türkiye Cumhuriyetini görmüş. Adeta 100 yıllık bir gemi değil de sanki geçen yıl yapmışsız gibi her şeyi ile sapa sağlam duruyor. İşte bunu bu bölgenin dalış turizmini canlandırma adına korumamız ve değerlendirmemiz lazım. Eğer bu değerleri kullanabilirsek çok yakın bir zamanda şunu göreceğiz. Bitlis’te Van’da, Adilcevaz’da onlarca dalış okulu açıldığını göreceğiz. Bu bölgede yenide bir sektör doğacak. Dışarıdan binlerce insan buraya gelecek, buradan bönlerce insan ekmeğini yiyecek ve istihdam olacak. Bu elimizdeki güzellikleri ilk önce koruyarak, sonrada dalış turizmine kazandırmamız lazım. Bugün burada bu geminin bütün fotoğraflarını görüntülerini kayıt altına aldık. Resmi kurumlarla paylaşacağız ve bununla ilgili faaliyetlerimizi devam ettireceğiz.” (Şükrü Tontaş-İLKHA)