Doğu Türkistan ulemasından Doğu Türkistan Âlimleri Derneği Dış İlişkiler Sorumlusu Üstat Mahmut Muhammed, Komünist Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da işlediği suçların 1949’da gerçekleştirdiği işgalden bu yana duraksamadan devam ettiğini ve Doğu Türkistan’da İslam’ı çağrıştıran her şeyin terörle yaftalandığını ifade etti.
Komünist Çin yönetiminin yıllarca Doğu Türkistan’da uyguladığı soykırım, baskı ve Çinlileştirme politikalarını anlatan Muhammed, işgalin her geçen gün baskısını daha da arttırdığını ve 5 milyondan fazla Uygurlunun esir kamplarında toplatıldığını söyledi.
“Doğu Türkistan’a ait tüm değerleri ortadan kaldırmayı ve tüm Doğu Türkistan halkının Çinliler gibi olmasını istiyorlar”
Muhammed, “Komünist Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da işlediği suçlar, 1949’da gerçekleştirdiği işgalden bu yana duraksamadan devam ediyor. Ancak zulmün dozajı gittikçe artıyor. 60’larda ve 70’lerde kültür devrimi diye adlandırılan bir şey vardı. Bu sözde devrimden kasıt, eskiye dair her şeyi ortadan kaldırmaktı. Bu; din, kültür, gelenek, dil kısaca her şeyi kapsıyordu. Hatta dilin yazı şeklini de değiştirdiler. Dönemin başkanının ölümüyle birlikte ve bu devrimin son bulmasıyla Çin, kısmen dış dünyaya açıldı. Bu, Doğu Türkistanlıların biraz da olsa nefes almasına vesile oldu. Günlük hayatlarını kısmen de olsa özgürce yaşayabiliyorlardı. Tabi işgalin bu halkın dinini, kültürünü ve örflerini terk etmeyene kadar durması mümkün değil. 11 Eylül 2001 yılında Çin, dünyada terörle mücadele dalgasına kendini kaptırarak, terörle mücadele adı altında Doğu Türkistanlı Müslümanlar üzerindeki baskısını daha da arttırmaya başladı. Doğu Türkistanlı âlimler ve muteber insanlar bir bir tutuklanmaya başlandı. Durum 2017 yılına kadar gün be gün şiddetini arttırdı. Yeni kararlar çıkartıldı. İslam’a dair belirtiler bu kararlar ile yasak hale getirildi. İslami şiarlardan herhangi birine tutunmak bu kararlar neticesinde aşırılık ve terör işaretleri addedildi. Doğu Türkistan’da İslam’ı çağrıştıran her şey terörle yaftalanıyor. Allah'ın yasakladığı içki gibi haramlardan kendini sakındırması bile aşırılık alametleri olarak görüldü. Bundan dolayı Çin hükümeti aşırılık ve terör bahanesiyle 5 milyon Doğu Türkistanlıyı tutuklatarak cezaevleri ve kamplara attı. Müslüman Esirlere sözde medeni hayat eğitimi vererek halkı dininden, örfünden ve tüm değerlerinden uzaklaştırmak için çabalıyorlar. Bundan dolayı 2017 yılının Eylül ayında eğitimin tüm aşamalarında Doğu Türkistan diliyle eğitim verilmesi yasaklandı. Bundan anlaşılıyor ki, bunlar tüm Doğu Türkistan halkını hedef alıyorlar. Doğu Türkistan’a ait tüm değerleri ortadan kaldırmayı ve tüm Doğu Türkistan halkının Çinliler gibi olmasını istiyorlar. Zindandaki esirleri Çinceyi, Çin örfünü, kültürünü, öğrenmeye, Çin kıyafetini giymeye ve Çin usulü yemek yemeye zorluyorlar. Her şeyde Doğu Türkistan halkını günlük hayatlarında Çinliler gibi olmaları için çalışıyorlar.” dedi.
“Mazlumun yanında duramıyorsanız bari zalimin yanında yer almayın”
İslam âleminin her tarafında bulunan Müslümanların, Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerinin dertleriyle dertlendiğini belirten Muhammed, “İslam âleminden bahsettiğimiz zaman özelde halklardan ve bundan ayrı olarak yöneticilerden bahsetmemiz gerek. Çünkü genel anlamda halklar İslami meseleler ile beraber tavır takınıyorlar. Onlar Doğu Türkistanlılar ile beraberdirler, Burmalılar ile beraberdirler, Filistinliler ile beraberdirler. Halklar İslam ümmetinin düşmanları tarafından tekrarlanan girişimlere rağmen İslam ümmetinin tek bir ümmet olduğu hissiyatı içerisindedir. Fakat İslam ümmeti halklarının elindeki imkânlar çok zayıf. Siyasi kararlarda bir etkileri olmuyor. Bundan dolayı halklar karar merkezinden uzakta kalıyorlar. Hükümetlerse dar görüşlü, maslahatlarına önem veriyorlar. Çıkarları uğruna varsa ilkelerinden, dinlerinden ve örflerinden vazgeçebiliyorlar. Bundan dolayı İslam âlemi suskun. Çok üzülerek belirtmek isterim ki, birçoğu Çin’in işlediği bu cürümlere rağmen ondan yana tavır takınıyor. Biz Doğu Türkistanlılar olarak onlardan talebimiz şudur, velev ki bizden yana olumlu bir duruş sergileyemiyorsunuz, bari bize karşı olumsuz bir tavrınız olmasın. Allah (Azze ve celle) sizi zalimlerden yana tavır takındığınız için hesaba çekecek. Mazlumun yanında duramıyorsanız, zalimin yanında durmayın. Bu en basit bir görevdir. Halklardan isteğimiz bize dua etmeleridir. Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in hadisinde varit olduğu üzere dua müminin silahıdır. Arıca Doğu Türkistan meselesini Müslüman halklar içerisinde yaysınlar. Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı zulmü dillendirsinler. Müslümanlardan talebimizdir budur. Hükümetlerden talebimizse, mazlumun yanında duramıyorsanız bari zalimin yanında yer almayın.” şeklinde konuştu.
“Maalesef bazı Arap ve Türk yazarlar Doğu Türkistan meselesine miadını doldurmuş bir mesele gözüyle bakıyorlar”
Doğu Türkistan meselesinin bazı çevreler tarafından yanlış yorumlandığına değinen Muhammed, “Maalesef bazı Arap ve Türk yazarlar Doğu Türkistan meselesine baktıklarında dış dünyadan bir müdahalenin olmasına gerek olmayan bir mesele gözüyle bakıyorlar. Onlar Doğu Türkistan meselesine miadını doldurmuş ve canlılığını yitirmiş bir mesele gözüyle bakıyorlar. Çin’e de yakın geleceğin yükselen gücü gözüyle bakıyorlar. Onlara göre Arap ve İslam ülkeleri Çin’e itimat etmeli, Amerikan’a karşı dâhili ve harici siyasetinde Çin ile beraber olmalı. Açık bir şekilde belirteyim onlar ihanetlerini ve yaşattıkları hayal kırıklığını örtbas etmek için bize aynen şunu söylüyorlar, ‘Niye Çinlileri İslam’a davet etmiyorsunuz? Böyle yaparsanız Çinliler Müslüman olurlar. Sonra Çinlilerin gücünü İslam ümmetinin gücüne ekleriz.’ Böyle söylüyorlar. Tabii ki de bu bir genelleme değil. Bunları bazı yazarlar, davetçiler ve âlimlerden işitiyoruz. Onlara daha önce de söyledim ve bu platform aracılığıyla tekrar söylüyorum. Dünyanın ve devletlerin sorunları insanları İslam’a çağırmakla sona erseydi, Allah (azze ve celle) insanlığı bu şekilde yaratmazdı. Birçok İslam ülkesinde sorunlar var. Örneğin Filistin meselesi var. Niçin Filistinliler Yahudileri İslam’a çağırmıyor? Yahudiler Müslüman olur ve Filistin’in de sorunu bitmiş olur. Böylelikle tek bir devlet kurulmuş olur. Bunun örneklerini çoğaltabiliriz. Onlara bunu söyleyince susuyorlar. Bunu sadece kendi suskunlarını ve gösterdikleri hayal kırıklığını örtbas etmek için söylüyorlar.” ifadelerine yer verdi.
“Türkiye’nin Doğu Türkistan meselesindeki tutumu, diğer Arap ve İslam devletleriyle kıyaslandığında teşekkür edilesi bir tutumdur… Ama yeterli değil”
Muhammed, “Türkiye’nin Doğu Türkistan meselesinde ki tutumu diğer Arap ve İslam devletleriyle kıyaslandığında teşekkür edilesi bir tutumdur. Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çin’e yaptığı son ziyaretini çarpıtarak verdiler. Onlar basın kaynaklarında aynen şöyle yazdılar, ‘Başkan Erdoğan Uygur meselesinde Çin Başkanına teşekkür etti. Kendisi Doğu Türkistanlıların ve Uygurların barış ve güven içerisinde yaşadıklarını hissettiğini ve refah içerisinde yaşadıklarını bildirdi.’ Çin basın organları bu şekilde haberler yayınladı. Biz Çin basınından bu haberleri okuyunca şaşırdık. Başkan Erdoğan nasıl böyle bir şey der diye kendimize sormaya başladık. Fakat bu haberlerin yayılmasının bir ya da 2 gün sonra Türkiye Cumhuriyeti Başkanlığı tarafından bir açıklama yayınlandı. Bu açıklamada ‘Başkan Erdoğan'ın, Çin Başkanına Doğu Türkistanlıların güven huzur içerisinden yaşamaları temennisinde bulunduğu’ ifade edildi. Yani o Çin Başkanından, Doğu Türkistan halkının özgür bir şekilde yaşamalarını istemişti. Bu bir talep ve ricaydı. Fakat Çin basını bu açıklamayı tahrif ederek onun tam tersini yayınladı. Türkiye’nin bu duruşu teşekkür edilesi bir duruş. Fakat bu da yeterli değil. Tabii ki de bunu anlıyoruz ki Türkiye’nin düşmanları var. Türkiye Suriye, Filistin, Yemen ve diğer meselelere sahip çıktı. Basınıyla ve diğer imkânlarıyla yanlarında durdu. Bizim Türkiye halkıyla ilişkimiz imani bir kardeşlik ilişkisidir. Bundan dolayı Türkiye’nin bu konuda mesuliyeti daha büyük. Türkiye’den rahatsız olan birçok Arap basını Çin basınının yaydığı yalan haberlerden nemalanarak Türkiye’yi eleştirdi. Nasıl olur da Türkiye Filistin gibi birçok meseleyi sahiplenir de kendi ırkından olan kardeşlerinin meselesiyle ilgilenmez dediler. Bu durumu kullanmak istediler. Türkiye için bu duruşlarından daha güçlü bir duruş temenni ediyoruz.” dedi
“Bizim meselemizi kullanarak Türkiye’de ki siyasi partilerin birbirleriyle çekişmelerini istemiyoruz”
Türkiye’yi sevdiklerini ifade eden Muhammed, şu önemli hususlara da değindi, “Bizim yüzümüzden bizim meselemizi kullanarak Türkiye’deki siyasi partilerin birbirleriyle çekişmelerini istemiyoruz. Bizim meselemizi kullanan bazı siyasi partiler oldu. Öncelikle Türkiye’nin güvenliğinin ve selametinin korunması gerekiyor. Dâhilde bir birliğin olmasını isteriz. “
“Çinlileştirilmeye çalışılan bir İslam anlayışı oluşturmaya çalışıyorlar”
Sadece Doğu Türkistan’da değil Çin’de ki Müslümanlar üzerinde de baskıların olduğunu vurgulayan Muhammed, “Bizde sıkıntının ana kaynağı işgaldir. Çin’in bu bölgede işgale başlamasıyla sorunlar başladı. Ayrı devletleriz, ayrı bir medeniyetimiz var. Bizim daha çok İslam'i kültürde gelişimimiz olmuş. Her şeyimizle Çinlilerden farklıyız. Ama Çin dâhilinde olan Müslümanların devletten siyasi anlamda bir beklentileri yok. Onlar dilde, kültürde, örfte ve taklitlerde zaten Çinlidir. Çinlilerin değişik bayramlarını kutluyorlar. Devletten hiçbir beklentileri yok. Bize uygulanan zulüm onlara uygulanan zulümle aynı şekilde ve üslupta değil. Fakat onlara da zulümler uygulanıyor. Onlar da Müslüman olmaları sebebiyle bazı sorun ve sıkıntılara maruz kalıyorlar. Sözde kültür devriminde bize uygulanan zulmün aynısı onlara da uygulandı. Bu son dönemde bizim gibi milyonlarla ifade edilecek şekilde esir edilmeseler de onların da mescitleri yıkıldı. Bazı örf taklitleri de yasaklandı. Örneğin isimleri Arap isimleriyse onlardan isimlerini değiştirmeleri isteniyor. Lokantalarında ki tabelalar Arapça yazılmışsa kaldırılıyor. Çinlileştirilmeye çalışılan bir İslam anlayışı oluşturmaya çalışıyorlar. Çin’de ki mescitler eğer İslam mimarisi tarzında inşa edilmişse hepsi yıkıldı. İnşa edilen mescitler, eski Çin mimarisiyle İnşa edilmişse kabul ediyorlar. O yüzden onlar üzerinde de baskı var. Fakat bize uygulanan kadar değil. Çinli Müslümanlar ile Doğu Türkistanlı Müslümanlar arasında bir yardımlaşma oluyor. Özellikle Doğu Türkistan’da İslami medreselerin açılması yasak olduğundan bazı Çinli kardeşlerimiz Doğu Türkistanlı çocukları İslami medreselerine alıp eğitiyorlardı. Ancak maalesef yaklaşık 5 yıldır Çinli Müslümanların birçok medresesi kapatıldı. Kapatılmayanlara da Uygurlardan hiç kimsenin alınmaması şartı konuldu. Eğer tek bir Uygur bile bu medreseye alınsa bu medrese kapatılır. Kendi maslahatlarını korumak için artık Doğu Türkistanlı öğrencileri medreselerine almıyorlar.” ifadelerine yer verdi.
Mısır’da ilim tahsil eden Doğu Türkistanlıların Çin’e teslim edilmesi
Ülkelerinden uzakta yaşayan Doğu Türkistanlıların durumunu anlatan Muhammed, “Batı ülkelerine giden Doğu Türkistanlılar en azından özgürdürler. Bazıları bu ülkelerde vatandaşlık aldı. Bazıları da süresiz ikame aldılar. Türkiye’ye gelenler de güven içinde yaşıyorlar. Bazıları ikame bazıları da vatandaşlık aldı. Bazı Arap ülkelerinde yaşayanlar ise hala korku içinde yaşıyorlar. Çünkü Mısır’da yaşananlar tahmin edilmiyordu. 2016 yılından önce Çin hükümeti öğrencilere ülkeye dönme çağrısı yaptı. Ailelerin de baskısı vardı. Çünkü çocuğu dışarda olan aileler Çin hükümeti tarafından esir edilenler vardı. Mısır El Ezher üniversitesinde yaklaşık 3 bin Doğu Türkistanlı öğrenci vardı. Bu çağrılara rağmen öğrencilerin çoğu dönmedi. 2016 yılının Mayıs ayına kadar Mısır’da kaldılar. Ama Mısır hükümetinin Çin ile ortak hareket edeceğini ve öğrencileri vahşiyane bir şekilde tutuklatıp Çin’e teslim edeceğini tahmin edemezdik. Yaklaşık 25 öğrencimizi Çin hükümetine teslim ettiler. Bu bizi üzüyor ve elem veriyor. Mısır halkının çoğu bundan rahatsız oldu. Onların bu işte dahli olmadığını biliyoruz. Çin’e teslim edilenlerin durumlarından haber alınamıyor. Ne oldu başlarına ne geldi kimse bilmiyor. Allah’tan temennimiz onları korumasıdır. Adı Fethuddin olan bir kardeşimiz Mısır’da eğitim görüyordu. Hatta babası onu Mısır’da ziyaret etmişti. Doğu Türkistan’a dönmesiyle birlikte tutuklandı ve 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yine ismi Abdulğaffar olan bir kardeşimiz babası tutuklu. Biz ona bunu haber vermiyorduk ki daha da üzülmesin. Maalesef bu kardeşimiz Kahire havaalanında tutuklandı ve Çin’e teslim edilen bu 25 kişi arasında o da vardı. Babası oğlu dışarda eğitim aldığı için tutuklanmıştı. Oğlu da Mısır’da oturumu olmasına rağmen tutuklandı. Örnekleri çok. Dışarda olan herkes ailesinden hiç haber alamıyor. Ailesiyle iletişime geçenlerin aileleri tutuklanıp toplama kamplarına gönderiliyor.” şeklinde konuştu.(Zeyd Varol-İLKHA)