Diyarbakır’ın fetih komutanlarından İyaz bin Ganem’in isminin verildiği caddeye eski bir PKK'lının ismi verilmek istendi. HDP’li belediyenin bu İslam karşıtı girişimini değerlendiren Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Oktay Bozan, etnik kimlik üzerinden siyaset yapan HDP’nin İslami değerlere yönelik yaptığı saldırıların ilk olmadığına dikkat çekti.
Hazreti Ömer döneminde fethedilen Diyarbakır'ın, önemli şahsiyetleri ve mekânları içerisinde barındıran kadim bir kent ve aynı zamanda Anadolu'ya açılan bir fetih kapısı olduğunu hatırlatan Bozan, “ İyaz bin Ganem, Diyarbakır'ın fethinini gerçekleştiren ordunun başkomutanıdır. Hazreti Peygamber döneminde Müslüman olmuş, Bedir, Uhud, Hendek gibi bütün savaşlara iştirak etmiştir. Hazreti Ömer dönemine gelindiği zaman El-Cezire Bölgesi'nin Diyarbakır'ın da içerisinde bulunduğu toprakların fethinde görev alan, büyük başarılar elde etmiş olan önemli bir komutandır. ”dedi.
Bozan, “Söz konusu sahabe Diyarbakır’ın barışla, adaletle tanıtımında etkili olan biridir. Dolayısıyla böylesi bir şahsiyetin isminin silinip, yerine adı terörle anılmış, mahkûm olmuş, toplumla ve Diyarbakır değerleriyle barışık olmayan birinin isminin verilmek istenmesi, Diyarbakır'a ve tarihine haksızlıktır.” ifadelerini kullandı.
Militan bir düşünce ile yapılan bu girişimin, 90'lı yılların anlayışını yansıttığını belilrten Bozan, “Aslında topluma hizmet etmek makamında olanların böyle dini değerlerle, şahsiyetler ile uğraşmak yerine toplumun temel değerlerini benimsemiş, onlara hizmet etmiş olması gerekiyor.” dedi.
“Ahmet Türk: Halid bin Velid Kürtlere soykırım uyguladı”
Etnik kimlik üzerinden siyaset yapan HDP’nin buna benzer çok yanlış adım attığını söyleyen Bozan, “Bundan birkaç yıl önce Ahmet Türk yezidi konferansında Halid bin Velid ’in Kürtlere soykırım uyguladığını iddia etmiş, asılsız ithamlarda bulunmuştu. Ayrıca, Diyarbakır'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış olan Mehdi Zana, Kürtlerin zorla, yanlışlıkla, kılıç zoruyla Müslüman yapıldığını iddia etmiş, İslam'ın Kürtlere bir şey vermediğini söylemişti. Benzer bir şekilde baktığımızda Kürt edebiyatı konusunda önde gelen isimlerinden birisi olan Mehmet Uzun, Malazgirt Savaşı'nda Bizans'la beraber Kürtlerin de yenildiğini, hezimete uğradığını maalesef söyleyebiliyor.” şeklinde konuştu.
İsmi bazı kamu kurumlarına verilmiş Cigerxwin ve kendini Kürt kimliğinin önde gelen ismi olarak tanıtan Ekrem Cemilpaşazade’nin Diyarbakır’ın fethine yönelik asılsız iddialarını hatırlatan Bozan şunları söyledi:
“Benzeri bir şekilde mellelikten mürtedliğe girmiş olan Cigerxwin olarak adlandırılan kişi, Kürtlerin Müslüman olduktan sonra tahtlarını kaybettiklerini, Arapların, Türklerin ve Farsların sömürgesi haline geldiklerini, değerlerini kaybettiklerini, mallarının talan edildiğini, soykırıma uğradıklarını söyler. 1019 yılında Kürt Teali Cemiyetinin il başkanı olan Ekrem Cemilpaşazade, hiçbir kaynağa dayandırmaksızın Diyarbakır fethinde büyük bir soykırım uygulandığını iddia eder.”
“639 büyük bir hürriyet, barış, adaleti günüdür”
Etnik kimlik üzerinden siyasetin, laik ve materyalist bir çizgi olduğunun altını çizen Bozan, “Kürt halkını dizayn etmeye çalışanların din ile dini şahsiyetlerle kavgalı olduğunu görüyoruz. Nitekim 639’u bir soykırım günü olarak tanımlıyor, Hazreti Ömer dönemindeki bu fethi karanlık bir dönemin başlangıcı olarak dile getiriyorlar. Meşhur gezi yürüyüşlerinde 'zulüm 1453'te başladı' diye bir söylem vardı. Kentimizde etnik kimlik üzerinden siyaset yapanlar da zulmün 639’da başladığını iddia ederler. Dolayısıyla 639’u bu topraklar için büyük bir esaret dönemi olarak söylerler. Oysa biz 639’u büyük bir hürriyet, barış, adalet günü olarak görüyoruz.” dedi.
Son yıllarda Diyarbakır'da fetih ile ilgili yapılan etkinliklere dikkat çeken Bozan, “Birçok Sivil Toplum Örgütü, devlet kurumu, fetih ruhunu yeniden canlandırmak için etkinlik düzenliyor. Bu belediyenin de işe başlar başlamaz fetihle, fatih'le, cami ile işe uğraşması, çok acı bir durum. Dolayısıyla çocuklarımıza, gelecek nesillere önemli şahsiyetlerin ismini bırakacağımız yerde, ismi terörle anılmış, teröre yardım ve yataklık etmiş şahısların model olarak gösterilmesi, Halit Bin Velid'in ve İyaz bin Ganem’in karargâhının olduğu bir noktaya bunların isimlerinin verilmesi, doğrusu kabul edilemez.” ifadelerini kullandı.
“Diyarbakır’ı yöneteceklerin aklını başına alması gerekir”
Diyarbakır’ı yönetecek olanların aklını başına alması gerektiğini belirten Bozan, “Diyarbakır kutsal bir beldedir. Yapıları, fatihleri ve bıraktığı medeniyeti itibariyle önemli bir yerleşim merkezidir. Dolayısıyla hendekle, İslami şahsiyetlerin tabelalarını yıkarak bu memlekete hizmet ettiklerini sananlar, bu toplumda kabul görmeyeceklerdir.” şeklinde konuştu.
Bizans’ı rahatsız eden 639’un, yani Diyarbakır'ın malum partiyi de rahatsız etmesinin sorgulanması gerektiğini ifade eden Bozan, “Paşazade, Ahmet Türk, Mehdi Zana, Cigerxwin örneklerini üst üste koyduğumuz zaman peşinden gidilen partinin, ne yapmak istediğini, nereye varmak istediğini iyi tahlil etmemiz gerekiyor.” dedi.
“HDP, Kürtlerin İslamiyet öncesi yaşam tarzını gelecek tasavvuru yapmak istiyor”
Bozan, “Kemalistler, 1930'lu yıllarda İslamiyet öncesindeki Türklerin inancını ve yaşam tarzını hakim olması düşüncesindedirler. Aynı şekilde HDP de, İslamiyet öncesi Kürtlerin yaşam tarzını kendileri için bir gelecek tasavvuru merkezi olarak yapmak istiyorlar. Dünyada inanç turizminin yükseltilmesi için en küçük değerlerin bile bulunup, ortaya çıkarılıp belediyelere bunun için katkı sunulduğu bir zamanda, biz önemli şahsiyetlerimizi bu şekilde yok etmeye çalışıyoruz. Bu çok sağlıklı bir siyaset tarzı değil, 90'lı yılların siyaset tarzıdır. Artık toplumun dini değerleriyle çatışarak bir yere varılamayacağını herkesin bilmesi gerekir.” dedi.
Valiliğin ret kararına rağmen Belediye tarafından gece yarısı İyaz bin Ganem ismini kaldırıp Dr. İlhan Diken tabelasını vurmasını ve ardından Valilikçe tekrar eski tabelanın asılmasını değerlendiren Bozan, son olarak şunları dile getirdi:
“Son bırakılan tabelanın yerinde kalmasını temenni ediyoruz. Bu işin bir tabela savaşına dönmemesi gerekir. Çünkü burada hırpalanan halkımız, halkımızın inançları ve değerleridir. Diyarbakır gibi bir yeri yöneten partinin çok fazla bunun üzerinden mücadele vererek öne çıkma şansı olmaz. Belediyenin yaptığı işin yanlış olduğunu kabul edip geri adım atması gerekir diye düşünüyorum.” (Ramazan Zeren – İLKHA)