Memur Sen Bingöl İl Temsilcisi ve Eğitim Bir Sen Bingöl Şube Başkanı Yunus Kava, İstanbul Sözleşmesine tepki gösterdi.
Kava, cinsiyetsizleştirmeden eşcinselliğe kadar her türlü sapkınlığı, kadına karşı şiddeti önleme parantezine alarak meşrulaştırmanın, bu topluma yapılacak büyük kötülük olduğunu vurguladı.
Kava, "2011'de İstanbul'da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi olarak anılan 'Kadına Yönelik Şiddetle ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önleme Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin hazırlık sürecindeki tartışmaları, ülkelerin argümanlarını/tavırlarını hatırlamak konuyu anlaşılır kılar. Sözleşme, bugüne kadar 46 ülke tarafından imzalanmıştır.
Birleşik Krallığı'n da içerisinde yer aldığı 11 ülke, sözleşmeyi imzalamış fakat onaylamamıştır. Yine Azerbaycan ve Rusya Federasyonu sözleşmeyi ne imzalamış ne de onaylamıştır.
Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya ve Slovak Cumhuriyeti İstanbul Sözleşmesine karşı çıkan ülkelerdir.
Türkiye'de ise söz konusu sözleşme kamuoyunda yeterince tartışılmadan, toplumsal yapımız denkleme katılmadan, çekincesiz imzalanmıştır.
Sözleşmenin orijinal metninde 'aile' ibaresi geçmediği halde sözleşme Türkçeye çevrilirken "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" yapılmış. Çevirideki 'aile' hassasiyeti (!) sözleşmede gözetilmemiştir.
Sözleşmeyi kadına karşı şiddetin önlenmesinin tek yolu olarak göstererek layüselleştiren zihniyetin gözden kaçırdığı nokta şu ki, bu sözleşme halen birçok ülkede oldukça sıcak bir şekilde tartışılmaya devam etmektedir." dedi.
Tartışmaların odağında duran "toplumsal cinsiyet eşitliği" ,"cinsel yönelim", "cinsel eğilim", "toplumsal cinsiyet kimliği" gibi kavramlar dün olduğu gibi bugün de aynı tartışmaların merkezinde yer aldığını dile getiren Kava, "Kavramlarda mesele biyolojik cinsiyet mi, varoluşa saldırı mı?
Rusya, 'partnerler arası şiddet' ifadesinde partnerler aynı cinsten olabilir diyerek sözleşmeye karşı çıkarken, Vatikan 'toplumsal cinsiyetin' uluslararası hukukta karşılığı olmayan bir tanım olduğu gerekçesi ile itiraz etmiştir. İsveç ve İngiltere'nin şerhi de görülmeli. Bulgaristan geçen yıl sözleşmenin anayasalarına aykırı olduğuna hükmetmişti. Hırvatistan, sözleşmenin eşcinsel evlilikleri legalize etmeye imkân tanıyacağı, 'cinsiyet ideolojisi' üretmek istediği, Hıristiyan değerlerine aykırı olduğu gerekçesiyle güçlü bir direniş göstermişti. Almanya, mevcut hukuklarında, ailenin önemi ve insani nedenlerle madde 59'u uygulamama hakkını saklı tutarak sözleşmeyi ancak Şubat 2018'de imzalamıştır. Polonya, sözleşmeyi ancak anayasa ilkelerine ve hükümlerine uygunluğu kadar uygulayacağını beyan etmiştir." diye konuştu.
"Memur-Sen olarak bugüne kadar İstanbul Sözleşmesi'nin tematik yapısından, bağlayıcı bir hukuk metni olarak içerdiği muğlak kavramlarına, hukuk sistemimizde meydana getireceği sorunlardan, aile yapısında yaratacağı sosyal maliyete muhalefetimizi birçok platformda dile getirdik." diyen Kava, şunları kaydetti:
"İstanbul Sözleşmesini münferit birkaç sonuç üzerinden tartışmak bizi doğruya ulaştırmaz. Zira bu sözleşmeyle, tümüyle yeniden restore edilecek bir hukuk yapısından ve her sene İstanbul Sözleşmesi Uzmanlar Komitesi tarafından sigaya çekilecek bir idari mekanizmadan bahsediyoruz. Bugün; göçten örgütlenmeye, eğitimden istihdama, kamu görevlilerine verilen hizmet içi eğitime değin hemen her alanda anaakımlaştırılan bu sözleşme derhal durdurulmalıdır."
İstanbul Sözleşmesinin, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde alternatifsiz ve vazgeçilmez bir anlaşma olmadığını ifade eden Kava, "Bilinmelidir ki, küresel bir sorun olan şiddete karşı; geleneği, örfü, dini olağan şüpheli ilan etmek bizi hiçbir yere vardırmayacaktır. Kadına karşı şiddeti ve kadınların yaşadığı her türlü sorunu çözmek için istişareye dayalı çalışmalar yapılmalı, sosyal tarafların görüş ve önerileri alınmalıdır. 'Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak' mukadder olmamalı. Cumhurbaşkanı doğru bilgilendirilmelidir." şeklinde konuştu. (Nihat Kanat-İLKHA)