Toplumu yıkmak ve ifsat etmek isteyenlerin aileyi, ailede de kadını hedef aldığını vurgulayan Aile Danışmanı Saliha Erdim, ailenin, ciddi risk ve tehdit altında olduğuna dikkat çekerek, aileye sahip çıkılması çağrısında bulundu.
Toplumun yapı ve temel taşı olan aile kurumu, tarih boyunca hep kutsiyeti, statüsü ve rolleri itibariyle toplumun temel kurumu halinde devam ede gelmiştir. Aile, temel toplumsal kurumlardan biridir. Aile, insanın içinde doğduğu ve ilk toplumsallaşma kurumlarından biridir. Ancak son zamanlarda bazı belli çevreler tarafından aile yapımız, hedef alınıyor. Özellikle de Batı'dan ithal edilen yasalar, aile yapımızı tehdit ediyor. Avrupa'dan fonlanan yıkım projeleri, Türkiye'de bir bir yerli renklerle boyanarak hayata geçiriliyor.
Küresel vahşi kapitalizm, artık Müslüman ülkelerin toplumsal yapısını, manevi değerleriyle bütünleşen aile yapısını cebirle değil, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” adı altında ve buna benzer projelerle aileyi ifsat etme ve aile kurumunu yok etme zihniyetini her tarafta yaygınlaştırmak istiyor.
Türkiye’de aile müessesesinin tehdit altında olduğuna dikkat çeken Aile Danışmanı Saliha Erdim, aile ile ilgili hayata geçirilen plan ve projelerin masumane olmadığının altını çizerek, “Aile giderse ne insan, ne din, ne de toplum kalır.” uyarısında bulundu
“Aile kurumu, ciddi bir risk ve tehdit altında”
Erdim, “Toplumu yıkmak isteyenler kadından ve aileden başlıyor. Çünkü aile, dünyaya gelmenin eşiği, insan olmanın beşiğidir. Aile, insanın sevgi ve muhabbetle birbirlerine bağlı oldukları, ihtiyaçlarını giderdikleri, toplumdaki her türlü kendilerinin dışındaki zarar veren kaynaklara karşı bir duruşunun oluştuğu kurumdur. Aile dağılırsa, insan dağılır. Aile dağılırsa, insan olmaz. O yüzden de bu anlayışta olan insanlar, sömürüye, kapitalizme, siyonizme dayalı ve insanın çıkarlarına alet edilmesine dayalı ideolojilerde, mantıklarda ve yaklaşım biçimlerinde böyle tahrip edici planlar, projeler olabiliyor. Şu anda gerçekten aile, ciddi risk ve tehdit altındadır.” dedi.
“İnsanımıza ve yuvamıza sahip çıkmalıyız”
Aileye sahip çıkılması çağrısında bulunan Erdim, “Bizim yapacağımız en önemli şey, insanımıza ve yuvamıza sahip çıkmaktır. ‘Ben Müslüman’ım’ diyen insanların, erkeklerin ve kadınların gerçekten Allah adına bir şeyler yapması gerekiyor. Şu anda toplumumuzda dinin yaşandığını düşünmüyorum. Camilerde namaz kılınca, mukabelelere gittiğimiz zaman ya da evde namaz kıldığımız zaman din yaşanmıyor. Bunlar bir kısmı, ama hayatın içinde bir de ahlak var. Dinin bizden istediği bir ahlak var. Birey olarak bize yüklediği bir sorumluluk var. Biz şu anda Allah’ı yeteri kadar tanımıyoruz. Dini yeteri kadar anlayabilmiş değiliz ve dini yeteri kadar anlamamış anne ve babalar olarak kendi içimizde bunları oturtamadığımız için çocuklarımızla yaklaşımımızda da dini ve Allah’ı sevdirici argümanlar yok. Dolayısıyla kendisini nasıl seveceğini bilmeyen, Allah’ın yeryüzündeki esmalarını bilmeyen, Allah’ın kendisinden ne istediğini bilmeyen, odaklanmayan ve günü birlik hazza ve konfora odaklanan bir toplum olduk.” ifadelerini kullandı.
“Öncelikle ebeveynlerin sanal âlemden ve TV’den uzak durması lazım”
Erdim, ebeveynlerin çocuklarının bu dünyadaki geleceklerini düşündüğü gibi ahretlerini de düşünmesi gerektiğini belirterek, ayrıca ebeveynlerin çocuklarını sanal âlemden uzak tutmaları için de öncelikle kendilerinin sanal âlemden uzak durması gerektiğini söyledi.
“Anne ve babaların dertlerine bakalım. Çocuğu olan anne ve babaların dertleri, ‘çocuğumuz sağlıklı olsun, aman üniversitede iyi yerlerde okusun, ondan sonra iyi para kazansın ve iyi yaşasın’ derdidir. Derdi bu olanın neticesinden Allah sevgisi ve bağlılığı çıkmaz. Önce biz anne ve babalar, yuvamıza sahip çıkmalıyız. İnternetten, televizyondan, bilgisayardan uzaklaşıp hayata dönmemiz lazım. Biz sanal bir hayatta yaşıyoruz. Toplumun bozulmasından Allah, Müslümanları sorumlu tutacaktır. Dışarıdaki insanlar, zarar kaynakları ve mihraklar, Peygamber Efendimizin olduğu dönemden beri var. Dolayısıyla Müslümanların, şer kaynaklarına ve mihraklarına karşı bir duruşunun olması lazım. Müslümanların bunlara karşı bir alternatif, savunma ve yaşama biçiminin, bir dilinin ve üslubunun olması lazım. Biz, onlar ne verirse kabul eder anlayışındayız. Bir hayırımız, sınırımız yok. Nasıl olacak? Bu ancak ailede olur.”
“Ebeveynler olarak önce kendimizi yeniden bir yapılandırmalıyız”
“Aile giderse ne insan, ne din, ne de toplum kalır” diyen Erdim, “O yüzden de Müslümanların aklını başına alması lazım. Zarar kaynaklarından irtibatımızı kesip, bizi insan yapacak, sağlam duruşlu bir Müslüman haline getirecek formüller üretmemiz lazım. Çocuklarımıza yeni dostluklar, yeni hobiler, arkadaşlıklar ve yeni beslenme kaynakları bulmalıyız. Gerekirse sıfırdan başlayacağız. Gerçekten çılgınca bir gidiş var. Çocuklarımız şu anda ciddi anlamda cinsel kimlik bunalımı yaşıyorlar, anne ve baba ile ciddi anlamda kopukluklar yaşıyorlar. ‘Müslüman’ız diyoruz’ şiddet, aşağılama var. Müslüman’ız diyoruz’ doğru dürüst namaz yok. Bu nasıl bir Müslümanlık? Böyle bir topluluktan ne doğru dürüst bir duruş ne de sağlıklı düşünen bir toplum ortaya çıkar. Dolayısıyla anne ve babalar olarak, önce kendimizi yeniden bir yapılandırmaya, kendimizi Allah’ın bizden istediğine odaklandırmaya ve yuvamızı da buna uygun çözümlerle korumaya, kurtarmaya ihtiyacımız var.” uyarısında bulundu.
“Allah ile olan ilişkimize odaklanmamız lazım”
Aileye yönelik yapılan plan ve projelerin kesinlikle masumane olmadığının altını çizen Erdim, “İnsanlar yüzyılın planını yaparak toplumları mahvediyor. Aile üzerine yapılan plan ve projeler asla masumane değil. Sadece bizde kadınımız ve erkeğimiz kendisini eğitmiyor. Akademik eğitim, akademik kariyer insani eğitim anlamına gelmiyor. İki üniversiteyi bitiriyoruz ama insan olmanın kıymetini bilmiyoruz. Üniversiteyi bitiriyoruz ama Allah ile ilişkilerimizi sağlamlaştırmıyoruz. Üniversiteyi bitiriyoruz ama çocuğumuzun ve kendimizin kıymetini bilmiyoruz. Biz teknik, akademik odaklı eğitime odaklanıyoruz. Ondan sonra alacağımız parayı, evimizi nasıl döşeyeceğiz bunlara odaklanıyoruz. Bizim Allah ile olan ilişkimize odaklanmamız lazım. Bizim başta kendi hayat algımızı, nasıl bir duruşa, nasıl bir düşünme biçimine sahip olacağımızı, beslenme kaynaklarımızın neler olması gerektiği, bize zarar veren, bizi insanlığımızdan koparan ve Allah'tan uzaklaştıran beslenme kaynaklarımızı tespit edip, teker teker onlardan uzaklaşmamız lazım.” şeklinde konuştu.
Eşlerin birbirlerine karşı olan sorumluluklarının olduğunu belirten Erdim, “Hanımefendiler eşleriyle iletişimlerini sağlıklı kuramıyorlar, zamanları yok, çalışıyorlar, çocuklarına başkaları bakıyor. Çocukları kendilerine bakana ‘anne’ diyor. Yani biz, çalışma hayatına kendimizi o kadar kaptırdık ki, aile huzurumuzu da bun için feda ediyoruz. Çocuklarımızla iletişimimizi de bunun için feda ediyoruz. Ondan sonra da sevgimizin açığını kapatsın diye çocukları elektronik oyuncaklara, pahalı elektronik aletlere boğuyoruz. Bunlar sevgi anlamına gelmiyor. Dolayısıyla bizim yeniden aileye dönmemiz, yeniden kendimizi daha sağlıklı bir konuma getirecek projeleri yürürlüğe koymamız lazım.” diye konuştu. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)