FETÖ’nün İktidarı ele geçirmek için tüm yolları kendine mubah kıldığını söyleyen Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sosyolog Prof. Dr. Abdullah Taşkesen, darbe sonrasında toplumda sosyal çözülme meydana geldiğini, insanların birbirlerine karşı güven duymamaya başladığını, toplum ve bireylerin güven duygusunun zayıfladığını ve dini hassasiyetlerin ehemmiyetini kaybetmeye başladığını dile getirdi.
15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasını değerlendiren Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sosyolog Prof. Dr. Abdullah Taşkesen, darbe sonrasında oluşan toplumsal sorunlara değinerek, önemli konulara vurgu yaptı.
Türkiye'nin, 15 Temmuz 2016 yılında bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığını hatırlatan Taşkesen, bu tür darbe girişimlerinin Türkiye'de bir daha yaşanmaması için Allah'a dua ettiğini, ülkenin çok tehlikeli bir süreç yaşadığını ifade etti.
FETÖ darbe girişiminin çok iblisane bir yöntemle yapıldığını dile getiren Taşkesen, FETÖ’cülerin Sureti haktan gözüküp mütedeyyinlik perdesi altında, ifsat ve şeytani çalışmalarda bulunduğunu belirtti.
Prof. Dr. Taşkesen, FETÖ’nün dindar insanları kandırıp yanılttığını belirterek, “FETÖ’nün darbe girişimi sadece onlara ve ülkeye zararı olmadı, toplum nazarında dindar insanların tümü zarar gördü. Yani çok açıdan zararlara ve tahribatlara yol açtı. Din ve dindarlar toplum nazarında itibar kaybetti. Sosyolojik olarak belki de yaşanabilecek en büyük tehlikelerden biri olarak karşımıza çıkabilir.” diye konuştu.
“Türkiye toplumu dini, vatanı için darbeye karşı durmuştur”
Taşkesen sözlerini şöyle sürdürdü:
“15 Temmuz 2016 darbesinde hemen sonra Avrupalılar olsun, dünyanın diğer gelişmiş ülkeleri olsun şunu gördüler. Türkiye toplumunun, vatanlarını, dinini, bayrağını, Kur'an'ı Allah için savunduğunu gözünü kırpmadan, nasıl cansiperane tanka, tüfeğe ve uçağa karşı koyabileceğini yedi düvele gösterdi. Bunu din duygusuna bağlayabilirsiniz, vatan sevgisine bağlayabilirsiniz, bayrak sevgisine bağlayabilirsiniz. Allah'a, kitaba, devlet ve vatan sevgisine bağlayabilirsiniz. Bunu herkes gördü. Dış devletler tarafından Türkiye toplumu hafife alınıyordu. 15 Temmuz darbe girişiminde görüldü ki, Türkiye toplumu hafife alınacak bir toplum değildir.”
“Darbe sonrasında toplumda sosyal çözülme meydana geldi”
15 Temmuz darbe girişiminin ardından toplum da bazı sorunların baş gösterdiğini dile getiren Taşkesen, “Darbe sonrasında toplumda sosyal çözülme meydana geldi. İnsanlar birbirlerine karşı artık güven duymamaya başladılar. Toplum ve bireylerin güven duygusu zayıfladı. Dini hassasiyetler ehemmiyetini kaybetti. Toplum, dindar insanlara karşı biraz daha mesafeli durmaya başladı. FETÖ zihniyetinin İslam dinine karşı yapmış olduğu kötülüklerden birisi de budur. Hâlbuki ‘Din’ şu an yaşamış olduğumuz çağın çok ötesinde. Fakat Müslümanlar geride duruyor.” ifadelerini kullandı.
“FETÖ, İktidarı ele geçirmek için tüm yolları kendine mubah kıldı”
FETÖ’nün iktidarı ele geçirebilmek için tüm yolları kendine mubah kıldığını ifade eden Taşkesen, şunları söyledi:
“Böyle bir zihniyet, toplumda itibar kazanmaya başladı. Bu da gelecekte toplumların tahrip olmasına ve sosyolojik olarak çözülmesi açısından büyük bir tehlike arz ediyor. Hâlbuki toplumu ayakta tutan kimi değerler vardır. Bunlar, maddi ve manevi değerlerdir. Hukuk zedelendi, aile zedelendi, dini değerler zedelendi. Sosyal hayatta, adam kayırma hâkim olmaya başladı. Liyakati ile işin başında olması gereken insanların yerine liyakatsiz, yetenek kabiliyeti düşük, dalkavuk zihniyetli insanlar işlerin başına geldi. Bundan dolayı sosyolojik olarak toplum haddinden fazla politize oldu. Bu, bir tehlikenin başlangıcıdır. Toplumun nerdeyse her kesiminin ağırlıklı olarak kullandığı dil politiktir. Bir insanın ülkesine yapacağı en iyi güzellik, herkesin uzmanlık alanında faydalı işler yapması, şahsiyetli olmasıdır.”
“Bir toplumda dürüst, namuslu, şahsiyetli insanlar yönetimde değilse toplum mahv olmuştur”
Darbe sonrasında en tehlike durumlardan birinin de ispiyonculuğun artması olduğuna işaret eden Taşkesen, “İspiyonculuk, darbe sonrasında revaç görmeye başladı. Bir toplumda şahsiyetli, onurlu, şerefli, namuslu ve dürüst insanların yerine, dalkavuk, şahsiyetsiz, onursuz ve dalkavuk insanları yerleştirirseniz, mutlak manada toplumu mahv etmiş olursunuz.” şeklinde konuştu. (Nihat Kanat-İLKHA)