Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Türkiye gazetesindeki köşe yazısında "İstanbul Sözleşmesi (Avrupa Konseyi Sözleşmesi)" ve "Cinsiyet Eşitliği" konusunda yapılan çalışmalara tepki gösterdi.

İstanbul Sözleşmesi’nin kabulü ile birlikte uygulamaları izleme ve müdahil olma hususunda ülke genelinde bir anda 95 dernek kurulduğunu söyleyen Prof. Dr. Şimşirgil, "Bunlar İstanbul Sözleşmesi’ni vesile ederek neler yapıyorlar. KADEM yetkilileri bana anlatabilir mi?" diye sordu.

CHP’nin teklif sunması, HDP’nin de destek olması ile İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığını belirten Şimşirgil, tüm tepkilere rağmen 3 Temmuz 2019’da TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nun, İstanbul Sözleşmesi’nin etkinliğinin artırılması için alınması gereken hukuki ve idari tedbirler ve bu mücadeleye STK’ların katkıları konusunda gündem toplantısı yaptığını belirtti.

Katılımcılara tepki gösteren Şimşirgil, "Şimdi KADEM yetkilileri lütfen bana açıklasınlar! Eşcinselliği savunan "Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı" ile nasıl birlikte hareket ediyorsunuz? Sizi bir araya getiren hangi güçtür?" diye sordu.

Aile sistemimizin bataklığı hâline gelmiş bulunan İstanbul Sözleşmesi

Şimşirgil'in, yazısının tamamı:

Taksim’de neyin onuru olduğu belli olmayan LGBT’liler yürüyüşünden sonra, aile sistemimizin bataklığı hâline gelmiş bulunan İstanbul Sözleşmesi’ne ciddi tepki koyanlardan biri de Yusuf Kaplan Bey idi. O, benim de ifade ettiğim üzere Tanzimat’tan beri Türk aile yapısına Batı'nın bu en büyük saldırısını dile getirerek Twitter’da şöyle bir yazı paylaştı:

"Tanzimat’tan bu yana en büyük tehdit ailenin çözülmesidir. Ailenin korunması millî güvenlik meselesi hâline gelmiştir. Ailenin çözülmesine yol açan Millî Eğitim, Aile Bakanlığı ve KADEM projeleri derhâl durdurulmalıdır!.."

Fakat ertesi gün hem benim yazıma ve hem de Yusuf Bey’e bir kısım yerlerden tepkiler de geldi. Bunlardan Selçuk Bayraktar Bey tweetinde şöyle demişti.

"KADEM ailenin birliğini ve korunmasını savunur, Soros projeleri iftirası vebaldir. Müslümanın hakkaniyetine yakışmaz. Çok etkileşim alınması doğru söylendiği anlamına gelmez."

Selçuk Bayraktar Bey’in bilhassa ülke silah sanayiine yaptığı hizmetleri hiç kimse inkâr edemez. En fazla takdir edenlerden biri de benim. Peki, buradaki maksadın İstanbul Sözleşmesi olduğu bilindiği hâlde, KADEM’i korumak adına neden böyle bir sahiplenmenin içine girdi? Elbette bunu bilmeyen olamaz. Ancak şu da herkes tarafından bilinmektedir ki KADEM’in içinde yer alan Sayın Sümeyye Hanım’ın Bayraktar’ın eşi ve Cumhurbaşkanımızın da kızı olması bugüne kadar bazı yanlışların görülmesine hep engel oldu. İnsanlar belki uzun süre sırf bu yüzden seslerini çıkarmadılar veya çıkaramadılar.

"Soros KADEM’i desteklemiyor diyerek sıyrılmaya çalışmak büyük ucuzluktur!"

Bugün gelinen noktada ise hemen herkes İstanbul Sözleşmesi’nin ülkeyi nerelere getirdiğini ve daha ne felaketlere doğru yelken açtırdığını görmekte ve de yetkililere şikâyetlerini iletmek istemektedir.

Bunları değerlendirmek yerine tek bir tweetle, Soros KADEM’i desteklemiyor diyerek sıyrılmaya ve yanlışları kapatmaya çalışmak büyük ucuzluktur!..

Aslında bunu söyleyen de olmadı. Bendeniz de dâhil, Cinsiyet Eşitliği ile ilgili projeler geliştiren bir kısım belediyelerin, STK’ların ve hatta spor kulüplerinin hep Soros’tan nemalandıklarını ve onun adına faaliyet yürüttüklerini yazdık.

KADEM ise bunu kullanarak, "biz almıyoruz, iftira ediyorsunuz", noktasına getirdi.

Birincisi, Soros’tan destek almamak faaliyetlerin doğru olduğunu göstermez.

İkincisi, sizinle beraber ve hatta sizin gücünüzden istifade ile Cinsiyet Eşitliği projesini yürüten diğer kuruluşları görmek gerekir.

Üçüncüsü ise İstanbul Sözleşmesi bugüne kadar nelere mal oldu ve daha ülkeyi nerelere sürükleyecektir.

"Ailem çöküyor, lütfen tedbir alın"

KADEM yetkilileri bu defa da sakın, "onlar bizi bağlamaz" basitliğine kaçmasınlar!..

Bakınız Türk halkı imdat istercesine, "Ailem çöküyor, lütfen tedbir alın" diyerek yetkililere seslenirken Meclis'te neler oluyordu?

3 Temmuz 2019’da TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, İstanbul Sözleşmesi’nin etkinliğinin artırılması için alınması gereken hukuki ve idari tedbirler ve bu mücadeleye STK’ların katkıları konusunda gündem toplantısı hâlindeydi. Bir anlamda, "Türk Aile yapısını çökertme hareketini hızlandırın" manasına gelen bir gündem.

Bunu nereden anlıyoruz? Buyurun katılımcıları görelim.

KADEM’in yanı sıra Türk Kadınlar Birliği, GİKAP, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, KASAV ve Kadın Dayanışma Vakfı.

Şimdi KADEM yetkilileri lütfen bana açıklasınlar! Eşcinselliği savunan "Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı" ile nasıl birlikte hareket ediyorsunuz? Sizi bir araya getiren hangi güçtür?

 Mor Çatı’yı tanımıyor musunuz?

 Bakınız Mor Çatı Kadın Derneği’nin sadece şiddet tariflerine basit bir misal vereyim. Sitelerinde ilişkilerde şiddetin boyutunu tarif ederken;

"Sevgilin, kadın ve erkeklerin birbirinden farklı işler yapması gerektiğini düşünüyorsa";

"Sevgilin, bir erkek sevgilisini korumalı ve kıskanmalıdır düşüncesine katılıyorsa", şiddetle karşı karşıya kalabilirsin.

Eşi tarifini bile kullanmayıp hep "sevgilin" ifadesini seçen, 13 yaşından itibaren flörtü destekleyen bu kurumlarla nerede anlaşıyorsunuz ve birlikte ne yürütüyorsunuz anlatabilir misiniz?

"Bunlar nikâha ve İslam’a düşmanlar"

Zira bunlar nikâha ve İslam’a düşmanlar. 18 yaşına kadar nikâh kıyıp evlenen genci tecavüzcü diyerek insan yerine koymayıp en aşağılık mahluk gibi görenler 13 yaşındaki kızın ise istediği gençle istediği şekilde flört etmesine her türlü yeşil ışığı yakmaktadır.

Baba veya anne, oğlunu veya kızını böyle davranma diye ikaz ederse baskı ve şiddetin alanına girmektedir.

Bu durum dini temelden yıkmak değil de nedir?

Zira sevgili peygamberimiz "Din nasihattir" buyurdu. Baba oğluna, anne kızına, eşi hanımına yanlış gördüğü bir hususta ikaz görevini yapamayacak mı?

İşte bu durum ailenin temeline dinamit, milletin geleceğine atom bombası koymakla birdir!

Bakınız İstanbul Sözleşmesi’nin kabulü ile birlikte uygulamaları izleme ve müdahil olma hususunda ülke genelinde bir anda tam 95 tane dernek peydah oldu. Bunlar İstanbul Sözleşmesi’ni vesile ederek neler yapıyorlar Sayın Selçuk Bayraktar veya KADEM yetkilileri bana anlatabilir mi?

Bunların kaçını Soros vakıfları destekliyor söyleyebilirler mi?

Bunlardan "Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı" başta olmak üzere, "Mor Salkım Kadın dayanışma Derneği", "MORel Eskişehir LGBT", "Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği", "Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği", "Sınır Tanımayan Kadınlar Derneği", "Mersin LGBT 7 Renk ve Araştırma Derneği", "Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği" ve daha bunun gibi niceleri neler yapmaktadır biliyor musunuz? Millete anlatır mısınız?

Gidiniz o bölgelerde temiz ve asil milletin ne sıkıntılara maruz kaldığını görünüz.

İşte Rusya’da Putin bütün bu faaliyetlere yol açacağını bilerek İstanbul Sözleşmesi’ne imza koymadı. Putin’in FETÖ okullarına tek engel olan başkan olduğunu da hatırdan çıkarmayınız!

"KADEM, milletin bu meş’um sözleşmeye tepkisini önleyen dalgakıran hüviyetindedir"

Biz ise CHP’nin teklif sunması ve HDP’nin destek olması ile İstanbul Sözleşmesi’ni ilk olarak imzaladık. CHP ve HDP bugüne kadar sizin başka hangi projenize destek oldu söyler misiniz?

Dolayısıyla KADEM, burada milletin bu meş’um sözleşmeye tepkisini şimdilik önleyen bir dalgakıran hüviyetindedir.

KADEM’in gerisinde ise gizlenmiş, ülkenin geleceğini ve aile yapısını mahvetmek üzere ordu gibi çalışan genelde Soros vakıfları ile desteklenen onlarca STK vardır.

İstanbul Sözleşmesi’nin kalkması, KADEM’in varlığına mâni midir?

KADEM varlığını ve varsa hayırlı hizmetlerini yine devam ettirsin. Aksi hâlde, bu necip milletin aile yapısını çökertmeye kararlı İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmaya mâni olmaktaki niyeti ve gayreti nedir?

Artık bunu millete anlatamazsınız!

Şunu da görünüz! AK Parti hareketini Davutoğlu, Gül, Babacan hiç kimse bitiremez.

AK Parti kendi kendini bitirir. Bunda da en büyük etki, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın çevresinden gelmektedir.

"İstanbul Sözleşmesi Batı’nın diktesidir"

Sayın Selçuk Bayraktar sadece attığı Tweet'inin altına geldiği yorumları okursa ve Anadolu’da AK Parti teşkilatlarına bu faaliyetleri sorup, -ama sadece sorup- sessizce dinlerse, sözümüzü daha iyi anlayacaktır.

Bir daha ifade edeyim ki bu durum partiler üstü bir meseledir. Millî bir davadır. İstanbul Sözleşmesi Batı’nın diktesidir. Bu ülkeyi mahvetmek adına en büyük ve tehlikeli projesidir!.. Bu duruma artık her kesimden insanın ve bütün bir milletin tavrını göstermesi gerekmektedir.

Yoksa, "Kim ki dişi ağrır, o bağırır", demişler.

Bugün başı dara düşenler bağırıyor. Yarın millet topyekûn bağıracak ama duyan bulunmayacak. Zira tehlike büyük.

Ayrıca bu meş’um sözleşmeye karşı çıkmak AK Partiye hasım olmak, trol olmak değil bilakis en büyük destektir. İşin erbabı sözümü çok iyi anlar.

Zira asıl trol olmak, "hataları ve yanlışları doğru göstermek için uğraşıp partisine ve davasına zarar vermekle" olur. (İLKHA)