Faruk Kuzu / Analiz
"Yerel basındaki haberlere göre, Nijer Cumhurbaşkanı Mahamadou Issoufou, toplantıda yaptığı konuşmada, AfCFTA'nın hayata geçmesiyle kıta ülkelerine büyük avantaj sağlayacaktır. Afrika içi ticarette tarifeler kademeli olarak kaldırıldığı takdirde AfCFTA sayesinde kıtadaki şirketler büyük ticari fırsatlar yakalayacaktır." dedi.
Afrika’nın 22 ülkesinin imzalamasıyla 30 Mayıs'ta üzerine uzlaşma sağlanan AfCFTA, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurulduğundan bu yana en fazla sayıda ülkenin katılım gösterdiği serbest ticaret bölgesi anlaşması olma özelliğine sahip.
AfB'nin 1,2 milyar nüfus ve 2,5 trilyon dolarlık gayrisafi yurt içi hasılası bulunuyor. Üye ülkelerin anlaşmayı uygulamaya geçirmesi halinde kıta, ekonomik entegrasyonda büyük başarı elde etmiş olacak. AfCFTA, kıta içi ticarette gümrük vergilerinde yüzde 90'a kadar indirim imkanı sağlıyor."
Afrika'da yaşanan gelişmeleri Çin'den bağımsız düşünmemek gerekir. Çin'in Afrika ilgisi eskiye dayansa da hiç bir dönemde bu kadar çok boyutlu olmamıştır. Pekin yönetiminin geçmişinde "Sömürgecilik" olmayışı Afrika'da daha rahat yol almasını sağlamıştır.
Çin’in halk olarak sömürgecilik hevesi yok denilse bile bunun iki yönden sorgulanması gerekir.
-Gücün doğasında var olan "Hakim olma, yönetme" dürtüsüne Çin halkı ne zamana kadar kayıtsız kalabilecek?
-Yayılmacı Çin sermayesinin arkasında kim var?
Fıtrat bozulduğunda insan doğası gücü kötü amaçla kullanmaya meyillidir. Çin halkı ve yönetimi uzun yıllar boyunca önce İngilizlerin sonra Japonların işgali altında ezilmiş, onurları çiğnenmiştir. Çin film sektörünün sürekli "Onurlu Direniş" senaryoları yansıtması bundandır. Bununla birlikte Çin'in" Tarihsel İntikamı" için hazırlandığını iddia edenler de var.
Çin sermayesinin arkasındaki güç kimdir konusu ise daha ilginçtir. Bu sermayenin ve "Tek kuşak Tek" gibi devasa projelerin arkasındaki güç ünlü Rostchild Ailesidir. Tabi bu yeni başlayan bir süreç te değil. Komünist Çin'in kurucusu Mao'nun Maliye Bakanı "İsrail Epstein" Rostchild ailesinin Çin'deki sorumlusudur. Paranın dini olmazmış(!) Kapitalizm de Komünizm de "ABD'nin Kurucu Babaları" için birmiş. Meğer yıllarca "Soğuk Savaş-iki kutuplu dünya-nükleer kriz .." Atışmaları "Cambaza Bak" oyununun bir parçasıymış. İsrail Epstein ile başlayan Çin- Küreselciler ilişkisi günümüzde Çin'in ABD yerine Hegemonik güç olarak konumlandırılması çabasına dönüşmüştür.
Afrika'daki ekonomik yatırımları bu projeden bağımsız düşünmemek gerekir. 80'li ve 90'lı yıllarda Çin Afrika'da tutunmaya çalışırken CIA-MI6-Mossad ve KGB(FSB)'nın saldırılarına maruz kalmış, kullandığı vahşi yöntemlerle burada tutunmayı başarmıştır.
Çin'in Afrika'daki ticaret hacmi bugün 300 milyar doları geçse de Çin için asıl önemli olan Afrika'da alan hakimiyetine sahip olması ve buradaki "Değerli Metaller" konusunda söz sahibi olmasıdır.
Çin'in uyguladığı stratejiyi eleştiren ABD yönetimi Çin'in "Ekonomik Yayılmayı" "Borçlandırma Stratejisi" ile uyguladığını belirterek bunun "Ahlaki" olmadığından dert yanmaktadır! Oysa ABD aynı yayılmayı askeri caydırıcılığı ile yaptığında ahlaki temellendirmeyi "Demokrasi- insan hakları götürme" şeklinde açıklamaktadır.
Çin Komünist Rejimi ve arkasındaki gücün Afrika'daki vaatleri ABD' den pek de farklı değil aslında. Çünkü Çin de düşük faizle borçlandırdığı ülkeleri vadesi dolduğunda stratejik limanlarını/havaalanlarını 99 yıllığına alıyor (el koyuyor). Bu şekilde Afrika'yı yavaş yavaş kolonize eden Çin bir yandan da BM'deki siyasi gücünü maksimuma çıkarıyor.
Afrika'daki 53 ülkeden 46'sı Çin'in Tayvan'la ilgili sorunundan kaynaklı "Tek Çin Politikasını" ve "Güney Çin Denizi " ile ilgili tezlerini destekler hale gelmiştir.
Çin ekonomik yatırımların yanında Sudan, Mali ve Zimbabwe gibi ülkelerde cephane ve silah üretiminin yanında askeri eğitim vererek yayılmacılığında farklı bir boyuta geçiyor.
Çin "Borçlandır Kendine Bağla" stratejisiyle hareket etse de bunu "Barış İçinde Birlikte Var Olma" ve" Yanımda Dur Kazan" sloganlarıyla süslemektedir.
Çin Komünist Partisi’nin ideolojik birikimi bu denli derin ve çok boyutlu eko-siyasi hamleleri yapmaya ehil bir alt yapısının olduğunu söylemek zor. Öyle anlaşılıyor ki Küresel Sermaye 21. yüzyılda kendine Teknolojik ve Siyasi hareket üssü olarak Çin'i seçmiştir. Buna yönelik olarak Çin'in önü her alanda açılıyor, çok büyük projeler onun eliyle ortaya konuluyor.
Küresel kliğin "PAGAN" inanca sahip olması, Çin'in de aynı inanca yakın bulunması bu nikâhın Dünya için barındırdığı tehlikenin potansiyelini göstermesi açısından önemlidir.
kaynak : doğruhaber gazetesi