Özgür Der, son dönemlerde Türkiye’de bazı kesimler tarafından çokça dillendirilen ve Suriyeli mültecilerin münferit olarak karıştığı bazı olayları genele yayarak Suriyeli düşmanlığını toplumda körüklemek isteyenlere tepki gösterdi.
Fatih Saraçhane parkında “Kardeşime Dokunma” başlığıyla düzenlenen protesto gösterisine çok sayıda vatandaş, gazeteci ve STK temsilcileri destek verdi.
Protesto gösterisinde konuşan Özgür Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, “Bu ülkede Bir takım ırkçılar sanki Suriyelilerin bu ülkeden başka hiçbir yere gitmediği gibi davranıyor. Sanki burada doğmuşlar ve ebediyete kadar burada yaşayacaklarmış gibi davranıyorlar. Bu doğru değildir.” dedi.
“Milyonlarca insan farklı ülkelere göç etmek zorunda kaldı”
Kaya, “Zaman zaman bu ülkede olabilecek bir sorun sonrasında hiçbir yere gidemeyeceğimiz söyleniyor. Sadece 12 Eylül’de binlerce insan yurtdışındaki ülkelere gitmek zorunda kaldılar. Eğer bir yerde baskı ve katliam varsa insanlar kaçar. Bu doğaldır, insanidir, anlaşılabilir bir şeydir. Suriye’deki kardeşlerimiz Rablerine dayanarak tam sekiz yıldır en zorlu mücadeleyi vererek savaşıyorlar. Bununla birlikte milyonlarca insan da kalabilecekleri bir yer olmadığı için farklı ülkelere göç etmek zorunda kaldılar. Biraz insan olan, mantığı olan bunu anlar. Irkçılar da, faşist zihniyette mantık olmadığı için bunu anlamıyorlar." diye konuştu.
“Irkçılık Allah’ın lanetlediği bir suçtur”
Türkiye’ye yerleşmiş olan Suriyelilere karşı son zamanlarda yoğun bir propagandanın olduğunu hatırlatan Kaya, “Birileri Suriyelilerin devlet yardımıyla geçindiğini söylüyorlar. Bu kesinlikle yalan. Yaklaşık 4 milyon Suriyelinin sadece 106 bini kamplarda devletten gıda ve barınma yardımı alıyor. Diğer insanların tamamı çalışıyor. Bu insanlar çalıştığı halde aynı zihniyete mensup olan insanlar 'Bunlar bizim işimizi elimizden aldı.’ diye şikâyet ediyorlar. Peki, bu insanlar nasıl yaşayacak? Bu insanlar hayatlarını nasıl sürdürecekler? Bununla ilgili insani anlamda bir akım yürütme söz konusu olmayacak mı? Birileri ‘Suriyeliler geldi diye maaşlarımıza alamıyoruz, bunlar ucuza çalışıyorlar’ diyorlar. Başkaları da ‘Suriyeliler geldi mahallemizde ev kiraları arttı.’ diyor. Suriyelileri düşük maaş veren işverenler de evlere zam yapan kişilerin hepsi Türkiyeli değil mi? Bir taraftan Türkçülük hamaseti yapacaksınız öte taraftan fırsattan istifade Suriyelilere az maaş veren, onların oturdukları evlerin kirasını arttıran kişilere değil de garibanlara söz söylüyorsunuz. Bu düpedüz ırkçılıktır. Birilerinin ırkçı olarak tescillenebilmesi için illa Nazi gibi, Hitler’in Yahudileri katlettiği gibi vahşi bir canavar olması gerekmiyor. Eğer siz birilerine sizin sahip olduğunuz haklardan yararlanmasından rahatsız oluyorsanız, sizin gibi yaşamalarından rahatsız oluyorsanız düpedüz ırkçısınız. Irkçılık Allah’ın lanetlediği bir suçtur. “şeklinde konuştu.
“Arapça tabelalar mı sizi rahatsız etti?”
Muhalefet partisi ve iktidar partisinin Suriyelere yönelik tutum ve politikalarını da eleştiren Kaya, son olarak şu ifadelere yer verdi;
Diğer taraftan sevgi ile gezdiklerini, kucaklayacaklarını söyleyen ana muhalefet partisi Belediye başkanının yaptıklarını kısa sürede gördük. Mudanya’da, Bolu’da her yerde direkt olarak Suriyelileri hedef alan eylemler gerçekleştiriliyor. Bunların karşısında asla susmamalıyız. Irkçılık büyük bir suçtur. Bu noktada hükümete de çağrı yapmak istiyoruz. Bu ırkçı faşist kafayı yatıştırmak, teskin etmek uğruna vermiş olduğunuz mesajlar atmış olduğunuz adımlar sadece okçuları teşvik ediyor, onları cesaretlendiriyor. Bu yaptığınız yanlıştır. Bu noktada İçişleri Bakanlığının Arapça tabelaları meselesi ile ilgili almış olduğu kararı lanetliyoruz. Bu uygulama bizatihi ırkçılıktır. Hiçbir dilde yasak uygulanmazken Arapça tabelalarla ilgili yasak uygulamaya kalkmak Arap düşmanlığıdır. Bunu kabul etmiyoruz. İnsanlar o dükkânlara fahiş fiyatlara kiralar veriyorlar. Kiralarını vermiş oldukları dükkânlara kendi tabelalarını asıyorlar ve bu tabelalara müdahale ediyorsunuz. Niçin? Çünkü bu görüntü İstanbul’da birilerini rahatsız ediyormuş. Allah aşkına sizi rahatsız edecek başka görüntü kalmadı mı? Her yer fuhşiyatla doluyken bunlardan rahatsız olmuyorsunuz da Arapça tabelalar mı sizi rahatsız etti?”
“Mültecileri darp ve gasp ederek şehir eşkıyalığı yapanlara üzülerek şahitlik etmekteyiz”
Son dönemlerde farklı ırklara mensup kişilere yönelik saldırıların gerçekleştiğini belirten Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Av. Enes Kafadar, ise şöyle konuştu:
“Son günlerde sistemli ve organizeli bir şekilde yükselen mülteci düşmanlığı, özelinde ülkemize sığınan her milletten milyonlarca mülteci kardeşimizle sonuna kadar dayanışma içerisinde oturduğumuzu, Emperyalist güçlerin maşası olan ırkçı, faşist, jakoben zihniyeti şiddetle kınadığımızı halkımıza ilan ediyor ve ‘Kardeşime dokunma’ diyoruz. Özellikle bazı çevrelerin kasten yalan, yanlış haberlerle körüklediği yabancı düşmanlığı insan haklarına ve hatta insanlığa dahi sığmayacak boyutlara ulaştığını kaygıyla takip etmekteyiz. Artık tüm kamuoyu bilmektedir ki, Suriyeliler devletten maaş almamakta üniversitelere sınavsız girmemekte, her mükellef gibi vergi ödemekte, kamu dairelerinde her vatandaş gibi sıra beklemektedirler. Aksi yöndeki haber ve paylaşımların uydurma ve asılsız olduğunu bilmelerine rağmen bazı çevrelerin asla ısrarla bu tür yalan haberleri yaymaya çalıştığını endişeyle müşahede etmekteyiz. Yalan ve iftiralardan beslenerek ortaya konulan bu düşmanca tablodan cesaret alan bazı şahısların ise kamuya açık olan yerlerde yakaladıkları masum Suriyeli, Afgan, Iraklı ve diğer devletlerden mültecileri darp ettiği, gasp ettiği ve evlerine zarar vererek adeta şehir eşkıyalığı yaptığını üzülerek şahitlik etmekteyiz.
“Bombalardan kaçarak ülkemize sığınan tüm halklar misafirimizdir”
Dernek olarak Sakarya’da, Mudanya’da ve son olarak Küçükçekmece’de gerçekleşen hadiseleri avukatları aracılığıyla hukuki olarak sonuna kadar takip ettiklerini belirten Kafadar, “Yalan haberler yaparak halkı kin ve düşmanlığa teşvik ederek şehir eşkıyalığına soyunan illerinde yargı önünde hesap vermeleri temin etmek için sonuna kadar takipçisi olduğumuzu bildirmekteyiz. Türkiye yüzyıllardır onlarca milletten milyonlarca kişiye yurt ve vatan olmuş, Çanakkale’den onlarca milletten binlerce şehit vermiş bir ülkedir. Daha yüzyıl öncesine kadar Halep’ten Bağdat’a, Şam’dan İstanbul’a bir tek ülkenin vatandaşı olan milletten yüzbinlerce mülteci, kendi iradeleriyle ülkelerine dönene dek bizimle yan yana kardeşçe yaşama hakkına sahiptirler. Mülteci kardeşlerimiz yalnız ve sahipsiz değillerdir. Bugün emperyalizmin işgal ettiği topraklarını, vatanlarını terk etmek zorunda kalan, bombalardan kaçarak ülkemize sığınan tüm halklar misafirimizdir. Can ve mal güvenliklerini de mazlumun her daim sığınağı olan devletimizin, necip milletimizin teminatı altındadır. Uluslararası Mülteci Hakları Derneği olarak, emperyalizmin ekmeğine yağ süren ötekileştirici dili kınıyoruz." şeklinde konuştu.
“Bu mesele bizim için din, tarih ve insanlık meselesidir”
“Ben Osmaniyeliyim. Benim babam doğduğunda Osmaniye hatta Adana Halep’e bağlıydı” diyen Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak, “100 önce tek devlettik. Bu toplum nasıl oldu da hafızasını kaybetti? Nasıl onları öteki ve yabancı görmeye başladık? Babasının doğduğu tarihteki gerçeklerden habersiz bir neslimiz var. Hepimizin bunun üzerinde düşünmesi gerekiyor. O çizgileri bizim dedelerimiz çizmedi. İngiliz ve Fransızlar Sykes Picot deklarasyonunu yayınladılar. Bugün o hattı savunanlar İngiliz ve Fransız mandacılığı yapıyorlar. Kalbimize saplanan hançeri söküp atmak yerine, birileri hala o günleri kurcalayıp duruyor. Bize karşı meydan okuyorlar. Onlar İngiliz ve Fransız mandacılarının günümüzdeki işbirlikçilerinden başkaları değiller. Bu topraklar Hazreti Âdem’in yaşadığı topraklardır. Mezopotamya insanlığın ortak yurdudur. Bu topraklarda yaşayanlar Hazreti adem ve Havva’nın yaşadığı toprakların bekçileridirler. Bizim nasıl davranacağımızı kitabımız bize söyledi. ‘Yurtlarından çıkanların hak ve hukuklarını savunmazsanız Allah da sizin kefiliniz olmaz.’ Peygamberimiz Medine’ye hicret ettiğinde ensar onları nasıl karşıladıysa öyle karşılamalıyız. Eğer biz de aynısını yapmıyorsak Kur’an’ın ve peygamberin kınadıklarından oluruz. Bu mesele bizim için din, tarih ve insanlık meselesidir. “dedi. (Nizamettin Aşkın-İLKHA)