Doğruhaber / Faruk Kuzu / Haber-Yorum
90'lı yılların başlarında Taliban(Talebeler) denilen İslami bir grup ülkedeki kaotik yapıya son vermiş ve İslami yönetim (şeriat) ilan etmişti.Bu yönetim modelinin çağımızdaki uygulaması konusunda dünya Müslümanlarına çağrıda bulunmuştu.
Ancak ABD 2001 yılında El Kaide bahanesiyle Afganistanı işgal etmiş ve buradaki İslam Devletini yıkmıştı.
İşgalden sonra işbirlkçi Karzai ve Abdurreşid Dostum gruplarıyla birlikte "Toplumu Sekülerleştirme Projesini " hızlı bir şekilde uygulamaya koydular.
Aradan geçen 18 yılda "Dostum" gelinen noktayı yeterli bulmuş olacakki, "Afganistan'da İslam Emirliği kurulmasını istemediklerini, Taliban'dan intikam almak istediklerini" söyledi.
Dostum'un ifadeleri gibi ağır ifadeler kullanan bir diğeri de mezhebi endişelerle hareket eden Afganistan'ın önde gelen Şii liderlerinden Kerim Halili oldu.
Halili ; "Halkın bir İslam emirliğini kabul etmeye hazır olmadığını" aynı zamanda "bu sistemin uyumlu ve kabul edilebilir bir sistem olmadığını" savunmuştu...
Bu açıklamalara bakınca aklıma Sebe Melikesi Belkıs'ın Danışma Meclisiyle yaptığı şu konuşma geldi:
" Kraliçe (Belkıs) şöyle dedi: 'Krallar bir ülkeye girdiler mi, oranın altını üstüne getirirler ve halkının ulularını aşağılanmış duruma düşürürler. Bunlar da öyle yapacaklardır.' " (Neml suresi, 34. Ayet-i kerime)
Halkının uluları aşağılanmış olanlar, halkının dini inançlarına sırt çevirirler.
Yenilmişlik psikolojiyle hareket eden "Ulular (!)" mağlup oldukları galipleri taklit ederler.
Buna "Stokholm Sendromu" da denilebilir. Taliban'ın taleplerine bakınca işgalci güçlerin ülkeyi terk etmesi ve İslam Emirliğinin kurulmasını istiyorlar.
Kanaatime göre; sonuçta bir hakikat değişmeyecek ve emperyalist işgalcilere karşı bir "Kurtuluş Savaşı" veren Taliban galib gelecektir.
Yaşanan gelişmeler bunu teyyid ediyor. İslami Hakikatlerin "kan ve mezheb" bağlarından daha önemli olduğunu savunan Taliban Afgan halkının çoğunda olumlu karşılık buluyor...