Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart seçiminin ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine yönelik yaptıkları tüm sandıkların tekrar sayımına yönelik talepleri kabul edilseydi, İstanbul'da yeniden seçime gitmeye gerek olmayabileceğini belirterek itirazlar neticesinde 16 bin gibi bir farkın ortaya çıktığını, burada ciddi bir suistimalin olduğunu söyledi.

Pazar günü yapılacak seçimle Batı'nın neden çok ilgilendiğinin düşündürücü olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün, yabancı basınla bir toplantım oldu. Bazı basın mensupları İstanbul seçimlerini sordu. İlgilenmeleri tabii manidar. 31 Mart seçimlerinde çok çok ciddi saldırılar da oldu. Hele hele Yunan basını bu işin üzerine çok farklı gitti." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazar günü yapılacak seçimin sonucuna, sandıktan ne çıkarsa "Başımız, gözümüz üstüne" diyeceklerini ve geleceğe yöneleceklerini belirtti.

"Vali bir ilde cumhurbaşkanını temsil eder"

CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu'nun Ordu Valisi Seddar Yavuz'a yönelik sözleri anımsatılarak, "Sandık ve millî iradeyle var olmuş bir siyasi lidersiniz. Burada sanki seçilse bile başkanlık verilmeyecek gibi bir algıdan söz ediliyor. Bu algı doğru bir algı mıdır?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle cevap verdi:

"Burada hukuki durum ne ise bu küfrün karşılığı ne ise bununla ilgili olarak Sayın Valimiz kendisine yapılan küfürle ilgili olarak, bu işi savcılığa, yargıya taşıma kararlılığında. Sağ olsun burada seçimin ardından bu savcılık müracaatını yapma ferasetini de gösterdi. Burada kararı kim verecek? Yargı verecek. Yargı bu konuyla ilgili olarak, yani bu ülkenin Valisine 'it' demenin ne olduğunun yasal olarak kararını verecek merci odur. Burada zaten yasalarımızda bir ilin valisine, yöneticisine bu tür küfürlerin karşılığı oralarda belli. Kaç yıldan kaç yıla, bu belli. Ben İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanıyken okuduğum bir şiir sebebiyle mahkûm oldum. Bu mahkûmiyetimle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar mı? Aldılar. Bu ise henüz belediye başkanı olmadan, bir ilin valisine küfrediyor. Ben küfretmedim. Devletin resmî yayın organlarında yer alan bir şiiri okudum ve bundan mahkûmiyet aldım 10 ay. 4 ay 10 gün yattım. Ama elimden neyi aldılar? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını aldılar."

"Belediye başkanlığım benim nasıl düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer"

Valinin bir ilde Cumhurbaşkanını temsil ettiğini ve kendisinin de Cumhurbaşkanı olarak valiye sahip çıkmak durumunda olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Devletin valisine hakaret edeceksin, polisin üzerine yürüyüp küfür edeceksin. Sonra mağdur edebiyatı yapacaksın, böyle bir şey olmaz. Bu, hukuk içinde olacak olan bir şey. Benim orada zaten yapamaz dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi hâlinde zaten bu düşer. Hele hele bir konu var ki o da şudur, özellikle bu tür yargı süreci içinde belli bir süreyi aşan bir cezayı alması hâlinde bu düşecektir. O süreyi aşmazsa zaten görevine devam eder. Göreve gelmeden bu işi yapması suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa bu benim kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse, belediye başkanlığım benim nasıl düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine, Mısır'ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin darbeyle cezaevine gönderilmesinin ardından CHP'li trollerin "Erdoğan'ın akıbeti de Mursi gibi olacak" dediklerini anımsatarak Mursi'nin mahkeme salonunda hayatını kaybetmesinin ardından yine trollerin devreye girerek, "Erdoğan'ın akıbeti de aynen Mursi gibi olacak" dediklerini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Pazar günü ile alakalı şeyim, bir zihniyet çatışmasında bir tarafta Sisi taraftarları var zihniyet olarak ki bunlar Erdoğan'ı oraya oturtuyorlar. Bir tarafta Binali Bey'in durumu var. Binali Bey'in durumu da benim bir belediye başkanı adayım olarak bizler de Mursi zihniyetini bunların anlayışına göre temsil etmiş oluyoruz." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı basınının kendisine saldırdığını, Alman basınının arkasında ise FETÖ, PKK, DHKP-C gibi örgütlerin bulunduğunu ve bu durumun neyin nerede oturduğunu göstermesi bakımından çok manidar olduğunu söyledi.

"Bu adil bir tartışma olamaz"

Bir soru üzerine, AK Parti'nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun katıldığı televizyon programını beğenmediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, programda objektif bir yönetim anlayışının olmadığını, soruların soruş şeklinden süreye, İmamoğlu'na "başkan", Yıldırım'a "başkan adayı" hitabına varıncaya kadar moderatörün ciddi tarafgirliği olduğunu dile getirdi.

Programdan 3 gün önce moderatör ile CHP adayının bir otelde görüştüğünün tespit edildiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birisi diyor ki, 'Beş dakika 10 dakika görüştük', öbürü '15 dakika filan' sonunda iş ortaya çıktı, 45 dakika bunların orada görüşmesi var. 45 dakika orada görüşürken de bütün doneler, ne tür sorular sorulacak ki bu tamamen bir soru çalma sanatıdır. Bu, tamamen FETÖ'cülerin işidir." diye konuştu.

CHP adayının programa soruları bilerek hazırlandığını, yayında gösterdiği kartonların da bunun kanıtı olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çok ilginçtir, moderatör soruyu soruyor, sorduktan sonra da oradan, o başlıklara göre o karton çıkarılıyor o gösteriliyor. Bu denli bir hırsızlık olur mu?  Böyle de 'Çok doğru, çok adil bir moderatörlük yaptım' nasıl diyeceksin. Bunlar dersi 45 dakika çalıştılar, soruları vesaire hepsi. Şimdi bu adil bir tartışma olamaz. Nitekim adil olmaktan çıktı tabii bu hem siyasi hem ahlaki değerlere ters bir tartışma hâlini aldı" ifadelerine yer verdi.

"Bir moderatör olarak kendini bitirmiştir"

"Bu, bir moderatör olarak kendini bitirmiştir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben farklı isimler vermiştim ama bu isimler adaylar tarafından herhalde makul karşılanmadı ve iş bu noktaya geldi. Şimdi tabii öyle veya böyle o akşamki tartışmanın da hasılasını pazar günü sandıklarda göreceğiz. İster buralarda hırsızlıklar şunlar bunlar olsun. Öyle veya böyle bu netice kendini çok açık net zaten gösterecek." diye ekledi.

İdeolojik yaklaşımların bu tarz televizyon programlarını bozduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte Deniz Baykal ile bir programa katıldığını, kendisinden çok çok deneyimli, tecrübeli bir lider olan Baykal ile tartışma programına katıldığını ve herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün de yarın da artık belli bir deneyime sahip bir lider olarak ben herkesle bu tür müzakerelere, tartışmalara girerim. Bütün mesele, işte şimdi burada da gördüğümüz gibi bir moderatör olayındaki neticedir." dedi.

Binali Yıldırım'ın programdaki performansına ilişkin soru

Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu'nun katıldığı programın, ABD'de en son Donald Trump-Hillary Clinton arasındaki tartışmanın benzeri gibi olması için çalıştıklarını ancak programın bundan çok farklı geliştiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Binali Yıldırım'ın programdaki performansına ilişkin soruya şöyle cevap verdi:

"Burada performansı değerlendirirken daha dinamik bir görünüm sergilemek ve bir diğer tarafta da tecrübesiyle bilgisiyle birikimiyle ağırlık serdeden bir aday olarak bunu değerlendirmek. Bir de bu iki şekli ile ele aldığımız zaman, Binali Bey'in duruşunda bir olgunluk, derinlik var. Kalkacaksın İDO Genel Müdürü olarak yola çıkacaksın, ondan sonra milletvekili olacaksın ve 10-11 yıl Ulaştırma Bakanı yapacaksın, öbür taraftan Başbakanlık ardından Meclis Başkanlığı... Şu anda bu ülkenin 81 vilayetinin her yerinde, yollarından, altyapısına, üst yapısına varıncaya kadar, havalimanına varıncaya kadar Binali Bey'in Başbakanlığım döneminde elinin değmediği yer yok."

"Her kim bir Kürt kardeşimin herhangi bir hakkını gasp etmeye kalkarsa karşısında Hükûmetimizi bulur"

AK Parti iktidarıyla Kürt vatandaşların birçok hakka kavuştuğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz göreve geldik, Türkiye'de benim Kürt kardeşlerim, acaba semtlerinde radyo, televizyon şu ya da bu, bu tür şeyler kullanabiliyor muydu? Kullanamıyordu. Propagandalarında böyle bir şey yapabiliyor muydu? Yapamıyordu. Cezaevinde oğlunu ziyarete giden bir Kürt anne evladıyla Kürtçe konuşamıyordu. Sokaklara vesaire bu tür isimleri veremiyorlardı. Bizim gelişimizle bütün bunları yapar hâle geldiler mi? Geldiler. Parlamentoda temsilcileri var mıydı? Partilerini kurarak Parlamentoya da girdiler mi? Girdiler. Parlamentoda ilk üç sırada yerlerini aldılar. Böyle bir konuma geldiler. Tabii bütün bunlarla beraber, bu özgürlüğü bunlar yasalar içerisinde gerekli şekilde maalesef kullanmadılar, kullanmıyorlar. Yasa ne müsaade ediyorsa sen de onu yapacaksın."

"Kürt kardeşlerimiz şu anda her türlü hakka sahip. Bunun yanında her kim bir Kürt kardeşimin herhangi bir hakkını gasp etmeye kalkarsa karşısında Hükûmetimizi bulur" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet tarihi boyunca Güneydoğu'ya AK Parti iktidarlarından daha fazla hizmet vermiş başka bir iktidar bulunmadığını kaydetti.

Öcalan'ın mektubu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İmamoğlu'na eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın açıkça destek çağrısında bulunduğunu, PKK'nin dağ kadrosunun da İmamoğlu'na destek açıklamalarında bulunduğunu söyledi.

"Tabii çok ilginç olan nedir? Burada da Apo'nun yaptığı açıklamadır" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Öcalan'ın bugün basına yansıyan HDP'nin bu seçimde tarafsız kalması gerektiği yönündeki açıklamasında iktidarın bir katkısı olup olmadığı sorusuna şöyle cevap verdi:

"Olaya ben şöyle bakıyorum, bizim derdimiz o değil, çünkü oralardan bize ne gelir gelmez bunları az çok kestiriyoruz. Burada aslında bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında HDP, PKK kanadında yaşanan bu savaş, tabii Öcalan ve Demirtaş noktasında da ciddi bir iktidar mücadelesine doğru bir kayma gösteriyor. Hatta daha da ileri, dağ da bu işin içerisinde. Ben bunu biraz daha ileri taşıyorum, Avrupa da. Bu süreç içerisinde Öcalan, kendi iktidarını bunların hiçbirine kaçırmak istemiyor. Bununla ilgili de çok sert açıklamaları var. Yani Demirtaş'a hesap sormaktan tutun da dağa hesap sormaya varıncaya kadar. Onların kendisine ihanet ettiği inancında ve bu ihaneti sebebiyle de onlara yönelik kesin tavırları var. Bu süreç içerisindeki yaptığı açıklamada tabii 'Eğer siz beni destekliyorsanız, eğer benim arkamda olan bir partiyseniz, ben sizin ne oraya ne şuraya değil, siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız ve burada bunların herhangi birinden yana değil kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız gibi bir havanın içerisinde."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK'nin bir kanadının CHP adayına destek verdiğinin altını çizerek, "Hamdolsun Cumhur İttifakı'nın Binali Bey'in bunların hiçbiriyle ne ilgisi ne alakası yok. Böyle bir zaten şu ana kadar da verilmiş olan bir mesaj söz konusu değil. Biz sadece Milliyetçi Hareket Partisiyle kurmuş olduğumuz Cumhur İttifakı ile bu süreci götürüyoruz. Bu konuyla ilgili olarak da zaten böyle bir desteğin gelemeyeceğini herkes biliyor" sözlerine yer verdi.

Öcalan'ın mesajında bir liderlik mücadelesi gördüğünü, mesajın Selahattin Demirtaş ve örgütün dağ kadrosuna verildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir siyasetçi olarak zaten ister istemez bu konuların hepsiyle belli bir ilgimiz olur. Ancak burada bir şeyin üzerinde durmamız lazım o da ben Kürt kardeşlerimin istismarına özellikle üzülürüm." dedi.

Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım'ın Millî Gazeteyi ziyaret etmesini değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Binali Yıldırım Bey üzerine düşeni bana göre yaptı ve ziyaret etmesi gereken, şu anda Saadet Partisi'nin üst yönetimindeki temsilcilerini ziyaret etti. Bu Binali Beyin şu anda göstermiş olduğu bir nezakettir. Bununla da kalmadı, kalmadık. Biz başka ortak dostlarımızı da burada devreye sokmak suretiyle, yani 'Bu gidiş doğru bir gidiş değil. Gelin şu işi yoluna koyalım. Bakın şu anda bu duruşunuz kimlere hizmet ediyor. Bu duruşunuz terör örgütünün desteklemiş olduğu partilere gidiyor. Dolayısıyla bunu bir yoluna koymak suretiyle geleceğimize yönelik bir ortak oluşumun adımlarını atalım' Şu ana kadar tabii henüz burada beklenen olumlu gelişme yok gibi." sözlerine yer verdi.

Binali Yıldırım'ın Diyarbakır'daki "Kürdistan" ifadesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Binali Yıldırım'ın Diyarbakır'da "Kürdistan" kelimesini kullandığının hatırlatılması üzerine şunları söyledi:

"Biraz bu işi okudum, inceledim. Hatırlayın bir defa Osmanlı'da eyaletler sistemi vardı. Bu eyaletler sistemi içerisinde de o zaman Lazistan, Kürdistan gibi bu tür yerler vardı. Zaten biz bir coğrafi referanstan bahsetmiyoruz. Böyle bir referans söz konusu değil. Bu kavramı siyasi bir ünite olarak şimdi bunlar kullanıyorlar. Bunu birbirine karıştırmamak lazım. Eğer bunu birbirine karıştıracak olursak biz ülkemizin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne saygısızlık yapmış oluruz."

"Pontus" tartışmalarının hatırlatılması üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir tartışmayı kabullenmenin mümkün olmadığını, bu iddia üzerinden, ayrımcılık üzerinden AK Parti'nin yıpratılmak istendiğini kaydetti.

Neçirvan Barzani İstanbul'a geliyor

31 Mart seçimlerinde yoğun miting programı olduğunu ancak yenilenen İstanbul seçimi için aynı yoğunlukta program yapmadıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın miting ya da toplu açılış programı olmadığını Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani'yi özel misafiri olarak İstanbul'da ağırlayacağını bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Neçirvan uzun zamandır gelmedi. Şimdi başkanlık görevine geldikten sonra bizden bir randevu talebi olmuştu. Yarın ona bir randevu verdik. Onun bir ziyareti olacak. Son olarak akşam da iş adamlarına bir hitabım olacak. Onlarla Haliç Kongre Merkezinde bin, bin 500 kişilik herhalde yemekli bir toplantı olacak. Orada bir hitabım olacak. Bunun dışında artık programları böylece noktalamış olacağız." açıklamasında bulundu.

Ekonomiye ilişkin açıklamalar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kredi derecelendirme şirketi Moody's'in Türkiye'nin kredi notunun düşürdüğü hatırlatılarak ekonomideki durumun sorulması üzerine de sözlerine şöyle devam etti:

"Bu noktada Batı herhalde şunu düşünecektir 'Biz görevimizi yaptık, kredi notunu da düşürdük. Bunun yanında kurlarla da oynadığımız kadar oynadık ama netice yine böyle oldu.' gibi bir yere işi getirecekler diye ben doğrusu düşünüyorum. Çünkü Batı hiç durmuyor ki. Şu anda yatıyorlar kalkıyorlar S-400. Yatıyorlar kalkıyorlar F-35. Biz şimdi ay sonu G-20'ye gidiyoruz. Orada da bizim Sayın Trump ile yapacağımız görüşme var. Sayın Putin ile görüşmemiz var. Yine bunları görüşeceğiz. İkili ilişkilerimizi bunun yanında görüşeceğiz. Oradan da ben Çin'e geçeceğim."      

Türkiye'nin Çin, Rusya ve ABD ile ikili ilişkilerini geliştirerek ekonomideki sıkıntıların aşıldığı, yatırımcıların Türkiye'ye girdiği bir dönemin yaşandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazar günü yapılacak seçimden sonra önlerinde dört yıllık bir sürecin bulunduğunu, ciddi bir yatırım çekme dönemine girileceğine inandığını söyledi.

"Bölgenin güvenli bölge hâline getirilmesi durumunda Suriye'ye dönüşler hızlanacaktır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir soru üzerine de Afrin'e dönecek Suriyeliler bulunduğunu, Münbiç'in temizlenmesinin ardından iskân bölgesi hâline geleceğini ve oralardan çıkanların tekrar kendi topraklarına döneceğine değindi.

İdlib'te de ciddi sayıda insanın yaşadığını, onların 200-300 bininin göçe zorlandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sayın Putin ile yaptığımız görüşmeler neticesinde, malum 12 gözlem kulesi var. Bu kulelere bazı taciz atışları yapıldı. Bu taciz atışlarıyla birlikte Putin ile yaptığımız görüşmeler neticesinde oralarda da ateşkes ilan edildi. Bu ateşkese sadık kalınmaya başlandı. Derdimiz burayı artık bir savaş bölgesi olmaktan kurtarıp, en azından buranın halkını 'Ben artık evimde daha rahat kalabileceğim' durumuna kavuşturmak" diye konuştu.

Suriyelileri çadır ve konteynerlerden kurtarmak istediklerini, TOKİ eliyle Türkiye sınırına yakın yerlere konutlar yaparak Suriyelilerin buralara yerleştirilebileceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgenin güvenli bölge hâline getirilmesi durumunda Suriye'ye dönüşlerin hızlanacağını, dönenlerin sayısının bir milyona çıkacağına inandığını bildirdi.

Türkiye'de bulunan Suriyeliler içerisinde durumları gayet iyi konumda olanlar bulunduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hatta vatandaşlık müracaatı olanlar var. Bunların içinde mühendisi, avukatı, ebesi, doktoru var. Bunlar, vatandaşlığa müracaat edenleri oldu. Çünkü ekonomik durumu güçlü. Suriye'de yaşarken bunlar imkânları olan Suriyelilerdi. Buraya geldiler bir kısmı ticari hayata başladı. Dolayısıyla çadırlarda yaşayanların durumu gibi bir durumları yok. Bazı yerlerde sıkıntılı olanlar var ki bunlarla da bizim şu anda İçişleri Bakanlığımız kontrollerini yapıyor. Ama benim güvenli bölge olayı dediğim konu yürürlüğe girdiği andan itibaren bu insanlara diyeceğiz ki; buyurun evinize dönebilirsiniz. Sizlere artık bu tür yerler de yapılmış durumda. Sizlere artık kendi topraklarınıza gitmenizi tavsiye ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)