1389: Osmanlı ordusu ile Haçlı orduları arasında Sırp Sındığı Savaşı yapıldı. Osmanlı ordusunun kazandığı savaştan sonra yaralı bir Sırp askeri, Sultan I. Murat'ı savaş alanını gezerken hançerle vurarak şehid etti.
1481: Sultan II. Bayezid ve Şehzade Cem arasındaki Yenişehir Savaşı'nda Cem yenildi.
1840: Samuel Morse, telgrafın patentini aldı. Samuel Morse’ün bulduğu alfabe telgraf tekniğinin temelini oluşturmakta ve bu alfabe Mors Alfabesi diye isimlendirilmektedir. Mors Alfabesi çeşitli şekillerde dizilmiş noktalar ve yatay çizgilerden oluşur. Telgraf makinesinin baskı kolunu bir sefer basarak karşı tarafa nokta işaretini, uzun basarak da çizgi işaretini göndermiş oluyorsunuz. Nokta ve çizgilerden oluşan bu işaretler normal alfabeye çevrilip mesajın sahibine iletilmektedir.
1877: Alexander Graham Bell, dünyanın ilk ticari telefon hizmetini Kanada'nın Ontario bölgesindeki Hamilton şehrinde başlattı.
1900: Tarihe Boxer ayaklanması olarak geçen, Çin'deki bütün yabancıları ülkeden çıkarmayı amaçlayan ve devletçe de desteklenen köylü ayaklanması başladı. Elçiler, aileleri, elçilik görevlileri ve yüzlerce hıristiyan, elçilik binaları ve Pekin'deki katolik katedralinde mahsur kaldı. Ayaklanma 7 Eylül 1901'de sona erdi. Çin, o dönem sömürgeci bir devlet haline gelen Japonya ile Çin'e bağlı bir krallık olan Kore'nin egemenliği için 1894 yılında savaşa tutuştu. Ağır bir yenilgiye uğrayan Çin, Şimonoseki Barışı ile Japonya'ya önemli ödünler vermişse de Japonya'nın uzak doğuda çok güçlenmesinden çekinen Avrupa devletleri ve Rusya'nın araya girmesiyle Çin bu ödünlerin çoğunu geri aldı. Batılı devletler bu yardımlarının bedelini Çin'den çok ağır biçimde geri aldılar. Çin'den "ödünler kapma" mücadelesinde Rusya, İngiltere ve Fransa Çin'in ekonomik bakımdan önemli bölgelerini işgal ettiler ve Çin'i parçaladılar. Çin'in, 1894 yılında Japonya'ya karşı ağır bir yenilgi alması ve bu yenilginin doğrudan sonucu olarak Çin'in batılı devletlerce parçalanması Çin'de milliyetçi duyguları harekete geçirdi. Ayaklanan Boxer'lar Çin'deki yabancı temsilciliklere, misyonerlere ve yabancı devletlerce yapılmakta olan demiryollarına ve buradaki işçilere saldırdılar.
1926: Suikast girişimiyle ilgili olarak, Ankara’da İstiklal Mahkemesi’nin talimatıyla geniş ölçüde tutuklamalar yapıldı. Tutuklananlar arasında Milletvekillerinin ve Ordu Komutanı Paşaların da bulunması heyecanı artırdı. Kazım Karabekir Paşa da tutuklananlar arasında idi. Başbakan İsmet İnönü, Emniyet Müdürüne emir vererek Kazım Karabekir Paşa’yı serbest bıraktırdı. TBMM’nin kararı olmadan Milletvekillerinin tutuklanmaması lazımdı. İstiklal Mahkemesi ise; “TBMM adına yargı yetkisini kullandığını...” ileri sürerek, işine karışan İsmet Paşa’nın da tutuklanmasına karar verdi.
1965: Cezayirli lider Ahmed Ben Bella, 20 Haziran 1965'de askeri darbeyle iktidardan uzaklaştırıldı. Askeri darbeyi Albay Huari Bumedyen yönetiyordu.
Cezayir’de yüz yıldan daha fazla kalan Fransızlar, katı sömürü politikalarına ve toplu katliamlarına rağmen istedikleri amaca ulaşamadılar. Cezayir’de sömürge devleti kurulduktan sonra direniş hareketleri hiçbir zaman eksik olmadı. 20. yüzyıla gelindiğinde direniş hareketleri çeşitli isimlerde örgütlenmişti. Bu örgütlerden biri de Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) idi. Ahmet Bin Bella, Fransa’ya karşı verilen kurtuluş savaşında FLN’ne içindeki en önemli liderdi. Fransa hapishanelerinden çıkarak Cezayir’e dönen Ahmet Bin Bella, Haziran 1962 yılında kurulan sosyalist hükümetin Başbakanı seçildi. 27 Eylül 1962'de Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Ahmet Bin Bella Cezayir’in ilk Cumhurbaşkanı oldu. 1963 yılında yeni anayasa kabul edildi. Ahmet Bin Bella ülkeyi yeniden yapılandırmak Fransız yerleşimcilerin Cezayir’den ayrılmasını koordine etmek ve aynı zamanda kendisine karşı yükselen muhalefeti göğüslemek zorunda kalıyordu. Bumedyen tarafından yapılan darbe sonrası yargılanmaksızın cezaevine konulan Ahmet Bin Bella kendi deyimi ile hücresini bir sınıfa çeviriyor. Binlerce kitap okuyarak entelektüel yönünü geliştirmeyi ihmal etmiyor. Ömrünün yirmi iki yılını hapishanelerde geçiren Bin Bella hapishane hayatının, kendi ifadesi ile mihnet döneminin bütün olumsuzluklarına mukavemet etmiş ve bu uzun vakitten örnek alınması gereken şekilde istifade etmesini bilmiştir. Hapishanede dil öğrenmeye günde en az iki saatini ayıran Ahmet Bin Bella Arapça, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Almanca ve İngilizce dillerini hâkim bir şekilde konuşabiliyor. Hapishane hayatında sosyalizm ve marksizmi tam manası ile anlayarak bu düşünce akımlarını tenkit etmiş ve kendi içinde sarih İslami bir çizgiye ulaşmıştır. Bunun böyle oluşu O’nun hapishane hayatında sürekli tefekkür halinde olması ve sürekli Kur’an ile hem hal olmasındandır. Kendisi hapishanede Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezberlediğini ama zamanla hafızasında tutma güçlüğü çektiği için bir kısmını unuttuğunu ifade etmekteydi.
1974: İsrail Lübnan'daki Filistin mülteci kamplarına saldırdı; 16 Filistinli şehid oldu.
1976: Suriye ordusu FKÖ'ye geniş çaplı bir müdahalede bulundu. Siyonistlerce Filistin’in büyük kısmı işgal edildikten sonra birçok Filistinli çevre ülkelere iltica etmiş ve buralardan işgale karşı mücadele vermeye çalışmışlardır. Siyonistler buralarda da Filistinlilere rahat vermemiş ve her fırsatta çeşitli yöntemlerle saldırılar düzenlemiştir. Ne var ki Filistinlilerin çektiği acılar bununla sınırlı değildi. Ve sığınmak zorunda kaldıkları Kardeş Müslüman Ülkelerdeki rejimlerin baskılarına da göğüs germek zorunda kalacaklardı.
1979: Türkiye’de ilk defa, Vakıf Gureba Hastanesi'nde bir hastanın beynine pil takıldı.
1980: Türkiye'de artan işkence iddiaları üzerine; Alman parlamenterler Türkiye'ye yardımın durdurulmasını istedi. 12 Eylül askeri darbesinden sonra Avrupalı devletler Türkiye ile ekonomik ilişkilerini askıya aldılar ve bu, ülke ekonomisinin dibe vurması anlamına geliyordu.
1987: Pınarcık katliamında PKK militanları 16 çocuk, 6 kadın, 8 erkek toplam 30 köylüyü öldürdü. Abdullah Öcalan eylemin ardından “Öldürelim, otorite olalım” açıklamasını yaptı.
1990: Ocak ayında başlayan Sovyet Yahudilerinin İsrail'e göçü yıllık 200 000 kişiye ulaşmıştı. Bu durum Filistinliler ile İsrailliler arasında büyük sorun oldu. Bunun üzerine Filistinli bir komando grubu İsrail'e girmeye kalkıştı. ABD Başkanı Bush bu olaydan dolayı ABD-Filistin görüşmelerini askıya aldı. Baştan beri yahudileri Filistin topraklarına yerleştiren ve korsan bir siyonist devletin burada kurularak Filistin’in tamamını işgal etmesini sağlayan ABD’nin, Filistin sorununu çözmede baş aktör gibi görülmesi insani vicdanda ya bir ahmaklık ya da bir ihanet olarak algılanmaktadır.
2001: Pervez Müşerref Pakistan cumhurbaşkanı oldu. 1999 yılında gerçekleştirdiği bir askeri darbe sonucunda yönetimi ele geçirmiş ve kendisini devlet başkanı ilan etmiştir. 18 Ağustos 2008 tarihinde bir devlet başkanının azledilmesinin ülke için iyi olmayacağını belirterek gelen baskılar üzerine görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır. Türkiye'de 1956 yılına kadar eğitim görmüş ve Pakistan Büyükelçiliği'nde görev yapmıştır, ileri seviyede Türkçe bilmektedir. Pakistan'da bazı kesimlerce Benazir Butto'nun ölümünden sorumlu tutulmaktadır.
2003: Kayseri’de bir yatılı kuran kursu binası çöktü. 10 kişi öldü, 13kişi yaralandı. 28 Şubat darbesinden sonra yasaklanan ve ortadan kaldırılmaya çalışılan Kur’an Kurslarının durumu bu olayla tekrar gündeme gelmiş ve Kur’an Kursu binalarının sağlamlığı soruşturma konusu olmuştur.
2005: Almanya’dan sınır dışı edilen İslami Cemiyet ve Cemaatleri Birliği yöneticisi Metin Kaplan, “anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek” suçundan, ölünceye kadar sürecek müebbet ağır hapis cezasına çarptırıldı. Ne kendisinde ne de tutuklanan diğer cemaat üyelerinde hiçbir silah yakalanmamış olması ve hiçbir silahlı eyleme katıldıkları tespit edilmemiş olmasına rağmen bu hareketin silahlı örgüt kapsamına alınmış olması ve liderinin ölünceye kadar sürecek müebbet ağır hapis cezasına çarptırılması hukukçular ve akademisyenler tarafından çokça eleştirilmiş fakat her zaman olduğu gibi dindarlara karşı yargının tüm çifte standartlı kararları devam etmiştir.