HÜDA PAR Hukuk İşleri Başkanlığının, “Yürütmenin idari tasarrufu ve hukuk” başlığı altında yaptığı değerlendirmede, iktidarın savunma refleksi ile uygulamaya koyduğu tedbirler, güvenlik soruşturmalarının oluşturduğu mağduriyet ve İçişleri Bakanlığının hukuka rağmen uyguladığı pasaport tahditleri gibi gayri hukuki konulara değinildi.
Adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve suçun şahsiliği ilkelerinin Türkiye hukuk sisteminde geçerliliğini koruyamadığına işaret edilen değerlendirmede, alınan beraat kararlarının dahi arşiv kayıtlarını temizleyemediğine dikkat çekildi.
Hukukun, suiistimalleri engelleyebilecek bir mekanizma olduğu hatırlatmasında bulunulan değerlendirmede, idari tasarrufun hukuki ölçüler içinde kalması çağrısında bulunuldu.
Yürütmenin idari tasarrufu ve hukuk
İktidarın savunma refleksi ile uygulamaya koyduğu tedbirlerin keyfi uygulamalara dönüştüğü kaydedilen değerlendirmede, “15 Temmuz menfur darbe girişiminin ardından iktidarın savunma refleksi ile uygulamaya koyduğu bazı tedbirler, hukuki sınırları aşarak keyfi uygulamalara dönüşmüştür. Sistemdeki bu işleyiş hem hukuki hem siyasi olarak izah edilemeyecek duruma gelmiştir. İstihbarat ve kolluk makamlarına tanınan yetkilerle bir delil olmaksızın oluşturulan iltisak iddiası; kişinin, yakınlarının ve hatta arkadaşlarının devlet nazarında terör muamelesi görmesi için yeterli olmaktadır.” denildi.
Hukukun evrensel ölçülere dayandığına, bu nedenle hukuktaki 3 ilkenin tartışmaya dahi açılamaz olduğuna vurgu yapılan değerlendirmede, “Hukuk, evrensel ölçülere dayanır. Bu ölçülerden adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve suçun şahsiliği ilkeleri, en önemli olanlarıdır. Adil yargılanma hakkı, kişiye yönelik iddianın sübutu veya def’i için bir yargılama imkânı sağlarken; sabit olmayan bir suçla kişinin şahsiyetinin kirlenmesini engeller. Suçun şahsiliği ise, ortada suç oluşturan bir fiilden yalnızca faili sorumlu tutar.
Mevcut istihbari uygulamalarda ve yürütülen güvenlik soruşturmalarında bu evrensel ilkelerin çiğnenerek haksız fişlemelere gidilmesi, bu ülkenin geleceği açısından korkunç bir tablodur. Buna göre her muhalif veya aykırı düşünenin herhangi bir terör grubuyla ilişkilendirilmesinin ‘hukuki’ bir engeli yoktur. Bu ilişkilendirmeyi bertaraf edecek bir ‘hukuki’ mekanizma da yoktur. Alınan beraat kararları dahi arşiv kayıtlarını temizleyememektedir.” ifadelerine yer verildi.
“Kişilerin adalet duygusunun devlet eliyle köreltilmesi, bir ülke için büyük tehdittir”
Usulsüz güvenlik soruşturmalarının, yürütmenin düşman üretme atölyesine dönüştüğüne dikkat çekilen değerlendirmede şöyle devam edildi:
“Anayasa Mahkemesi, 27.02.2019 tarihli genel kurul kararında, güvenlik soruşturması usulünü belirleyen yönetmeliğin kanunilik şartını sağlamadığından bahisle, isabetli bir karar vererek önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. Buna göre kişisel verilerin saklanma usulü, saklanma süresi, imhası ve bilgilerin kimlerle paylaşılabileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmaması ve işlemlerde sadece amirlerin yetkili kılınmasının hukuk dışı bir keyfiliğe yol açacağı değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesinin kaygısını paylaşıyoruz. Kişinin mahkûmiyetini mahkeme kararı şartına bağlayan Anayasaya rağmen, yöneticiye göre değişecek bir yönetmelikle gençliğin geleceğinin karartılmasının bu ülkeye hiçbir getirisi yoktur. Memleketin istikbali olan binlerce gencin dışlanarak ötekileştirilmesini hayretle izliyoruz. Usulsüz güvenlik soruşturmaları, yürütmenin düşman üretme atölyesine dönüşmüştür. Kişilerin adalet duygusunun devlet eliyle köreltilmesi, bir ülke için büyük tehdittir.”
“İçişleri Bakanlığının hukuka rağmen uyguladığı pasaport tehditlerinin izah edilebilir bir tarafı yoktur”
Pasaport tehditlerinin idari mahkemelerinin görev tanımlamasına aykırı olduğu söylenen değerlendirmede, “Yine, İçişleri Bakanlığının hukuka rağmen uyguladığı pasaport tehditlerinin izah edilebilir bir tarafı yoktur. Yurt dışı çıkış yasaklarının nasıl uygulanacağı kanunla belirlenmiştir. Hukuk eliyle belirlenmesi gereken usuller, idari tasarrufla belirlenir duruma gelmiştir. Bir başka acı nokta da; idari işlem ve eylemlerin hukuka uygunluğunu denetlemekle yükümlü idare mahkemelerinin vazifelerinden imtina ederek idari tasarrufların arkasında durmalarına ilişkindir. Bu durum, idare mahkemelerinin kuruluş ve görev tanımlamasına aykırıdır.” denildi.
“Hukuk, suiistimalleri engelleyebilecek mekanizmadır”
İdari tasarrufun hukuki ölçüler içinde kalması çağrısında bulunan HÜDA PAR, “Hukuk, suiistimalleri engelleyebilecek mekanizmadır. Bu anlamda görev bilincinde olan tüm sorumluları bir an önce göreve davet ediyoruz. Daha fazla tahribata yol açmadan idari tasarrufun hukuki ölçüler içerisinde kalması çağrısında bulunuyoruz” değerlendirmesinde bulundu. (Ramazan Casuk-İLKHA)