Özgür-Der Sivas Temsilciliği, Kent Meydanı`nda 13.30`da yaptığı basın açıklaması ile sürgit devam eden yasağı protesto ettiğini kamuoyuna duyurdu. Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Özlem Hicran Özyurt ve avukat Macide Göç Türkmen, 8 Temmuz 2005 tarihinde Malatya`da geçirdikleri trafik kazası neticesinde şehid olan kardeşlerimiz dövizlerde ve pankartlarda unutulmadılar. Dernek adına Büşra ALINCAK`ın yaptığı açıklamada geçtiğimiz günlerde Kangal ilçesinde yaşanan başörtüsü krizine değinilerek sorumlu olan kamu personelleri kınandı.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
DARBE KALINTILARI TEMİZLENSİN BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI KALDIRILSIN!
Ergenekon, balyoz gibi darbe zemini oluşturmaya çalışan örgüt ve yapılarla mücadele eden, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi açık darbelerle de hesaplaşan hükümet, yayınladığı yetersiz kıyafet yönetmeliği ile darbe düzeninin en büyük problemi olan başörtüsü sorununu çözmemiştir. Milli Eğitim Bakanlığının yeni kılık kıyafet yönetmeliği özgürlük alanını genişletmek ve mağduriyetleri gidermek noktasında beklentileri karşılamaktan uzak bir adım olmuştur. Bakanlıkça gelecek öğretim döneminden itibaren uygulanmak üzere hazırlanan ve 27 Kasım 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kılık kıyafet yönetmeliği ile eğitim alanında süregelen yasakçı zihniyetin sona erdirildiği iddiası boş bir iddiadır.
Bu yönetmelikten sonra da okullarda gerek öğrencilerin, gerekse de öğretmenler ve diğer çalışanların yıllardır maruz kaldıkları çirkin, hukuksuz, iğrenç başörtüsü yasağı aynen devam edecektir. Daha da acısı şudur ki, darbeci kirlilikle her alanda mücadele edildiğinin iddia edildiği bir vasatta, 12 Eylül darbecilerince dayatılan yönetmeliklerden kaynaklanan başörtüsü yasağının ruhu bu yeni yönetmelikte aynen korunmaktadır.
"Milli Eğitim Bakanlığı`na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik" içinde yer alan “okul içinde baş açık” ifadesi bu ülkede İslami kimliğimize yönelik baskıcı mantığın korunduğunun bir göstergesidir. Mümin hanımların ve kızların, Rablerinin emrine icabet niyetiyle başlarını örtmelerinin şu veya bu mekânda, şu veya bu mesleği icra ederken yasaklanabileceğine, sınırlanabileceğine dair bir yaklaşım tümüyle gayrı meşru bir yaklaşımdır; insanlar üzerinde ilahlık iddiasının bir yansıması ve açık bir tuğyan eylemidir. İnanç özgürlüğünün açıkça ihlalini içeren ve insanların serbest iradesine ipotek koyma anlamına gelen bu yasak ve sınırlamanın insan hakları ilkelerine de, hukuk devleti mantığına da aykırı olduğu tartışmasızdır.
Milli Eğitim Bakanlığını ve AK Parti Hükümetini, özgürlük alanlarını belli düzeylerde geliştirme adına şu veya bu zeminde inancımıza ve kimliğimize yönelik yasakçı, dayatmacı uygulamaları içselleştirecek bu tür adımlar atmamaları için uyarıyoruz. İnancımız, kimliğimiz pazarlığa tabi değildir. İnanç yasağı temel bir sorun, bu ülkenin kanayan yarasıdır. Kısmi düzeltmelerle, yüzdelik oranlarda azaltmalarla bu sorunu çözemezsiniz! Bu sorun ancak açık, dürüst, cesur bir tutum alışla, eşitlik ve adalet temelinde bir hukuk mantığıyla çözülebilir.
Halen pek çok okulda başörtülü eğitim görme ısrarlarından dolayı pek çok kızımız baskılara maruz kalmaktalar. Kimi yerlerde Gestapo zihniyetli idareciler ve kişiliksiz, korkak yetkililer yüzünden 13-14 yaşlarındaki çocuklarımız okuldan okula sürgün edilmekteler. 12 Eylül ve 28 Şubat darbe süreçlerinde belki bu tür tablolar sıradan karşılanıyor, vaka-ı adiyeden addedilebiliyordu. Sizin bu zalimlerden ve zulüm dönemlerinden farkınız sadece İmam Hatip okullarında ve seçmeli Kuran derslerinde başörtüsü takabilme serbestîsi mi olacak? Buna razı olacak mısınız? Bilin ki, biz asla razı olmayacağız!
Her ne olursa olsun bu yönetmelik yanlış ve zarar verici bir adım olmuştur. Esas olan öğrenci, öğretmen, idareci, çalışan vs. ayrımı yapmaksızın başörtüsünün bütün alanlarda serbest bırakılmasıdır. Hatırlatmakta fayda var: Şimdiye kadar Hakka rağmen, halka rağmen hiçbir yönetmelik geçerlilik ve meşruiyet kazanamadı bundan sonra da kazanamaz. Bu kılık-kıyafet yönetmeliği köhnemiş bürokratik oligarşiye taze kan, resmi ideoloji dayatmasının muhafazakâr bir tezahürü olmaktan öteye bir değer taşımamaktadır
Kıyafet Serbest, Başörtüsü Yasak
Yeni yönetmeliği izah sadedinde ortaya çıkan asıl felaket Bakan Dinçer’e şu sözleri söyleten zihniyette saklı: “Kuran-ı Kerim dinlemenin adap ve usulü vardır. Biz de o derste Kuran-ı Kerim`in adap ve usulüne uyacağız. Onun dışında türban serbest değil. Diz üstü etek ve yırtmaçlı etek de yasak.” Bu dört cümleye sinmiş iki çarpıklık görmezden gelinebilir değil. Birincisi; Kur’an-ı Kerim’i dinleme adap ve usulü var da Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasaklarına riayet etme sorumluluğu yok mu? Neden öğrencilerin önüne bir barikat olarak yönetmeliği çıkarıyorsunuz da kısıtlı bir alanda üstelik de onları ikiyüzlülüğe mecbur kılacak bir düzenlemeye girişiyorsunuz? İkincisi ise sadece tutarsızlık değil müthiş bir çirkinlik ihtiva eden başörtüsünü diz üstü etek ve yırtmaçlı etekle kıyaslama alanında kendini gösteriyor.
Başörtüsünü tayt, şort, yırtmaç, mini, gibi şeylerle kıyaslama yoluyla başörtüsünü çirkinleştirmenin, kısıtlamanın ve bunu resmileştirmenin bürokratik oligarşinin ruhuna hizmet etmekten başkaca bir anlamı yok. İlaveten beden eğitimi dersi için eşofmana, meslek dersleri için önlük ve tuluma yapılan muameleyi (İmam Hatipler, Kur’an ve siyer dersleriyle sınırlama yoluyla) başörtüsüne karşı da yaparak nerelere kapı aralandığın farkındalar mı acaba? Başörtülü öğrencilere ‘ruhban’ muamelesi yaparken diğer bütün öğrencilerse ‘seküler’ formu içselleştirmeye yani “dini hayat-kamusal hayat” ayrımı yapmaya teşvik ediliyor. Laiklik demek ki zannedildiğinden daha ileri boyutlarda benimsenmiş.
Buradan, bu vesileyle, Kangal’da tören alanından başörtülü oldukları gerekçesiyle uzaklaştırılan öğretmen kardeşlerimize reva görülen durumu da kınıyoruz. Bu haksızlıkta sorumlu olan tüm kamu görevlilerini de buradan protesto ediyoruz. Şunu herkes bilmelidir ki iktidar sahiplerinin kim olduğu bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren şey zulmün kendisidir. Başörtüsü yasağı bu ülkedeki en büyük haksızlıklardan, adaletsizliklerden, zulümlerden biridir. Biz bu zulmü ifşa edecek, zulüm kimden gelirse gelsin zulme karşı koymaya devam edeceğiz. Başörtüsünün simgelediği İslam’ın aydınlık mesajını bütün toplumsal alanlara taşımak mücadelesinden de vazgeçmeyeceğiz.
ÖZGÜR-DER