"Onlara de ki; Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabalarınız, aşiretiniz, kazandığınız mallar, zarara uğramasından korktuğunuz ticari (alış verişler), hoşlandığınız evler ve meskenler size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli (daha kıymetli) ise; Artık Allah'ın emri (sizin hakkınızdaki hükmü, cezası, azabı, ölümü) gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez."
İslam’ı yaşamanın hangi aşamasında olursak olalım, bu ayet hepimizi çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü bu ayet açıkça diyor ki;
"Allah'ın hatırı âlidir, hiç bir hatırla değiştirilemez."
Eğer ki Allah'ın hatırını ikinci plâna alır da, dünya ve dünyalıklara daha çok önem verirseniz, bu durum Allah'ın hoşuna gitmez ve sizi cezalandırır.
Eğer babalarınız, dedeleriniz, büyükleriniz, amirleriniz, saygı duyduğunuz kimseler, dayılarınız, vekilleriniz, ağalarınız, beyleriniz, efendileriniz. Size Allah'ın hoşuna gitmeyecek, Allah'ın kanunlarına aykırı emirler verir ve siz de bu emirleri yerine getirirseniz, fasıklar topluluğuna girersiniz...
Eğer oğullarınızı, gençlerinizi, memurlarınızı, küçüklerinizi, torunlarınızı, elinizin altındaki insanları; günaha, kötülüklere veya kirli emellerinize sevk ederseniz ya da onların dininize uymayan arzularını yerine getirirseniz fasıklar topluluğuna girersiniz...
Eğer ki; kardeşleriniz, arkadaşlarınız ve dostlarınızla Allah ve Resulünün istediği bir hayattan uzak kalırsanız ve hele hele Allah ve Resulünün yollarına engeller koyarsanız, kendi ellerinizle kendi ipinizi çekmiş olursunuz.
Eğer eşleriniz, kızlarınız ve gencecik yavrularınız, sizlerden İslâm'a uymayan isteklerde bulunuyorlarsa; mini etekler, daracık pantolonlar, boyalı parfümlü aksesuarlar istiyorlarsa ve bunlar da sizin hoşunuza gidiyorsa veya çarşı pazar ve toplantılarda Müslüman kadına, Müslüman kıza yakışmayan hareketlerde bulunuyorlarsa ve bu durum sizi ilgilendirip etkilemiyorsa fasıklar topluluğuna imzanızı atmışsınız demektir.
Eğer hısım ve akrabalarınızın, komşularınızın gönülleri kalmasın diye, gösteriş için, desinler için çalgılı danslı düğünler yapıyorsanız, çoluk çocuğunuzun ihtiyacı varken gösteriş uğruna israf ediyorsanız, komşularınızı çatlatmak için komşuluk haklarını çiğniyorsanız, fasıklar topluluğuna aday olmuşsunuz demektir.
Eğer ki; aşiretinize, kabilenize, ırkınıza, milliyetinize güvenerek zulüm yapıyorsanız, güçsüzü ezip güçlünün karşısında susuyorsanız, Allah'ın verdiği canı, kan davası uğruna alıyorsanız, İslam’ın güzel emirlerini, töreler uğruna hiçe sayıyorsanız, adetleri; ayetlerin önüne geçiriyorsanız, aşiret liderlerinizin emrini, Allah'ın emirleriyle değiştiriyorsanız, Müslüman kardeşliği yerine, milliyetçiliği tercih ediyorsanız, ümmetçiliği kaldırıp aşiretçiliği yerleştiriyorsanız, aşiret kanunlarını, dinin kanunlarına tercih ediyorsanız, Allah'a tek tek hesap vereceğiniz günde, sizi hangi aşiret kurtaracak dersiniz.?
Eğer kazandığınız mallar, cebinizdeki, kasanızdaki paranız, maaşınız, yatırımlarınız veya tüm mal varlığınız; sizi Allah'a, peygamberine ve Allah yolundaki mücadeleye sevk etmiyorsa, dininize mi, yoksa paranıza mı daha çok kıymet verdiğinizi iyi düşünün.!
Eğer, Allah'ın kesin yasağına rağmen, faizle, tefecilikle, hırsızlık ve kandırmaca yolları ile paranıza para, sürünüze sürü katıyorsanız, hele hele bu kötülükleri yaparken, bir de dininizi alet ediyorsanız, o gün sizi hangi din kurtaracak dersiniz?...
Eğer ki; "Zekât ve sadaka verirsem malım azalır" diyorsanız, "müşteri kaçırırım" diye namaza gitmiyorsanız, "Allah yolunda olursam ticaretimde zarar ederim" diyorsanız, dünyanın geçici yatırımını, ahiretin sonsuz yatırımına tercih ediyorsanız, makamınıza, mevkiinize zarar gelir diye imanınızı saklıyorsanız, ananın evladını bırakıp kaçacağı kıyamet gününde sizi hangi makam, hangi ticaret kurtaracak dersiniz?...
Eğer, yerleştiğiniz yurtlar, oturduğunuz evler, bağlar, bahçeler, tarlalar, araziler, sizi Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda hizmetten uzaklaştırıyorsa, dünya ve dünyalıklar, ahiret hayatınıza zarar veriyorsa, cihat ruhundan uzak olarak gaflet içerisinde yaşıyorsanız, din iman ve mukaddes değerler diye bir endişeniz yoksa, her halinizle nefsinizin heva ve heveslerine meyletmişseniz!...
O halde babalarınızın, oğullarınızın, kardeşlerinizin, eşlerinizin, hısım ve akrabalarınızın, aşiretinizin, mallarınızın, ticaretinizin, evlerinizin, sürü ve arazilerinizin size hiç bir faydası dokunmayacağı günü bekleyin.
Eğer böyle giderseniz, Allah'ın sizin üzerinize göndereceği hükmü, azabı, ölümü ve felâketleri bekleyin. Artık, o gün size hiç bir şeyin faydası dokunmayacak ve karşınızda hesap görücü olarak yalnızca Allah olacaktır.
Bütün yaptıklarınızdan dolayı, tek tek, bir tek O'na hesap vereceksiniz. Güvendiğiniz dünyalıklar sizi terk edecek ve her şey O'na dönecektir.
Peygamber Efendimiz de: "Dünya, tatlı ve hoştur. Allah sizi ona varis kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır. Öyle ise Dünyadan sakının..." buyurarak dünya fitnesine saplanmamak için bizleri uyarmıştır.
Aslında Allah, kullarını çok seviyor ve azap etmek istemiyor. Tevbe edenin tevbesini kabul ediyor. Ancak kendisinin yolunda olmanızı ve kendi sistemini hiç bir şeye değiştirmemenizi istiyor. Bu gayeyle Allah'ın rahmet ve rıza kapısını çalarsanız, kesinlikle boş dönmeyeceksiniz...
Allah'ın rahmeti ve Peygamberimiz'in şefaati üzerinize olsun...
Kaynak: İslam ansiklobedisi Darul Kitap