Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi alımına ilişkin ve "Türkiye'nin çabalarına ve güvencelerine rağmen ABD'nin şu ana kadar ikna olmamasının başka nedenleri mi var? Washington yönetiminin, F35 programındaki ortaklığımızın bitirilmesi yönündeki adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki soruya Çavuşoğlu, Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemine ihtiyacı olduğu yanıtını verdi.

Bu konuda Türkiye'nin, Suriye krizinden sonra müttefiklerinden yardım istediğini belirten Çavuşoğlu, bazı müttefiklerin Patriot bataryalarını, İtalya'nın da Samp-T bataryalarını gönderdiğini hatırlattı.

Türkiye'nin hava savunma sistemi alma çabalarını sürdürdüğünü ancak müttefiklerinden alamadığını belirten Çavuşoğlu, "Patriotları da alamadık. Dolayısıyla biz, başka arayışlara girdik ve en iyi teklifi, en iyi teknolojiyi Rusya'dan aldık." dedi.

Türkiye'nin S-400'leri almaya kara verdiğini, imzaları attığını, parasının bir kısmını ödediğini, bir kısımının da krediye bağlandığını belirten Çavuşoğlu, "Her şey bitti, şimdi tamamen teslim süresiyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Türkiye'ye bunlar gelecek." diye konuştu.

ABD'nin Türkiye'nin kararlığını gördüğünü ve Türkiye'yi ABD'nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşılık Koyma Yasası (CAATSA) yaptırımlarına dahil etmeye çalıştığını söyleyen Çavuşoğlu, "Yalnız F-35'ler CAATSA yaptırımı içinde değil. CAATSA'ya baktığımız zaman, çıkan yasaya, F-35'ler yok." dedi.

F-35 pilotlarının eğitimin durdurulmaya çalışıldığını, ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan'ın, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'a mektup gönderdiğini hatırlatan Çavuşoğlu, "Biz onlara şunu söylüyoruz, 'Bu çabalarınız beyhude. Biz S-400'ü aldık'." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin, konuya ilişkin içinde NATO'nun da yer aldığı bir çalışma grubu kurulması teklifini hatırlatan Çavuşoğlu, "Ortaya attıkları iddiaların doğru olmadığını zaten teknik bilgisi olmayan insanlar da biliyor. Neymiş efendim, S-400'ler F35'in sistemine girebiliyormuş. Eğer bu iddialar doğruysa zaten, Suriye'de S-400'ler var ve yüzde 100 Rusya'nın kontrolünde. Bize gelecekler yüzde 100 bizim kontrolümüzde olacak ve NATO'ya tehdit olmaması için biz zaten ön şartlarımızı en başından koyduk." ifadelerini kullandı.

Norveç sınırında da S-400'ler olduğuna ancak Norveç'in F-35'lerinin uçtuğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, "Suriye'de İsrail ve ABD'nin F-35'leri S-400'lere çok yakın uçtu. Eğer bu iddia doğruysa zaten çoktan S-400 girdi. Sanki biz bir yere taarruz füzesi almışız gibi, bunu da alabiliriz bu da ihtiyacımız, sanki bir nükleer silah üretmişiz gibi bir savunma sistemi alırken bir müttefikimiz neden bu kadar problem çıkarıyor?" değerlendirmesinde bulundu.

"S-400'ler konusunda hiçbir şekilde bu konuda geri adım atmayacağız"

Türkiye'nin bu konuda kararlı olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, "Hiçbir şekilde bu konuda geri adım atmayacağız." dedi.

Türkiye'nin ABD'ye Patriotlar konusunda niyet mektubunu gönderdiğini hatırlatan Çavuşoğlu, "Bir konuda ABD garanti veremiyor. Fiyatta ve teslim süresinde anlaşsak bile Kongreden geçme garantisi verebiliyor musunuz? Hayır veremiyoruz. Veremiyorsanız, yarın Patriot alamazsak, yine başka sistemler alacağız." ifadelerini kullandı.

Fransa'nın Samp-T bataryasını Türkiye'ye konuşlandırma önerisinde bulunduğunu belirten Çavuşoğlu, Fransa'ya teşekkürlerini iletti ve EUROSAM ile Samp-T'lerin alınması için mutabakat zaptı imzalandığını vurguladı.

Türkiye'nin acil olarak savunma sistemine ihtiyacı olduğunu ve bu ihtiyacı Rusya'dan karşıladığını dile getiren Çavuşoğlu, bunun iptal edilmesinin mümkün olmadığının altını çizdi.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin kimseyle bir husumeti olmadığına ve bölgesel tehditlere dikkati çekerek, "Ya başkalarına bağımlı bir ülke olacağız ya da tam bağımsız özgür bir ülke olmak için zorluklar da olsa, bunları göğüsleyerek milletimizle beraber, kendi yolumuza devam edeceğiz. Bu yoldan bizi kimse geri çeviremez." diye konuştu.

Türkiye'nin, CAATSA yaptırımıyla karşılaşması durumunda nasıl bir tutum alacağına ilişkin soruya ise Çavuşoğlu, bir ülkenin tek başına bir başka ülkeye savunma sistemine ilişkin bir kararı al ya da alma demesini reddettikleri yanıtını verdi. ABD'nin bu anlayıştan vazgeçmesi gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, bu tutumdan AB'nin de rahatsız olduğunu belirtti.

"ABD'nin olası yaptırımlarına karşı atacak karşı adımlarımız var"

Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Bir ülkeye yönelik bir hamlede bulunursanız, olumsuz bir adım atarsanız o ülkenin de size vereceği karşılığı vardır. Biz bunu tercih etmeyiz ama ABD bize yönelik olumsuz adımlar atarsa CAATSA ile ilgili, bizim de buna karşı atacağımız adımlar vardır. Zaten bunun çalışmalarını Cumhurbaşkanımız liderliğinde yapıyoruz. Yeri geldiği zaman bunları da açıklarız, bunları da yaparız. Yani ABD bu kararları aldı, biz sessiz sedasız oturalım, ağzımızı kapatalım, ABD ne derse olur gibi bir anlayış yok artık. Bunu bizim kabul etmemiz mümkün değil. Ne olursa olsun biz de bize yönelik bir olumsuz davranış veya bir adım olursa bunun karşılığını mutlaka vereceğiz."

NATO'nun Türkiye'nin hava sahasının sadece yüzde 30'unu koruyabildiğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Elbette bu bir milli mesele." dedi.

Çavuşoğlu, muhalefetin bu yönde talebi olması halinde topluca bir bilgilendirme yapacaklarını ifade ederek, "Muhalefete bilgi verme konusunda hiçbir tereddüdümüz olmaz. Veririz. Yeter ki onlar arzu etsinler ama bu bilgileri almadan da 'Türkiye S-400'ü almasın, iptal etsin' gibi açıklamaları da doğru bulmuyoruz. Birilerine hizmet etmesinler. Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk milletine hizmet etsinler." diye konuştu.

"Rejime söz geçiremiyoruz mazeretini biz kabul etmeyiz"

Bakan Çavuşoğlu, İdlib'de rejim güçlerinin dün TSK'ya ait ateşkes gözlem noktasını hedef almasıyla ilgili soruyu şöyle yanıtladı:

"(Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir O.) Pedersen geldi. Astana süreci ile ilgili fikrimizi de sordu. Astana sürecinin devam etmesinde fayda var. Bugüne kadar Suriye'de sahada ve masada herhangi bir gelişme olduysa, Cenevre süreci orada hiçbir şey olmamasına rağmen canlı kaldıysa, bunun sebebi Astana'da, yer yer Soçi'de bizlerin muhalefetle, rejimle üç garantör ülke olarak, gözlemci ülkeler olarak, şimdi Irak ve Lübnan'ı da oraya davet erme kararı aldık, birlikte attığımız adımlar sayesinde olmuştur."

Çavuşoğlu, anayasa süreci, rejim ve muhalifler arasında zorla alıkonulanların takası ve diğer güven artırıcı adımların da Astana süreci sayesinde olduğuna işaret etti.

Rejimin İdlib ve Suriye genelinde garantörünün Rusya ve İran olduğunu anımsatan Çavuşoğlu, "Dolayısıyla 'biz rejime söz geçiremiyoruz' mazeretini biz kabul etmeyiz." ifadelerini kullandı.

Çavuşoğlu, İdlib'deki radikal grupları oraya Halep'ten, Doğu Guta'dan, Humus'tan, Hama'dan silahlarıyla gönderenin Esed rejimi olduğuna ve rejimin radikal grupların burada bulunmasını bahane ederek saldırmayı amaçladığına dikkati çekti.

"Bu tacizler oldu. Rusya ile ateşkes için beraber çalışıyoruz. Rusya'nın burada sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor." diyen Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

"Dünkü tacizlerden 3 askerimiz hafif şekilde etkilendi ama ne olursa olsun, hiç etkilenmese bile bu atışların, tam 10. gözlem noktasını hedef almasa bile, oraya yönelik atışların kasıtlı olduğunu düşünüyoruz. Rusya'ya ve diğer ülkelere gerekli mesajları verdik."

Çavuşoğlu, Suriye'nin geleceği için ve siyasi çözüm için İdlib mutabakatının uygulanması, ateşkesin devam etmesi gerektiğinin altını çizerek, "Güven artırıcı adımlarla beraber kalıcı bir siyasi çözüme odaklanmamız lazım." dedi.

Anayasa komitesi konusundaki tıkanıklığa da değinen Çavuşoğlu, "Sivil toplum listesinde 6 kişide problem var. Bunlar sivil toplumu temsil etmiyor." şeklinde konuştu.

Bakan Çavuşoğlu, bu kişilerin içinde rejimin eski merkez bankası başkanı, siyasi parti başkanı, savcı olduğunu vurgulayarak, hem BM hem Türkiye'nin itiraz ettiğini aktardı.

Rusya'nın 3 artı 3, 4 artı 2 şeklinde formüller sunduğunu kaydeden Çavuşoğlu, 4 kişinin kaldığı ve iki kişinin değişeceği formülü kabul ettiklerini, Rusya'dan yanıt beklediklerini bildirdi.

Çavuşoğlu, bir an önce Rusya, Türkiye ve İran olarak Cenevre'de bir araya gelip komitenin kurulduğuna yönelik açıklamanın yapılması gerektiğini belirterek, "Eğer sözlerinde dururlarsa, normal şartlarda çok yakınız." dedi.

"Umman Körfezi'ndeki gerginlik konusunda ciddi bir soruşturmanın yapılması lazım"

Çavuşoğlu, Körfez'de tankerlere yönelik saldırıların son derece endişe verici olduğunu belirterek, "Ama alelacele bir ülkeye yıkmaya çalışmanın da bir faydasının olmadığını düşünüyoruz. Biz burada 'Kimse temizdir, kimse suçludur.' demiyoruz ama bunun ciddi bir şekilde soruşturulması lazım." ifadelerini kullandı.

Benzeri saldırıların daha önce de olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, arkasında ne olduğuna iyi bakmak gerektiğini dile getirdi.

Çavuşoğlu, yaşananların bölgede tırmanmaya yol açtığına işaret ederek, İran'ın bu konuda bir sorumluluğunun olmadığı yönündeki açıklamasını anımsattı.

Bunları dikkate alarak ciddi bir soruşturma ve incelemenin yapılması gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Bunun sebebini bulmak lazım. Aksi taktirde bu bölgedeki buna benzer adımlar gerilimi daha da arttırabilir." diye konuştu.

"Hem İran'la görüşüyoruz hem Avrupalılarla görüşüyoruz"

Bakan Çavuşoğlu, İran'a yönelik yaptırımları doğru bulmadıklarını belirterek, AB ve Avrupa ülkelerinin de bu yaptırımları doğru bulmadığına işaret etti.

Avrupa'da bazı ülkelerin İran'a yönelik yaptırımlara ilişkin INSTEX mekanizmasını kurduklarını ancak henüz uygulamaya geçmediğini anımsatan Çavuşoğlu, "Biz de İran'la buna benzer bir mekanizma mı kuracağız, INSTEX'e mi dahil olacağız, onu da değerlendiriyoruz. Hem İran'la görüşüyoruz hem Avrupalılarla görüşüyoruz." ifadelerini kullandı.

Çavuşoğlu, yaptırım yöntemiyle soruna çözüm bulunamayacağına dikkati çekerek, İran'la ancak angajmana girerek ve müzakere edilerek soruna çözüm bulunabileceğini kaydetti.

İran'la Türkiye'nin asırlardır komşu olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, Türkiye'nin özel sektörde bazı çekinceler yaşansa da devlet olarak İran'la ticaretin devam ettirildiğini belirtti.

"Kaşıkçı, uluslararası bir problem"

Cemal Kaşıkçı cinayetinin uluslararası bir problem olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard'ın konuya ilişkin taslak raporunu hazırladığını, nihai hale gelmesinin ardından yakın zamanda açıklanabileceğini söyledi.

Bakan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu, bir cinayet meselesi. Eğer bu cinayete göz yummamızı, kapatmamızı veya hiçbir şey söylemememizi istiyorlarsa bu, doğru bir yaklaşım değil çünkü bu bir cinayet. Bunun sorumluluğu var. Yerel işbirlikçinin kim olduğunu söylemediler. Şimdi 'Hepimiz Müslümanız' diyoruz. İslam Zirvesi de Mekke'de oldu, o da tamam. Öldürdüğünüz kişinin cesedi nerede, bunu bile söylemediniz? Müslüman ölür, öldürülür, şehit düşer, başka türlü ölür ama en azından Müslüman olmasa bile herkes defnetmek ister.

Cenaze nerede? Ceset nerede? Bu konularda hiçbir bilgi verilmedi. Bizden kaynaklanan sorunlar değil."

Kaşıkçı olayını ikili ilişkilerden bağımsız tuttuklarının altını çizen Çavuşoğlu, "Ama onlar gördüğümüz kadarıyla tam bağımsız tutmuyorlar. İlişkilerimizi de buna bağlamaya çalışıyorlar." dedi.

Çavuşoğlu, "Cumhurbaşkanımızın Kral Selman'ı bayramda araması, bizim (açımızdan) Suudi Arabistan'la ikili düzeyde hiçbir problemimiz olmadığının göstergesidir." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) dönem başkanlığını Suudi Arabistan'a devretmesinin de rotasyon kaynaklı olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, "Suudi Arabistan'ın 3 yıllık dönem başkanlığında ümmet için, Filistin için ve İslam dünyası için yapacakları tüm çalışmalarda yanlarında olacağımızı söyledik." diye konuştu.

"Doğu Akdeniz'de verdikleri sözleri tutmadılar, kendi adımlarımızı attık"

Türkiye'nin olmadığı hiçbir anlaşmanın geçerliliği yok. Verdikleri sözleri tutmadılar, kendi adımlarımızı attık. Biz de KKTC halkının haklarını korumak için bölgeye sondaj gemilerimizi gönderdik. Gemileri gönderince şimdi paniklediler. Tepkileri oldu, bu tepkilere cevap verdik. Herkesi bilgilendirdik. ABD'nin açıklaması AB ülkelerinin açıklamalarına göre çok daha dengeli bir açıklama. Bizim burada uluslararası hukuk bakımından haklılığımız ortadadır.

Bence endişelenmeye gerek yok, taşlar yerine oturur. Bizim itirazımız tek taraflı adımların atılmasınadır.

"Kudüs'ü, Filistin'i paraya değişen bir çözümü kabul etmeyiz"

ABD'nin Kudüs konusunda attığı tek taraflı adımların bir faydasını görmedik. ABD taraf tutuyor. Bunu da tüm dünya görüyor. Bu tutumu bazı ülkelerden destek gördü. Bu tü yöntemlerle Ortadoğu sorununa bir çözüm getirmemiz mümkün değil. Çözümü belli, iki devletli çözüm. Bağımsız bir Filistin devletinin kurulması. Bunun dışındaki bir alternatif Ortadoğu sorununu çözmez.

Kudüs'ü, Filistin'i paraya değişen bir çözümü kabul etmemiz mümkün değildir. Filistinlilerin kabul etmeyeceği hiçbir çözümü Türkiye Cumhuriyeti olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Bahreyn'deki konferansın da parayla her şeyi satın alma olarak görüyoruz. Herşeyin paraya değişileceğinin Filistin ve Kudüs meselesinde işlemeyeceğini ABD ve İsrail'in anlaması gerekiyor.

Kaynak, AA