Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, yurtdışında görev yapacak din görevlileri için düzenlenen Yurtdışı Göreve Hazırlık Eğitim Semineri'nde konuştu.
Ankara Rıfat Börekçi Eğitim Merkezi'nde gerçekleştirilen ve 197 din görevlisinin katıldığı seminerde konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, din görevlilerine tavsiyelerde ve uyarılarda bulundu.
Diyanet İşleri Başkanlığının dünyanın her tarafına hizmet götüren büyük bir kurum olduğunu ifade eden Erbaş, yurtdışına giden din görevlilerinin, yurt içinde olduğu gibi hakkın ve hakikatin sesini yükseltmek, Allah'ın kitabını ve güzel ahlakı öğretmek, milletlerini ve medeniyetlerini en güzel şekilde temsil etmek üzere yola çıktıklarını söyledi.
Din görevlilerinin birer Peygamber varisi olduğunu belirten Erbaş, "Bu unvanı taşımanın bahtiyarlığını yaşadığımız gibi vebalini, mesuliyetini, sorumluluğunu da hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayacağız" dedi.
Peygamberimize gelen ilk vahiy olan Alak Suresi'nin ilk beş ayetine dikkati çeken Erbaş, "Bu medeniyetin mensuplarının elinden kitabın ve kalemin düşmemesi gerektiği, okumanın, öğrenmenin hiçbir zaman ihmal edilmemesi gerektiği mesajını veriyor bize. Gittiğiniz her yerde bunu anlatacaksınız, muhatap olduğunuz herkesle konuşurken bunun ne kadar önemli olduğunu anlatacaksınız" şeklinde konuştu.
İslam'ın barış anlamına geldiğini, Müslümanın da barış, huzur ve denge insanı olduğunu belirten Erbaş, İslamafobi'nin, anti-İslam noktasına geldiğini kaydetti.
Erbaş, gençlerle özellikle ilgilenilmesini dile getirerek, "Avrupa'da yaşayan milletimizin evinden sonra en çok değer verdiği yer camidir, o caminin imamı da, önderi de sizlersiniz. İmam, önder demek. Orada mahallenin önderisiniz, o insanlara önderlik yapacaksınız" ifadelerini kullandı.
Peygamberin, diyanet işlerini Mescid-i Nebevi'den yönetmesi açısından Diyanet İşleri Başkanlığının Mescid-i Nebevi'nin varisi olduğunu ifade eden Erbaş, "En büyük itibarımız Diyanet İşleri Başkanlığı'na mensubiyetimizdir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak doğru dini bilgiyi insanlara nasıl öğretebiliriz, ümmet-i vasat nasıl olabiliriz, aşırılıklardan uzak nasıl olabiliriz ve insanlığı sırat-ı müstakim çizgisinde nasıl tutabiliriz, bunun gayreti içerisindeyiz" diye konuştu.
"En tükenmez hazinemiz, hakikatin bilgisine sahip olmaktır"
"En ulvi gayemiz, hayra çağıran bir topluluk olmak, en tükenmez hazinemiz, hakikatin bilgisine sahip olmaktır" diyen Erbaş, hakikatin bilgisinin kaynağının Kur'an-ı Kerim ve Sünnet olduğunu kaydetti.
Kur'an ve Sünnet ayrımcılığı yapan bazı toplulukların ve grupların olduğunu kaydeden Erbaş, şöyle devam etti;
"Size iki şey bıraktım. Onlara sarıldığınız müddetçe yolunuzu sapıtmasınız, Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün Sünneti. Bu hadis-i şerif'i, bu Veda Hutbesi emanetini sık sık tekrarlayacaksınız. Sünnet olmadan İslam yaşanmaz. Bu anlayışı hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Sünnet olmasa ne namazımızı kılabiliriz, ne orucumuzu tutabiliriz, ne zekatımızı verebiliriz, ne haccımıza gidebiliriz. Bunların hepsini biz Sünnetten öğreniyoruz. Sizler de gittiğiniz yerlerde hakikatin bilgisinin Kur'an ve sünnet olduğu anlayışını gençlerin, çocukların kalplerine yerleştireceksiniz."
Din görevlilerine, davranışlarıyla örnek birer tebliğci olmaları gerektiğini belirten Erbaş, din görevlilerine şu uyarı ve tavsiyelerde bulundu;
"Özellikle hizmet ettiğiniz ülkeyi, bölgeyi, mahalleyi, görev yerinizi ve muhatap kitlenizi bütün özellikleriyle tanımak ve ona göre rehberlik yapmak durumundasınız. Bu meyanda Avrupa'daki vatandaşlarımızın maruz kaldığı kültürel baskı ve çelişkiler, kuşaklar arası yaşanan sorunlar karşısında onlara rehberlik etmek ve sorunların çözümüne katkı sunmak bizim en önemli görevlerimizdendir.
Artık Avrupa'da beşinci nesil var. Türkçeyi iyi kullanma, hiç öğrenmemiş olma alanında sıkıntıları var. Biliyoruz ki; başta inanç olmak üzere, dil, kültür, coğrafya, tarih; milleti millet yapan, ayakta tutan, geleceğe taşıyan asli değerlerdir. Tarihten de açıkça görüyoruz ki; İnancını kaybedenler varlığını da kaybediyorlar. Dilini kaybedenler mefkûresini de kaybediyorlar; tarihini kaybedenler hafızasını da, coğrafyasını da kaybediyorlar. Bunun için başta dilimiz, lisanımız olmak üzere, kültürümüz, geleneğimiz ve medeniyetimiz noktasında özellikle yeni nesiller, gençler bağlamında gece-gündüz çalışmak zorundayız. Sizler seçilerek bu vazifeye gönderiliyorsunuz. Her birinizin yetenekleri, başarıları var. Sizden özellikle vaktinizi, enerjinizi bu alanlara yoğunlaştırmanızı istiyorum.
Yaşadığımız dünyanın, ümmetin ve coğrafyamızın sorunları ve çözüm yolları konusunda doğru, gerçekçi ve kullanılabilir bilgi üretmek ve o bilgiyle hayata rehberlik etmek zorundayız.
Görev yapacağımız ülkede teşkilatımızı, ülkemizi ve hususiyetle dinimizi en iyi şekilde temsil etmek için gayret edeceğiz. İnsanlar sizi adınızla değil, hoca kimliğinizle ve Diyanet mensubu oluşunuzla tanıyacak ve konuşacaklar. Dolayısıyla imamet görevinin itibarına, Hocalık sıfatının izzetine ve Müslüman kimliğinin iffetine halel getirecek en ufak bir davranışın; tarihin önünde vebalinin, kurumsal açıdan sorumluluğunun ve Allah katında hesabının büyük olduğunu önemle ifade etmek istiyorum.
Aktif ve özgüven sahibi olmalısınız. Yerel yöneticiler, diğer halklar, din ve kültür mensupları ile mümkün mertebe iyi ilişkiler kurarak en azından dinimiz ve kimliğimizle ilgili negatif propagandaları ve önyargıları önlemeye çalışacaksınız."
"En büyük imkânımız; imanımız, samimiyetimiz ve gayretimizdir"
Erbaş, din hizmeti de samimiyetin ve ihlasın önemine vurgu yaparak, "Yaptıklarımızın Allah katında karşılığı, samimiyetimize göre belirlenecektir. Samimiyet için mesleğimizi sevmek oldukça önemlidir. Samimiyet için, başkalarının iyiliği adına çalışmaktan huzur duymak gerekir. İhlâs ve samimiyeti kuşanmak, bizlere bitip tükenmek bilmeyen bir sermaye verecek ve manevi bereketin kapılarını açacaktır. Din hizmeti yolunda bizim refik olmak istediklerimiz, Fatiha'da sürekli niyaz ettiğimiz Nisa 69. ayette tanıtılan nebiler, sıddîklar, şehitler ve salih kimselerin ortak özelliği, insanlık değerlerinin ayakta kalması ve başkalarının iyiliği için ortaya koydukları üstün gayretleri ve gerektiğinde bu uğurda kendilerini feda etmeleridir" diye konuştu.
Başkan Erbaş, en etkili irşadın İslam'ın hakikatlerini yaşayarak örnek olmak olduğunu belirterek, şunları söyledi;
"En doğru yöntemimiz, hikmet ve güzel öğüttür. Sahih bilgi, beşeri ilişkilerde nezaket ve zarafet, 'muhataba görelik' yani insanların seviyelerine göre mesajımızı ileteceğiz. En öncelikli işimiz, özellikle gençlerle ve bütün toplumla sürekli ve iyi iletişim içinde olmaktır. En çok ihtiyaç duyacağımız şey yüce bir ideal, adanmışlık ruhu ve bitmeyen bir heyecandır. İdealist olmayan imam olamaz, imamlık yapamaz, önderlik yapamaz. Mefkuremiz olacak. Amacımız, Allah rızası. Adanmışlık ruhu. Kendimizi vazifemize adayacağız. Aldanmayacağız, adanacağız. Bu manada Yüce Dinimiz İslam'a ve insanlığa hizmet etmek en büyük idealimiz, bu uğurda adanmışlık ruhu ile çalışmak en büyük bahtiyarlarımız ve çalışmalarımızın meyvelerini görmek en büyük heyecan kaynağımız olacak. Hepinize kolaylıklar diliyorum. Cenab-ı Hak yolunuzu açık eylesin."
Programa, Dış İlişkiler Genel Müdürü Erdal Atalay da katıldı. (İLKHA)