Suudi Arabistan resmi ajansı SPA'da yer alan haberde, 27 farklı İslami grup ve mezhebe mensup 139 ülkeden bin 200 temsilcinin Suudi Arabistan Müftüsü öncülüğünde Mekke Bildirgesi'ni onayladığı duyuruldu.

Mekke'de gerçekleştirilen konferansta onaylanan bildirge ile çeşitli din, mezhep, örf ve kültürlerle birlikte, tüm insani toplum bileşenleri arasında barış ve uyumun sağlanmasının amaçlandığı belirtildi.

Her ne sebeple olursa olsun ülkelerin iç işlerine karışılmaması gerektiği belirtilen bildirgede, özellikle ekonomik hırslara bağlı siyasi bir hegemonya oluşturulmasının kabul edilemeyeceği vurgulandı.

Bildiri hazırlanırken, İslam devletlerinin ilk anayasası kabul edilen Hz. Muhammed’in "Medine Vesikası"ndan ilham alındı. Mekke’nin Müslümanların kıblesini içinde bulundurması ve dinin yayılma kaynağı olması bakımından, İslam dünyasının manevi referans noktasını oluşturduğuna vurgu yapıldı.

Toplumların dini ve kültürel çeşitliliğinin çatışmayı ve kaosu asla haklı çıkarmayacağının altı çizilen bildirgede, din ile hatalı politika arasında bir bağ kurulmaması gerektiği vurgulandı.

İslamofobi ve nefret söylemiyle mücadelede en iyi yol olarak medeniyetler arası diyaloğun gösterildiği bildirgede, gerçek İslam'a göre meselelerin tarafsız ve önyargılardan arındırılmış bir şekilde ele alınarak, ithamlara ve asılsız suçlamalara itibar etmemenin gerektiği kaydedildi.

Terörü karşı yasa çağrısı

Mekke Bildirgesi’nde nefret söylemlerinde bulunan, terör ve şiddete teşvik edenlere yönelik caydırıcı yasaların yürürlüğe konması için çağrıda bulunuldu. Bu yasalar ile birlikte, dini ve etnik çatışmaların önüne geçilebileceğine vurgu yapıldı. İbadet yerlerine yapılan saldırıların kınandığı bildirgede bunun, katı yasalar ve güçlü bir güvenlik ile karşısında durulması gereken bir suç eylemi olduğu belirtildi.

İslamofobi

Bildirgede “İslamofobi” kavramının İslam gerçekliğinin bilinmemesi, yeni bir medeniyetin icadı ve Semitik hedeflerin bir sonucu olarak ortaya çıktığı belirtildi. İslam’ın hakiki şekliyle tanınması, usul ve ilkelerinin anlaşılması için önyargılardan kurtulmuş ve tarafsız bir bakış gerektirdiği ifade edildi.

Evrensel vatandaşlığa saygı çağrısı

Katılımcılar, ulusal çeşitlilik kapsamında İslami adalet ilkelerinin öngördüğü bir hak olarak, evrensel vatandaşlığa saygı gösterilmesi için çağrıda bulundu. Ülkesine sadık her vatandaşın güvenlik, toplumsal barış ve kutsalları koruma, yasaklardan kaçınma görevi bulunduğu ifade edildi.

Kadın hakları vurgusu

Mekke Bildirgesi’nde ayrıca kadınların güçlendirilmesi yönünde ilkeler yer aldı. Kadınların toplumdaki rollerinden dışlanması, aşağılanması ve küçük düşürülmesi, dini, bilimsel, siyasi, toplumsal ve diğer alanlarda karşılarına çıkan fırsatların engellenmesinin kabul edilemez olduğu bildirildi. Ayrım yapılmaksızın, eşit ücret ve fırsatlara sahip olduklarına dikkat çekildi. Bildirge’de çocukların sağlık, bakım eğitim ve terbiyelerinin yanısıra Müslüman gençliğin “din, dil, vatan, kültür ve tarih” kimliğinin güçlendirilmesi, bu kimliği kasıtlı veya kasıtsız dışlama girişimlerinden koruma gerekliliği de yer aldı.

Katılımcılar, başta barış ve güvenliğin inşası, soykırımın kınanması, etnik temizlik, tehcir, insan ticareti ve yasadışı kürtajla mücadele için çağrıda bulundu.

Bildirgedeki diğer başlıklar şu şekilde:

Zulme karşı mücadele

Müslümanlar, dini grupların temsilcileri tarafından hazırlanan Bildirge’de insanlığın yararını sağlamak, değerleri yerleştirmek, insani uyum ve sevgi köprüleri kurmak, olumsuz uygulamalar ve zulümle mücadele için görüş birliğine vardı.

İslam ümmetinin yönetilemeyeceği ve dini meseleler başta olmak üzere, ilgili konularda adına ancak derin ilim sahibi olan alimlerin bu bildirge gibi bir fikir birliği sonucunda konuşabileceğine vurgu yapıldı. İslam ümmetinin birleştirici kıblesi, din, dil, ırk ve renk ayrımı yapmaksızın, herkesin yararının amaçlandığı ortak dini ve beşeri çalışmaları ile diğer ümmetlerden ayrıştığı ifade edildi.

Irkçı söylemler reddedildi

Katılımcılar, tarihi bildirgenin dayandığı temele ve ilkelere işarette bulunarak, farklı bileşenlerden oluşan insanlığın, aynı kökene ait olduğunu vurguladı. Irkçı söylem ve sloganların reddedildiği ifade edildi. Nefret ve küçümseme içeren söylemlerin kınandığının üzerinde duruldu. Bildirgede, milletler arasındaki farkın inanç, kültür, doğa ve düşünme biçimlerinde olduğu, bunun da Allahu Teala’nın hikmeti ile takdiri olduğuna işaret edildi. Bu kainat düzenini kabul edip, akıl ve bilgelikle hareket edilmesinin, kibirlenme ve çatışmadan çok daha iyi olan insani uyum ve barışa ulaştıracağı vurgulandı.

Bildirgede, toplumlardaki dini ve kültürel çeşitliliğin, çatışma ve savaşı haklı çıkarmadığı, aksine olumlu bir medeniyet ortaklığı, çeşitlilikten diyalog köprüleri kuran aktif bir iletişim kurulması için işbirliği yapma gerekliliğinin altı çizildi. Çeşitliliğin, ayrıca insana hizmette ve mutlu etmede rekabeti teşvik etme, birleştirici ortak noktaları arama, insani ve ahlaki değerlere, adalet ve meşru özgürlüklere dayanan kapsamlı bir vatandaşlık devleti inşa etmek için yatırım olarak kullanma, karşılıklı saygıyı gerektirdiği vurgulandı. Çeşitli örf ve geleneklere saygı duyulması gerektiği belirtildi. Bildirge'de ayrıca din müntesipleri ve takipçileri tarafından gerçekleştirilen yanlış siyasi uygulamalar arasında bağ kurulmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunuldu.

Diyalog çağrısı

Katılımcılar, Mekke Bildirgesi’nde diğerleriyle doğru bir anlayışa ulaşmanın, ortak noktaları öğrenmenin, bir arada yaşamanın önündeki engelleri aşmanın, ilgili sorunların üstesinden gelmenin, nefreti artıran, tarihin düşmanlıklarla yüklediği önyargıları aşmanın, bireysel hatalı tutum ve davranışları genellememenin en iyi yolu olarak, medeni diyalog çağrısında bulundu. Tarihin sahiplerinin elinde olduğuna dikkat çekilen bildirgede, din ve ideolojilerin müntesip ve takipçilerinin hatalarından uzak tutulması gerektiğinin üzerinde duruldu.

Mekke Bildirgesi’nde nefret söylemlerinde bulunan, terör ve şiddete teşvik edenlere yönelik caydırıcı yasaların yürürlüğe konması için çağrıda bulunuldu. Bu yasalar ile birlikte, dini ve etnik çatışmaların nedenlerinden kurtarabileceğine vurgu yapıldı. İbadet yerlerine yapılan saldırıların kınandığı Bildirge’de bunun, katı yasalar ve güçlü bir güvenlik ile karşısında durulması gereken bir suç eylemi olduğu belirtildi. Benimsenen radikal ideolojiler ile gerektiği gibi mücadele etmenin önemine atıfta bulunuldu.

Zulüm, acı ve terörle mücadeleye çağrıda bulunulan Mekke Bildirgesi’nde ayrıca Allahu Teala’nın insanın hizmetine sunduğu tabiatın korunmasının yanısıra halkların gücünden faydalanma ve insan haklarını ihlal etmeninin reddedildiği vurgulandı. Bunun, ayrım yapılmaksızın herkesin görevi olduğuna dikkat çekildi. Doğal kaynaklara zarar verilmesi, israf edilip kirletilmesinin, haddi aşmak ve gelecek nesillerin hakkını gasp etmek olduğunun altı çizildi.

Katılımcılar, Müslümanların, topluma eşsiz ve zengin bir deneyim kattığını belirtti.  Bugün küreselleşmenin olumsuz yönlerinin yarattığı değer eksikliği ışığında yaşanılan ahlaki, sosyal ve çevresel krizlerde, insanlığın ihtiyaç duyduğu olumlu katkıların çoğunu sağlayabildiklerine vurgu yapıldı.

Mekke Bildirgesi, medeniyet çatışmasının bir tezi, tecrit, ırkçılıktan doğan bir üstünlük ve olumsuz kültürel bir hegemonyanın tezahürü olarak kabul edildi. Bildirge’ye göre içe kapanıklık, nefreti oluşturmaya, milletler arasındaki düşmanlığı yeşertmeye, özellikle de dini ve etnik çeşitliliğe sahip ülkeler başta olmak üzere birlikte yaşama ve pozitif ulusal entegrasyon talebinin gerçekleşmesini engellemeye çalışırken, aynı zamanda şiddet ve terörizme de öncelikli olarak kaynaklık ediyor.

İnsani değerlerin ihlaline karşı ‘dikkat’ çağrısı

Mekke Bildirgesi, soylu ahlaki değerlerin sağlamlaştırılmasını, olumlu toplumsal uygulamaların, ayrıca ahlaki, çevresel ve ailevi sorunların ortak insani kavramlara göre ele alınmasında işbirliğini teşvik edilmesini içeriyor. Bildirge’de insani değerlerin ihlaline ve toplumsal düzenin tahrip edilmesine karşı dikkatli olunması vurgulandı.