HABER MERKEZİ
İslam'ın 5 şartından birisi olan ve fakir ile zengin arasında muhabbet köprüleri kuran zekât müessesesi toplumda önemli bir yer teşkil ediyor. Zenginlerin mallarının temizlenmesi, fakirlerin ihtiyaçlarının karşılanması için bir vesile olan zekâtın başa kakılmadan ve fakirleri rencide etmeden verilmesi de ayrıca dikkat edilmesi gereken hususlar arasında yer alıyor.
ALLAH “MAL TEMİZLEMEYİ” ZEKÂT İLE EMRETMİŞTİR
Zekâtın anlamı ve önemi ile ilgili gazetemize konuşan İTTİHADUL ULEMA üyesi Molla Cemal Çınar, “Tevbe Suresi 103. Ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor; ‘Onların mallarından, onları kendisi ile arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka(zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir. ( onların kalplerini yatıştırır) Allah hakkı ile işitendir. Hakkı ile bilendir.’ Arapçada “Tathir” kelimesi ile tarif edilen temizlemek, genel eşyanın tabiatında yüce Allah bunu şart koşmuştur. Bu bağlamda diğer emirlerinde olduğu gibi temizlemenin de yolunu ve yordamını kullarına emretmekle bırakmayıp onun nasıl olacağının yollarını da göstermiştir. Kur’an-ı Kerim’in manasını taşıyıcı kavramlardan biri de tathir dediğimiz temizlik olayıdır. Kur’an’ın ilk inen ayetleri ‘okumayı’ sonrasında inen ayetler de ‘elbisesini temiz tutmayı’ nebisine etmesi ile dinimizde temizliğin ne kadar önemli olduğunu anlamış oluyor. Rabbimiz eşyanın bir kısmını su ile bir kısmını toprak ile bir kısmını tabaklama… vs ile temizlemeyi emrederken, “mal temizlemeyi” de zekat ile emretmiştir. Ayet-i kerimenin bir ince hususa dikkatimizi çektiğini görüyoruz. Malın temizliğini, mal sahibine izafe ederek asıl temizlenen maldan çok, mal sahibinin temizleneceğine dikkatimizi çekmiştir. Malına zekât düştüğü halde vermeyen birisinin her şeyden önce dinen o kişinin kalbi, ruhu ve içi kirli kabul edilir. Sadece namazla beraber otuz küsur yerde zekâtın zikredilmesini iyi anlamak mecburiyetindeyiz.” ifadelerini kullandı.
ZEKÂTI İHMAL EDEN İNSAN, MÜSLÜMANLIĞIN YARISINI SAKAT BIRAKMIŞ OLUYOR
İslam dininin ikili ilişki üzerine bina edildiğini işaret eden Çınar, “Biri yüce Allah ile olan ilişki, diğeri de insanın insan ile olan ilişkisi. İnsanın yüce Allah ile olan ilişkisinin niteliği namaz ile olan ilişkisi ile ölçülür. Kişinin namaz ile mesafesi ne ise Rabbi ile ilişkisi de o orandadır. İşte, zekât da insanın insan ile olan ilişkisinin mihengi gibidir. Onun için hep namaz ile zekât hep beraber zikredilmiştir. Zekâtı ihmal eden insan, Müslümanlığın hatta insanlığının yarısını sakat bırakmış oluyor. Resuli Ekrem’in vefatında zekâtını vermemeye çalışanların İslam tarihindeki adı irtidat( dinden dönenler) hareketi olarak isimlendirilmiştir. Hz. Ebubekir üzerlerine ordu göndermiştir. Zekât malı zenginin kendisine ait bir mal olmayıp, muhtacın malıdır. Çünkü mal sahibi onu istediği yere veremez. Camiye ve hatta Kâbe duvarına bile harcayamaz. Mutlaka onu şahsa temellük etmek mecburiyetinde. Niçin? Çünkü o mal onun değil de ondan. Hâlbuki kendisine ait olan sermayenin tamamını camiye de Kâbe’ye de ve herhangi bir yere tamamını verebilir. Ama zekâtı asla veremez. Çünkü malın zekât kısmı Allah tarafından fakirin hakkı olarak belirlenmiştir. ‘Mallarında isteyen ve mahrum olanlar için bir hak vardır. Zariyat 19’” şeklinde konuştu.
ZEKÂT İNSANI CİMRİLİKTEN ARINDIRIR
Kur’an-ı Kerim’de çokça zikredilen ve zenginlerin malları içerisinde fakirin payı olan zekât ile ilgili konuşan İstanbul İl Müftüsü Hasan Kamil Yılmaz ise, bu ibadetin insanı cimrilikten arındırdığını ve kişiyi yardımlaşmaya sevk ettiğini söyledi. Yılmaz, “Zekât, İslam’ın 5 temel şartından birisidir. Kur’an-ı Kerim'de daha çok namazla birlikte zikredilmektedir. Allah’u Teâlâ, 30 küsur yerde namazın hemen ardından zekât vermeyi zikretmektedir. Zekât, sözlük manası itibariyle baktığınızda hem arınma hem bereketlenme, çoğalma, nemalanma anlamları vardır. Hakikaten zekât ibadetinin insanın gönül dünyasını cimrilik duygularından arındıran, onu yardımlaşmaya doğru eğiten bir özelliği vardır. Zekâtın nemalanma özelliği de zekât verilen maldan kalanının bereketinin artması ve hissedilir şekilde o maldan daha yüksek seviyede yararlanmasının sonucunu manevi olarak görüyoruz.“ dedi.
HEM MADDİ HEM DE MANEVİ ANLAMDA TATHİR VE TEZKİYE
Allah’u Teâlâ'nın Peygamber Efendimize, "Sen Müslümanlardan onları hem maddi hem de manevi anlamda tathir ve tezkiye eden zekâtı al." diye buyurduğunu hatırlatan Yılmaz, “Buradan da anlıyoruz ki zekât bizim gönül dünyamızdaki zaaflarımızın telafisi için Allah’ın emrettiği ve paylaşımı talim ettiği önemli bir ibadettir. “diye konuştu.