İSTANBUL
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nde İstanbul esnaf ve sanatkarları ile iftarda bir araya geldi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;

“Aziz İstanbullular, değerli esnaf ve sanatkar kardeşlerim kıymetli misafirler sizleri en kalbi duygularımla muhabbetle selamlıyorum. Bugün 19'uncu gününü geride bıraktığımız Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyorum. Rabbim tuttuğunuz oruçları eda ettiğiniz ibadetleri yaptığınız hayırları kabul eylesin diyorum.

Şimdiden 10 gün sonra idrak edeceğimiz Ramazan bayramınızı tebrik ediyorum. Üye sayısı 200 binin üzerinde olan başlı başına bir ekonomi devidir. Şu anda İstanbul halkına hizmet için tezgahının direksiyonunun ekmek teknesinin başında ter döken tüm esnaf sanatkar kardeşlerime selamlarımı gönderiyorum. Evlatlarına bırakacağı en büyük mirası helalinden kazanmak olarak gören emeği ile çalışan üreten hizmet veren tüm kardeşlerimize Allah kolaylık, bereket, sağlık afiyet versin diyorum.

Kendileri aileleri şehirleri ve ülkeleri için emekleri yanında gerektiğinde canlarını ortaya koyan siz esnaf ve sanatkarlarımıza şükran borcumuzu asla ödeyemeyiz. Bir kaç kendini bilmezin bu nezif ve büyük ailenin adını lekelemelerine izin vermeden sizleri hak ettiğiniz konuma getirmek için çalışmayı sürdüreceğiz.

Geçmişte esnaflık yapmış sizlerle birlikte yürümüş bir kardeşiniz olarak her meselenizi kendi meselem olarak gördüğümü bilmenizi istiyorum. İstanbul'a yaptığımız yatırımların, getirdiğimiz hizmetlerin pek çoğunun ilhamını yine sizlerden aldık. Trafik sorunundan turizmin geliştirilmesine kadar hemen her alanda, önce sizleri dinledik, teşhislerinizi, tenkitlerinizi, taleplerinizi, tavsiyelerinizi aldık, sonra çözüm için kolları sıvadık. Hamdolsun el birliğiyle İstanbul'u bir dünya şehri haline getirdik. Eksiklerimiz yok mu? Elbette var. Bunları birlikte çözeceğiz. Yeter ki gönül bağımız güçlü olsun, yeter ki kalpten kalbe giden o yol hep açık kalsın. Biz sizleri seviyoruz. Sizin de bizi sevdiğinizi biliyoruz. Öyleyse aramıza kimsenin girmesine, gelin izin vermeyelim.

15 milyonu aşkın nüfusu ile İstanbul için ve 82 milyonu aşkın nüfusu için ne yapılacaksa birlikte yapalım.

Esnaf ve sanatkarlarımız için bugüne kadar yaptıklarımızın en yakın şahitleri sizlersiniz. Günümüz şartlarına uygun yeni bir esnaf ve sanatkarlar kanununu biz çıkardık. Sıkıntıya giren kardeşlerimizin borçlarını defalarca yapılandırarak işlerini sürdürübilmelerini sağladık. Sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarını kolaylaştırdık. 

"ÖTV İNDİRİMİNİ GEREKİRSE UZATABİLİRİZ"

Gençler, kadınlar, engelliler için ilave destekler getirdik. Ticari olarak kullanılan araçların yenilebilmesi için ÖTV'yi sıfırlamıştık. Gerekirse önümüzdeki ay sonunda biten bu uygulamanın süresini de uzatabiliriz. Sizlerden Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleriniz konusunda hassasiyet göstermenizi rica ediyorum. Türkiye bu konuda dünyanın en makul tarifelerini uyguluyor. Devlet olarak Sosyal Güvenlik Kurumu'nu zaten yeterince destekliyoruz. Sizlerin de prim ödemelerinizi aksatmayarak bu kurumumuza sahip çıkacağınıza inanıyorum.

Dijitalleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak geliştirilen ve milli bir yazılım olan İTaksi uygulaması şehir içi ulaşımda önemli bir ihtiyacı karşılayacaktır. Diğer taraftan hizmet kalitesinin önemli bir unsuru olan araç kalitesi ÖTV indirimine rağmen hala yeterince yükseltilebilmiş değildir. Turkuvaz ve siyah taksi alternatifleri bu yüzden revaç buluyor. Araç kalitesinin yükseltilebilmesinin yanında taksi şoförlerimizin de çağın gereklerine uygun iletişim becerisiyle donanmış olması gerekiyor. Esnaf demek, milletin taleplerine uygun hizmet veren kişi demektir.

"UBER'İN KORSAN TAKSİCİLİKTEN FARKI YOK"

Gençlerle bir sohbetim oldu. Baktım dışardan bir grup geldiler UBER ile ilgili bizim halimiz ne olacak dediler. Bende kendilerine şunu söyledim. Bizim literatürümüzde UBER diye bir şey yok dedim. UBER olayının korsan taksicilikten bir farkı yok. Sizler dedim hangi yasaya göre böyle bir şeyi çıkardınız. Kendi kendinize icat ettiniz UBER diyorsunuz. Şu anda bizim taksicilerimiz onların hakkını gasp ederek kusura bakmayın size devredemeyiz dedim. Bunun için de dünya UBER taksiciler kuruluşunun başındaki şahsa ben randevu vermedim. Hala da vermiyorum. Vermeyince burada ne varsa götürdüler. Bakın ne aldanan olacağız ne aldatan olacağız. UBER konusu bizim için bitmiştir.

"TAKSİLERİMİZİ YENİLEMEK İÇİN GEREKLİ DESTEĞİ VERİRİZ"

Madem insanlarımız taksiler konusunda daha yüksek standartlar istiyor öyleyse hep birlikte bunları taksici kardeşlerim karşılamanın yollarını arayacaklar. Geçenlerde İstanbul Taksiciler Odası ile havalimanında bir araya geldim kendilerine bunları söyledim. Taksilerimizi icabında yenileyeceğiz. Bize düşen neyse biz gerekli desteği veririz. Taksilerimiz de pırıl pırıl olacak. İstanbulluya pırıl pırıl taksiler yakışır. Hatta belki inşallah sayın Başkanımız seçimlerden sonra bir araya gelecek ve burada İstanbul'a yönelik belki modellerde bile değişime gidilebilir. Dünyanın bazı ülkelerinde farklılık arz eden şeylerdir. Bu adımı da atarız.

Türkiye 31 Mart'ta bir seçim yaşadı. Yüksek Seçim Kurulu yapılan itirazları değerlendirerek İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimleri ile ilgili yenileme kararı verdi. Önceki gün bu kararın gerekçeleri de 250 sayfalık bir metin halinde yayınlandı. Yüksek Seçim Kurulu'nun tespitlerine göre, İstanbul'daki 31 bin 186 sandığın 754'ünün başkanları açıkça kanuna aykırı şekilde atanmıştır. İşte hırsızlık, çalma burada. Sandık kurulu başkanları seçim sonucuna etki edebilecek yetki ve hareket imkanına sahip kişilerdir. Bu sandıklarda oy kullanan kişi sayısı 212 binin üzerindedir. Niye sayıma yaklaşmadınız? 'Tekrar tümünü sayalım.' dedik. Niye yaklaşmadınız? Dolayısıyla kanuna aykırı atanmış bu sandıklarda kullanılan 212 binden fazla oy şüpheli duruma düşmüştür. Peki, seçimi kazandığı ilan edilen adayla, ikinci sıradaki aday arasındaki fark ne kadardır? Bu fark, 28 binden başlamış en son 13 bin 729'a kadar inmiştir. Bu ne demektir? Burada şaibe var, şüphe var. 1963'te şüpheye dayalı olarak seçimler iptal edilmiştir Türkiye'de.

İSTANBUL HALKININ HALEL GELMESİNE GÖZ MÜ YUMMALIYDIK

Sandık kurulu üyeleriyle ve sandıklarla ilgili bu iki mesele birlikte değerlendirildiğinde birinde 212 bin, diğerinde 30 bin oy şüpheli hale gelmektedir. Böyle bir durumda seçimin yenilenmesi kararı verilmesinden daha tabii ne olabilir.

Acaba bu kesimler ortaya çıkan tablo karşısında bizim ne yapmamızı bekliyorlardı? İstanbul halkının bir yanda 212 bin, diğer yanda 30 bin oyuna halel gelmesine göz mü yummalıydık? Hadi diyelim ki bu durumun ortaya çıkmasında sandıklara yeteri kadar sahip çıkamadığımız için bizim eksiğimizin, hatamızın, yanlışımızın da bir nebze payı var. Peki hırsızın hiç mi suçu yok? Bir de buna bakalım. Milletin AK Parti'ye verdiği oyları gasbedenlerin hiç mi kabahati yok?

Çünkü Yüksek Seçim Kurulu'na ve AK Parti'ye saldıranların hiçbirinin dönüp de sandıklardaki oyların, şaibeli hale gelmesine yol açanlara tek kelime ettiklerini duymadık. Üstelik Yüksek Seçim Kurulu mazbatayı bir adaydan alıp ötekine vermemiş, çözümün yeniden sandıkta aranmasına hükmetmiştir. Demokrasiye inanan, milli iradeye güvenen, sandığı sağlam gören herkesin bu karara saygı duyması gerekir. Eğer 31 Mart'ta gerçekten hakkıyla seçimi kazanmışsanız, 23 Haziran'da yine kazanırsınız. Ortada yargı kararıyla da kesinleşmiş olan vahim şüpheler varken, seçimin yenilenmesine böylesine şiddetli bir şekilde karşı çıkılmasını doğrusu manidar görüyoruz.

"BİZ SİZLERE İNANIYORUZ, GÜVENİYORUZ"

Bir baba yan odadan gelen tıkırtılara bakmak için oğlunu gönderir. Biraz sonra da arkasından 'Ne oldu?' diye seslenir. Oğlu, 'Baba bir hırsız tuttum.' diye cevap verir. Baba 'Tut kolundan getir.' der. Oğlu 'Gelmiyor.' diye cevap verir. Bunun üzerine baba 'Öyleyse bırak gitsin.' der. Oğlu bu defa da 'Gitmiyor.' diye karşılık verir. Şimdi bunlarınki de aynı hesap, ne milletin karşısına çıkıyorlar ne de kabahatlerinin mahcubiyetiyle dönüp gidiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar biz milletimizin hakkını, hukukunu savunmayı sürdüreceğiz. Biz sizlere inanıyoruz, sizlere güveniyoruz.

Bizim için tüm siyasi hayatımız boyunca en büyük hakem daima milletimiz olmuştur. Her seferinde olduğu gibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi konusundaki meselenin çözümü için de milletimizin hakemliğine başvuruyoruz. Sandıktan kanuna ve hakkaniyete uygun bir seçimle, sayım dökümle çıkacak kararın başımızın üstünde yeri vardır. Yeter ki alavere, dalavere yapmasınlar, çalmasınlar, hesabı, kitabı düzgün tutsunlar.”

Kaynak: TRT Haber, AA