Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK), geçen yılki verilerine göre, ülkemizdeki yaklaşık 6,9 milyon engelli bulunuyor. Bu engelli bireylerden 3 milyona yakını kadınlardan oluşuyor. Toplumda yaşadıkları sorunların üstüne bir de aileleri tarafından ötelenen engelliler tolumdan sadece "anlaşılmak" istiyor.
Yıllardır evli olup ikişer çocuk sahibi olan ve görme engelli olduktan sonra eşleri tarafından terk edilen Nurgül Taşdemir ile Hülya Kaya, yaşadıklarını İLKHA’ya anlattı.
2009 yılında görme engeliyle karşı karşıya kalan Nurgül Taşdemir, “20 yıllık evliyken kaza geçirdim. Görümcem 3’üncü kattan kafama demir attı. Beyin travması geçirdim ama beni doktora götürmediler. 'Bir şey olmaz geçer.' dediler. Kendi çabamla doktora gittim. Daha sonra eşimin annesi ve ablası ‘Bunu çanta gibi koluna takıp gezecek misin?’ dediler. Eşim de beni bıraktı. Ben de 2 çocuğumla hayatımı yaşamaya devam ettim.” dedi
“Eşim bana Seninle uğraşamam, çanta gibi kolumda taşıyamam.’ deyip bıraktı”
Taşdemir, “Çok zorluklar yaşadım. Kolay bir şey değil, Allah (Celle Celaluhu) kimsenin başına getirmesin. Hem görme engelliyim hem 2 çocuğum var hem de kiradayım. Gelirim yok. 3 ayda bir alınan maaşı çıkarmak için çok zorlandım. Rapor çıkarıyordum ama doktorlar kabul etmiyordu. Tekrar gidip rapor çıkardıktan sonra 3 ayda bir alınan maaşı almaya başladım. Oğlumu evlendirdim. Kızımla beraber yaşıyorum. Engelli maaşı alarak geçiniyorum. Kızım da yeni işe başladı. Onun da ayaklarında iltihaplı romatizma var. Psikolojik sorunları var. Bir ay çalışıyor ardından işten ayrılıyor. Rahatsız olduğu için düzenli çalışamıyor. Oğlum bize yardımcı olamıyor, anca kendini geçindirebiliyor. Eşimle 2009 yılında ayrıldık. ‘Ben seninle uğraşamam, çanta gibi kolumda taşıyamam’ deyip bıraktı. Maddi bir desteği yok. Kızının nafakasını dahi ödemiyor.” diye konuştu.
“Toplumdan beklentim aşağılanmamaktır”
Toplumda yaşadıkları sıkıntılarla ilgili konuşan Taşdemir, “Gören birisiyle görmeyen birisi arasında fark var. Pazara, markete, bakkala gidemiyorsunuz. Birilerinden yardım bekliyorsunuz ve söylemeye çekiniyorsunuz. Oğlum ve kızımdan bile yardım istediğimde bazen yardım yapmayabiliyorlar. Toplumdan beklentim aşağılanmamaktır. Güzel karşılamalarını, yardımcı olmalarını istiyorum. Bize de insan gibi davranmalarını istiyorum. Görmeyenlerin görenlerden daha iyi olduklarını düşünüyorum. Bir komşunun kalkıp ta 'Bunun gözü görmüyor.' deyince benim zoruma gidiyor. Sonradan engelli olduğum için bir türlü kabullenemiyorum. ”şeklinde konuştu.
“Görme engelli olduktan sonra eşimle sorun yaşamaya başladım”
Taşdemir, “Bu durum olunca eşimle sorun yaşamaya başladım. Eşim bana yalan söylemeye başladı. Pazara, markete gitmede, ev işi yapmada, çocuklara bakmada bana yardımcı olmuyordu. Ben yanlışlıkla bir şey yaptığımda ‘Dikkat etsene, beceriksiz.’ gibi laflar söylüyordu. Yüzüne karşı göremediğimi söyleyemiyordum ama açıkçası çok zoruma gidiyordu. Gözümün görmediğini bile bile bu lafları söylüyordu. Bir gün para istediğimde boğazımı sıktı. Tek suçum para istemekti. Daha sonra kavgalar, anlaşamamazlık, şiddetli geçimsizlik arttı. Maddi sıkıntılar vardı, evine bakmıyordu, para vermiyordu. 2009 yılında ‘Artık yeter!’ dedim ve ayrıldık. Ayrıldıktan sonra kızım da oğlum da benim yanımda kaldı. Ben Sivas’a gitmek zorunda kaldım. Kızım da babaannesine gitti. Oğlum o sürede benim yanımdaydı. Daha sonra da askere gitti. 2 yıl Sivas’ta kaldım. 2012 yılında tekrar İstanbul’a döndüm. O zamandan beri sıkıntılarla geçinmeye çalışıyorum." ifadelerini kullandı.
“Bunu Allah’ın bana verdiği bir lütuf olarak görüyorum”
Beyninde oluşan tümör sebebiyle görme yetisini kaybettiğini belirten Hülya Kaya, “7 sene önce görme engelli oldum. Beynimdeki tümörden dolayı önce sağ gözümü kaybettim. Ardından sol gözümü de yüzde 50 kaybettim. Sonrasında bu kayıp yüzde 92’ye kadar çıktı. Buna rağmen hayata hiçbir zaman küsmedim ve hala da hayat dolu bir insanım. Hayatı, görme engelli olmayı seviyorum. Bunu Allah’ın bana verdiği bir lütuf olarak görüyorum. Bu her insana nasip olmayacak bir şey. Onun dışında modelistlik ve stilistlik yapıyordum. Böyle olunca işi bırakmak zorunda kaldım. Görme engelli olduktan sonra birçok yere başvurdum. Eğitimler aldım ve şu anda kendi başıma özgürce yaşayabiliyorum. Gören bir insandan daha güzel yaşıyoruz." dedi.
“Küçük bir köpeğe bile değer veriyorlar ama biz düştüğümüzde tekme atıyorlar”
“Görme engelli olarak en bariz sorunumuz yolda yürürken engelliler için yapılan sarı çizgilerin belediyeler tarafından kaldırmasıdır” diyen Kaya, “Kendi adıma en büyük sorunum budur. Bu yetmiyormuş gibi bir de kocaman direk koyuyorlar. Birkaç kez direğe başımı çarpıp düştüm. Bununla birlikte insanlarımız bize karşı biraz duyarsızlar. Görme engelli olunca yolda giderken haliyle birilerine çarpıyoruz. Bastonla gidince bastona tekme atıyorlar. Bu benim için büyük bir saygısızlıktır. Bize karşı saygı duymuyorlar. Bunu onların ayıbı olarak görüyorum. Buna rağmen insanların bize karşı biraz duyarlı olmalarını istiyorum. Küçük bir köpeğe bile değer veriyorlar ama biz düştüğümüzde tekme atıyorlar. Buna benzer birçok örnek var. Sadece aklıma gelenleri söyledim. Bize biraz saygı duymalarını istiyorum. Görme engelli olmayı biz istemedik ama şunu da söylemek istiyorum ki, biz onlardan daha iyi görüyoruz. Beynimiz, yüreğimiz, kalbimiz görüyor. En azından yüzümüzde bir gülücük var. İnsanlarda oda yok. ”şeklinde konuştu.
Kaya, “Şuanda görme engelliler için yapılan pek bir şey yok ama çok beklentim var. Örneğin hasta olduğumuzda, bir yere gitmek istediğimizde gidemiyoruz. Paranız varsa taksiye atlar gidersiniz. O konuda devletin bir desteğini göremiyorum. Böyle durumlarda gelip evden alıp tekrar geri bırakabilirler. Kendimizi eğitebileceğimiz yerler açabilirler. Kendi alanımızda görmeden de görebileceğimiz gibi yapabileceğimiz şeyler yaptırabilirler. Bunu özel olarak yapıyorlar. Bu sefer paranız varsa gidebiliyorsunuz. Parası olmayanlar ne yapsın? Nasıl gidip eğitim alsın? Mümkün değil alamazlar. Mesela ben araba kullanmak istiyorum. Örnek verecek olursak; görme engelli bir bayan hevesli olduğu için araba almış ama buna izin vermiyorlar. Ben de çok hevesliyim. Boş bir alanda bize araba kullandırabilirler.” dedi.
İnsanların kendilerini anlaması için birlikte yaşamaları gerektiğini söyleyen Kaya, “En azından birkaç gün bizimle yaşayabilirler. Görenlerle görmeyenler arasında bir eğitim projesi yaparak görmeden nasıl yaşayabildiğimizi, onların da bir gün böyle bir duruma düşebileceklerini görüp anlamaları lazım. Nasıl yaşayıp nasıl yürüdüğümüzü anlamaları için gözlerini bağlasınlar. Bakalım kaç adım atabiliyorlar. Bunu bilmedikleri için bizi hor görmelerini istemiyoruz. Sonuçta biz de insanız. Doğuştan böyle olmadık. Hiçbir zaman da olmayacağız. Bir adım atarsınız bir bakarsınız ki bu dünyada değilsiniz. Gözleriniz ışıl ışıl ama bir bakarsınız ki bir saat sonra karanlığa gömülmüş ve dünyayı göremiyorsunuz. Bunu anlayabilmeleri için ya bizleri anlamaya ya da örnek almaya çalışsınlar. ”diye konuştu.
“Ben ameliyata girerken eşim beni boşamaya gitmiş”
Beyninde çıkan tümör sonrasında sakat kalma riski olduğu için eşi tarafından ameliyat masasında terk edilen Kaya, son olarak şu ifadelere yer verdi;
“Ameliyat olmadan önce evliydim. İki kızım vardı. Çalıştığım yerde patronum sürekli işleri kestiğimi farK etti. Renkleri seçemiyordum. Doktora gittiğimde tavukkarası dediler. Fakat sonunda beni beyin cerrahına yönlendirdiler. Gittiğimde beynimde tümör olduğunu öğrendim. Tümörün göz damarlarının üzerinde olduğunu ve çok geç kalındığını söylediler. Ben o an çok güldüm ve ‘Allah’ım bana ne güzel bir hediye verdin.’ dedim. Ardından doktorum beni çok güzel yönlendirdi. Eşim doktorla konuşunca doktor tamamen kör olabileceğimi, bitkisel hayata girebileceğimi söylemiş. Eşim de ‘Beni ilgilendirmez.’ diye cevap vermiş. Böyle durumlarda çok azimli olmak gerekiyor. Ben azmettim. Az da olsa göreceğim ve 2 çocuğumu Allah’tan başkasına muhtaç etmeyeceğim dedim ve neticede böyle yaptım. Ben ameliyata girerken eşim beni boşamaya gitmiş. Nikâhta iyi günde kötü günde diye bir söz var. Devlet yetkililerinden bu sözü kaldırmalarını istiyorum. Ameliyata girmem için eşimin imza atması gerekiyordu. Fakat imza atmamış. Doktor sebebini sorunca ölürse sorumlusu ben olmayayım diye cevap vermiş. O çıkıp gitmiş ben de aileme bile haber vermeden ameliyat oldum. 3 gün sonra ikinci ameliyatı oldum. 3-4 ay kadar bu şekilde yaşadım. Bu arada eşim beni boşadı. Ben başımda kocaman sargıyla savcılığa gidip boşanmayı kabul ettim. Nafaka da vermedi, çocukları da almak istemedi. Ben boşandıktan sonra yeniden doğdum. Kızımın biri evli diğeri üniversiteye hazırlanacak. 2 defa morga kaldırdılar beni öldü diye ama hiçbir zaman hayata küsmedim ve küsmeyi de düşünmüyorum. Gülmeyi çok seviyorum ve herkese de tavsiye ediyorum. Çünkü gülmek en iyi ilaçtır. İnsanın hayattan bir beklentisi var. O beklentimi hiçbir zaman yıkmadım. Bir ay içerisinde ailemden 3 kişiyi kaybettim. Buna rağmen ayaktaysam birçok insan da ayakta kalabilir.” (Nizamettin Aşkın - İLKHA)