Ordu'nun Fatsa ilçesinde 81 il müftüsünün katılımıyla gerçekleşen 36'ncı İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nın sonuç bildirgesi açıklandı.

Sonuç bildirgesinde ramazan, din eğitimi, dini yayınlar ve din hizmetleriyle birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) arasındaki iş birliği konuları öne çıktı.

Diyanet'ten yapılan açıklamada, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, millete sunulan hizmetleri değerlendirmek, çalışmalarda ilke ve metot birliğini sağlamak, Diyanet mensupları arasında iletişimi güçlendirerek bilgi paylaşımında bulunmak, yeni gelişme ve planlamaları müzakere etmek üzere düzenlenen 36'ncı İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nın 30 Nisan-2 Mayıs 2019 tarihleri arasında Ordu'nun Fatsa ilçesinde gerçekleştirildiği belirtildi.

Açıklamada, Diyanet-MEB İşbirliği İmkânları (Değerlendirme/Teklif ve Öneriler) üst başlığı ile gerçekleşen toplantıya, Başkanlığın üst düzey yetkilileri ve 81 il müftüsü ile beraber Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü yetkililerinin de katıldığı ve 3 gün süren toplantı boyunca programda yer alan gündem başlıklarının etraflıca müzakere edildiği kaydedildi.

36'ncı İl Müftüleri İstişare Toplantısı sonuç bildirgesinin tamamı şöyle:

1. Gölgesi üzerimize düşen mübarek ramazan ayı; barış, kardeşlik ve esenlik rüzgârlarının dalga dalga yayıldığı manevi bir atmosfer ve Yüce Allah’ın bizlere lütfettiği rahmet, bağışlanma ve arınma mevsimidir. Bu kutlu zaman, hayatın baş döndürücü hızı altında yorulan ruhlarımızı teskin etmek, bunalan gönüllerimize inşirah vermek, özümüze ve fıtratımıza yönelerek hayatımızı iman, kulluk ve güzel ahlak ekseninde muhasebe etmek için eşsiz bir fırsattır. Ramazan ayı; aynı inanç ve medeniyeti paylaştığımız bütün Müslüman kardeşlerimizle aynı hissiyatı ve sevinci yaşamamız için değerli bir vesiledir. Bu açıdan, uzak-yakın bütün kardeşlerimizle duygu ve gönül birlikteliği kurmak, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmek, fakir, yetim ve garipleri sevindirmek, bu mübarek ayın bizlere yüklediği en önemli sorumluluktur. Ayrıca ramazan ayının hikmet ve bereketinden gerçek manada istifade etmek için, bu zamanın hayatımıza kattığı güzellikleri kuşatıcı bir zeminde bütün bir yıla taşımanın gerekliliği izahtan varestedir.

 

2. Ramazana dair yaşanan bütün güzelliklere, bir heyecan ve coşku atmosferiyle, özellikle çocukları dâhil etmek onların dinî kimlik, şuur ve istikamet kazanmaları açısından pek çok faydayı mündemiçtir. Dolayısıyla bu önemli zaman diliminde çocuklarımızın özündeki selîm fıtratı, ramazan ayının manevi iklimiyle buluşturarak Yaratıcıyı, dünyayı ve oruç özelindeki diğer ibadetleri daha yakından hissetmelerini sağlamak, onları sahurun bereketine, iftarın sevincine, teravihin coşkusuna dâhil etmek, infak ve paylaşmanın güzelliğini yaşamalarına imkân vermek; inancımız, kültürümüz ve geleceğimiz açısından büyük öneme sahiptir. Çocuklarımızın dinî kimliğinin kökleşmesinde camilerimizin çok önemli bir yere sahip olduğu aşikârdır. Ramazan ayını vesile kılarak çocuklarımızın camilerimize gelmelerini desteklemek ve teşvik etmek, gelişim dönemlerini nazar-ı itibara alarak onlara müsamahalı, özenli ve şefkatli davranmak; cami vesilesiyle dine karşı olumlu duygularını pekiştirmek, inanç ve ibadet dünyalarını desteklemek, yetişkinler için ötelenemez bir sorumluluktur.

 

3. Ramazan ayı, herkesin, bilgi, ibadet ve tefekkür hayatını muhasebe ederek kendini yenilemesi için oldukça müsait bir zemindir. Dolayısıyla ramazan ayında tüm dinî program ve yayınların her türlü hurafe ve yanlışlıktan, abartı ve gösterişten uzak, İslam’ın medeniyetler kuran ana yoluna, ilim geleneğine, hakikat ilkelerine, akait ve ahlak prensiplerine muvafık olması şarttır. Aksi takdirde, gündeme getirilen gereksiz ve faydasız tartışmalarla, aykırı görüşlerin gelişigüzel ortaya dökülerek polemik konusu yapılması, hiçbir fayda sağlamadığı gibi ramazanın manevi iklimine de zarar vermektedir. Diğer taraftan ibadet, kulluk, tefekkür ve muhasebe mevsimi olan ramazan ayında, ibadetin ruhuna uymayan, orucun hikmetiyle bağdaşmayan, rahmet iklimini ibadetten alıkoyacak eğlencelere etkinliğe dönüştüren faaliyetler, israf ve gösterişe dönüşen iftar sofraları, ramazanı asıl gayesinden uzaklaştırıp gölgelemektedir.

Bu konuda tüm gerçek ve tüzel kişilerin duyarlılık ve sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.

 

4. Yüce dinimiz İslam’ın, üzerine bina edildiği temel ibadetlerden biri olan zekât; zayıfları, muhtaçları, kimsesizleri, yetimleri himaye etmek, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını pekiştirmek ve iyilik ahlakını yeryüzünün her yerine taşımak için aynı zamanda büyük bir nimettir.

Bedenî ibadetlerde olduğu gibi mâlî ibadetler konusunda da toplumu aydınlatmak ve vatandaşlarımıza rehberlik etmekle yasal olarak sorumlu olan Diyanet İşleri Başkanlığımız, söz konusu ibadetin önemi ve paylaşmanın değeri konusunda daha çok farkındalık oluşturmak amacıyla bu yıl "Kardeşlerini Unutma Beklenen Sensin" – "Zekâtla Kardeşliğimiz Bereketlensin" şiarıyla, "ramazan ve İnfak" konusunu tema olarak belirlemiştir. FETÖ terör örgütünde açıkça görüldüğü gibi milletimizin zekât, sadaka ve bağışlarının suiistimal edilme riski karşısında Başkanlığımızın malî ibadetler konusunda da büyük bir özveri, dikkat, samimiyet ve titizlik içinde vatandaşlarımıza rehberlik etmesi oldukça önemli hale gelmiştir. Bu sorumluluğun farkında olarak Diyanet İşleri Başkanlığımız, vatandaşlarımızın zekât, sadaka, fitre, fidye ve bağışlarını da büyük bir titizlik, duyarlılık, şeffaflık içinde, emanet bilinciyle, gerçek sahiplerine ulaştırmaktadır.

 

5. İslam inancının ve ibadetlerin birey ve toplumdaki en somut tezahürü güzel ahlakın yaşanmasıdır. Tahkiki seviyede gerçekleşmeyen ve güzel ahlaka dönüşmeyen bir inanışın kulluk düzlemindeki en bariz menfi yansıması, tamamen şekilcilik ve gösterişe indirgenen ibadetlerdir. İbadetlerin özünün ve gayesinin yitirilmesi; üzerinde durulması gereken önemli bir sorundur. Bu marazî durum, kulluk sorumluğunun yerine getirilmesi ve Müslüman ahlakının temsili noktasında kırılmalara sebep olmaktadır. İnanç ve kulluk düzleminde yaşanan savrulmalar sebebiyle ortaya çıkan değer erozyonunun en vahim neticesi ise söz konusu menfi tablonun, bilgisiz ve gerekli özeni göstermeyen kişi ve gruplarca dinin bizzat kendisine mâl edilmesidir. Bu itibarla, ilahi kaynaktan neşet eden dinin, kötü bir temsil ile olumsuz algılara sebep olmaması için hepimizin azami dikkat ve gayret göstermesi gerekmektedir.

 

6. İnsan, hayatın gayesini ve anlamını kaybettiğinde, tüm söz ve fillerine kapitalist anlayışın teklifleri ve kışkırtıcı cazibesi yön verdiğinde; kulluk yolculuğunda bir travma hali olarak baş gösteren dünyevileşme hastalığı insanı çepeçevre kuşatmaktadır. Günümüzde oldukça öne çıkan bu realiteye insanı, kâinatı, hakikati öteleyen, etik, estetik, sorumluluk ve hukuku yok sayan çıkarcı, bencil, maddeci ve mekanik bir anlayışın, küresel boyutta destek olduğu da bir gerçektir.  İmanın bilgi ve aksiyon boyutunu örseleyen, ibadetleri hikmet ve gayeden uzaklaştıran, ahlaki değer ve erdemleri aşındıran dünyevileşme salgını; insanlığı, umutsuzluk, stres ve huzursuzluğa mahkûm etmektedir. Bu itibarla günümüz insanının iman, gaye, kulluk ve ahlaka dair zihin ve gönül itikâfı ile hayatını değiştirecek bir tefekkür ve muhasebeye ihtiyacı aşikârdır.

 

7. Dinin temel değerlerini ve hakikatlerini, şahsî menfaatler, dünyevî çıkarlar ve bencil arzular için kullanarak insani ve vicdani değerlerin tahrif ve tahrip olmasına yol açan din istismarı, dine ve insanlığa karşı büyük bir ihanettir. Aynı zamanda hukukullaha doğrudan bir müdahale olan bu süfli anlayış, dinin iman, ibadet ve ahlak umdelerini yok saymakta; hak, hakikat, hukuk, adalet, merhamet, vicdan gibi dinden neşet eden değerleri yıpratmakta, dinin amaç ve hikmetini zedelemektedir. İstismarcıların, din konusundaki cehaletten faydalanarak insanları yanılttığı göz önüne alındığında, hayatın bütün alanlarında doğru bilgiyi ikame etmenin zarureti ortaya çıkmaktadır.  Bu gerçeğin farkında olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, sahih bilgi ve doğru metodolojiyi merkeze alarak alanında yetkin personeliyle aziz milletimizin İslam’ı en doğru şekilde anlamasına ve yaşamasına rehberlik etmeye devam edecektir. Bu bağlamda, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında daha sıkı bir işbirliği ile halkımızın bilinçlendirilmesi ve özellikle gençlerimizin eğitimi konusunda ortak projeler ve programlar geliştirilmesi oldukça önemlidir.

 

8. Modern zamanlarda inancın ve dinî değerlerin hayatın dışına itilmesinin de etkisiyle insanı ihmal edip maddeyi önemseyen, "biz" şuurunu yok edip bencilleşmeyi telkin eden, güç ve çıkar tutkusunu, tüketim iştahı ve aşırı dünyevileşmeyi öne çıkaran hastalıklı bir anlayış hayatı esir almaktadır. Her gün yazılı ve görsel medyada şahit olduğumuz ve ne yazık ki artık kanıksamaya başladığımız, vicdan sahibi herkesi derinden yaralayan, toplumsal hassasiyet ve farkındalığımızı örseleyen, bireye ve topluma dönük travmatik hadiseler bunun en bariz göstergesidir. Bu vahim tablonun üstesinden gelebilmek için; hadiselerin sebep, etken ve çözümünü esas alan bir anlayış ve yaklaşımla, sorunun gerçek nedenleriyle mücadele ederek kötülüğün zemin bulmasına asla fırsat vermemek gerekmektedir. Aynı zamanda kötülüğün toplumda normal bir hadise olarak telakki edilmesine, zihinlerde sıradanlaştırılmasına, hayatın olağan bir rutini gibi algılanmasına karşı, gereken hassasiyet ve tavrı göstermek de sorumluluk sahibi her kişi, kurum ve kuruluşa düşen önemli bir vazifedir.

 

9. İnsanın, bireysel ve toplumsal değerleri öğrenip benimsemesinde en önemli unsurlardan biri, hiç şüphesiz din eğitimidir. Din, doğru anlaşıldığı ve yaşandığında, bireysel huzurun ve toplumsal barışın, birlik ve beraberliğin teminatı olmaktadır. Dinin doğru öğrenilmediği zamanlarda ise hakikatin yerini hurafeler almaktadır. Dolayısıyla din eğitimi ve öğretimi, yaşanan hayatın meselelerini sağlıklı değerlendirmeye imkân verecek şekilde, sosyal gerçeklikleri dikkate alarak doğru bir metot ile yapılması gerekir. Din eğitimi ile öne çıkan okullardan mezun olanların, toplumun gündemi, değerleri, ihtiyaç ve beklentileri, din hizmeti ve manevi rehberliğin gerekleri gibi açılardan durumlarını ele alarak, din eğitimi ve öğretimini hayatı imar eden boyutunun işlevselliği açısından ideal düzeye taşımak milletimiz ve geleceğimiz açısından da önem arz etmektedir. Bu bağlamda eğitim anlayışı, müfredat ve eğitim kadrosu üzerine kapsamlı ve derinlikli istişareler ve çalışmalar yapılmasının gerekliliği ortadadır.

 

10. Gençlerin ilgi, algı ve tasavvurlarının çok hızlı değiştiği bir çağda, gençliğe rehberlik edebilmek için öncelikle, onların, din, ahlak, hukuk, toplum ve değerlerle ilişkilerini ve bu eksende onları etkileyen faktörleri ciddi ve doğru şekilde analiz etmek gerekmektedir. Zira modern zamanlarda bilgi, ulaşım ve iletişim teknolojisinde yaşanan hızlı gelişim ve değişimler, gençliğin gündemini daha da karmaşıklaştırmakta, olumsuz akımlar ve mecralar karşısında onları zayıf ve savunmasız bırakmaktadır. Dolayısıyla dijital dünyanın tuzakları, tüketim, gösteriş propagandası, tefrika ve anarşi projeleriyle üretilen terör örgütleri ve algı operasyonları karşısında savunmasız kalan gençliğe, inanç ve medeniyet değerleri ekseninde kendilerini ifade ve ispat edebilecekleri engin ufuklar açmak ve sağlam bir şuur oluşturarak onlara daha güzel yarınlar inşa etme imkânları sunmak ihmal edilemeyecek bir sorumluluktur. Diyanet İşleri Başkanlığı; başta İlahiyat/İslamî İlimler Fakülteleri ve İmam Hatip okulları olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarla dayanışma içinde,  Kur’an kursları, gençlik merkezleri, sosyal-kültürel din hizmeti ve yayın faaliyetleriyle, gençliğe yönelik manevi rehberlik çalışmalarını artırarak devam ettirecektir. Bu bağlamda söz konusu alanda hizmet etmek üzere oluşturulan "gençlik koordinatörlüğünün" oldukça olumlu sonuçlar verdiği görülmekle beraber, özellikle nüfusun yoğun olduğu şehirlerde bu alanda görev yapan personelin sayısının artırılması, imkânlarının geliştirilmesi ve daha işlevsel hale getirilmesi önemli görülmektedir.

 

11. Milletimizin bu günü ve geleceği adına İmam Hatip mefkûresi ve geleneği bu topraklar için hayati bir öneme sahiptir. Zira İmam Hatip okulları; inancı, vatanı, mukaddesatı, değerleri uğruna her türlü fedakârlığı yapan milletimizin, yüreğindeki inancın, mücadele ruhunun, azminin, duasının, umudunun, gelecek heyecanının temsilcisi bir nesildir. Anadolu’nun saf, temiz geleneğinin ve düşüncesinin yansımasıdır. Milletimizin ruh köküdür. Bir inanç ve maneviyat iklimidir. İmam-Hatip okulları; hayatın ve varoluşun gayesini idrak eden, sorumluluklarının farkında olan, yaşadığı zamanın künhüne vâkıf, gelecek tasavvuru yapabilen ve geleceğe umutla bakan, bütün insanlığın huzur ve güvenini isteyen bir nesil hedefinin neticesidir. İslam medeniyet tarihinde olduğu gibi pozitif bilimlerin öncüsü olan, bilgi ile hikmeti bütünleştiren, hayatı anlamlı kılan değerlerle, kolaylaştıran bilimsel gelişmeleri birlikte öğrenen ve insanlığa hizmete dönüştüren bir nesil idealinin neticesidir. Bu ideal neslin yetiştirilebilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, özveri ve samimiyetle çalışmaktadır. Bugün İmam Hatip okullarını daha iyiye taşıma adına, bu okulların, dünü-bugünü, misyonu-vizyonu, hedefleri-idealleri, nitelik ve nicelik ilişkisi gibi açılardan, kapsamlı, derinlikli ve çok yönlü müzakerelerle yeniden ele alınması önemlidir. 

 

12. Bireysel ve toplumsal anlamda ilgi, algı ve olguların çok hızlı değiştiği günümüzde, sahih dini bilginin öğretilmesi, nitelikli öğreticiler ve doğru bir yöntemle en ideal düzeyde milletimizin dini hayatına rehberlik edilebilmesi için; din eğitimi ve hizmeti sunan bir kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığı ile örgün din eğitimi yapan Milli eğitim Bakanlığı arasında işbirliği ve ortak çalışmalar yapılması gerekmektedir. İmam Hatip Liselerinin aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığının en önemli insan kaynağını oluşturması hasebiyle, nitelikli personel ile kaliteli din hizmeti sunma bağlamında, söz konusu okullardaki eğitimin içeriği ve mezunların yeterliği oldukça önemlidir. İmam hatip liselerinde özellikle uygulamalı meslek derslerinde tecrübeli ve yetkin Diyanet personelinden istifade edilmesinin, hitabet ve meslekî uygulama konularındaki derslerin zaman zaman cami ortamında yapılmasının faydalı olacağı mülahaza edilmektedir. Ayrıca İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin din hizmetleri alanını, zamanında ve doğru tanıyabilmeleri için yeterli düzeyde staj ve mesleki tatbikat yapmaları sağlanmalıdır. Özellikle kız öğrencilerin yetişkin Kur’an kurslarında, irşat hizmetlerinde, 4-6 yaş Kur’an kurslarında ve diğer din hizmeti alanlarında uzun süreli ve ücretli staj yapma imkânı oluşturulmalıdır. Diğer yandan, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı öğrenci yurtlarında da manevi rehberlerin görevlendirilmesi faydalı olacaktır. Bu itibarla ilgili kurumlar arasında yapılacak istişare ve çalışmalarla somut işbirliği alanlarına yönelik mevzuatın hazırlanması ve hayata geçirilmesi, geciktirilmemesi gereken bir husustur.

 

13. Diyanet İşleri Başkanlığı, kurulduğu günden bu yana, "halkımızı din konusunda aydınlatma" görevinin gereği olarak, arzu eden vatandaşlarımıza, doğru dini bilgiyi nitelikli eğitimciler aracılığıyla ulaştırmak için; büyük bir özveri, hassasiyet, titizlik ve samimiyetle çalışmaktadır. Kur’an-ı Kerim’i usulüne uygun bir şekilde okumak, itikat, ibadet, ahlak alanlarında bilgi sahibi olmak, Sevgili Peygamberimizin hayatını ve örnekliğini öğrenmek isteyen vatandaşlarımız için, Kur’an kurslarında, zaman ve mesai sınırı olmaksızın hizmet verilmektedir.  Milletimizin İslam dinini öğrenme konusunda kurumumuza gösterdiği güven ve ilgiyle birlikte, eğitim programlarının çeşitlenmesi ve yeni programların geliştirilmesi ihtiyacı her geçen gün artmaktadır.

Bunun yanı sıra, eğitimcilerin kazanımlarının korunması ve meslekî yeterliklerinin artırılması da hayati öneme sahiptir. Diyanet İşleri Başkanlığı, bir yandan program geliştirme faaliyetlerini sürdürürken, diğer yandan da hizmet içi eğitim seminerleri ile öğreticilerinin mesleki yeterliklerini geliştirmeye devam etmektedir.

 

14. İslam medeniyetinin en köklü müesseselerinden olan hafızlık, Diyanet İşleri Başkanlığının en kapsamlı eğitim faaliyetlerindendir. Hafızlık eğitimini, doğru bir metotla yapmak; hafızların, Kur’an’ın gaye ve anlam dünyasıyla tanışmalarını da sağlayarak onlara Kur’an’ın âmili ve hâdimi olma şuurunu da kazandırmak, söz konusu eğitimin olmazsa olmazıdır. Hafızlık sonrasındaki eğitim süreçlerinin, hafızlık kazanımından azami derecede istifade edilecek şekilde planlanması, dini yükseköğretim ve İslami ilimlerde uzmanlaşmalarına yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Hafızlık eğitimi alan öğrencilere yeterli düzeyde danışmanlık ve rehberlik hizmeti sunulmasında, öğreticilerin yeni yöntem ve tekniklerle sürekli kendilerini yenilemelerine imkân sağlanmasında fayda mülahaza edilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında hafızlık konusunda koordinasyon ve işbirliğini güçlendirerek söz konusu eğitimin daha nitelikli hale gelmesini sağlamak için "Okul-Kur’an Kursu İşbirliğine Dayalı Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Programı Protokolü" nün imzalanmış olması önemli bir gelişmedir.

 

15. Çocuklarımızın, temel dini bilgileri edindiği, birlik, beraberlik, saygı, dürüstlük gibi ahlaki erdemleri öğrendiği yaz Kur’an kurslarımız; temel dini bilgi ve tasavvurunun oluşması, ileriki yaşlarda manevi boşluğa düşerek yanlış yönlendirmelerden etkilenmemeleri ve dinî kimliklerinin inşa edilmesi gibi pek çok açıdan hayati öneme sahiptir. Bu meyanda bütün cami ve Kur’an kurslarımızda düzenlediğimiz yaz Kur’an kursları programlarımız; çocuklarımızın tatil dönemlerini en iyi şekilde değerlendirmesine de imkân tanıyacak şekilde, onların seviyesini, ilgisini, beklentisini, yaşını, yeteneğini, bilgisini ve bütün özelliklerini dikkate alan bir yaklaşımla planlanmakta ve uygulanmaktadır. Yüzbinlerce yavrumuzun katıldığı Yaz Kur’an Kurslarına olan ilgi memnuniyet verici olmakla birlikte yaz Kur’an kurslarının, çocukların ilgi ve algıları, örgün eğitim içinde gördükleri din eğitimi-öğretimi gibi açılardan sürekli değerlendirilerek daha cazip ve faydalı hale getirilmesi için planlı ve düzenli çalışmalar yapılmaktadır. (İLKHA)