Türkiye'de yaşayan insanların yüzde 6,9'u engelli bireylerden oluşuyor. Hayat içerisinde birçok farklı sıkıntı ile karşılaşan engelli vatandaşlar, toplumun diğer kesimi tarafından anlaşılmak istiyorlar.
Günlük hayatta karşılaştıkları sorunlar hakkında konuşan görme engelli vatandaşlar, toplu taşıma araçlarına binerken, sokağa çıkarken birçok sorunla karşılaştıklarını söylediler. Öncelikle toplum tarafından anlaşılmak isteyen engelliler, kendilerine yönelik duyarlılığın oluşabilmesi için devlet yetkililerinin kamu spotlarıyla, belgesel filmlerle insanları eğitmesini istiyorlar.
1978 yılında görme engelli olarak dünyaya gelen ve hayatın tüm zorluklara rağmen öğretmenlerinin de desteğiyle lise eğitimini tamamlayan Harun Akın, "Benim için en büyük sorunlardan birisi gelen otobüsü tanıyamamaktır. Doğrusu çoğunlukla metro, tramvay gibi toplu taşımaları kullanıyorum ama gelen otobüsün nereden gelip nereye gittiğini bilmek isterdim." diye konuştu.
"Sürekli birilerini eleştirirseniz bu hayat çekilmez olur"
Ailesiyle birlikte yaşayan ve şimdiye kadar ailesinin kendisine yönelik olumsuz bir tutumunun olmadığını söyleyen Akın, "Pozitif olmak zorundayız. Ondan başka da bir alternatifimiz de yok. Eğer pozitif olmazsanız başkaları gelip sizin hayatınızı pozitif yapamaz. Benim kendimce bir sıkıntım olabilir ama bunu kafamda problem haline getirmek yerine onu aşmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Böyle olursa bu hayattan haz alabilirsiniz. Sürekli birilerini eleştirirseniz bu hayat çekilmez olur. Çünkü insanlar sadece sizin yanınızdayken sıkıntınızı hissedebilirler. Fakat yanınızdan ayrıldıklarında dünya işinin gereği olarak sıkıntınızı unutuyorlar. Böyle olunca da haliyle kişinin kendi problemini, hayata adapte olmayı kendisinin halletmesi gerektiğini düşünenlerdenim." dedi.
Akın, "İnsanların, günlük hayatta engelli kişilerle ilk defa karşılaştığı zaman engelliye nasıl yardımcı olabileceğini kestiremeyebiliyor. Bu da ufak tefek olumsuzluklara sebep olabiliyor. Diyelim ki ben karşıdan karşıya geçmek istiyorum. Siz benim kolumdan tutup karşıya geçiriyorsunuz. Bir başkasından bunu istediğimde o kişi bastonun diğer tarafından tutup karşıdan karşıya geçiriyor. Bir başkasından böyle bir talepte bulunduğunuzda ise kişi önümüze geçerek gel gel gel diyerek kendince yol göstermeye çalışıyor. Olması gereken ise, engellinin kendisine yardımcı olmak isteyen kişinin kolundan tutup onunla birlikte yürümesidir." diye konuştu.
"Bir şey, kanun gerektirdiği için değil insanların ihtiyacı olduğu için yapılmalıdır"
Sorunların çözümü için engelli bireylerin eğitilmesinin doğru bir karar olacağını belirten Akın, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Bu sorunun aşılabilmesi için devlet insanları eğitsin, desek de ne kadar başarılı olacağını bilmiyorum. Bu eğitimi derslere ünite olarak koyar ve sadece kabataslak işler geçerseniz bu müfredatta kalır. Herkese öğretmekle de bu işin altından kalkılamaz. Bence devlet burada herkesi eğitmektense engellileri eğitmesi daha mantıklı geliyor. Milyonlarca insanı eğitemezsiniz. Bir şey kanun gerektirdiği için değil insanların ihtiyacı olduğu için yapılmalıdır. Kanun koymak bu işi çözmüyor."
"Otobüsün nereden gelip nereye gittiğini bilmek isterdim"
Yaşadıkları sorunlar hakkında da konuşan Akın, son olarak "Benim için en büyük sorunlardan birisi gelen otobüsü tanıyamamaktır. Doğrusu çoğunlukla metro, tramvay gibi toplu taşımaları kullanıyorum ama gelen otobüsün nereden gelip nereye gittiğini bilmek isterdim. Yeni tip minibüsleri tanımakta zorlanıyorum. Hele orada o an başkaları yoksa işimiz daha da zor oluyor. Gelen araba özel mi yoksa toplu taşıma aracı mı bunu ayırt edemiyoruz. Benim için en büyük sorun bu gibi görünüyor. Bununla birlikte farklı sorunlarımız da oluyor. Pazar günleri kaldırımdan aşağıya inmek için yer bulamıyorum. Tüm kaldırımların önünde araba var. Sadece kaldırım yapmak yetmiyor. Ehliyet kurslarında bu tarz sorular sorularak insanlarda bilinç uyandırılması gerekiyor. Kaldırımların önüne konan arabalar sadece engelliler için değil diğer insanlar için de sorun oluyor. Hâlbuki insanın geçeceği kadar bir mesafe olsa engelliler de diğer insanlar da rahat bir şekilde geçer." dedi.
1963 yılında İstanbul'da dünyaya gelen ve küçük yaşta yüzünde olan yanık sebebiyle göz damarlarında oluşan zedelenme sonucunda görme yetisini kaybeden Mehmet Şükrü Gündöner, "İlkokulu hocamın desteğiyle bitirdim. En ön sırada otururken bile okuyamıyordum. Tahtaya kalkarak yazıları okuyup defterime yazıyordum. İlkokulu bu şekilde bitirdim. Ortaokulda dersler ve hocalar arttığı için bırakmak zorunda kaldım." dedi.
"Zorlukları bize yaşatan normal insanlardır"
Gündöner, "Zaman içerisinde birkaç operasyon geçirip kornea nakli oldum. Onlar da başarılı geçmedi. Yıllar içerisinde sağ gözümü kaybettim. Bugüne kadar baston kullanmıyordum ama 3-4 sene önce görüşüm iyice düşünce baston kullanmaya başladım. Sonradan görme engelli olmak doğuştan engelli olanlara oranla daha zor. Bunalımı daha zor atlatıyoruz. Bizim zorluklarımız çok. Genelde dışardaki hayatımızda çok zorluklar yaşıyoruz. Bu zorlukları bize yaşatan normal insanlar. Kaldırımların üzerindeki engeller, otobüslerin üzerindekileri okuyamamamız ve birçok yerde rehber yolların olmaması gibi sorunlarımız var. Araç geldiğinde nereden gelip nereye gittiği ya da hangi numara olduğunu söylemiyor. İnsanların duyarsızlığı, bizi yok saymaları gibi bir sürü sıkıntı var." şeklinde konuştu.
"Toplumun kamu spotlarıyla, kısa belgesellerle eğitilmesi gerekiyor"
İnsanlar tarafından anlaşılmamak ve engelli maaşı alamamak gibi birçok sorunlarının olduğunu söyleyen Gündöner, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Devlet eskiye nazaran engelli sorunlarına biraz daha eğiliyor ama yeterli değil. Daha çok şeyler lazım. Toplumun duyarlı olması için eğitilmesi lazım. Bu eğitimin de daha anaokulundan, ilkokuldan başlaması lazım. Engelliler için yapılan bazı sosyal projeler var ama onlar da yetersiz kalıyor. Bir engelliye nasıl davranılması, nasıl yardım edilmesi, hayatı nasıl kolaylaştırılır gibi eğitimlerin anaokulundan başlayarak ehliyet sınavlarına kadar eğitim verilmesi lazım. Toplumun kamu spotlarıyla, kısa belgesellerle eğitilmesi gerekiyor. Engellilerin yaşantıları, maaşları ile ilgili birçok kolaylık sağlanabilir. Bizde ağır engelli gruplar var. Raporlarda sorun yaşıyoruz. Kimisi ağır engelli rapor alırken kimisi de alamıyor. Kimisi de sağlam sayılıyor. İşe girişlerde sıkıntılar oluyor. Evde bakım maaşı alınabilmesi için kişi başı gelir sınırı konuluyor. Öyle arkadaşlarımız var ki kişi başı gelir seviyesini 10 lira, 20 lira aşıyor diye maaş alamıyor. Avrupa'da böyle bir sınır yok. Engelli ne kadar zengin olursa olsun devlet bu maaşın onun hakkı olduğunu ve maaşını alacağını söylüyor. Fakat ülkemizde birçok sınırlamalar var. Bunların acil şekilde aşılması lazım. (Nizamettin Aşkın-İLKHA)