Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi diyetisyenlerinden Mikail Çayır ve Ayşe Dilşad Bilen, yaklaşan ramazan ayıyla birlikte değişecek olan beslenme alışkanlığına karşı daha dikkatli bir beslenme içerisine girilmesi gerektiğini vurguladılar.
Ramazan ayına girilmesiyle beraber değişen yeme ve içme alışkanlıklarının metabolizmayı etkilediğini dile getiren Diyetisyen Mikail Çayır "Ramazanla birlikte beslenme alışkanlığımız biraz değişecek. Uzun süren bir açlık dönemi oluşacak. Bu açlık döneminden sonra iftar açıldıktan sonra yemeklere biraz yüklenme olabilir. Yalnız mide uzun süre boş kaldığı için aniden yüklemeler yaptığımız zaman sindirim biraz zorlaşacaktır. Bu alanda yapılacak olan en güzel şey mideyi yormadan bir beslenme yapmak olacaktır. Bunu nasıl yapabiliriz? İftarda mideyi yormayacak, sıvı gıdalarla, sünnet olması hasebiyle hurma veya zeytinle açmak, yanına bir miktar su veya yanına bir çorba tükettikten sonra en azından 10 ile 15 dakika bekleyip midenin dinlenmesi için sindirimin başlamasını bekleyin. Ondan sonra ana yemeklere geçebiliriz." dedi.
"Sahurdan sonra hemen uyumayın"
"Sahurdan hemen sonra uyumak mideye zarar verir." diyen Çayır, "Yemek yedikten sonra en azından bir iki saat boyunca uyumayın veya uzanmayın. Çünkü yenilen yemeğin mideyi terk etmesi, sindirime başlaması belli bir süre alır. Yemekten hemen sonra uyumak sıkıntı oluşturur. Midedeki bazı rahatsızlıklar ülser, gastrit, diğer ciddi bazı rahatsızlıklara sebep olabilir." ifadelerini kullandı.
Hastaların oruç tutmasının hastalık durumlarına göre değişkenlik arz ettiğini belirten Çayır, "Şeker hastaları biraz daha farklı beslenme sitiline sahiptir. Kan şekerinin sabit gitmesini sağlamak adına onlar da sürekli az az, sık sık beslenmelidir. Ama şeker hastalarında tedavinin şekli farklıdır. Kimisi yoğun doz insüli alarak devam ediyor, kimisi sadece basit birkaç antidiyabetik alarak devam edebilir. Hekim takibinde, kişinin kan şekerini takip etmektir. Yani olası yoğun bir alçalma, yükselme varsa doktor oruç tutmasına izin vermeyecek. En azından belli bir süre takip edecektir veya 'Bir süre tut, kötü gidiyorsa bırak.' diyecektir ölçümlerine bakarak. Ama genellikle yoğun doz insülin alanlar, günde 3 defa bir de akşam uzun etkili insilün alanların tutmaması daha mantıklıdır. Çünkü onların hiçbir şekilde vücudunda insülün üretilmiyor. TİP 2 diyabet dediklerimiz genellikle hap kullanan kişiler doktor gözetiminde oruç tutulabilirler." dedi.
"Ramazanda şikâyetlerin çoğu mide rahatsızlıklarından oluyor "
Ramazan ayında genellikle mide rahatsızlığından dolayı hastaların kendilerine başvurduğunu belirten Çayır, "Genellikle mide rahatsızlıkları ile alakalı veya sindirimle, bağırsaklarla problem yaşayanlar oluyor. Çünkü ramazanla birlikte beslenme biraz değiştiği için kişiler günlük öğün sayısında ve miktarında değişime gidiyor. Eskiden akşam yemekleri biraz daha hafif yapılırken artık daha ağır yapılmaya başlanıyor. Akşam yemeğinden sonra oluşan yorgunluktan dolayı kişilerde biraz hareketsizlik göründüğü için mide ile alakalı bazı rahatsızlıklar oluşabiliyor. Bir miktar aç kalınan sürenin uzamasından dolayı metabolizma yavaşlıyor ondan dolayı kişiler kilo problemi yaşayabiliyor." şeklinde konuştu.
"Ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenme çok önemlidir"
Ramazan ayında Müslümanların hayat akışında biraz değişiklilerin olacağını dile getiren Diyetisyen Ayşe Dilşad Bilen, "11 ayın sultanı olarak anılan ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenme çok önemlidir. Diğer aylara kıyasla sofralara daha fazla özen gösterilen ve yemek çeşitliliğinin arttığı bu ayda beslenme düzeni değişmektedir." dedi.
"Uzun bir zaman aç kalınan ramazanda öğün sayısı azalır buna bağlı olarak metabolizma yavaşlar." ifadelerini kullanan Bilen, "Bu sürede vücut ağırlığını korumak önemlidir. Yine susuz kalınan sürenin fazla olması ve son yıllarda sıcak aylara denk gelen oruç sebebiyle vücudun su ihtiyacını sağlamak da önemlidir. Mutlaka sahur yaparak, iftar ve sahur arasında 2 ara öğün yapacak şekilde beslenerek öğün sayısını arttırmak sağlıklı beslenmenin ramazan ayında da korunmasını sağlar." ifadelerini kullandı.
"Sahurda mutlaka su tüketilmelidir"
Mutlaka sahur yapılması gerektiğini dile getiren Bilen, su tüketimi konusunda da hassas davranılması gerektiğini dile getirdi. Bilen, "Sahurda sindirim süresi uzun olan ve tok tutan besinleri tercih etmek orucun kolay geçmesini sağlar. Yumurta, peynir, süt ve yoğurt tüketmek, tam tahıllı ekmekler tercih etmek, yağlı tohumlar olarak adlandırılan ceviz, fındık ve bademe sofrada yer vermek sahur için en doğru seçimler olacaktır. Çabucak sindirilen ve kan şekerinde dalgalanmalara sebep olan bu sebeple acıktıran şeker ve beyaz un içeren yiyeceklerden uzak durmak, susamaya sebep olacak tuzlu ve baharatlı besinlerden uzak durmak önemlidir. Sahurda mutlaka su tüketilmelidir. Sahur sonrası yemekten hemen sonra uyumak mide rahatsızlıklarına sebep olabilmektedir." dedi.
"Ramazan ayında çokça tercih edilen pide ekmeği ve tatlılardan uzak durulmalıdır"
Ramazanda tatlı ve unlu yiyeceklerin çok tüketilmemesi gerektiğini dile getiren Bilen "İftarda uzun süren açlık sonrası mideye yüklenilmemeli, sağlıklı tercihler yapıp ara vererek yemek yenilmelidir. Hurma ve su ile başlanıp çorba ve bir dilim tahıllı ekmek sonrası 10 dakika ara vermek sindirim sistemi için önemlidir. Ara vererek hem mide zorlanmamış olur hem de tokluk hissi oluşması için zaman sağlanır. Sonrasında ana yemekle devam edilebilir. İftarda ızgara et, kurubaklagil yemekleri, sebze yemekleri, salata ve yoğurt tercih edilebilir. Ramazan ayında çokça tercih edilen pide ekmeği ve tatlılardan uzak durulmalıdır." şeklinde konuştu.
"Ramazan ayını kilo verme fırsatı olarak görmemeli"
Ramazanda kilo vermek amacıyla fazla aç kalınmaması gerektiğini söyleyen Bilen, "Gün içerisinde gerçekleşen su ve mineral kaybı için su tüketilmelidir ve yemek sonrası maden suyu içilebilir. İftar ve sahur arasında meyve, yağlı tohumlar, tam tahıllı yiyecekler ve sık olmamakla birlikte sütlü tatlılar ile 2 ara öğün yapılarak yavaşlayan metabolizma desteklenebilir. Ramazan ayını kilo verme fırsatı olarak görüp vücudu aç bırakmamak veya uzun açlık sonrası iftar yemeğini kendini ödüllendirme olarak görüp aşırıya kaçmamak manevi doyumu yakalamaya çalışmak gerekmektedir." dedi. (Cemil Özdaş - İLKHA)