Riyad Makaev – Doğruhaber / Analiz

Bildiğimiz üzere, İran ve ABD arasındaki anlaşmazlık İran Devrimi veya İslam Devrimi’yle, 1979 yılında İran'ın Şah Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki monarşi rejiminin yıkılması, Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetiminde İslam hukuku ve Şiî mezhebi görüşlerini esas alan İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra başlamıştır. Orta Doğu’nun hem kültürel hem de jeopolitik önem itibari ile en kritik ülkelerinden birisi olan İran, geçen 20. Yüzyıla kadar birçok devletin egemenliğinde olmuştur. Fakat asıl hedef haline gelmesi ise petrolün keşfedilmesi ile olmuştur. Başta İngiltere ve Rusya olmakla beraber, Almanya ve Fransa arasında Osmanlı İmparatorluğu topraklarını, Orta Asya ve Uzak Doğu ülkelerinin topraklarını elde etme çabası başladı. Bunu da sanayi devrimine bağlayacak olursak yer altı zenginlikleriyle değerli topraklara sahip olan Orta Doğu emperyalist güçlerin vazgeçilmez bir “pastası” haline geldi. Bu pastanın bütün dilimlerinde pay sahibi olmak isteyen devletlerce Orta Doğu’nun bitmek bilmeyen çilesi başlatılmış oldu. Bazılarının sandığı gibi, İran’ın problemi İslam hukuku ve Şiî mezhebi görüşlerini esas alan İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasından kaynaklanmıyor. Problem tamamen İran’ın değerli topraklarla ilgili bir problemdir. Dolaysıyla, İran’ın sahip olduğu petrol ve doğal gazda gözü olan ve dünya medyasını kontrol eden her bir devlet İran’da ağaçta kıpırdanan bir yaprağı bile dünya toplumuna bir tehdit olarak yansıttı.

Daha derin düşünecek olursak, bölgedeki hemen hemen tüm devletlerin iktidarları bir darbe neticesinde veya İngiltere’nin yardımıyla iktidarı ele geçirmiş bulunmaktadır. Dolaysıyla, bölge karıştırılmaya çok müsait bir bölgedir. Şah döneminde İran ile her alanda çok iyi ilişkileri olan ABD, Şah’ın tarafını tuttuğu için İslam devriminden sonra iktidarı ele geçiren İmam Humeyni’yi meşru görmemiş ve İran’la düşman kesilmişlerdir. İmam Humeyni ise Sovyetler Birliği ile ilişkiler kurup yoluna devam etti. O günden bu güne kadar ABD ve İran arasındaki anlaşmazlık devam etmektedir.

Dolaysıyla, İran’ın nükleer programı vesaire ise, emperyalist güçlerin İran’a baskı uygulamak için uydurduğu bir bahanedir. Çok geniş çapta bunu konuşabilirler, israil için tehdit, şuna buna tehdit, terörü destekleme vesaire. Fakat, tüm bu konular tüm devletler için söz konusu, sadece İran için geçerli bir konu değil. Örneğin, Suriye rejimine karşı ayaklanan Suriyeli muhalifler okyanusun ötesindeki ABD için nasıl bir tehdit oluşturuyor ki, hemen koşup Suriye’de üs kuruyorlar? Aynı şekilde, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya bölgeye koşuyor. İşte dediğimiz gibi, bölgedeki değerli pastanın bütün dilimlerinde pay sahibi olmak isteyenler büyük oyun oynamaktadırlar. Bu bir puzzle oyununa benziyor, önce karıştır sonra istediğin gibi düzelt. Şimdi, bekasından endişe duymaya başlayan Suudi Arabistan ve BAE de galiba bu oyuna katılmaya çalışıyor. Suud ailesi ve BAE Emirleri ABD’ye verdiği büyük destekleriyle İran’ın elini kırmaya çalışıyorlar. Dolaysıyla, İran ile ilgili bir sürü olumsuz şeyler duymaya devam edeceğiz. İran karışır mı karışmaz mı ilerde göreceğiz. İran şu anda yalnız değil, Rusya ve Çin İran ile yakından ilgileniyor!