HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan haftalık gündem değerlendirmesinde, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan Yeni Ekonomi Programı kapsamındaki  "reform paketine" yönelik dikkat çekici eleştirilerde bulundu.

Değerlendirmede, bankacılık sektörüne ilişkin düzenlemenin ağırlığına tepki gösterilerek "paradan para kazanma" anlayışının bitmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

İç gündem değerlendirmesinde ayrıca KHK’larla ihraç edilen seçilmişlerin mazbatalarının verilmemesine, Rabia Naz’ın ölümü ile ilgili iddialara ve internet oyunlarının neden olduğu tehlikelere ilişkin dikkat çekici görüşlere yer verildi.

"Halkın bankalara köle hale getirildiği bir anlayış, paketin ana iskeletini oluşturuyor"

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın "Yeni Ekonomi Programı" kapsamında bir reform paketi açıkladığı hatırlatılan değerlendirmede "Ekonomik krizden çıkış için üretimin, tarımın ve yerli ekonominin esas alınacağı, gerçekçi hedefleri olan adil bir paket beklenirken yükü işçiye, emekçiye ve memura yükleyen, paradan para kazanma kolaycılığının öne çıktığı bir sunumla karşılaştık." denildi.

Açıklanan reform paketinin bankacılık merkezli bir sistemi öngördüğüne dikkat çekilen gündem değerlendirmesinde, "Bankacılık sektörüne yönelik düzenlemelerin ağırlık kazandığı pakette bankacılığın ekonomi üzerinde ağırlığının derinleştiği, işçi, emekçi, üretici, sanayici ve özel sektörün bankacılık sektörüne bağımlı ve mecbur bırakıldığı, ekonominin merkezine bankacılığın yerleştirildiği bir sistem öngörülüyor. Yani yine faiz ve kredilerin dayatılması suretiyle halkın bankalara köle hale getirildiği bir anlayış, paketin ana iskeletini oluşturuyor." ifadelerine yer verildi.

"Devlet, halkın parasını zorla alacak, paradan para kazanacak"

Bireysel Emeklilik (BES) ve  kıdem tazminatlarıyla ilgili ön görülen düzenlemelere yönelik eleştirilerin yer aldığı değerlendirmede, "Paketin diğer önemli özelliği; sigortacılık, BES ve kıdem tazminatlarına getirilmesi düşünülen düzenleme ile halkın parasına göz dikilmesidir. Devletin açıklarının kapatılması için toplumun istikbalinin teminatı olan birikintilerin, yasal dayatma ile bir fonda toplanması hedeflenmektedir. Yani devlet, halkın parasını zorla alacak, paradan para kazanacak, devlet işleyişini bu şekilde sağlayacak ve bir nevi halka modern bir kölelik dayatacaktır. Kıdem tazminatının söz konusu fona devri ile işçinin, emekçinin geleceğinin güvencesi elinden alınmaktır. Oysa işçinin vergilendirilmiş kazancıyla nasıl tasarruf edeceğine kendisi karar vermelidir." ifadeleri kullanıldı.

"Adil olan vergilendirme politikası ‘Verginin tavana, gelirin tabana yayılmasıdır"

Vergi sisteminde adaletin olması gerektiğine ve bu amaçla vergi yükünün adil bir şekilde paylaştırılmasının önemine vurgu yapılan gündem değerlendirmesinde, "Açıklanan pakette ‘verginin tabana yayılacağı' ve 'yüksek gelir gruplarının daha adil vergilendirileceği' ifade edilmektedir. Oysa adil olan vergilendirme politikası, 'Verginin tavana, gelirin tabana yayılması' şeklinde olanıdır. Vergi sisteminde adalet, sadece yüksek gelirli gruplara yönelik bir kolaylaştırma ile sağlanmaz. Böyle bir düzenleme adalet değil, belki zulümdür. Esas olan, vergi yükünün herkese karşı adil bir şekilde paylaştırılmasıdır." diye belirtildi.

"Çiftçinin kullandığı ilaçtan, tohumdan, gübreden, elektrikten, mazottan vergiler kaldırılmalıdır"

"Sorunları günlük politikalarla çözmeye çalışmak geçmişte olduğu gibi bundan sonra da işe yaramayacaktır." denilen değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:

"Tarım ve hayvancılık ile ilgili kronik meseleler gündeme getirilirken konunun tüm boyutlarıyla ele alınması gerekir. Sorunlar, üretimden ziyade ithalatın öncelendiği bir anlayışla çözülemez. Yanlış tarım politikalarından ve dışa bağımlı uygulamalardan vazgeçilmelidir. Tarım politikalarında ciddi ve cesur reformlar yapılmalıdır. Çiftçinin kullandığı ilaçtan, tohumdan, gübreden, elektrikten, mazottan vergiler kaldırılmalıdır. Paradan para kazanma anlayışı bitmelidir. Bankacılık, faiz ve kredilere mahkumiyet; küresel finans sisteminin en önemli silahlarıdır. Bu sistemin tesirini kıracak önlemlere ağırlık verilmelidir. Bugün en önemli kalkınma planı; betonarme yatırımlardan ve pansuman çözümlerden kaçınılarak üretim, sanayileşme ve istihdama yönelik yatırımların yapılmasıdır. Açıklanan pakette bunların yer almaması büyük bir eksikliktir. Sistem, halen kartelleşmeye hizmet etmektedir. Büyüklerin korunduğu, küçüklerin yok sayıldığı bir mantık bu memlekete huzur getirmeyecektir."

KHK’larla ihraç edilen seçilmişlere mazbatalarının verilmemesi

Hukuki olarak adaylıklarının önünde bir engel olmayanların seçildikten sonra görevlerine başlatılmamasının hukukla bağdaşmadığı ifade edilen haftalık gündem değerlendirmesinde, "31 Mart mahalli idareler genel seçimleri, öncesi ile sonrasında yaşanan olaylar, resmi ve gayri resmi ittifaklar ve ortaya çıkan sonuçlar nedeniyle uzun süre konuşulmaya ve tartışılmaya devam edecektir. Yerel yönetimlerde beş yıl boyunca belediye başkanı veya muhtar olarak görev alması halk tarafından uygun görülen pek çok kişi mazbatasını alarak göreve başladı. Öte taraftan kesinleşmiş seçim sonuçlarına rağmen halen mazbatasını alamadığı için görevlerine başlayamayan belediye başkanları ve muhtarların bulunması seçimlere gölge düşürmektedir. Hukuk nezdinde adaylığının önünde hiçbir engel bulunmayan kişilerin, seçilmeleri halinde görevlerine başlatılmamasının hukukla bağdaşır bir tarafı yoktur. Kimlerin ne şekilde aday olabileceği mevzuatla belirlenmiş olup, bu yorumun genişletilerek halkın takdirine set çekilmesi memlekete bir fayda getirmeyeceği gibi toplumsal huzurun korunmasında da ciddi sakıncalar barındırmaktır." denildi.

KHK’larla ihraç edilen adayların seçimleri kazanmış olmalarına rağmen mazbatalarını alamamasının, tıpkı güvenlik soruşturmalarında olduğu gibi, OHAL dönemi uygulamalarının, OHAL dönemi bitmiş olmasına rağmen sürdürüldüğünün göstergesi olduğu ifade edilen değerlendirmede  "Bu durum, hukuk devletine yakışmayan fiili bir durumdur. Hukuk herkese eşit ve mevzuata uygun şekilde uygulanmalıdır. Toplumsal adaletin sağlanması noktasında herkesin fikri ve seçimi garanti altına alınmalı, halkın takdirinin önüne başka takdirlerin geçmesi engellenmelidir." ifadeleri kullanıldı.

"Rabia Naz’ın ölümü aydınlatılmalıdır!"

Giresun’un Eynesil ilçesinde yaklaşık bir yıl önce evinin önünde yaralı halde bulunup kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Rabia Naz’ın ölümünün halen aydınlatılmadığı hatırlatılan değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:

"Olayın üstünün bir şekilde örtülerek ortaya çıkmasının önlendiği iddia edilen bu ölümün aydınlatılması amacıyla ciddi bir hukuk mücadelesi içine giren kızın babasının, akıl sağlığının yerinde olmadığı iddiası ile gözlem altına alınması kaygı vericidir.

Rabia Naz’ın ölümüne ilişkin medyada yer alan iddialar henüz teyit edilmediği için bu iddialar hakkında bir değerlendirme yapmayı doğru bulmuyoruz. Ancak olay hakkında etkin bir soruşturma ile gerçekler araştırılmalı ve elde edilen bulgularla kamuoyu aydınlatılmalıdır. Soruşturmaya ilişkin kasıt ve ihmali bulunan herkes mutlak surette cezalandırılmalı, çocuklarının hayatına mal olan vakıayı araştıran aile daha fazla mağdur edilmemeli ve mağduriyet oluşturacak fiillere maruz bırakılmamalıdır."

"İnternet oyunları büyük tehlike oluşturuyor"

Dünya genelinde binlerce çocuğun psikolojisini bozmaya, hayatını karartmaya, hatta çok kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Mavi Balina, Mariam ve Momo gibi oyunların çocuklar ve aileleri için tehdit oluşturmaya devam ettiğine dikkat çekilen değerlendirmede, "Meydan okuyucu birer uygulama olan bu oyunlar çocuklara bunu yap, şunu yapma gibi şiddet içeren talimatlar yağdırarak bunları yerine getirmeleri isteniyor. Çocuklar, çocukluk psikolojisinin suiistimal edilmesi ile oyunun etkisinde kalıp bağımlı hale gelmektedir. Önce özgüvenlerini kaybediyor daha sonra da varlıklarını sorgulamaya başlıyorlar. Bir müddet sonra da tamamen oyunun etkisine girerek kendilerine ve çevrelerine zarar vermeye başlıyorlar. Hatta oyun, ölümle de sonlanabiliyor." görüşlerine yer verildi.

En son Van’ın Tuşba ilçesinde 14 yaşındaki kız çocuğunun uçurumdan atlayarak intihar etmesinin nedeninin bu oyunlar olduğunun ortaya çıktığına değinilen açıklamada, şu tavsiye ve önerilerde bulunuldu:

"İnternet, telefon ve tabletler üzerinden özellikle 12-16 yaş grubu yeni ergenlik dönemine giren çocukları hedef alan birer sanal ölüm tuzağı olan bu oyunlara karşı ailelerin çok dikkatli olması gerekir. Bunun için ailelerin çocukları ile iyi bir iletişim içinde olmaları, oynadıkları oyunların içeriğini bilmeleri, izlemeleri gerekmektedir. Ayrıca internet ve telefon kullanımına dikkat edilmeli ve kullanıma sınırlama getirilip denetimi elden bırakmamalıdırlar. Boş zamanlarında spor, sosyal aktiviteler, kitap okuma, film izleme ve gezi yapma gibi etkinlikler yapılarak onlara zaman ayırabilmelidirler. Bu konuda en büyük sorumluluk elbette devlete düşmektedir. Tehlikenin boyutları büyüktür. Başta MEB olmak üzere ilgili tüm kurumlar bir an önce gerekli tedbirleri almalıdır. Dünyanın birçok ülkesinde yasaklanan bu oyunlar yasaklanmalı ve erişimleri önlenmelidir. Destekleyici anlamda mutlaka okullarda manevi eğitime de ciddi bir ağırlık verilmelidir." (Ramazan Casuk-İLKHA)