ABD başta olmak üzere emperyalist ülkelerin İslam ülkelerinde ve geri kalmış ülkelerde sağlığı en büyük sömürü aracı olarak kullandıklarını belirten Dünya İslam Sağlık Birliği Suriye Koordinatörü Dr. Yahya Öztürk, İslam ülkelerinin bu durumdan kurtulması için güçlerini birleştirmesi ve İttihad-ı İslam çerçevesinde bir araya gelmesi gerektiğini söyledi.
Dünya İslam Sağlık Birliği Suriye Koordinatörü ve Sağlık-Der Kilis Şube Başkanı Dr. Yahya Öztürk, "7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası" dolayısıyla İLKHA'ya önemli açıklamalarda bulundu.
İslam ülkelerinin Batı ülkelerinden yılda yaklaşık 70 milyar dolarlık tıbbi ilaç ve cihaz ithal ettiğini ifade eden Öztürk, İslam ülkelerinin sadece bu 70 milyar dolarlık tıbbi ilaç ve cihazları birbirlerinden alması durumunda emperyalistlere en büyük darbeyi vuracaklarına dikkat çekti.
Çeşitli sivil toplum kuruluşları aracılığıyla İslam ülkelerine giren emperyalistlerin, Hristiyan ülkelerin ve özellikle Birleşmiş Milletler ile Dünya Sağlık Örgütü'nün bu ülkelerde sağlık ile ilgili gerçek manada bir çalışma yapmadıklarına işaret eden Öztürk, "Avrupa'dan, 'insani yardım' ve 'sağlık yardımı' adı altında gelen emperyalist güçler, gerçekten de sağlık anlamında bu insanlara yardımcı olmuş olsalardı, tedavi edilebilir birçok hastalık tedavi edilirdi." dedi.
"Bu sömürge kolonileştirildi"
Avrupa ülkelerinin, Afrika'nın birçok ülkesini sömürge haline getirdiğini belirten Öztürk, "Bu sömürge kolonileştirildi. Yani bir miktar kendi hayatlarını ve kendi işlerini devam ettirmek ve kendi isimleriyle birlikte kalmak suretiyle Fas, Cezayir, Sudan, Kenya, Somali ve buna benzer bütün ülkeler maalesef bu Avrupa ülkeleri tarafından sömürüldü. Fransa, İtalya, Hollanda, Almanya ve İngiltere gibi ülkeler de bu Afrika ülkelerini ve dünyanın çeşitli ülkelerini kendi aralarında bölüştürdüler. Bu bölüşme esnasında onların gerek kaynaklarını gerek insani kaynaklarını gerek sağlık sistemlerinin tamamı kolonileştirildi. Bu şekilde kendilerine bağladılar ve onların özgür olma gibi bütün yaşamlarını ellerinden aldılar. Bu sömürüden en çok etkilenen sektör sağlık sektörüydü. Şimdi Afrika'ya baktığımız zaman sağlıkla ilgili olan bölümünde sağlıkla ilgili sistemine baktığımızda Türkiye'nin maalesef şu anda 40-50 yıl gerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Orada çok ciddi bir insani dram var. Manevi anlamda çok ciddi bir dram var." diye konuştu.
"Avrupa ülkeleri, bu ülkelerin ve insanların manevi değerini tamamen altüst etti"
Öztürk, "Sözde 'medeni' olarak anılan ve bu tür söylemlerde bulunan Avrupa ülkeleri, bu ülkelerin ve insanların manevi değerini tamamen altüst ettiler. Bu bölgedeki çalışmaları devam ediyor. Bu Afrika ülkeleri daha sonraki yıllarda on yıllar sonrasında bu sömürgeden kurtularak kendi bağımsızlıklarını aldıktan sonra Avrupa ülkeleri bu defa çeşitli sivil toplum kuruluşları aracılığıyla bu bölgede birtakım çalışmalar içerisine girmeye başladılar." ifadelerini kullandı.
"Misyonerlik faaliyetleri yapmaktadırlar"
Bu çalışmaların üç ana unsurdan oluştuğunu ifade eden Öztürk, "Avrupa ülkelerinin yapmış olduğu bu çalışmalar buradaki sivil toplum kuruluşları aracılığıyla insani yardım ve diğer çalışmaları onların tüm kaynaklarını sömürmek adınaydı. Sömürme adına yapmış oldukları bu çalışmalar çeşitli enjiyolarla ve patronlarla, çeşitli birlikteliklerde, yine çeşitli sağlık örgütleriyle Hristiyan ve diğer sağlık örgütleriyle misyonerlik faaliyetleri yapmaktadırlar ve maalesef bu çalışmalar halen devam etmektedir. Bu yapılan çalışmalarla o insanların maneviyatlarını altüst ettiler." şeklinde konuştu.
"Afrika'nın birçok ülkesinde her yıl binlerce insan çeşitli hastalıklardan dolayı ölüyor"
Emperyalist ve işgalci ülkelerin gıda ve sağlık yardımı bahanesiyle İslam ülkelerini sömürdüğünü ifade eden Öztürk, "Eğer bu enjiyolar, sağlık alanında faaliyetler yapan sağlık sivil toplum kuruluşları ve yine Avrupa'dan, 'insani yardım' adı altında gelenler, gerçekten de sağlık sistemi anlamında bu insanlara yardımcı olmuş olsalardı, tedavi edilebilir birçok hastalık tedavi edilirdi. Bu hastalıklar giderilebilirdi. Afrika'nın birçok ülkesinde maalesef her yıl binlerce insan sıtma, tifo, zatürre, tüberküloz gibi şu anda günümüzde birazcık süreli ama çok rahat bir şekilde tedavi edilebilir bu hastalıklardan dolayı binlerce insan ölüyor. Bu insanlar çeşitli ülkelerin özellikle de emperyalist güçlerin engellemeleri veyahut ilaç yardımlarının yetişmemesi nedeniyle bu ülkelerde insanlar ölüyor. Örneğin Sudan'da çeşitli örgütler sağlık sistemine zarar verdi. Somali'de kurulmuş olan bir ilaç fabrikasını 'kimyasal silah üretiyor' diye yine emperyal güçler ve ABD tarafından bombalandı ve yok edildi. Eğer ABD işbirliği içerisinde olduğu diğer emperyal güçler Avrupa'nın bu barbarlığı Afrika ve dünyadaki diğer Müslüman ülkeler üzerinde olmamış olsaydı, Müslüman ülkeleri birbirlerine yetişebilirler." diye konuştu.
"Zamanında müdahale edilmediği için binlerce insan sakat kalıyor"
Öztürk, "Şu an sakat kalan binlerce insan var. Bu insanlar neden sakat kalıyor? Zamanında müdahale edilmediği için ayağı kopmak zorunda kalıyor veya ayağı yerine dikilemiyor. Yanı başımızdaki Suriye savaşından Türkiye'ye getirilen yüzlerce insanın kolu veya bacağı yerine dikilebildi. Çünkü zamanında müdahale edildi. Ama şu an itibariyle Suriye'de halen savaş sürmektedir. Savaş sürmekte olduğu için her gün bunlara yenisi ekleniyor. Her gün yeni dramlar yaşanıyor. Bu dramlara da gerçekten insani ve sağlık sistemi içerisinde çok büyük yetersizlikler tabi ki ortada." dedi.
"Dünya İslam Sağlık Birliği 2016 yılında kuruldu"
Dünya İslam Sağlık Birliği'nin kurulma amacı ve yaptığı çalışmalar ile ilgili de bilgi veren Öztürk, şunları söyledi:
"Bizler Müslümanlar olarak Türkiye'de 2015 yılına kadar Sağlık-Der Genel Merkezi olarak bir çalışma içeresindeydik. Bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyorduk. Dünyanın çeşitli ülkelerine gidiyor ve maalesef bu kardeşlerimizin, bu mazlum insanların durumlarını yakinen müşahede ediyorduk ve bir araya geldik, istişarelerde bulunduk. Bu istişareler neticesinde Müslüman Dünya İslam Sağlık Birliği'ni oluşturduk. 2016 yılında İstanbul'da ilk kongremizi gerçekleştirdik. Müslüman Sağlık Topluluklarının ismi istişareler sonucu Dünya İslam Sağlık Birliği olarak kuruldu. Bu kurumunun kurulmasının temel amacı da dünya ülkelerinde özellikle de üçüncü dünya ülkelerinden tutun bütün diğer gelişmiş olan ülkelerin hepsinde İslami sağlık birlikteliklerini bir araya getirmek ve bu mazlumiyetleri de bertaraf etmektir."
2016 yılından bu yana İstanbul'da diğer İslam ülkelerindeki sağlık kuruluşlarının da katımıyla büyük kongreler yaptıklarını anımsatan Öztürk, bu kongrelerde İslam coğrafyalarında ve sömürü altında olan ülkelerdeki sağlık alanında yaşanan mağduriyetleri ele aldıklarını belirtti.
Öztürk, "Bu sivil toplum kuruşlarıyla birlikte yapmış olduğumuz çalışmada ortaya bir şey daha çıktı ki sadece sağlık yardımları yetmiyor. Bu bölgelere daha insani yardımlar ve diğer mazlumi anlamda bu insanların mazlumiyetlerini ve mağduriyetlerini giderecek yardımlar yapmamız gerektiği kanaati hasıl oldu. Birlik olarak 2019 yılında Gana'dan başlamak üzere bu geri kalmış olan ülkelerde insani yardım çalışmalarımıza da başladık." dedi.
"Müslümanlar olarak uyanmamız gerekiyor"
Dünya Sağlık Örgütüne alternatif oluşturma ve İslam ülkelerinde yaşanan sağlık problemlerine çare bulmak için çalıştıklarını ifade eden Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Malumunuz Avrupa'da, bahsettiğimiz bu çeşitli sivil toplum kuruluşları aracılığıyla bu ülkelere giren emperyalist güçler ve Hristiyan ülkeler, maalesef Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü burada tamamen yetersizdir. Buralarda sağlık ile ilgili de gerçek manada bir çalışma yapmamaktadır. Bizler Müslümanlar olarak yeryüzü doktorları gibi ve buna benzer diğer İslami sağlık sivil toplum kuruşlarıyla birlikte çalışıyoruz. Bütün İslami sağlık kuruluşlarıyla bilgilerimizi paylaşıyor ve görüş alışverişlerinde bulunuyoruz. Bu minvalde bu sene Filistin'den Gana'ya Yemen'den Myanmar'a kadar çeşitli ülkelere hem insani hem de sağlık yardımında bulunduk. Yemen'deki insani dramı her gün yaşamaktayız ve gerçekten görmekteyiz. Müslümanlar olarak uyanmamız gerekiyor. Suudi Arabistan, İran ve diğer bütün Müslüman ülkeler, Müslüman mazlum coğrafyanın yok edildiğini görmeleri ve görmemiz gerekir. Güçlerimizi ve birlikteliklerimizi bir araya getirerek İttihad-ı İslam çerçevesinde çalışmalarımızı yapmamız gerekiyor." diye konuştu.
"Batı ülkelerinden yılda 70 milyar dolarlık tıbbi ilaç ve cihazlar ithal ediyoruz"
İslam ülkelerinin Batı ülkelerinden yılda yaklaşık 70 milyar dolarlık tıbbi ilaç ve cihazlar ithal ettiğine dikkat çeken Öztürk, "Sadece bu 70 milyar dolarlık sağlık sistemini veya sağlık medikal ilaçlarını, bu ülkeler birbirlerinden almış olsalar, faydayı birbirlerine sağlamış olsalar gerçekten emperyal güçlere en büyük darbeyi vurmuş olurlar. Çünkü bu emperyal güçler gelirken yıkmış oldukları sistemlerin her birisini de maalesef sistem satmak suretiyle geliyorlar. Temel amaçları zaten budur." dedi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)