Mustafa Karakaş/Doğruhaber

Cumhur ittifakı her ne kadar bu seçimde oylarını koruyabilmişse de ittifakın büyük ortağı AK Parti ciddi bir travma yaşadı. Türkiye’nin en büyük şehirlerinin peşpeşe kaybedilmesi elbette üzerinde düşünülmesi gereken konulardan biri. Lakin seçimlere medyanın etkisini de çalışılması gereken konu başlıklarından biri.

CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu medyanın kendilerine fazla yer vermemelerinden şikayetçi! Aslında haklı da...

PEKİ MEDYANIN YER DESTEĞİ NEDEN BAŞARI GETİRMEDİ?

31 Mart sürecinde Cumhur ittifakının medya desteğini yazmaya gerek yok sanırım. Çok ciddi bir desteğe sahipti. Bu desteğe rağmen istenilen başarı neden elde edilmedi sorusu mutlaka cevabı bulunması gereken bir sorudur.

Aslında cevap yayıncılık çizgisi ve dilinde saklı.

İktidara destek veren televizyonların habercilik ve program dillerine bakıldığında iktidar ile kendisini destekleyen medya arasında dünya görüşü olarak ciddi bir çelişki var. İktidar muhafazakar ama medyası seküler...

Daha da anlaşılması için örnek verecek olursak.

İktidara yakınlığı ile bilinen ATV’nin yayınladığı diziler AK Partinin mi misyonuna uygun yoksa CHP’nin mi?

Dizilerdeki yaşamşekli aslında izleyiciyi CHP’ye oy vermeye itiyor. Muhafazakarlıkla, dindarlıkla asla ama asla bağdaşmayan dizilerdeki aldatmalar, ihanetler, çarpık ilişkiler günahı normalleştirme işlevi görme dışında ne işe yarıyor?

AK Parti özelinde olmasa da muhafazakar partiler günah mefhumunun alenileşmesine karşı çıkarken sol seküler hareketler günahın engellenemeyeceğini savunur. (yaşam şeklime karışma!)

Erdoğan’ı destekleyen (en azından büyük) kanallar yaşam şeklime dokunmanın mesajını bariz bir şekilde vererek aslında bilinçaltına CHP tarzı yaşamı zerk etti ve  farkında olarak ya da olmayarak CHP propagandası yapmış oldu

HABER KANALLARININ DİLİ

Erdoğan'ı destekleyen haber kanalları ise adeta sadece Erdoğan’ı tekrarladı.  Asla bir şey katmadı. Ekonomik krizi iliklerine kadar hisseden vatandaşı “kriz yoktur” a ikna etmeye çalıştı. Ekranlarına hep aynı yüzleri çıkardı ve vatandaşın  önüne çıkan insanların büyük bir kısmının vatandaşın duygu dünyası ile zerre kadar alakası yoktu. Viski içmekle övünen sözde aydın ekran başında vatandaşı “aslında patates pahalı değil”e ikna etmeye çalıştı. Evet bu dil 20 yıl önce halkı manipüle edebilirdi. Ekran başında Erdoğan övgüsünde bulunan şahıs/ların Erdoğan'ın dinsel yaşam şeklinden fersah fersah uzakta olduğu sosyal medya aracılığı ile ortalama milliyetçi-muhafazakar kitleye ulaşınca –haklı olarak- izlediği kanalın verdiği bilgileri ciddiye almaz bir durum ortaya çıktı. Lüks içindeki insanların ekonomik kriz sürecinde “ey vatandaş aslında hiçbir şey o kadar da pahalı değil” söylemi Erdoğan’ın dış güçler tarafında operasyona uğruyoruz söyleminin kendi tabanında karşılık bulmasını da engelledi.

Keza Saadet Partisi'ne yönelik eleştirinin dozajının iyi ayarlanmamış olması da medya eli ile iktidara oy kaybettirdi. Elbette tüm partiler eleştirilebilir lakin bu eleştiri dilinde kantarın topuzunun kaçırılması seçmenin kemikleşmesine neden olabilir ki nitekim öyle oldu. Medyanın HDP ve Saadet Partisi'ne aşırı derecede yüklenmesi o partilerden Erdoğan’a dönebilecek kemikleşmemiş kitleyi partisine sahip çıkma duygusuna itti ve bu sonuçlar yaşandı.

1994 seçimlerinin tam tersi bir durumda seçimlere giren AK Parti hakim bir medya gücüne rağmen, bu medyanın hem içerik kaynaklı hem de sorunlu dilinden dolayı istediği başarıyı elde edemedi.

PEKİ SOSYAL MEDYADA DURUMLAR NASIL?

Ekrem İmamoğlu ise alternatif medya olan sosyal medyayı çok iyi kullandı. Facebook sayfası kısa sürede yaklaşık 900 bin kişi tarafından beğenildi ve 1 milyona yakın kişi tarafından takip edildi.

Binali Yıldırım’ı tanıtan Binali Yıldırım İletişim Ofisinin 220 bin kişi tarafından beğenildi ve paylaşımlarına olan ilginin bin-iki bin civarında olması buna karşılık Ekrem İmamoğlu'nun sayfasındaki gönderilerin bazen 80 bin beğeni sınırına ulaşması facebook'taki üstünlüğü bariz bir şekilde İmamoğlu lehine çevirdi.

Medyada istediği gibi görünme imkanı elde etmese de İmamoğlu sosyal medyayı çok iyi kullandı.

Keza twitter'da Ekrem İmamoğlu yeni bir siyasetçi olduğu halde takipçi sayısında yılların siyasetçisi Binali Yıldırım'ı geçmiş durumda. RT ve Fav’da da İmamoğlu açık ara Binali Yıldırım’ı geçmiş durumda.

Öteleyecek olursak ana akım medya kendi iç çelişkilerinden ve kullandığı dilden dolayı Binali Yıldırıma istenilen katkıda bulunamazken sosyal medya iyi kullanıldığında kitleleri etkileme gücüne ulaşabilmektedir ve Ekrem İmamoğlu sosyal medyayı çok iyi kullanmıştır.