İşgalci siyonistler, esir ettiği Filistinlilerin cezaevlerindeki haklarını ihlal etmeye devam ediyor. Esirlerin koğuşlarına sinyal kesici cihazlar koyan siyonist idare, mahkûmların sağlığına zarar veriyor. Bu cihazların yan etkileri, şiddetli baş ağrılarıyla başlıyor, kansere kadar varabiliyor.
Filistinli esirler, bir süredir telefonla görüşme haklarını elde etmek ve söz konusu sinyal kesme cihazlarının, koğuş ve hücrelerden kaldırılması için tüm işgal zindanlarında protestolar düzenliyor. Yaşananları İLKHA’ya değerlendiren eski esir Salah El Avavde, “İşgal zindanları Faşist Nazi Almanya’sı kamplarından farklı değil.” dedi.
Ömrünün 19 yılını işgal zindanlarında geçiren El Avavde, geçmişte ve günümüzde işgal zindanlarında yaşananları anlattı.
El Avavde, “Ömrünün büyük bir bölümünü işgal zindanlarında geçirmiş ve israil hususunda tecrübeli biri olarak konuşuyorum. İşgal başladığından bu yana Filistinli esirler, adı Esirler Hareketi olan bir topluluğu oluşturdular. Bu hareket 1967 işgalinden sonra esirlerin ve Filistin direnişinin öncü şahsiyetleri tarafından oluşturuldu. Ben esir edildiğimde beraber kaldığımız arkadaşlarımızla birçok hukuksuz uygulamayla karşılaştık. Hatta insani haklarımızdan bile alıkonulduk. Biri işgal zindanlarına düştüğünde tüm insani, kanuni hakları yok sayılır. Hatta ismi bile yok sayılır ve onu temsil eden bir numarayla isimlendirilir. Bu tamamıyla Nazi uygulamasından farksız değildir. Filistinli esirler baştan beridir bu siyasete karşı mücadele içerisindedir. İsimleri olsun, eğitim ve kültür edinme olsun, bir Filistin vatandaşı olarak kişiliklerini koruma adına ellerinden gelen mücadeleyi veriyorlar. İşgalcilerin icraatlarına karşı direniş gösterme adına zindanlarda üstlerine düşen görevi ve rolü üstlenmektedirler. Filistin halkının işgalcilere karşı verdiği direniş devam ettiği gibi zindanlardaki esirlerin zindan idaresiyle olan mücadelesi de devam etmekte. Esirler zindan idaresi ve işgal çetelerinin kendini beğenmişliğine karşı en uygun mücadele imkânlarını oluşturmaya çalışıyorlar.” dedi.
“Esirler, margarin ve sigara kutularını kâğıt olarak kullanıyor”
Esirlerin, işgalcilere karşı verdikleri mücadelede tüm araçları kullanmaktan çekinmediğini anlatan El Avavde, “Öncelikle esirler kesinlikle dayağa teslim olmayacakları kararını aldılar. Zindan idaresi ve işgalci çeteler onları sabah akşam döverdi. Onlar da dayağa karşı dayak kararı aldılar. Bundan sonra hangi zindancı bir esiri dövmeye kalksa esirler de onları dövecekti. Esirler ve zindan görevlileri arasında birkaç olay yaşandıktan sonra idare kendi zindan görevlilerini korumak ve sükûneti tesis etmek için dayağı yasakladı. Sonra esirler idare tarafından bir eşya ve cansız varlıklar gibi rakamlarla çağrılmayı reddetti. İsimleriyle çağrılmakta ısrarcı oldular. Sonra tedrici olarak diğer haklarını elde etmek için bir takım girişimlerde bulundular. Eğitim, kalem ve kâğıt bulundurabilmek için mücadele veriyorlar. Zindan idaresi onlara bu hakları vermeyi kabul etmiyordu. Bunun neticesinde esirler bu haklarını elde etmek için evrakları kaçırmak gibi birçok yolları denedi. Hatta margarin, sigara kutuları ve üzerine yazı yazılmaya müsait her şeyi kâğıt olarak kullandılar. Gizlice kaçırdıkları kurşun kalemleri birkaç küçük parçaya bölerek saklıyorlar ve gerektiğinde aralarında mesajlaşma veya eğitim için kullanıyorlar.” ifadelerine yer verdi.
“Ailesiyle 15 yıldır hiç görüşemeyen esirler var”
İşgal zindanlarındaki zor koşullara ve esirlerin haklarını elde etmede verdikleri zorlu mücadeleye değinen El Avavde, “Esirler zindan idaresinden üzerinde yatabilecekleri yataklar talep ettiler. Hepsi yatak ve örtü olmadan o halde yerlerde yatıyorlardı. Üzerinde yatabilecekleri yataklar elde etmek için topluca açlık grevine girdiler. Ardından dış dünyadan haberdar olmak için radyo istediler. Toplu olarak girdikleri açlık grevi 40 güne ulaştı. Tabi şu an sadece genel çapta gerçekleştirilen açlık grevlerinden bahsediyorum. Bunun yanı sıra ferdi açlık grevleri de oluyordu. Binlerce esir 50 gün boyunca açlık grevinde kaldı. Bir esirin girdiği açlık grevi diğerlerinden farklıdır. Filistinli esirler greve girdiklerinde ne yiyecek ne de içecek herhangi bir şey tüketmiyorlardı. Sadece su tüketiyorlardı. Bu açlık grevlerinin sonucunda esirler insani ihtiyaçlarının birçoğunu elde ettiler. Yatak, battaniye ve elbise gibi ihtiyaçları cezaevi idaresi tarafından karşılandı. Esirler girdikleri açlık grevleri ve düzenledikleri eylemlerle birçok hakkını elde etti. Şimdiyse telefon cihazları konusunda bir mücadele sürdürülüyor. Zindan idaresi esirlerin telefonla aileleriyle görüşmesine izin vermiyor. Esirler cep telefonları kullanma taleplerini sık sık bildiriyorlar. Esirler yemek pişirme aletleri ve birçok yiyeceği gizliden içeri sokuyorlar. Lakin sayısız açlık grevine rağmen Filistinli esirler telefon etme haklarını hala elde etmiş değiller. 2000 yılında esirler telefon kullanma hakları için toplu açlık grevine girdiler. Şu an bazı esirler aileleriyle güvenlik bahanesiyle görüştürülmüyor. Ailesiyle 15 yıldır hiç görüşemeyen esirler var. Ancak zindan yönetimi ısrarla bunları aileleriyle görüştürmüyor. Şu an hasta oldukları için evlatlarını görmeye gidemeyenler var. Bu annelerin evlatlarıyla telefonla konuşma talepleri reddediliyor. Teknolojinin gelişmesi ve yaşam koşullarının kolaylaşması esirleri de bu kolaylıklardan istifade etme isteğine yönlendiriyor. Zindan idaresinin telefon kullanımını yasaklaması sonucunda esirler bu haklarını kendi imkânlarıyla elde etmek için içeriye gizliden telefon sokmaya başladı.” şeklinde konuştu.
“Zindanda bulunanlar çok zeki ve Allah’ın inayetiyle birçok şeyin üstesinden geliyorlar”
Zindanda gerçekleşen kutlu direnişi anlatmaya devam eden El Avavde, “İşgalci çeteler bu girişimlerimizi teftişlerle, para cezalarıyla, sevkle, tek hücreye koymakla ve zindan çevresine sinyal yanıltma yâda tamamıyla kesme cihazları koymak gibi birçok yönden engeller çıkarıyor. Bu sinyal kesme cihazlarının sağlığa zararlı olmasıyla birlikte esirler bu cihazları etkisiz hale getirmeyi başardı. Esirlere özel teknikle bunu başarıyorlar. Zindanda bulunanlar gerçekten çok zeki ve Allah’ın inayetiyle birçok şeyin üstesinden geliyorlar. İletişim yollarının kesilmesi için zindan görevlilerinin sayısızca yöntemini deşifre edip onların üstesinden gelmeyi başarıyorlar. Hala dışa yönelik temaslarını sürdürebiliyorlar. Zindan idaresi esirlerin bu girişimlerinin karşısında aciz kalıyor. Tabi tüm bunlara rağmen esirlere zorluk çıkarmak için fırsat kolluyorlar. Sözde devletin Kamu Güvenliği Bakanı Gilad Erdan, zindanlardaki radyolar da dâhil tüm iletişim sinyallerini kesecek yeni bir cihaz koyma kararı aldı. Zindanlara konulan bu cihazlar sadece sinyalleri kesmekle kalmıyor, sağlık açısından insan bedenine çok ciddi zararlar veriyor. Bu cihazların kanser yapma etkisi var. Basın kaynaklarında bu cihaz çok konuşuldu. Tıp camiasının kesin bir şekilde belirttiği üzere bu cihazın bulunduğu yerde kim varsa ve uzun bir süre bu cihazın radyasyonuna maruz kalırsa sonuç olarak kanser hastalığına yakalanıyor. Esirlerin son birkaç gün içerisinde hareketlenip sert bir dille bu cihazları protesto etmesi bundan kaynaklıdır. Esirlerin bu sert tepkisi zindancılar ile aralarında çok ciddi çatışmaların olmasına ve bunun neticesinde zindanlarda tutulan esirlerden bazılarının şehit olmasıyla sonuçlandı. Bu cihazların ilk olarak Ktzi'ot zindanında kurulması planlandı. Bu karar tüm zindanlarda bulunan Filistinli esirler tarafından protesto edildi. Esirlerin bu yüz çevirişini işgalciler başta kuvvetle bastırmak istedi. Odalarda esirler ile işgalciler arasında çatışmalar çıktı. Bu çatışmalar esnasında işgalciler gerçek mermi kullandı. Bunun neticesinde onlarca Filistinli yaralandı. Bu yaralılardan 4’ü ağır yaralanmıştı. Bu çatışma sonrası esirlerin neyi var neyi yok ellerinden alındı. Zor bir yaşama terk edildiler.” dedi.
“Eylem ve direniş esnasında silahla öldürülmek kanserli bir şekilde ölmekten daha iyidir”
Zindanlarda verilen direnişin diğer zindanlara taştığını bildiren El Avavde, “Şu an işgalcilerin Romon adındaki zindanında da Filistinli esirler ile işgalciler arasında çatışmalar baş gösterdi. Bu çatışmalar esnasında esirlerin koğuşlarındaki eşyalar işgalciler tarafından yakıldı. Hiçbir şeyin olmadığı kapkaranlık zindanlara atılmışlar. Fakat mücadeleleri devam ediyor. İşgalcileri açlık greviyle tehdit ediyorlar. Açık ve net bir şekilde diyorlar ki eylem ve direniş esnasında hemen ölmek bize kanserli bir şekilde ölmekten daha iyidir. Zindan yönetimi mayıs ayının 5’inde bu cihazların kaldırılacağını söylüyor. Yani iki aydan fazla tutmamayı düşünüyorlar. Kendilerince güya kanser riskini azaltmak için bunu yapıyorlar. Zindan yönetimi kanser riskinin olduğunu bilmesine rağmen bu sinyal kesme cihazlarını kullanmakta diretiyor. Bu cihazları Filistinlilerin üzerinde kullanıp sağlığa ne kadar zararlı olduğunu ölçmek için onları bir deneme tahtası olarak kullanmak istiyorlar.” şeklinde konuştu.
Esirlere yönelik yapılan bu girişimlerin kabul edilemez olduğunu belirten El Avavde son olarak Filistin davasına sahip çıkanlara şu çağrıda bulundu: “Zindanlardaki esir kardeşlerimiz daha önce yaptıkları gibi bu sefer de mücadele edecek ve mübarek bedenleriyle bu kararın önünde duracaklardır. Onların bizden, siyasi öncülerinden ve basın kaynaklarından bekledikleri şey dışarıdaki kardeşlerinin onlarla duygu bağı kurmaları ve onları desteklemeleridir. Herkesin bu konuda mesuliyeti vardır. O kardeşlerimizi mücadelelerinde yalnız bırakmamalı bu konuda elimizden gelen tüm çabayı sarf etmeliyiz. İslam ümmeti olarak kullanabildiğimiz tüm tepki araç ve gereçleri bu yolda seferber etmeliyiz.”
Salah El Avavde Kimdir?
Selahattin Avavde Filistin’in Halil kentinden. İşgal çeteleri tarafından 19 yıl boyunca esir tutuldu. Hamas tarafından rehin alınan siyonist asker Gilat Şalit ile 1027 Filistinli esirin serbest bırakılmasını öngören takas anlaşmasında özgürlüğüne kavuştu. Şu an Türkiye’de yaşıyor. Merkez El Ruya Littenmiye Essiyasiyye'de (Görüş ve Siyasi Kalkınma Merkezi) "siyonist terör çetesi hakkında" araştırmacı ve uzman olarak çalışıyor. (Zeyd Varol-İLKHA)