1830-1962 yılları arasında, 132 yıl boyunca Fransa’nın işgali altında kalan Cezayir, Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika'nın 5'inci dönem adaylığına tepki olarak başlayıp rejim karşıtı bir hâl alan gösteriler, ülkenin ba-ğımsızlığını kazandığı 1962'den bu yana katılımın en yoğun olduğu barışçıl gösterilere sahne oluyor. 

Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHIM) Beşiktaş Malta köşkünde yaptığı basın açıklamasında, yakın zamanda heyet olarak Cezayir'e yaptıkları ziyaret sonrasında karşılaştıkları sorun ve talepleri aktardı.

Basın açıklamasında Cezayir halkının, Buteflika’nın seçimlerden çekilmesini, şeffaf ve özgür bir seçim süreci yaşanmasını talep ettikleri ifade edildi.

UHIM Genel Sekreteri Veysel Başer tarafından okunan basın açıklamasında, 20 yıldır iktidarda olan ve ülkenin yeraltı kaynaklarını Fransızlara peşkeş çeken Abdülaziz Buteflika’nın tekrar aday olmasının ülkede tansiyonu yükselttiğine dikkat çekti.

Başer, "1999 yılında Cezayir’in başına geçen ve günümüze kadar iktidarını sürdüren Abdülaziz Buteflika’nın özgürlükleri kısıtlaması, petrol ve doğalgaz gelirlerini başta Fransa olmak üzere Batılı devletlere peşkeş çekmesi, yolsuzluktan dolayı bütçedeki açığın artması, işsizliğin yüzde 30’lara yükselmesi gibi olumsuz gelişmeler üzerine Buteflika’nın Cumhurbaşkanlığına aday olması bardağı taşıran son damla oldu." dedi.

Fransız İşgalinden Demokratik Cuntaya!

1830-1962 yılları arasında, 132 yıl boyunca Fransa’nın işgali altında kalan Cezayir'in sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik açıdan yok edilmeye çalışıldığını belirten Başer, 1919’dan 1962 yılına kadar devam eden bağımsızlık mücadelesi kan ve şiddetle bastırıldığını ve yaklaşık 2 milyon Cezayirli, işgalciler tarafından katledildiğini söyledi.

Başer, "Cezayir, 1 Temmuz 1962 yılında gerçekleşen referandumla bağımsızlığına kavuştu. Fransa, geriye sömürülmüş, harap bir ülke bıraktı. Cezayir'in bağımsızlığından sonra 20 Eylül'de toplanan kurucu meclis, hükûmet başkanlığına Ahmed bin Bella’yı getirdi. 1963 yılında yapılan anayasa ve başkanlık referandumunda Bin Bella devlet başkanı seçildi, Cezayir usulü bir tür sosyalist idare kuruldu. Yeni kurulan devlette, ilk askeri darbe, Bin Bella’nın Savunma Bakanı olan Huvari Bumedyen tarafından 1965’te gerçekleştirildi." diye konuştu.

"10 yıl süren iç savaşta resmî rakamlara göre 200 bin masum insan hayatını kaybetti"

1989 yılında, Sosyalist tek partili yönetimden çok partili sisteme geçildiğini hatırlatan Başer, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Ülkede ilk kez 1991’de yapılan ve 60 partinin katıldığı genel seçimlerde, Abbas Medeni liderliğindeki İslami Selamet Cephesi (FIS), gerçekte yüzde 85 olan oyların resmiyette yüzde 56’sını alarak birinci parti oldu. Amerika, FIS’ın Birinci Körfez Savaşı'na muhalefetinden ve Filistin yanlısı tutumundan hoşnut olmazken, Fransa 'Fransız dilini, kültürünü ve etkisini ortadan kaldırma' söyleminden endişe duydu. FIS’a, Batı’nın tahrikleri ve ülkedeki seküler-sosyalistlerin desteğiyle Cezayir ordusu tarafından 16 Ocak 1992 tarihinde darbe yapıldı. Başta FIS Genel Başkanı Prof. Abbasi Medeni olmak üzere partinin ileri gelenleri tutuklandı, Cezayir hapishanelerinde yıllarca zindan hayatı yaşadı. 10 yıl süren iç savaşta resmî rakamlara göre 200 bin masum insan hayatını kaybetti. Türkiye, benzer örneği 28 Şubat 1997 yılında RefahYol Hükûmetine yapılan post-modern darbe sürecinde yaşadı. Halkın inançlarına ve demokratik tercihlerine tahammül edemeyen Batıcı laikler, cuntacı askerlerin desteğiyle iktidarı görevden uzaklaştırdılar. Parti kapatıldı, siyasetçiler yasaklandı. Binlerce insan tecrit edildi, işinden atıldı. Her iki darbenin ortak noktası, RP ve FIS’ın Filistin’e yönelik duyarlılıklarıydı."

Başer, "1992’de FIS’a yapılan darbeden sonra Cezayir, 1999’a kadar karanlık bir dönem yaşadı. Hiçbir siyasî düşüncenin kendini ifade edemediği 1999 seçimlerinde, Abdulaziz Buteflika yüzde 73 oy alarak devlet başkanı seçildi. 2004 seçimlerine yüzde 58, 2009 seçimlerine yüzde 74 katılım sağlayan Cezayir halkı, 2014 seçimlerine yalnızca yüzde 50 katılım sağladı. Türkiye’deki 1946 seçimleri gibi açık oy-kapalı tasnifin yapıldığı seçim sonuçları halkın güvenini sağlayamadı." dedi.

Cezayir halkı ne istiyor?

20 yıldır ülkeyi tek başına yöneten Buteflika'nın, 18 Nisan 2019’da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerini ertelediğini ancak halkın tepkisi üzerine adaylığını geri çektiğini belirten Başer, Ahmed Uyahya'nın hükûmetin istifasını alarak yerine eski hükûmette içişleri bakanı olan Nureddin Bedevi’yi başbakan yaptığını hatırlattı.

Başer, "İktidarı, Ulusal Kurtuluş Cephesi Partisi (FLN) ile ortağı Ulusal Demokratik Topluluk Partisi (UDTP) arasında paylaştırıldı. Geçirdiği felç nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Buteflika adına açıklama yapan siyasiler, halka en büyük vaat olarak 'Ulusal Diyalog' konferansını sunuyor. Bunu bir değişim değil eskinin devamı olarak kabul eden halk protestolardan vazgeçmiyor. Her hafta, özellikle Cuma günleri kent meydanlarında her kesimden insanın katıldığı barışçıl gösterilerde, gerçek anlamda adil ve şeffaf seçimlerin yapılması isteniyor. Tek bir merkeze bağlı olmadan sürdürülen gösteriler, ortak bir aklı temsil etmektedir. Buteflika'nın adaylığına karşı çıkan muhalif gruplar Buteflika'nın 28 Nisan’da kesinlikle koltuğunu bırakmasını ve geçiş sürecinde rol almamasını istiyorlar." şeklinde konuştu.

Ülkedeki en büyük parti olan Barış Toplumu Hareketinin, Buteflika'nın yol haritasını halkın gerçek değişim taleplerinin üzerini örtme olarak değerlendirdiğini söyleyen Başer, "Barış Toplumu Hareketi tüm taraflara, hiçbir ke-simin dışlanmadığı bir diyalog dilinin kullanılması çağrısında bulunuyor. Türkiye’yle benzer bir siyasal geçmişe sahip Cezayir’de, Türkiye’nin demokratikleşme ve küresel sistemle mücadele yöntemi ilgiyle takip ediliyor." dedi.

Cezayir’i nasıl bir gelecek bekliyor?

Başer, şöyle konuştu: "Jeostratejik konumu, zengin doğalgaz ve petrol yataklarıyla Batılı küresel güçlerin iştahını kabartan Cezayir’de yaşanmakta olan olaylar, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’yu yeniden hareketlendirme potansiyeline sahiptir. Cezayir’deki gelişmeler, israilin çıkarlarını korumayı kendine görev edinen ABD ve müttefiklerinin bölgede oluşturmaya çalıştığı yeni düzene karşı bir tehlike arz etmektedir. Cezayir; Mısır ve Venezuela’da olduğu gibi, batılı devletlerin kendi sınırları dışında yürüttüğü çifte standart ve ikiyüzlü politikaların hedefi olma tehlikesi altındadır. Cezayir halkının ortak aklını temsil eden barışçıl gösterilerinde manipülasyonlara izin verilmemeli, kaosa ortamına karşı tüm kesimler duyarlı olmalıdır. Anayasanın 102. maddesinin uygulanması için Buteflika’ya muhtıra veren ordu, Türkiye tarihinde kara bir leke olan 28 Şubat 'Post-Modern Darbe' sürecini anımsatmaktadır. Ordunun yönetime doğrudan ya da dolaylı müdahalesi kabul edilemez bir yaklaşımdır. Cezayirlilerin ortak talepleri doğrultusunda oluşturulacak diyalog ortamıyla, Cezayir’in geleceği yeniden şekillendirilmelidir. Büyük bedeller ödeyerek özgürlüğüne kavuşan ülkede, hiçbir dış ve askeri müdahaleye mahal verilmemelidir."

Basın açıklamasının ardından konuşan UHIM Genel Başkanı Ayhan Küçük, oyların büyük çoğunluğunu alarak Cezayir'de iktidar olan İslami Selamet cephesinin bir ay sonra askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırıldığını ve bunun siyasete vurulan büyük bir darbe olduğunu söyledi. (Nizamettin Aşkın- İLKHA)