Bölgenin kanaat önderlerinden Molla Muhammed Beşir Varol, en son örneği Yeni Zelanda'da haçlı zihniyetli terörist tarafından gerçekleştirilen ve 51 kişinin şehid olduğu cami saldırısıyla birlikte açıkça görülen İslam düşmanlığı ve Emperyalist ABD'nin Başkanı Donald Trump'ın Golan Tepeleri'nde siyonist rejimin egemenliğini tanıma kararına ilişkin İLKHA'ya değerlendirmelerde bulundu.
Varol, Batılı devletlerin, ülkelerinde İslam'ın yayılmasını engellemek için her türlü katliam, yalan, iftira ve şiddeti uyguladığını ancak istediklerini başaramacaklarını vurguladı. Batılı ülkelerin, Said Nursi'nin deyimiyle "İslam'a gebe" olduklarını vurgulayan Varol, Müslümanların birlik olarak gereken tepkiyi göstermesinin çok önemli olduğunu söyledi.
Trump'ın Golan Tepeleri'ne ilişkin kararına da değinen Varol, daha önceden Müslümanların fethettiği toprakların "İslam toprakları" olarak görülmesi gerektiğini; bu gerçeğin işgalle birlikte değişemeyeceğini ve Müslümanların buna göre hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
"Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır…" ayetine atıfta bulunan Varol, batılıların çokça dillendirmiş olduğu "demokrasi" söylemlerinin de içi boş bir hikayeden ibaret olduğunu söyledi.
Bu tip söylemlerin, insanları kandırmak için ortaya konulduğunu vurgulayan Varol, "Demokrasiden bahsedenlerin hayattaki gerçeğini gözlerimizle görüyoruz. Sözde 'demokrasi' 'özgürlük' ve 'hürriyet' için Irak’a geldiler ancak orayı viran ettiler ve etmeye devam ediyorlar. Suriye, Yemen, Libya'da da aynı şeyi yaptılar." dedi.
ABD ve diğer batılı ülkelerin işgalinden kaçarak dünyanın farklı ülkelerine yerleşen Müslümanların, yine de katliamlarla, baskılarla karşı karşıya olduğuna işaret eden Varol, bunun en son örneğini Yeni Zelanda'da haçlı zihniyetli terörist tarafından gerçekleştirilen cami katliamında gördüğümüzü söyledi.
"Küfür, kendi dışındakileri kabul etmiyor"
Camiler ve diğer inançların ibadet yerlerin güvenliğinin devletler tarafından sağlanması gerektiğini vurgulayan Varol, "Küfrün tek bir mantığı vardır. Kendi dışındakileri kabul etmiyor. Küfür budur. Çünkü küfür, şeytandan geliyor. Şeytanın İslam'a, Allah'ın dinine ve Müslümanlara tahammülü yoktur. Şeytan bütün insanları kafir yapıp kendisiyle beraber cehenneme götürmek istiyor. Sürekli ve en çok bahsettikleri esas ve ilkelerine karşı da hareket ediyorlar. Şu anda Avrupa’da ilke olarak demokrasi, özgürlük, hürriyet ve adaletten bahsediyorlar fakat oralarda öyle bir şey göremiyoruz." ifadelerini kullandı.
"Ne yapsalar da İslam'ın ve Müslümanlığın önünü alamıyorlar"
Bediüzzaman Said Nursi'nin, "Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslâmiyete hâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak." şeklindeki öngörüsünü hatırlatan Varol, "Osmanlı, hamlini doğurdu. Osmanlı toprakları üzerinde bir çok laik devletler kuruldu. Laiklik İslam'ın değil Avrupa'nındır, Fransa’da oluşmuştur. Demokrasi de Avrupa malıdır. Şu anda hemen hemen şeriatla yönetilen bir devlet bırakmamışlar. Müslümanlar, kendi düşmanları Avrupa'nın hüküm ve kanunlarıyla yönetiliyorlar. Osmanlı hamlini doğurmuş. Avrupa da hamiledir. O da bir gün hamlini doğuracaktır. Şu anda o doğumun sancıları gözüküyor. Bundan dolayı şu anda Avrupa telaşa düşmüştür, Müslümanlara tahammülü yok. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Ne yapsalar da İslam'ın ve Müslümanlığın önünü alamıyorlar."
"Ne kadar da çırpınırlarsa insanlar daha çabuk İslam'ı duyacaklar"
Batılıların, dünya üzerinde İslam'ın yayılmasını engellemek için katliam, şiddet, yalan, iftirayla, oryantalistleriyle, yerli işbirlikçileriyle engel olmaya çalıştığını vurgulayan Varol, "Fakat bu hamlin doğacağı alametler gözüküyor. Çünkü Avrupa halkının genelinde bütün dinlere ve fikirlere karşı taassuplar yok olmuş. Avrupa halkının genelinde özgürlük ve hürriyet ruhu kalblerinde oluşmuştur, hakikatı arıyorlar. Bugün de televizyon ve internet gibi iletişim araçlarıyla insanlar birşeylerden çabucak haberdar olabiliyor. Bunlar İslam ve Kur'an'ın tanınmasının önünü açmıştır. İnsanlar araştırıyor ve bu şekilde bir çok insan müslüman oluyor. Bundan dolayı bir telaşa girmişler ve bunun önünü alalmıyorlar. Çamura düşmüş biri gibi ne kadar çırpınırlarsa da çamura batıyorlar. Allah'ın izniyle aynen bu şekilde ne kadar da çırpınırlarsa insanlar daha çabuk İslam'ı duyacaklar ve daha çabuk Müslüman olacaklardır. Çırpındıkça ecellerine yaklaşıyorlar. Avrupa ve Batı İslamî bir devlet doğuracaktır." diye konuştu.
Halkı müslüman olan çoğu ülkelerin yöneticilerinin de Avrupa'nın hizmetinde ve adeta esiri olduğunu söyleyen Varol, bu yöneticilerden İslam düşmanlığına karşı bir şey yapmalarını ümit etmenin yanlış olduğunu ifade etti.
"İslamî hareket halkı uyarıp aralarında birliği tesis etmeleri gerekiyor"
Varol, "Geriye Müslüman halk kalıyor. Fakat eğer bir millet arasında birlik ve intizam olmazsa onların da bir şeyler yapabileceğini söylemek zor olur. Geriye var olan bazı İslamî hareket ve mücadeleler kalıyor. Bu hareketler, halkı uyarıp aralarında birliği tesis etmeleri gerekiyor. Halkı, kendi ve kardeşlerinin hak ve hukuklarını savunmaya teşvik etmelidirler. Ancak maalesef büyük bir musibettir ki bazı hareketler de düşmanlarına ve emperyalistlere karşı mücadele edeceklerine, kendi ve halklarının hak ve hukuklarını soracaklarına birbirleriyle uğraşıyorlar." dedi.
Yeni Zelanda'daki cami katliamına karşı cılız bir tepkinin ortaya konulduğunu dile getiren Varol, "Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ali Muhyiddîn el-Karadâğî de bazı kişilerle beraber oraya gittiler. En azından ümmetin ve Müslümanların birliği adı altında oraya gittiler, onlara sahip çıktılar, taziyelerini sundular. Bu da bizleri sevindirdi, o kişileri tebrik ederiz. Allah onlardan razı olsun. Allah Müslümanların tepkisini artırsın. Cahiliyete göre olan değil müsbet ve meşru olan İslam'ın ruhuna göre olan tepkiyi bize nasip etsin. Allah yardımcımız olsun ve Müslümanlar arasında vahdeti tesis etsin. İstikamet yolunu İslamî hareket ve mücadelelere versin." şeklinde konuştu.
"Amerika eşkıya bir devlettir"
Emperyalist ABD'nin Başkanı Donald Trump'ın Suriye sınırındaki Golan Tepeleri'nde siyonistlerin egemenliğini tanıma kararına da değinen Varol, "Amerika eşkıya bir devlettir. İngiltere'nin eşkıyasıydılar. İngiltere, kendileri için büyük bir masraf olduğunu gördüğünde onların kendi başlarında defetmek için götürüp Amerika kıtasına yerleştirdiler. Oradaki Kızılderilileri öldürüp katlettiler ve vatanlarını kendilerine aldılar. Tarihleri hunharlıktır. Gittikleri her yeri viran ediyorlar. Onlardan adeleti hak ve hukuku temeni etmek yanlış bir mantıktır. Bir dönem İslam'ın eline giren ülkeler ve topraklar da kıyamete kadar İslam'ın topraklarıdır. Hiçbir yönetici, hiçbir idare bu toprakların küfür toprakları olduğunu söyleyemez. Orası İslam topraklarıdır. Yönetimleri ne olursa olsun. İster zalim ister diktatör, emperyalist olsun o topraklar İslam'ın topraklarıdır. Müslümanların eline güç geçtiğinde ilk olarak oraları küfrün elinden kurtarmaları lazım. Bu, Müslümanlar üzerine farzulayn ve farzulkifayedir. İlk önce bir zamanlar İslam'ın kontrolu altında topraklar üzerinde çalışmaları lazım, gerekli şeyleri yapmaları lazım. Oralar için ceht ve gayret göstermelidirler taki oraları küfür ve emperyalistlerin ellerinden kurtarsınlar. Sonrasında diğer yerlerde velevki Müslüman olmasalar bile emperyalistlerin zülmü altında esir olup hak, özgürlük ve hürriyetleri olmayan halkların hak ve hukunu sormalıdırlar, cehd ve cihad etmelidirler." ifadelerini kullandı.
"Golan Tepeleri ve teröristlerin bulunduğu bütün topraklar İslam'ın topraklarıdır"
Siyonist rejimin işgali altındaki Golan Tepeleri'nin de Müslümanlara ait olduğunu vurgulayan Molla Beşir Varol, "Her ne kadar Suriye rejimi tağuti bir rejim olsa da Suriye toprakları, Golan Tepeleri, Filistin toprakları ve teröristlerin bulunduğu bütün topraklar ve terörist çetelerin orada bir güç elde ettiği toprakların hepsi İslam'ın topraklarıdır. Fakat bugün emperyalistler ve gaspçılar gelip orada yuvalarını kurmuşlar. Bugün Müslümanlar zayıftırlar ve onlar da bu zaafiyetten istifade ediyorlar. Müslümanların dağınıklığından istifade ediyorlar. Kalbinde, 'Lailaheillah Muhammedun Resulullah' kelimesi yerleşen biri asla İslam topraklarından bir karış bile kafirlere ve emperyalistlere verilmesini kabul etmez ve onların varlığını meşru kabul etmez." değerlendirmesinde bulundu.
Emperyalistlerin ve siyonistlerin küfür gereği kendi görevini icra ettiğini anlatan Varol, "Müslümanlar gerçekten iman ve İslam'ın gayreti kalblerinde varsa kendi aralarında küçük şahsi ve ferdi ihtilafları bir tarafa bırakıp birleşip birlikte kardeşlerinin hak ve hukukunu sormaları lazım. Eğer müslümanlar el ele verseler sadece Filistin halkının hakkı değil hakları elinden alınmış bütün halkların haklarını sorabilirler. Bütün İslami haraket ve mücadeleleri birleşmeye davet ediyoruz. Filistinli kardeşlerinin haklarını savunsunlar. Allah nezdinde mukaddes bir toprak olup Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs'ün hakkını sorsunlar." diye konuştu.
Molla Muhammed Beşir Varol kimdir?
1961 yılında Batman'ın Beşiri ilçesine bağlı "Bênarîn" köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Molla Muhammed Emin'dir. Dedelerinin Peygamber soyundan gelen "seyyid" olması hasebiyle ailesi "Seyyid Misto" ailesi olarak anılıyor.
İlk İslami eğitimini babasının yanında alır. Daha sonra okuduğu medreslerde icazetini alır. İcazetten sonra medreselerde ders vererek bir çok talebe ve alimin yetişmesine vesile olur.
İslami hizmetlerini devam ettiren Varol, PKK'nin yanı sıra 28 Şubat ve FETÖ yargısının hedefi oldu.
17 Nisan 2003’te yakalanarak tutuklanan Varol, 6 Haziran 2017'de cezasının tamamını yatarak tahliye oldu.
Varol'un tutuklanma gerekçesi olarak her ne kadar "örgüt yöneticiliği" öne sürülse de dosyada karar veren 3 hakim, 15 Temmuz darbe girişimin ardından FETÖ mensubu oldukları gerekçesiyle ihraç edildi. (Ramazan Zeren, Yahya Kınay- İLKHA)