Türkiye'de kitap okuma oranı her geçen gün düşüyor. Uzmanlar kitap okuma oranlarının düşmesiyle birlikte özellikle gençlerin zihinsel sağlık ve yeteneklerinin de tehlike altına girdiğine dikkat çekiyor.
Yapılan araştırmalar; gençlerin zihinsel yeteneğini ve sağlığını olumsuz yönde etkileyen akıllı telefon ve sosyal medyanın, kitap okumaya yönelik ilgiyi azalttığı yönünde. Türkiye'de televizyon ve internete saatlerce vakit ayrılırken, kitap okumaya kişi başı ayrılan süre ise günde yalnızca bir dakika ve yine Türkiye, dünyada yüzde 0,1'lik kitap okuma oranıyla 86'ncı sırada yer alıyor. Japonya’da kişi başına 25, Fransa’da 7 kitap düşerken, Türkiye’de 12 bin kişiye bir kitap düşüyor.
Konuyla ilgili İLKHA'ya açıklamalarda bulunan Türkiye Yazarlar Birliği Gaziantep Koordinatörü Hamza Mercanoğlu, Türkiye'de kitap okuma oranlarının çok düşük olduğunu belirterek, ilk emri “oku” olan bir dinin mensuplarının, kendi kitapları olan Kur’an-ı Kerim’den başlayarak okumaya önem vermeleri gerektiğini söyledi.
“Türkiye'de 12 bin 89 kişiye bir kitap düşüyor”
Kur'an'ın ilk emrinin 'Oku' olduğunu anımsatan Mercanoğlu, “Fakat bununla birlikte biz istatistiklere baktığımızda Türkiye'de 12 bin 89 kişiye bir kitap düşüyor. Türkiye’de 12 bin 89 kişiye bir kitap düşerken, Fransa'da bir kişi 7 kitap okuyor. Japonya'da ise bir kişi 26 kitap okuyor. Türkiye kitap okuma sıralamasında 173 ülke arasında 86’ncı sırada yer alıyor. Bizim kitap okuma oranımız binde bir ve bu rakam da çok düşük.” dedi.
“Harf devrimiyle bir gece içerisinde milyonlarca kişi cahil bırakıldı”
Kitap okumamanın nedenlerine değinen Mercanoğlu, “Birincisi; bilgiye aç bir toplum değiliz. Yani merak bilgiye giden en önemli yoldur. Ama biz merakını da yitirmiş bir toplum haline geldik. Merak etmiyoruz, öğrenmeye açık bir toplum değiliz. Asıl önemli olan; neye ne kadar ihtiyaç hissettiğinizdir. Eğer bir şeye ihtiyaç hissetmiyorsanız, dolayısıyla bunu elde etmek için mücadele etmezsiniz. Yani çok kirli bilgilerle besleniyoruz. Aslında Kur’an-ı Kerim gibi bir kaynağa sahip bir toplumuz, bütün halkı ve ülkeleri Müslüman olan toplumlar bu kaynağa sahiptir. Ama en az kitap okuyan ülkelere baktığımızda Libya, Malezya ve diğer İslam ülkeleri, halkı Müslüman olan topluluklar ve ülkeler var. Aslında yanlış bilgilerle donatılmış bir toplumuz. Doğru bilgi ile aramız bir akamete uğramış. Bunun arka planında muhakkak 1923 öncesi Osmanlı'nın yıkımı sırasında Cumhuriyet rejiminin kurulmasıyla beraber tabi bir toplum bir gecede cahil bırakıldı. Çok manidar ve çok ucube bir şekilde harf devrimi yapıldı. Bunun akabinde o dönem bir gece içerisinde milyonlarca kişi cahil bırakıldı. Bunun bu toplum üzerinde çok olumsuz etkileri oldu. Bu şekilde bilgi akamete uğratıldı. Dolayısıyla kulaktan dolma, sosyal medyadan öğrenmiş olduğumuz bütün bilgileri doğru kabul ederek kitap okuma alışkanlığımızı yitirdik.” şeklinde konuştu.
“Çocuklarımıza kitap okuma alışkanlığını kazandırmamız gerekiyor”
Kitap okuma alışkanlığının ailelerden başlayacağına işaret eden Mercanoğlu, bu konuda ebeveynlere çok büyük görevler düştüğünü belirterek, şunları söyledi:
“Yeni nesil maalesef çok bahtsız bir kuşak. Çünkü her türlü oyuncağı, aleti var. Bilgiye çok kolay erişim sağlıyor. Ama ne kadar doğru bir bilgi, burası tartışılır. Sosyal medya üzerinde kalıcı olmayan bilgilerle ve gündelik bilgilerle günü geçiştiriyor. Dilimizde bu şekilde ve kitap okuma ile dil arasında bir bağlantı var. Çünkü biz günlük 300-400 kelime konuşuyoruz. Dolayısıyla biz o belagatle konuşma sistemini de kaybettik. Şu anda maalesef içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde 300-400 kelimeyle konuşan ve okuduğu kitabın birçok kelimesini anlamayan bir topluluk haline geldik ve bunların hepsi aslında bir bütündür. Dil, kitap okuma ve vizyonu birbirine yorabilirsiniz, bir sentez ortaya çıkar. Dolayısıyla bu konuda asıl yapılması gereken; biz aslında toplum olarak kitap okuma alışkanlığını kendimize günlük seanslar uygulayarak kitap okumamız, kendi çocuklarımıza kitap okuma alışkanlığını kazandırmamız gerekiyor. Günde en az bir-iki saat kitap okumalıyız. İdeolojimiz neyse, neye inanıyorsak bu bağlamda ve bu tarzda kitapları çocuklarımıza okutarak veya onlarla birlikte kitap okuyarak bir şekilde okuma alışkanlığını kazandırmamız gerekiyor.”
“Okuyan da yazan da yok”
Kitap okunmadığı için artık pek fazla kitapta yazılmadığını ifade eden Mercanoğlu, “Artık kitap yazan da kalmadı. Bizler, geçmişten bahsederken; bir Cemil Meriç'ten, Sezai Karakoç’tan bahsediyoruz. Ama günümüzde maalesef böylesine kalıcı eserler bırakan yazarlar da kalmadı. Artık eskisi kadar da kitapta yazılmıyor. Çünkü kitap okumuyor. Yani okuyan da yazan da yok. Maalesef artık kaliteli yazarlar da çıkartamıyoruz. Bu günümüzün en büyük problemlerinden bir tanesidir ve ‘sosyal ahlak’ dediğimiz o toplumsal ahlakın zayıflamasındaki en büyük etkenlerden bir tanesi kitap okuma alışkanlığına sahip olmamamızdır. Bütün dünyayı sadece sosyal medyadan ve televizyon ekranlarından takip ediyor ve öğreniyoruz. Bir toplum neyse okudukları odur, okudukları neyse toplum odur. Bir toplumun nasıl bir toplum olduğunu okuduğu ve yazdığı kitaplardan teşhis edebiliriz.” şeklinde konuştu.
Ekonomik sıkıntıların ve geçim derdinin kitap okuma oranlarını etkilediğini belirten Mercanoğlu, kitap okuma oranlarını artırmanın yollarından birisinin de toplumun ekonomik olarak refah düzeyinin artırılmasından geçtiğini ifade etti.
“İnsanlar mutlu değilse çok fazla kitap okuyamaz”
Mercanoğlu, “Eğer ekonomik koşullar iyi seyretmiyorsa yani insanlar çok mutlu değillerse çok da fazla kitap okuyamaz. Bu ekonomi ile alakalı bir durum. Tabi bunun bileşenleri var. Bunu böyle düşünmek lazım ama yine de en azından ayda bir tane kitap okuma alışkanlığını kendimize kazandırabiliriz. Yine bununla birlikte yazma alışkanlığını da kazanmamız gerekiyor. Çünkü yazmak da çok önemlidir. Yazan insan aynı zamanda okur. İnsanları okuma ve yazmaya yönlendirecek projelerin hazırlanması lazım. Bu noktada televizyonlarda belirli saatlerde kitap okuma saatleri konulabilir. Bir kitap okuma veya bir kitabı tanıtma gibi zorunlu yayınlar getirilebilir. Gerçi bazı televizyonlar bunu gönüllü olarak yapıyor ama bunu zorunlu bir hale getirilmesi lazım.” diye konuştu.
“Evimizde çocuklarımızla birlikte kitap okumalıyız”
“Kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için birçok şey yapılabilir ama en başta kişinin kendisinin kitap okuma alışkanlığını kazanması gerekiyor” diyen Mercanoğlu, “Evimizde kendi çocuklarımızla birlikte kitap okuma alışkanlığını kazanmamız gerekiyor. Çünkü geleceği okuyan, okuduğunu anlayan bir nesil bırakmak istiyorsak muhakkak evimizde çocuklarımızla birlikte kitap okumalıyız. En azından ayda bir tane kitap okumaya teşvik etmeliyiz ve kitap almalıyız.” dedi.
“Okumayan bir toplum her şeyini kaybeder”
Mercanoğlu, kitap okumayan toplumların günümüzde olduğu gibi ahlaklarını kaybedeceğine dikkat çekerek, şöyle devam etti:
“Emperyalistlerin bugün bizim coğrafyamızda ve geçmişte Osmanlı’nın o son dönemlerinde maalesef cehaletin arttığı, okumanın bilimsel, ilimsel gelişmelerin ivme kazanmadığı dönemlerde toplum cahil kaldı. Dolayısıyla cahil kalmış bir toplum açık bir yara gibidir. Yani bütün virüsler ve mikroplar oraya yerleşir. Dolayısıyla da emperyalistler her türlü algı ve manipülasyon yaparak sizin yerinize ülkenizi yönetirler. Bir mankurt toplum oluşur. Ahlak, namus kavramı, ekonomi, bağımsızlık bütün bu her şeyi koyabiliriz. Okumayan bir toplum her şeyini kaybeder. Çünkü okumak vicdanın namusudur. Vicdanlar ancak bildiği şeylere üzüntü duyar ve bildiği doğruları yapar. Eğer vicdan bilmiyorsa bugün bir katilin de vicdanı vardır ama bu cinayeti işlerken vicdan cehaletin tesiri altında onu hissetmiyor. Dolayısıyla vicdanların da dirilmesi için mutlaka kitap okumak lazım ama tabi doğru kitapları okumak lazım.” diye konuştu.
“Allah ‘oku’ dediği için okumalıyız”
“Bizim en başta Kur’an-ı Kerim'i okumamız lazım” diyen Mercanoğlu, “Çünkü Kur'an-ı Kerim; bizim inancımızın anayasasıdır. Ama Kur'an-ı Kerim ile ilgili toplumda bir araştırma yapılsa emin olun bir Fatiha’yı doğru okuyabilecek insan sayısı azdır. Ne anlama geldiğini bilen yoktur. Birçok insan bir meal bile okumamıştır. En azından Kur’an-ı Kerim'in mealini bir kişi muhakkak bir kere de olsa okumalıdır. Bu konuda bilgi sahibi olması lazım. Çünkü Cenab-ı Allah'tan gelen kitabı insanlar okumuyorsa başka ne tür kitaplar okuyacak, onu da anlayamıyorum. Birincisi; Allah ‘oku’ dediği için okumalıyız. İkincisi Allah bize okutuyorsa bizim fıtratımız buna göre tanzim edilmiştir. İnsan fıtratının oku diye başlayan bir programı var. Okumadan olmuyor. Yani okumak kişinin ruhunu, kalbini, zihnini ve vizyonunun anahtarıdır.” dedi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)