Mustazaflar Cemiyeti İstanbul Şubesi tarafından "Dünya Mustazaflar Haftası" kapsamında ümmetin farklı coğrafyalarında yaşanan sıkıntılara dikkat çekmek amacıyla bir program düzenledi.

Sultangazi Nikâh Sarayında düzenlenen "Dünya Mustazaflar Haftası" programına; Filistin, Yemen, Irak, Doğu Türkistan ve Mısır gibi ülkelerden yetkili isimler katıldı.

Ezher ulemasından Mahmut Atiye’nin Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programın açılış konuşmasını Mustazaflar Cemiyeti İstanbul Şube Başkanı İsa Güvendik yaptı.

Hazreti Muhammed'in, müminlerin bir bedenin azaları gibi olduğunu Hadis-i Şerifini hatırlatarak konuşmasına başlayan Güvendik, programa; Mısır’dan, Filistin’den, Doğu Türkistan’dan, Halepçe’den, Yemen'den katılımcıların olduğunu belirtti.

Daha sonra programa katılan İhvan-ı Müslimin liderlerinden Şeyh Semih El Cübbe, "Bugün Mısır’da yaşananlar İslam tarihinde yaşanan hak ve batıl mücadelesinin bir tablosudur. Bu dava uğruna Mısır’da cezaevinde olan ve şehit olan kardeşlerimiz bu davanın bir adım daha ileriye gitmesine vesile olmuşlardır." dedi.

El Cübbe, "Allah’tan niyazımız onların ayaklarının bu dava üzerine sabit kılmasıdır. Biz oradaki Müslüman kardeşlerimize yardımcı olmak adına buradayız. Bu bizim İslami ve imani sorumluluğumuzdur. Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) Hadis-i Şerifinde Müslümanların özelliğini sayarken bir tanesinin de Müslümanlara yardım etmek olduğunu ifade etmiştir. Burada toplanmamız hiçbir suçu olmadığı halde cezaevlerinde tutulan kardeşlerimiz için bir zaferdir. Türkiye halkı ve hükümetinin en güzel yönlerinden birisi de dünya Müslümanlarının, mazlumlarının yanında durmasıdır. Bu güzellik Allah’u Teâlâ’nın bu halka bahşettiği bir güzelliktir. Bizim görevimiz de bu yapılanlara karşı Türkiye hükümeti ve halkına teşekkür etmektir. Bu mücadelenin başarıya ulaşması için sadece sözlere değil eylemlere de ihtiyaç var. Davanın başarıya ulaşması için Allah ile olan irtibatımızı güçlendirmekten, çocuklarımızı, kadınlarımızı Allah ve peygamberin yoluna yönlendirmekten geçer. Allah’u Teâla müminleri zaferle müjdelemiştir. Eğer Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah’ta size yardım eder. " diye konuştu.

"Halepçe Katliamı'nın üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen etkileri hâlâ devam ediyor"

1980-1988 yılları arasında yaşanan İran-Irak savaşında 8 bin kişinin öldüğünü ve savaşın son senedinde Saddam Hüseyin tarafından atılan kimyasal ile büyük bir katliamın yaşandığını anımsatan Sadun Muhammedi ise şunları söyledi:

"Saddam Halepçe’de en kalabalık üç mahalleyi seçerek oralara kimyasal attı. İnsanlar kimyasaldan korunmak için bodrum katlara saklandılar ama birçok insan bodrumlarda can verdi. Bodrumlardan kaçanlar da sokaklarda can verdi. Tabi katliam o tarihte bitmedi. 31 yıl geçmesine rağmen etkileri hâlâ devam ediyor. 5 farklı kimyasal kullanıldığı için çok farklı hastalıklara sebep oldu. Bazılarında akciğer, bazılarında kısırlık meydana geldi. Evlenen gençlerin birçoğunun çocuğu olmuyor. Doktorlar bunun kimyasal maddeden kaynaklandığını söylüyorlar."

"Allah’u Teâla ümmetin bu zor zamanında bir Selahaddin daha var etmeye kadirdir"

Yemenliler iman ettiği zaman Allah Resulünün şükür secdesine gittiğini aktaran Abdurrakip Obad, ise şöyle konuştu:

"Yemen ehli iman ettikten sonra Allah Resulü sahabelerine hitaben ‘Size güzel bir topluluk geldi. Bu topluluk ilim, iman, fıkıh ve hikmet ehlidir’ diyor. Allah’u Teâla, ‘Eğer iman edenlerseniz yüce olanlar sizlersiniz’ diye buyuruyor. Yine ‘Eğer siz Allah’ın davasına yardım ederseniz O da size yardım eder’ diyor. Kardeşlerim! Bu İslam davası zafere ulaşacaktır. Bugün İslam dünyasında yaşananlar, İslam dünyasının birliğine ve uyanışına vesile olacaktır. Allah’u Teâla küfür ve nifakı çöplüğe benzetmektedir. Çöplüğün gidici ama hakkın kalıcı olduğunu ve bir gün mutlaka yeşereceğini söylüyor. Bizim davamız Allah’ın davasıdır. Allah’u Teâla ümmetin çok zor bir durumda olduğu sırada bir Selahaddin var etmeye kadirse, Filistin’de küçük bir çocuğun israil askerlerine kafa tutarak şehit olabiliyorsa bilelim ki Allah’u Teâla ümmetin bu zor zamanında bir Selahaddin daha var etmeye kadirdir."

"Camiye girmek için Komünist Çin partisinden izin alınması gerekiyor"

Dünyanın her yerinde zulümlerin olduğunu gibi Doğu Türkistan’da da zulümlerin olduğunu belirten Doğu Türkistan Yeni Nesil Hareketi Başkanı Abdüsselam Tekliman, 1991 yılından bu yana cami girişlerinde kimlerin içeri girip giremeyeceğinin yazılı olduğu tabelalar olduğunu söyledi.

Tekliman, "Memur, emekli, 18 yaş altında olan gençler, kadınlar ve Çin Komünist Partisi üyelerinin camiye girmesi yasak. Çin Hükümeti bununla yetinmeyerek son birkaç yıldır yeni bir uygulamaya geçti. Camiye girilebilmesi için Çin Komünist partisinden izin alınması ve camiye giriş kartı diye bir kart alınması gerekiyor." dedi.

"Telefon görüşmesi yaptıkları için müebbet hapse mahkûm edilenler var"

Telefonundaki 5 dakikalık vaaz videosu yüzünden 15 yıl hapis cezasına çarptırılan tanıdıkları olduğunu söyleyen Tekliman, "Rahmetli babamla 5 dakika telefon görüşmesi yaptıkları için müebbet hapse mahkûm edilenler var. Bunları devleti bölme suçunda cezalandırdılar. Doğu Türkistan’da son iki yılda yaklaşık 186 toplama kampı açıldı. Resmi kaynaklara göre buralarda bir buçuk milyon insan var. Bizim bilgilerimiz göre bu sayı 3 milyondan fazladır." diye konuştu.

İbadetlerimizden sorumlu olduğumuz kadar ümmetin çocuklarına sahip çıkmak gibi bir sorumluluğumuzun da olduğunu hatırlatan Tekliman, Doğu Türkistan’da yaşayan Müslümanların yaşadıkları zulümle imtihan edilmesi gibi buradaki Müslümanların da yaşananlara karşı nasıl tepki verecekleri konusunda imtihan edildiklerini söyledi.

"Bizim de diğer Müslümanlar gibi o duaya ihtiyacımız var"

Tekliman, "Bir gün Doğu Türkistan’ın da ezgilere konu olmasını hayal ediyorum. Çünkü bu güne kadar Doğu Türkistan’da zulüm yaşandığını bilmeyen insanlar var. Hocalarımız namazlarında zaman zaman dua ediyorlar. Filistin’den Suriye’ye kadar, Arakan’a kadar gidiyorlar ama Çin Seddini geçemiyorlar. Biz inciniyoruz. Diğer kardeşlerimize dua edildiği için incinmiyoruz. Fakat bizim de diğer Müslümanlar gibi o duaya ihtiyacımız var. Müslümanın Müslüman üzerindeki kardeşlik hakkı üzerinden bizim de o duaya hakkımız var. İnşallah böyle toplantılarla Doğu Türkistan’ın da dualarda zikredileceğini hayal ediyorum." şeklinde konuştu.

HAMAS Temsilcisi Ahmed Fayz Harara, "Biz Filistin’deyken sadece ümmetin bu parçasının kan ağladığını düşünüyorduk. Fakat buraya geldiğimizde cesedin tamamının yara içerisinde olduğunu gördük. Müslümanlar olarak çok yara aldık ama içerisinde bulunduğumuz durumun sebebi sayımızın az olmasından kaynaklanmıyor. Bugün Müslümanların sayısı 2 milyarı aşmış durumda. Müslümanlar olarak yaşadığımız sorunların asıl sebebi bizimle birlikte aynı safta namaza duran fakat küfür ve nifakın tohumlarını minberlerden saçan İslam’ın çocuklarından kaynaklanıyor." dedi.

"İnşallah çocuklarımızın içerisinde Filistin, Mısır, Yemen, doğu Türkistan için Selahaddinler çıkacak"

Mustazaflar Cemiyeti adına konuşma yapan Araştırmacı-Yazar Cengiz Aydın ise şu ifadeleri kullandı:

"Ben Diyarbakırlıyım. Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz belki gidip görmüşlerdir. Bizim oralarda en ufak bir şeyde Müslümanlar farkındalık oluşturmak için İslam ülkelerinde yaşananlar karşısında kalkıp protesto ediyorlar. Suriye, Mısır, Yemen, Doğu Türkistan için basın açıklamaları, gıyabi cenaze namazları kılınıyor. En son Doğu Türkistan için Müslümanlar bir araya gelerek gıyabi cenaze namazı ve basın açıklaması için broşürler hazırlamışlardı. Akrabalarımdan bazıları dediler ki, ‘Allah rızası için Doğu Türkistan nere Diyarbakır nere, sizi ne ilgilendiriyor. Bakın Kürdistan’da birçok derdimiz var. Siz onları çözmüyorsunuz ama gidip Doğu Türkistan’ı savunuyorsunuz!’ ben de onlara, siz de benim eski halim gibisiniz. Daha imanınız kemale ermedi. Hele biraz imanınız kemale ersin o zaman göreceksiniz ki orada Müslümanlara vurulan her pranga bize vurulan prangadır. Dediler ki, ‘Şimdi siz basın açıklamaları yapıyorsunuz ama buradan ne çıkacak? Oysa Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bize, ‘Bizim adama ihtiyacımız yok. Bizi gündem yapın. Sosyal medyada ya da farklı platformlarda bizi savunun.’ Ben de ‘Siz biliyor musunuz ki, Selahaddin’i Eyyubi Filistin’i fethetmeden önce 40 yıl boyunca hiç silah tutmamış ve böyle ortamlarda, medreselerde, cami hutbelerinde yetişmiş. Buralarda Filistin’in, Kudüs’ün Yahudilerin elinde olduğunu öğrenmiş, yüreğindeki ateşle yüzü gülmemiş ve Filistin kurtulana kadar azmederek neticeye varmış. Allah’a yeminle söylüyorum, bu programlarla kadınlarımız çocuklarımızı yetiştiriyoruz. Ümmetin mazlumiyetlerini onlara anlatıyoruz ve ümitliyiz ki, inşallah çocuklarımızın içerisinde Flistin, Mısır, Yemen, Doğu Türkistan için Selahaddinler çıkacak." (Nizamettin Aşkın- İLKHA)