Suriyeli hat sanatçısı Halepli Muhiddin Necib El Badenjki (70), yaklaşık 5 yıl önce iç savaştan kaçarak ailesiyle birlikte Türkiye'ye geldi. Kendi imkanlarıyla Gaziantep’e yerleşen ve hayatını burada sürdüren Badenjki, küçük yaşta ülkesinde öğrendiği mesleğini Türkiye’de sürdürüyor.
Suriyeli hattat Muhiddin Necib El Badenjki ve eşi Hasnaa Tahhan, hat ve ebru sanatlarıyla hayata tutunmaya çalışıyor. Sanatlarıyla savaşın acısını unutmaya çalışan Suriyeli çift, sanatlarını Türkiye’de sürdürmenin sevinicini yaşıyorlar.
Suriye’nin Halep kentinde 13 yaşında dayısından öğrendiği hattatlığı yarım asrı aşkın süredir sürdüren Halepli Muhiddin Necib Badenjki (70), ülkelerindeki iç savaş nedeniyle yaklaşık 5 yıl önce eşi Hasnaa Tahhan (60) ve çocuklarıyla Gaziantep'e yerleşti.
Gaziantep’te eşine de hat ve ebru sanatlarını öğreten Badenjki, eşi Hasnaa Tahhan'la birlikte hem savaşın acı hatıralarını unutmaya hem de severek sürdürdükleri sanatlarını da icra ederek ailesinin geçimini sağlamaya çalışıyor.
Ülkesinde yarım asrı aşkın süredir hat ve ebru dersleri veren Badenjki, kendisine ait atölyesinde hat ve ebru sanatını öğrenmek isteyenlere ücretsiz ders de veriyor. Suriyeli çift, geçimlerini sağlamanın yanı sıra hat sanatını yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak için de çabalıyorlar.
Hat icazetini üstadı Suriyeli İbrahim Rifae'den aldığını belirten Badenjki, kendisinin de burada dersler verdiği başarılı öğrencilerine icazet verdiğini ve 5 yıl önce de eşine bu sanatı öğrettiğini söyledi.
İlerleyen yaşına rağmen sanatını halen heyecanla icra ettiğini belirten Badenjki, hat sanatının en çok sabrı öğrettiğini, insanların kemale ulaşmaları için vesile olduğunu ve iyi bir hattat olmak için pek çok hasletin bir arada bulundurulması gerektiğini; bunların başında sabır, temizlik, düzen, çok çalışma ve gayretin geldiğini belirtti.
Hattatlığa 13 yaşında başladığını belirten Badenjki, "Dayım Halep’te hattattı ve bana da hat sanatını öğretti. O zamandan bugüne kadar yani 57 senedir hat ile uğraşıyorum. Suriye’den Antep’e göçtükten sonrada hat ebru ve tezhip üzerine çalıştım. Hattatlık gerçekten zor bir iş. Sabır, tahammül ve gönül genişliği gerektiriyor. Ebru sanatı da aynı şekildedir." dedi.
"Hat sanatında levhalaşan Kur’an ve Kur’an ayetleri ile buluştuk"
Gaziantep’te, Türk tezhibini öğrendiğini ve Türkiyeli ve Suriyeli öğrencilere ücretsiz verdiği eğitimlerle bu sanatları öğretmeye çalıştığını belirten Badenjki, "Ben resmi severdim ve dayım da hattattı. Bana hüsn-ü hattı öğretti. Resmi bıraktım ve hüsn-ü hattı öğrenmeye başladım. Hat sanatı sabır ister ve bir insan hatta âşık değilse yazamaz. Biz hat sanatında levhalaşan Kur’an ile Kur’an ayetleri ile buluştuk. Türkiye’de Türk talebelere hat sanatı öğrettim ve icazet verdim." ifadelerini kullandı.
"Sanatımı eşimi de öğrettim"
Badenjki, Türkiye'ye yerleştikten sonra hat ve ebru sanatlarındaki tecrübelerini eşine de aktarmaya başladığını ve sanatını eşine de öğrettiğini belirterek, "Gaziantep’e göçtüğümüzde eşim hat sanatını bilmiyordu. Benden kendisine hat sanatını öğretmemi istedi ve hat öğrenmeye başladı. Galiba günde 6-7 saat hat üzerinde çalıştı. Ayrıca ebru ve tezhip de öğrettim. Her geçen gün kendini geliştirdi ve icazetini aldı." şeklinde konuştu.
Hasnaa Tahhan ise Suriye'den Türkiye'ye geldiklerinde çok büyük bir hüzün içerisinde olduğunu, bu hüznünü gidermek için de eşinden hat ve ebru sanatlarını öğrenmeye başladığını söyledi.
"İlk levha ve çalışmam ‘Bismillahirrahmanirrahim’ oldu"
Ülkelerinde yaşanan iç savaş nedeniyle Türkiye'ye gelmek zorunda kaldıklarını söyleyen Tahhan, "Ben Suriye’de hat sanatına aşıktım. Eşim Suriye’de hattattı. Kalemin sesine ve havasına çok âşıktım. Birçok sergiye iştirak ettim ama Suriye’de hiç yazmadım. Herkesin bildiği malum olaylardan dolayı buraya gelince eşime, ‘bana hat sanatını öğret’ dedim ve kendisi de ‘inşallah’ dedi. Kalemi tuttum ve rika hattı ile hat öğrenmeye başladım. İlk başta harflerden elif harfini öğrenmekle başladım. İlk kelime besmele ve besmelenin levhası oldu. İlk levha ve çalışmam ‘Bismillahirrahmanirrahim’ oldu. Amme cüzüne de çalıştım. İnşallah Allah muvaffak ederse Kur’an-ı da yazacağım." dedi.
"Yaklaşık üç buçuk senede icazetimi aldım"
Eşine kendisine bu sanatı öğrettiği için çok teşekkür eden Tahhan, "Allah kendisinden razı olsun ve kendisine afiyet versin. Eşim, çalışmalarımda düzeltmeler ve rütuş yapıyor. Bana ebru ve tezhip de öğretti. Rika, divani ve sülüs hatlarını izledim. Gerçekten zor bir iş, çok çalışmayı gerektiriyor. Mesela burada akrabam yok, çocuklarımın her biri bir ülkede ve benim de bir şeyler öğrenmem gerekiyordu. Tahammül göstermeye ve çabalamaya başladım, geceleri uykusuz kaldım. Eşim bana öğretti ve beni çalıştırdı. Âlemlerin Rabbine şükür olsun levha yapmaya başladım. İlk levhamı rika hattı ile yazdım. Sülüs hattı ile levha yapmayı öğrenmeye başladım. Elhamdülillah yaklaşık üç buçuk sene içinde de icazetimi aldım." şeklinde konuştu.
"Tüm gözyaşımı mürekkebe akıtıyorum"
Türkiye’de resim sergilerine katıldığını ve çeşitli enstitülerde öğrencilere de hat dersi verdiğini anlatan Tahhan, "Zehra Üniversitesinde öğrencilere hat dersi veriyorum. Şu anda da Zehra Üniversitesinde hat sergisini yapıyoruz. Hat sanatında asla basit bir şey yok. Yani çaba, uykusuzluk ve yorgunlukla geçiyor. Hatta çocuklarımı düşündüğümde de kendimi sıkıntılı hissettiğimde kalemi tutuyorum ve yazıyorum. Tüm gözyaşımı mürekkebe akıtıyorum ve onunla kâğıda yazıyorum." diye konuştu. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)