doğruhaber
Allah Resülü (s.a.v)’nün etrafında O’ndan bir şeyler öğrenmek için fırsat gözleyen sahabe, bildiğini herkese anlatarak İslam’a hizmet ediyorlardı. Bilgi onların engin ruhlarında büyüyor ve geniş kitlelere yayılıyordu. “Peygamberimiz, Erkam’ın Safa tepeciğinin yanında bulunan evinde gizlenir orada, halkı İslamiyet’e davet ederdi. Birçok insan, gelip Erkam’ın evinde Müslüman olmuşlardı” (İslam Tarihi, M. Asım Köksal)
Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Bedir Savaşı’nda esir düşen müşrikler için fidye yerine, bunlar arasında okuma yazması olanların Medineli on çocuğa bunu öğretmesi sonucunda serbest bırakılacağını emretmesi bilgiye ne kadar önem verdiğini göstermez mi?
İslam tarihinde, önemli bir yere sahip olan Suffa ve buraya gösterilen ilgi de Resulullah’ın ve ashabının öğrenmeye ve öğretmeye karşı ne kadar hassas olduklarını ortaya koyuyor.
Öyle bir zaman gelmiş ki, Suffa’da okuyan talebenin sayısı 400’e kadar yükselmiş. Buna yerli ve yabancı talebeler de dâhildi. Hz. Peygamber, Suffa’da kalan ve burada su taşımak odun kesmek suretiyle hayatlarını kazanan yabancı talebelerin ihtiyaçları için Medinelilerden destek istiyordu. İyiliksever insanlar da üzerlerinde hurma salkımları bulunan dalları yenip tüketilmesi için getirip burada yüksekçe bir yere asıyorlardı.
Suffa’da İslam’ın temel esaslarını öğrenen talebeler, bilgiyi zihinlerine hapsetmeyip, anlatmaya öğretmeye azmetmişler, gönüllü öğretmenler olarak dünyanın her yanına yayılmışlardı. Suffa’da eğitim olarak talebeler, Kur’an öğrenimiyle meşgul olmaktaydılar ve bunlara Kaari denmekteydi.
Suffa’ya rağbet gün be gün artıyor ve insanlar Allah’ın emirlerini öğrenebilmek için buraya gelip talebe oluyorlardı. Öyle ki, zaman içinde Suffa artık ihtiyacı karşılamaya yetmez hale geldi ve Resulullah buradaki izdihamı ortadan kaldırmak için başkentteki mahallelerde ilkokul, yahut hazırlık okulları diyebileceğimiz yerler açtı. Daha henüz hicretin ikinci senesinde bulunuyorken, Medine’de Mekremet’ubn Nevfel’in evinde Dar’ul Kurra adında ve Kur’an-ı Kerim öğretimine tahsis edilmiş bir yeni okul faaliyete geçirildi.
Suffa ilk İslam Üniversitesi olarak bilinmekteydi. Resülullah burada dersler vermiş ama ilk zamanlarda, Kur’an’ı öğretmek üzere diğer bazı öğretmenler de vardı. Yaşamlarını İslam’ın güzellikleriyle bütünleştiren sahabe de, ilim öğrenme ve öğretme konusunda ellerinden geleni yapıyorlardı.
İlme Gönül Verenler
Kümeyl b. Ziyad’ın anlattığı şu olay Hz. Ali’nin ilme ne kadar önem verdiğini ortaya koyuyor:
“Bir keresinde Ali. B. Ebu Talib (r.a) elimden tutarak beni şehrin dışına sahraya çıkardı. Sahraya vardığımızda oturup derin bir nefes aldı ve; “Ey Kümeyl b. Ziyad, kalbler birer kaptır, kalblerin en iyisi de söylenenleri en iyi kavrayanlarıdır. Sana söyleyeceklerimi iyi belle! İnsanlar üç kısımdır. Birinci grup, Alimi Rabbani olanlar, yani Allah’ı tanıyıp ilimleriyle amil olan zümre... İkinci grup, kurtuluş yolunda ilim öğrenenler, Üçüncü grup da bayağı kimseler, sesi gür çıkan herkesin peşine takılan sakatat takımı... Ki rüzgâr ne tarafa eserse o cihete yönelirler. İlim nuruyla aydınlanmamışlar, sağlam bir kaleye sığınmamışlardır”