Türkiye'nin farklı illerinden yüzlerce kişi, 255 yıl önce dönemin astronomi dehası İbrahim Hakkı Hazretleri'nin hocası İsmail Fakirullah Hazretleri'nin başucunu aydınlatması için yaptırdığı  "ışık hadisesini" izlemek için Siirt'in Tillo ilçesine akın etti.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, 255 yıl önce hocası İsmail Fakirullah Hazretleri için yaptırdığı türbeye 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde ışığın girmesini sağlayacak bir sistem planlamıştı. Asırlardır devam eden ışık hadisesi, türbenin hemen yanındaki kule ve tepede bulunan duvar ve kalenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor.

Siirt Valiliğince düzenlenen etkinlikte, sabah namazının ardından Tillo ilçesinde bulunan meydanda toplanan vatandaşlar, tekbir ve salavatlar eşliğinde güneşin doğmasını bekledi.

Gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde ışık hadisesini, dünyanın ve Türkiye'nin değişik yerlerinden izlemeye gelen vatandaşlar, güneşin doğmasına az bir süre kala, meydanda kurulan dev ekrandan sinevizyon aracılığıyla ışık hadisesinin gerçekleşmesini bekledi.

Etkinlik, Siirt İl Müftüsü Ahmet Altıok'un Kur'an Kerim tilaveti ile başladı. İlahi ve salavatların okunduğu esnada vatandaşlar, duygulu anlar yaşadı.

Saat 06.25 sıralarında sinevizyondan ışık hadisesinin belirmesi üzerine vatandaşlar telefonlarına sarılarak görüntü almaya çalıştılar.

"Kendi ruhunu keşfedecek nesiller yetiştirmeliyiz"

Böyle bir olaya şahit olduğu için çok heyecanlı olduğunu belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşe Sofuoğlu, bin 700'lü yıllarda hocasına saygısını ifade etmek için matematikle uğraşan ve deha sayılacak bir şahsın yapmış olduğu doğa harikası bir olaya güneşin doğuşuyla birlikte müşahede ettiğini söyledi.

"Bu olay bizi çok heyecanlandırıyor. İnşallah izledikten sonra arkadaşlarımın da gelip görmelerini tavsiye edeceğim." diyen Sofuoğlu, "Ben bu bölgeye ilk defa geliyorum, bölgeyi uzaktan duyduklarımızla değerlendiriyoruz ama yakına geldiğimizde hiç söylenildiği gibi olmadığını görüyoruz. Burayı gelişmiş bir bölge olarak gördüm Siirt'i. Yapılan bu tür eserler anlatılmalı, okullarımızda öğretilmeli ve turlar yaygınlaştırılmalı. Bizim topraklarımızdan maalesef göçmüş olan ilmin yeniden aramıza katılması için hepimiz seferberlik ilan etmeliyiz. Çocuklarımıza yeniden araştırmayı ve keşfetmeyi öğretmeliyiz. Sıradan bir eğitim değil, doğası ve kendi ruhunu keşfedecek nesiller yetiştirmeyi azmetmemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı.

"300 sene önce bunu düşünmek olağan üstü bir durum"

Gazeteci Coşkun Aral, "Güneşin ilk doğuşuyla düşen ışık Fakirrullah Hazretleri'nin üzerinden bir geçiş yapıyor. Bu çok basit algılanabilir, fakat bundan 300 sene önce bunu düşünmek bile olağan üstü bir durum. Bizim topraklarda fen bilgisine sahip âlimler yaşamış. Bizler de bugün onların izlerini sürmeye çalışıyoruz. Çok mutluyum, hem baharın başlangıcı hem de barış ve huzurun gelişi için mesaj olabilir bizler için. Bu topraklar, bu kadar zenginliği ile ne yazık ki acılara sahne oldu. İnşallah bu acılar biter, barış, huzur, adalet ve hukuk gelir. Bütün bir coğrafyanın ihtiyaç duyduğu şeylerdir. Bu bölgeye fabrikadan ziyade insanların tarım ve hayvancılıkla kalkınacağı, küçük atölyelerde iş imkânı sağlanacak, turizme endeksli bir yatırımcılık yapılması gerekiyor. İnşallah bunları da göreceğiz." şeklinde konuştu.

"Kendi kültürümüzü ve tarihimizi araştırırsak ışığı bulabiliriz"

Hemşirelik öğrencisi Diyadin Şenyüz, Eğer bizler de âlimlerimizin geçtiği yollardan geçer ve izledikleri yolu izlersek onların elde ettiği başarıları bizlerde elde edebiliriz. O dönemdeki kısıtlı imkânlara rağmen inançları ve başarılarına şahitlik ediyoruz. Evliyalar diyarı olan ve 18'inci yüzyılda yapılan bir eserin kişileri hayrete düşürmesi ve günümüz de dahi açıklanamayan geometrik oranlarla yapılmış bir mimarinin bu kadar dikkat çekmesi bizleri gururlandırdı. Bu yöreden böyle değerlerin, âlimlerin, ahlaklı ve bilim adamlarının çıkması, biz Siirt halkı için gerçekten onur verici. O dönemde yapılmış bir mimari bu kadar turist ve ilgi çekiyor. Lütfen büyüklerimizi unutmayalım. Onlar bizim manevi değerlerimizdirler. Onlarsız bir gelecek düşünülemez, çünkü bizim geleceğimizi onlar inşa etmiştir. Çoğu şeyi Avrupa'dan aldığımıza inanmıyorum, aslında iyi araştırır isek keşfedilen ve icat edilen çoğu şeyin bizim büyüklerimiz ve âlimlerimiz tarafından inşa edildiğini görebiliriz. Marifetname'yi okuduğunuz zaman astronomi, burçlar, dünyanın, ayın şekilleri hakkında birçok bilgi edinebilirsiniz. Batıya bakmak yerine, kendi kültürümüzü ve tarihimizi araştırırsak ışığı bulabiliriz." dedi.

Işık hadisesi nedir?

Dünyada benzeri olmayan ışık hadisesinin geçmişi 1734 yılına dayanıyor. İbrahim Hakkı Hazretleri, hocası İsmail Fakirullah'ın vefatı üzerine "Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyim?" diyerek astronomi ve mimari açıdan büyük bir bilim harikasına imza atıyor. Hocasının defnedildiği türbenin yanı sıra 8 köşeli ve 10 metre yüksekliğinde bir kule yapan İbrahim Hakkı Hazretleri, türbenin doğusuna, harçsız taşlarla bir duvar inşa ediyor. Gece ve gündüzün eşit olduğu ekinoks günlerinde (21 Mart ve 23 Eylül) kalenin arkasındaki vadiden yükselen güneş bu duvara çarpıyor. Kaleden geçemediği için Tillo şehrine ışık gitmiyor. Işık sadece duvarda bulunan pencereden geçiyor. İlerde bulunan bir tepeden kırılıyor. Arkasından da türbenin penceresinden içeri girerek İsmail Fakirullah Hazretleri'nin mezarının başını aydınlatıyor. (Murat Orhan-İLKHA)