Diyarbakır Dicle Üniversitesinde düzenlenen "Gençlik ve Medeniyet Tasavvurumuz" konferansında konuşan 17'nci Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, en son Yeni Zelanda'da yaşanan Haçlı terörüne değindi. Saldırıların amacının, geçmişten günümüze insanlığın hidayetine giden yolları kapatmak olduğuna dikkat çeken Görmez, söz konusu saldırıların sadece cinayetle neticelenmeyeceğini, hidayetle de neticeleneceğini vurguladı.

İslam'ın gençliğe verdiği öneme dikkat çeken Görmez, dünyanın ebedi karargahımız olmadığın söyledi ve hayatta 3 boşluğa yer verilmemesi tavsiyesinde bulundu.

Yeni Zelanda'da yaşanan Haçlı terörüne değinerek konuşmasına başlayan Görmez, "Bugünlerde kalbimiz hüzünlü. Cuma günü insanlık çok büyük bir vahşete şahit oldu. Biz, kendi coğrafya ve medeniyet merkezlerimizde bazı kardeşlerimize güzel vatanlar kuramadığımız için Filistin'den, Bosna'dan, Bangladeş'ten, Hindistan'dan, Pakistan'dan, Irak'tan, Suriye'den, dünyanın muhtelif yerlerinden dünyanın öbür ucuna, Yeni Zelanda'ya hicret etmek zorunda kalan İslam ümmetinin uzak diyarındaki yetimleri, tam da bir icabet vaktinde, cuma saatinde, mabette, camide Rabbimize yöneldikleri bir zamanda, bütün insanlığı insanlığından utandıracak bir cinayet ile hayatlarına son verildi ve şehid oldular." dedi.

"Amaç, hidayete yönelen adresleri şaşırtmak"

İnsanlığın hidayete giden yollarını kapatmak adına büyük bir girişim olduğuna işaret eden Görmez, "Geride bıraktığımız yüzyılın son çeyreğinde bütün insanlık, yeni bir arayışa girmişti. Dünyada büyük değişimler yaşanmıştı. Sovyetler Birliği, Yugoslavya dağılmıştı. Yüzyılın başından yüzyılın sonuna geldiğimizde, 'Dinin son bulacağını' ilan edenler yanılmıştı. 'Medeniyetlerin son bulacağını' ifade edenler yanılmıştı. Hatta tarihin sonunu ilan edenler büyük bir yanılgıyla karşı karşıya kalmışlardı. O yüzyılın son çeyreğinde ise artık bütün filozoflar yüzyılın başında, 'Yüzyılın sonunda dinin sonunu ilan edenler' tekrar 'Dinin hayata dönüşünden' söz etmeye başlamışlardı. Dünyanın her tarafında her insan, adeta yeni bir hidayetin yolunu aramaya başlamıştı. İşte, medeniyetler çatışması tezleri, küresel güçlerin plan ve projeleri, İslam'a ve Müslümanlara yıkılan 11 Eylül saldırıları, arkasından Afganistan'ın işgali, Irak'ın işgaliyle körfez savaşları, Bosna ve Çeçenistan savaşları… Bütün bunlar bir başka perspektiften tarihe bakarak okunduğu zaman, bütün insanlıkta hidayete yönelen adresleri şaşırtmak ve insanları yolundan alıkoymaktı." ifadelerini kullandığını.

"Bu tür saldırılar sadece cinayetle neticelenmeyecek, hidayetle de neticelenecektir"

Kur'an-ı Kerim'de en çok bahsedilen hususlardan bir tanesinin "Allah'ın yoluna barikat kuranlar" olduğunun altını çizen Görmez, "11 Eylül'de bunlardan bir tanesiydi. Ondan sonra insanlar başka bir arayışa girdi. İslam'a, İslam'ın tarihine, rahmet kitabına, rahmet Peygamberine ve bütün Müslümanlara karşı bir öfke, adavet ve düşmanlığın tohumları ekildi. Önce, 'İslamofobiya.' dediler. Sonra o 'fobiya' bir nefrete dönüştü. Sonra da büyük bir düşmanlığa dönüştü. Sonra o büyük düşmanlık adeta yeni bir Haçlı saldırısına dönüştü. Dünyaya yayılan ve ümmetin yetimleri olan bütün çocuklar, kadınlar, bütün mustazaflar, dünyanın her yerinde kendini garip ve yetim hissetmeye başladı. İşte, geçen cumada da şahit olduğumuz o büyük cinayete hepimiz şahit olduk. Ama inanın, nice öfke de hidayetle sonuçlandı. Bu tür saldırılar sadece cinayetle neticelenmeyecek, hidayetle de neticelenecektir inşallah. Nitekim dün, Yeni Zelanda'da içinde 50 mümin kardeşimizin katledildiği caminin etrafında binlerce Yeni Zelanda'lı genç, gözyaşları içerisinde Ezan-ı Muhammedi'yi dinlerken gördüğümde inandım ki bu düşmanlık sona erecek. Sezai Karakoç şairimizin ifade ettiği gibi, 'Sizi öldürmeye gelenler, sizde hayat bulacak.' Diyarbakırlı şairimiz, Hazreti Ömer'den ilham alarak bunu söylemişti." şeklinde konuştu.

"Dünya bizim ebedi karargâhımız değil"

Görmez, konuşmasına şöyle devam etti:

"Öyleyse biz, bırakın bizi öldürmeye gelenler, bizi yakından, uzaktan izleyenler neden bizde hayat bulamıyorlar. Neden biz, Allah Resulünün bütün insanlığa getirdiği rahmeti, O'nun getirdiği adaleti ve ahlakı, hayatımızda temsil edemiyoruz. Sorun sadece onlarda değil, bizden kaynaklanan sorunlar var. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim, içinde yaşadığımız şu kısacık dünya hayatını daima bir yola benzetir. Dünya hayatındaki hayatımız bir yolculuk. Dalalet, hidayet, mezhep ve benzeri kavramlar yolla ilgilidir. Hepimiz bu yolda bir yolcuyuz. Dünya bizim ebedi karargâhımız değil. Öyleyse 'Ben kimim, nerden geliyorum nereye gidiyorum, bütün bu varlığın, varoluşun manası nedir, yaratılışın hikmeti nedir?' Yolcu olarak biz, yolun manasını yolun, yürüyüşün manasını bulabilmemiz için bu soruları cevaplandırmamız gerekiyor. O zaman yolun sonundaki büyük menzili kolay buluruz."

"Bir ömür tüketenler, bir ömür yaşayanlar var"

"Dünyada insanlar iki ayrılır; vakit tüketip ölenler, vakti ihya edip ömür yaşayanlar." diyen Görmez, İslam'da gençliğin önem ve ehemmiyetine değindi.

Görmez, "Bir ömür tüketenler, bir ömür yaşayanlar var. Ömür yaşamak istiyorsanız sürekli imar edeceksiniz. Bütün insanlığın faydalanacağı işler yapmak üzere sürekli hareket halinde olacaksınız. Onun Allah, bütün Peygamberleri gençlerden seçti. İhtiyarlardan seçmedi. Peygamberler de bütün ashabını gençlerden seçmiştir. Hazreti İsa'nın havarileri de Allah Resulünün sahabeleri de hepsi gençlerden oluşmuştur. O hadislerini, Resulullahla olan bütün muhaberelerini hadis kitaplarında okuduğunuz Muaz Bin Cebel, 17 yaşındaydı. Mus'ab Bin Umey, Medine'yi, Peygamber fethetmeden fethetmeye gittiğinde daha 21 yaşındaydı. Zeyd Bin Harise, ordunun komutanı olduğunda 18 yaşındaydı. Peygamber filmini anlatan bazı filimler olur. Onlar böyle herkesi yaşlı gösterirler. En yaşlı Hazreti Ebubekir'di ve İslam'la müşerref olduğunda 37 yaşındaydı. Hazreti Ali, çocuktu." diye konuştu.

"İslam âlimleri, eserlerini daha genç ve dinamikken verdiler"

Görmez, son olarak kaydetti:

"Medeniyetimize yön veren İslam âlimleri, eserlerini daha genç ve dinamikken verdiler. İslam dünyasında Kur'an'dan sonra en çok okuduğumuz bir hadis kitabı vardır. İmamı Nevevi'nin yazdığı Riyazü-s Salihin. İmam Nevevi, bütün hadis külliyatından o kitabı özümseyerek tasnif ettiğinde kaç yaşındayı, biliyor musunuz? 21 yaşındaydı. Eski âlimlerimizin ve şimdi hayatımıza baktığımızda gıpta etmemek mümkün değil. İbn-i Sina'nın 10 yaşında yazdığı felsefe kitabını okuduğumuzda bugünün en gelişmiş doktora tezidir. Biz, şimdi doktora tezlerine 30 yaşından sonra başlıyoruz. Eğitimcilerimizin bütün bunları yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Üç boşluğa hayatımızda yer olmasın. Vakit, zihin ve kalp boşluğu." (Muhammed Said Aksoy, Ramazan Zeren – İLKHA)